AK Gençliğin Buluşma Noktası
Makale & Deneme Makale ve deneme içerikleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-19-2010, 00:42   #1
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Arrow Arapların abisi; Türkiye...

Sami Mubayed, Recep Tayyip Erdoğan'ın Ortadoğu yaklaşımını analiz etti.




Sami Mubayed

ŞAM – Batıdaki pek çok kişi, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra izlenen yeni Türk dış politikasını 92 yıl önce sahneden çekilen Osmanlı imparatorluğunun siyasi, sosyal ve de fikri nüfuzunun canlanışını telkin eden "yeni Osmanlıcılık" ifadesiyle tanımladılar.

Bu politika, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun eski danışmanı, bugünün dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu'na hamledildi. Ancak Arapların doksan yıldır Osmanlı karşıtlığını aşılamaları nedeniyle, evvelden Osmanlı İmparatorluğunun idâresi altındaki ülkelere "Osmanlıcılığı" pazarlamanın zorluğuna bakınca, "Osmanlıcılık" ifadesi hızla güçten düşmeye başladı.

Ancak bazıları ifadeyi kullanmayı sürdürdü. Türkiye Başbakanı'nın danışmanlarından Cüneyt Zapsu "dünyada Türkiye için yeni, olumlu bir rol, geçmişiyle uzlaşmasından, sosyal tabuların üstesinden gelinmesinden ve olumlu yeni bir Türk kimliğinden geçer. Biz Osmanlının halefiyiz ve bundan utanmamalıyız" demişti.

Türk karar vericiler, bir zamanlar, Osmanlı geçmişini örtmeye çalışıyor, Kemal Atatürk'ün parlak devrinde bundan utanıyorlardı çünkü geri ve Türkiye'de dikilen laik devlet için çok fazla İslami görünüyordu. Ancak Suriye ve en son Lübnan gibi ülkelere siyasi açılımlar getiren Ak Parti'nin istikrarlı politikaları sayesinde artık geçmişte kaldı bu.

Erdoğan'ın yedinci yılına giren Arap politikasını Türkiye-Suriye ittifakı olarak yorumlayanlar var. Bu yanlıştır. Erdoğan, bu yeni yöneliminin doğası gereğince, Türkiye'yi Arap ve müslüman uluslararasındaki haklı yerine iade etmek istiyor, ki Şam bunun bittiği yer değildir. Bu siyaset, Mısır'ı, Ürdün'ü, Filistin'i, Suriye'yi, Lübnan'ı ve Irak'ı da ihtiva etmektedir.

Türkiye son birkaç yıl boyunca Suriye ve İsrail arasında dolaylı görüşmelere aracılık etti, Filistin'de el Fetih ve Hamas arasında bir çözüme şekil vermeye çalıştı ve geçen Ağustos'ta araları açılan Şam ve Bağdat arasındaki ilişkileri onarmak için çalıştı.

Türkiye, İran ve Arap dünyası arasında kalıcı arabulucu rolüne girdi ve Lübnan'daki Hizbullah ve Amerika'da koparılan yaygaralara rağmen 2004 yılında liderlerini Ankara'da ağırladığı Hamas gibi devlet dışı aktörlere yardım etmek için çokça çalıştı.

İlave olarak, Irak'ın karmaşık siyasi dünyasında da varlık göstermeye baktı ve Saddam Hüseyin'in 2003 yılında düşmesinden sonra ortaya çıkan siyasi sürece Sünni liderlerin de katılması çağrısını yaptı. Büyük abi Türkiye, 20. yüzyıla girerken yine benzer sularda aracılık etmişti ve belli ki bölgeyi, bölge halkını ve onların düştükleri zor durumu çok iyi bilmektedir ve oradaki çatışmaları çözecek en uygun tarafın kendisi olduğunu halen hissetmektedir.

Türkiye Başbakanı Erdoğan bu hafta çığır açıcı bir ziyaret düzenleyen Lübnan Başbakanı Saad el-Hariri'yi ağırladı ve Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti için dikkatlice oluşturduğu uzun müttefik zincirine bir halka daha eklendi.

İki ülke, diğer konuların yanısıra, askeri alanda teknik ve bilimsel işbirliğini artırma ve karşılıklı olarak vizeleri kaldırma konusunda mutabık kaldılar. Turizmi artıracak, Türkiye ve Lübnan arasında halkların temasını artıracaktır bu. Resmi sayılara göre 2008 yılında Lübnan'dan 50.794 kişi Türkiye'yi ziyaret etti. 2007 yılına göre 18.000 kişilik bir artış söz konusu ve Beyrut'u ziyaret eden birkaç yüz kişilik Türk ziyaretçiye kıyasla hayli büyük bir sayı. 2002 yılında 225 milyon dolar civarında olan ve şu an 900 milyon dolara dayanan ikili ticaretin artışına da katkı sağlayacaktır. Ayrıca, Libya, Fas, Tunus, Ürdün ve Suriye'den sonra Türkiye'nin vizeleri kaldırdığı altıncı Arap ülkesidir Lübnan.

Erdoğan "bölgesel Şengen" sistemi gibi birinci sınıf bir tanımlama getirerek, Avrupa ülkelerinin 1985'te Lüksemburg'da imzaladığına benzer bir sistemin bölgede yürürlükte olduğunu söyledi; bu ülkeler arasındaki sistematik sınır denetimi kalkıyor ve Osmanlı İmparatorluğundaki gibi birbirlerine yakınlaşıyorlar. Erdoğan, normalleştiği vakit Irak'ın da bölgesel "Şengen" sistemine katılabileceğini söyledi.

Erdoğan'ın Hariri ziyareti hakkında duyduğu iyimserlikten açıktır ki Türkiye ve Lübnan arasındaki işbirliği bu noktada bitmeyecek. Herşeyden önce, Türkiye Başbakanı biri 2007'de diğeri 2008'de olmak üzere, Beyrut'u iki kez ziyaret etti ve Michel Süleyman'ın Lübnan Cumhurbaşkanlığı yemin törenine katılan en üst düzey misafirdi.

Türkiye, 2006 yılında İsrail saldırısı sırasında metin bir şekilde Lübnan'ın yanında durdu ve savaş sonrasında Lübnan-İsrail sınırına gönderilen geçici BM Barış Gücü'ne 600 kişilik asker gönderdi. Erdoğan, 41 okul, beş park ve 20 milyon değerinde rehabilitasyon merkezinin yanısıra Güney Lübnan'ın yeniden inşası için 50 milyon dolar değerinde yardım sağladı.

Lübnan ve Türkiye, şimdi BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğinde mevkidaşlar ve gelecek aylarda gerçek siyasi işbirliği burada tecelli edecek. Lübnan, BM Güvenlik Konseyi'ni Suriye'yi Lübnan'dan çekilmeye ve Hizbullah dâhil çeşitli devlet dışı aktörlere silahsızlanmayı şart koşan 1559 sayılı kararından vazgeçirmeye çalışırken Türkiye'nin ağır nüfuzu işe yarayacaktır.

Harriri ekibi 2005-2009'da 1559 sayılı kararın uygulanmasını talep ederken, bugün kararın kaldırılmasını tercih ediyor. Nitekim hasım olmaktan çok uzak olan Hizbullah, Harriri'nin müttefiki, Lübnan Meclisi'nde ve Harriri kabinesinde güçlü bir şekilde temsil ediliyor.

Lübnan hükümeti kısa bir süre önce bu kararın yürürlükten kaldırılması gerektiğini, zira tüm şartların karşılandığını, Hizbullah'ın Lübnan devletinin ve savunma sisteminin bir parçası olduğunu, batıdaki çoklarının iddia ettiği gibi sadece devlet dışı bir oyuncu veya milis olmadığını kaydetti.

Hizbullah ve Harriri'yi 1559 sayılı kararın külfetinden kurtaran sav, Hizbullah ekibinin Harriri kabinesine atadığı, Harriri'nin yeni Dışişleri Bakanı Ali el Şami tarafında ortaya konmuştu.

Harriri, Erdoğan'la birlikte yapılan basın toplantısında İsrail ordusunun Lübnan sularını ve hava sahasını ihlal etmediği tek bir gün bile geçmediği kaydederek bunun, 2006 Lübnan Savaşı sonrasında yayınlanan BM'in 1701 sayılı kararının ihlal edilmesi olduğunu belirtti.

Erdoğan tasdik ederek İsrail'in son yıllarda "en az 100" kararı ihlal ettiğini söyledi ve "bu, BM'de ciddi bir reformu gerekli kılmaktadır. İsrail'in duruşunu desteklemiyoruz ve sessiz kalmayacağız" dedi.

Türkiye'nin Lübnan tarafında olması, İsrail'le bu yaz bir diğer karşılaşma turuna hazırlanan Hizbullah adına büyük bir destektir. Ankara'dan dönen Harriri, Hizbullah'ı savunarak "bir kimsenin ülkesini savunması terörizm değildir - tam tersi doğrudur" dedi ve böylelikle Hizbullah'ın Şeba Çiftlikleri İsrail işgalinden kurtarılana dek İsrail'e karşı yürüteceği savaşı destekledi.

Erdoğan'ın Gazze Savaşı sonrasında, 2009 Ocak ayında Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e konuşurken İsrail'e yönelttiği eleştirisine de çok uygundur bu. Şöyle demişti: "Sayın Peres, benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar yüksek çıkması, bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak, bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum."

Erdoğan gelecek haftalarda Suriye-Lübnan ilişkilerinin daha da normalleşmesine yardım edecek: "Dostu" Beşşar Esad'a Beyrut'u ziyaret ederek, Harriri ziyaretine karşılık vermesini tavsiye etti. Hizbullah'ın bir diğer İsrail savaşından korunması için Suriye ve Lübnan'la çalışmayı ilerletecek ve Gazze kuşatmasını kaldırmak, Golan Tepelerini Suriye'ye geri vermek üzere müzakere masasına dönmesi için İsrail'e baskı uygulamaya çalışacak.

Araplarla yeni ve sağlam bir ilişkiye rağmen, İsrail'le tarihi ilişkilerini kesip atmaması Erdoğan'ın yeni siyasetini çok iyi yansıtır. Eleştirmesine rağmen, Tel Aviv'deki büyükelçiliği açık ve İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ı Ocak ayı sonlarında Ankara'da ağırlamaya hazırlanıyor.

Türkler, ancak ve ancak tüm taraflarla konuşabildikleri takdirde Ortadoğu'da güvenlik ve normalliğe dönülebilecektir. İsrail, Erdoğan'ın yeni siyasetinden hoşnut değilken, Arap-İsrail çatışmasında taraf tuttuğunu iddia ederken, Araplar, Türk devinin yükselişinden ve 1918'den beri yaşananların aksine, âşikar bir şekilde cephede onların yanında olmasından dolayı heyecana kapılıyorlar.

Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı sırasında ikili ilişkilerde yaşanan pürüzlere rağmen, Arap dünyasındaki Osmanlı mirâsının hepten kötü ve pek de otokratik olmadığını hatırlatmış oldu. Niçin? Çünkü Suriye, Lübnan ve Filistin'i savunan Erdoğan aynı zamanda Türkiye'yi savunmakta olduğunu hissetmekte, dört ülkeyi de tek bir coğrafi, tarihi, dini, sosyal ve kültürel muhit olarak görmektedir.

Şam ve Beyrut'taki pek çok güzel bina herşeyden evvel Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. 20 yüzyıla uzanan pek çok tüzük, ticaret kanunları ve sivil idâri uygulamalar da o zamandan kalmıştır. Arap kültürü üzerinde yıkıcıdır diyerek Osmanlı olan herşeyin üzerinin çizildiği yıllara rağmen, Osmanlı'nın Arap dili, mirâsı, müziği ve mutfağı üzerindeki etkisi göz ardı edilemez.

Osmanlı, Büyük Savaş'ta kendilerine karşı İngiltere'yle çalışan Araplara demir yumruk indirmiş olmasına rağmen, II. Abdülhamid döneminde – çok semboliktir - Osmanlı Filistini'nde Siyonistlere toprak satmayı reddetmişlerdi. Erdoğan'ın, Arapların hatırlamasını istediği Osmanlı tarihi işte bu'dur yoksa Osmanlı vâlisi Cemal Paşa'nın 1915-16 arasında Beyrut ve Şam meydanlarına diktiği darağaçları değil.

Lübnan, Türkiye ve Suriye'deki Cumhuriyetler gençken, Türk ve Arap ulusçuluğu tarihi takdir etmenin/kadirşinaslığın önünde bir engeldi, Araplar ve Türkler arasında düşmanlıktan başka hiçbir şeye yol vermedi. Harriri'nin Ankara ziyareti sırasında sembolik bir şekilde "abi" olarak andığı Erdoğan'ın çabaları sayesinde o dönem, umulur ki bir daha dönmemek üzere geçip gitmiştir.

Yazının başlığı: Türkiye Arapların abisi rolünü benimsedi

Kaynak: Atimes

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı

 

Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi