01-23-2010, 14:56 | #1 |
Mahir KAYNAK "Balyoz planı"
12 Mart müdahalesine neden olan darbe teşebbüsünün ortaya çıkarılmasında önemli rol oynadım ama bu, o güne kadar başarılı geçen akademik hayatımın sona ermesine, toplumda olumsuz tepkilerle karşılaşmama neden oldu. Kanunların gereğini, kurallara uygun biçimde yerine getirmenin bedelini geleceğimi feda ederek ödedim.
28 Mart sürecinde yazı yazdığım Aktüel dergisinin yetkilisi Ordunun yazı yazmamı istemediğini söyledi ve üzülerek işinize son veriyoruz dedi. Bugün demokrasi mücadelesi verdiğini söyleyenler sırtını döndü, büyük bir gazete “42 yıllık sır” başlığıyla, üçüncü sayfanın manşetinde ahlaksız olduğum için ordudan atıldığımı yazdı. Yalan söyledikleri mahkemece kanıtlandı. Ama bu tavır medyanın bu süreçte askerle birlikte hareket etiklerinin çok sayıdaki kanıtından biriydi. Bir darbenin nasıl hazırlandığını yaşayarak biliyordum. Ayrıca tüm dünyadaki gelişmeleri hem ekonomik hem de siyasi açıdan değerlendiriyordum ve bunu yapacak kapasitem vardı. Bunları yazılarımda ne bir intikam duygusu ne de herhangi bir yere borcumun olmadığını ifade etmek için yazıyorum. Türkiye’nin dünyadaki yeni rolü ve yeri ile ordunun ideolojisi uyuşmuyordu. O halde bu ideoloji değişecek ama ordunun etkinliği azalmayacak hatta artacaktı. Bu rol içe yönelik değil dışa yönelik olacaktı. Bu ordudaki darbeci eğilimleri yok etmek ama onun gücünü ve prestijini korumakla mümkün olabilirdi. Şimdi komplo teorisi de sayılabilecek bir proje sunuyorum. Silahlı kuvvetlerdeki bazı dokümanlar ele geçirildi ve bunlar bir darbe hazırlığına uygun biçimde yeniden düzenlenerek kamuoyuna sunuldu ve darbe karşıtlığının yerleşmesi ve bu tavrın genelleşmesi sağlandı. Kimse açıktan darbeciliği savunamazdı ve bu kadar yaygın olan tartışmanın dışında kalamazdı. Medyanın durumu askerlerin yemin törenini andırıyordu. Herkes ne kadar demokrasiden yana olduğunu göstermek için kaleme sarıldı. Ancak bu meselenin birinci safhasıydı ve darbe karşıtlığı sağlandı ama planın bir de ikinci safhası vardı. Ordunun prestiji korunmalıydı ve bölgede oynayacağı rol için güvenilir bir kurum haline gelmeliydi. Kamuoyuna sunulan belgeler orijinal değildi ve elde edilen bazı bilgiler değiştirilmiş ve bir darbe planına uygun hale sokulmuştu. Eğer bu belgelerin, bir kısmının bile, değiştirilmiş olduğu tespit edilirse Ordu aleyhine yapılan yayınların maksatlı ve gerçek dışı olduğu kanıtlanmış olacaktı. Zaten ortaya atılan iddialar bunu kolaylaştırıyordu. Mesela camiye atılacak bir bomba her kesimdeki halkı iktidar etrafında birleştirir ve bir darbeyi imkansız hale getirirdi. Bir darbecinin asla düşünemeyeceği bir eylem söz konusu idi. İstikrarı bozmak için eylemlerde askerlerin yer alacağı söyleniyordu. Bir tek asker bile böyle bir eylemi yaparken yakalanırsa, ki bu kaçınılmazdı, darbe yapılamazdı. Çünkü ordu kurtarıcı olarak yönetime el koyardı. Eylemi yapanla kurtarıcı aynı kurum olamazdı. Şimdi çok akıllı bir biçimde yürütülen projenin ikinci safhasındayız. Belgelerin değiştirilmiş olduğu ortaya çıkacak ve ne darbe kalacak ne de ordu düşmanlığı.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-23-2010, 15:05 | #2 |
bir de işin bu tarafı var...
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|