AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-26-2010, 06:51   #1
Kullanıcı Adı
CeVHeR
Exclamation Dünkü Müslümanla bugünkü Müslümanın farkı ( Yavuz BAHADIROĞLU )



Türkiye boks ringine dönüştü: Herkes bir birleriyle kavga ediyor...
O kadar alıştık ki kavga etmeye, rakip bulamasak neredeyse kendimizle kavgaya tutuşuyoruz...
Çünkü tam bir “kavram kargaşası” içindeyiz...
Kavram kargaşası kafa karışıklığı, tereddüt ve çözümsüzlük getirir, insanı kararsızlığa mahküm eder.
Oysa Müslüman, öncelikle kararlı insandır...
İnancında kararlı, itikadında kararlı, kitabında kararlı, yolunda-yönteminde kararlı...
Ve de hem azimli, hem de sabırlı...
Çünkü Kur’an gibi bir “mutlak doğru”ya dayanmıştır.
Problemimizin temeli, sanırım bu “mutlak doğru”dan uzaklaşmış olmaktır...
Müslüman, inancının temel ekseninden saptığı ölçüde “varta”ya düşer...
Ardından kararsızlıklar, sabırsızlıklar, çözümsüzlükler gelir.
Biz bugün, sorunlarımızı hangi temelde çözeceğimizi bilememenin handikabına tıkanmış durumdayız...
Referansımız vahiy mi olacak, yoksa bilim mi?
Hayat “bilim”i dayatıyor.
“Bilim tek çözümdür” diyor, ancak binlerce yıldır, sorunlar çözümlenemiyor.
Biz ise Allah’ın “Âlim” ismini kavrayamamış, inançla ilmi buluşturup çözümsüzlüğü aşamamışız. (Bediüzzaman bunu yapıyor).
Bu yüzden ne “dünyalık” ne “ahretlik” olabilmişiz: İki arada bir derede tekliyoruz!
Doğal olarak kavramlar karışıyor...
İyi ile kötü, doğru ile yanlış, günahla sevap iç içe giriyor...
Tıkanmalar yaşıyoruz: Ne yapacağımızı, kime inanacağımızı kestiremiyoruz.
Bakar mısınız lütfen?..
“İmha etmeyeceksin, inşa ve ihya edeceksin” diyen Gazali de Müslüman, “Boşver ihyayı, inşayı, öldüre öldüre dünyayı Müslümanlaştıracağız” diyen Taliban da Müslüman...
Müslüman olduktan sonra öfkesini yutkunup Müslümanlığın temel ölçüsünün nefsi yenmek olduğunu gösteren Hz. Ömer de ümmet, günümüzün saldırgan, öfkeli, somurtuk radikalleri de ümmet...
Peki bu derin fark, bu zıtlıklar niye?
Eskiden Müslümanlar kentliydi. Efendimiz’in Medine (Efendimiz’le buluşmadan önceki ismi Yasrib) hayatından itibaren başlayan kentleşme, ümmeti, işlek ve derin bir tefekkür insanı yapmıştı...
Kafalar düşünüyor, analiz ediyor, çözüyor ve müthiş bir ince ayarla İslamiyeti yüreklere sunuyordu... Yürekler insan fıtratına uygun bu doğru sunumu kabulleniyordu...
Çünkü İslam, yalnızca “yeni bir din” değil, yanı sıra “yeni bir çözüm”dü.
Bu “yeni çözüm” eski insanlara derin bir tefekkür, tenezzül, tevazu ve “farkındalık” eşliğinde sunuluyordu.
“Düşünün” diyordu...
“Fark edin” diyordu...
“Hayata bakın” diyordu...
Kur’an o kadar gerçekçiydi ki, güncel hayata ilişkin örneklerden yola çıkıyor, mesela deveye dikkat çekiyor, Allah asrı, zeytini, inciri anıyor, Müslümanlar bunların özelliklerini anlatarak Müslümanlığı yayıyorlardı...
Müslüman Kur’an’dan besleniyor, zekâsını Kur’an’la geliştiriyordu...
İnsana (çağa) göre sunum, son derece ileri bir yöntemdir... Eski Müslümanlar, bu anlamda da bizden kat kat ileridedirler...
Yeni çareler yeni çözümler üretme konusunda son derece başarılıydılar...
Osmanlı işte bu terkibe dayanarak kuruldu ve büyüdü. Kısa süre içinde dünya örneği haline geldi. Bu çözümlerden koptuğu ölçüde de büzüldü, küçüldü ve kendini bile koruyamaz hale geldi.
Birkaç gün önce Osmanlı’nın ilk sadrazamlarından Çandarlı Ali Paşa’nın 504. ölüm yıldönümüydü (18 Ocak 1406)...
Kur’an-ı Kerim’in önerileri doğrultusunda sabırlı ve kararlı olmak gibi iki önemli özelliği vardı, Sadrazam Ali Paşa’nın...
Bu açıdan, Sultan II. Mehmed’e sadrazam olan torunu Çandarlı Halil Paşa’dan ayrılıyordu...
Sultan II. Mehmed’e, “Bizans’ı asla fethedemezsin” diyen Çandarlı Halil Paşa da iyi Sadrazamdı aslında... Lakin dedesi gibi kararlı ve sabırlı değildi...
Bir gün Sultan II. Mehmed’in huzuruna çıktı ve “Bizans’ı asla fethedemezsin” deyiverdi...
Tereddütlerine yenik düşmüştü: Tereddütlerine ve kararsızlıklarına... Ölümü de zaten bu yüzden oldu.
Dedesi Ali Paşa ise, döneminin Padişahı Sultan I. Murad, Kosova Savaşı’nda şehit olduktan sonra hemen kararını verdi, Yıldırım Bayezid’i tahta geçirme iradesini tereddütsüz gösterdi...
Böylece Osmanlı büyük bir padişah kazandı.
Hayat kararsızlıkları affetmez, sevgili dostlarım...
Kararsızlık başarısızlıktır!


Yavuz BAHADIROĞLU / VAKİT 26/01/2010

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-26-2010, 17:48   #2
Kullanıcı Adı
CeVHeR
Standart
Referansımız vahiy mi olacak, yoksa bilim mi?
Hayat “bilim”i dayatıyor.
“Bilim tek çözümdür” diyor, ancak binlerce yıldır, sorunlar çözümlenemiyor.
Biz ise Allah’ın “Âlim” ismini kavrayamamış, inançla ilmi buluşturup çözümsüzlüğü aşamamışız.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi