04-03-2010, 02:14 | #1 |
TARAF'ın Haberi Doğru Çıktı! 14'lük Mehmet Nuri'yi Jandarma Vurmuş...
14'lük Mehmet Nuri'yi jandarma vurmuş İran sınırına 2 kilometre mesafede Van'ın Çaldıran İlçesi'nin Hangedik Köyü kırsalında ölü bulunan 14 yaşındaki Mehmet Nuri Tançoban'ın ölümünden askerleri sorumlu tutan babanın iddiasını Jandarma doğruladı. İlgili Haberler Çaldıran'da bir çocuk ölü bulundu Van'ın Çaldıran İlçesi'nin Hangedik Köyü kırsalında akaryakıt kaçakçılığı için yasadışı yollardan sabaha karşı İran'dan yurda girmeye çalışan 15 yaşındaki Mehmet Nuri Tançoban'ın ölümüyle ilgili İl Jandarma Komutanlığı yazılı açıklama yaptı. Valiliğe gönderilen yazıda, asker ile atlı kaçakçılar arasında meydana gelen boğuşma sırısında bir erin silahının ateş alması sonucu Tançoban’ın hayatını kaybettiği ve olayla ilgili adli işlemlere başlandığı açıklandı. Çaldıran’ın Hangedik Köyü kırsalında geçen ay sonunda akaryakıt kaçakçılığı için yasadışı yollarla geçtikleri İran’dan dönmeye çalışan Mehmet Nuri Tançoban’ın askerler tarafından silahla vurulduğu, ardından da dövülerek öldürüldüğü iddia edilmişti. Bunun üzerine Tançoban’ın ailesi, çocuklarının ölüm sebebinin belirlenmesi için Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde otopisi yapılmasını istedi. Önceki gün Van’a getirilen Tançoban’a otopisi yapıldı. Otopisi sonucunda Tançoban’ın sağ omuzunda kurşun izine rastlandığı, ölümünün de ateşli silahla gerçekleştiği belirlendi. Tançoban’ın vücudunda darp izine de rastlanmadı. Bu iddianın ardından Van İl Jandarma Komutanlığı yazılı açıklama yapıldı. Van Valiliği’ne gönderilen açıklamada, olayın boğuşma sonucu yaşandığı ve Tançoban’ın bu boğuşma sırasında askerin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybettiği belirtildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: “31 Mart 2010 günü saat 03.00 sıralarında Van İl Çaldıran İlçesi 187 Numaralı Hudut Taşı bölgesinden 5 kişilik atlı bir grubun İran topraklarından Türkiye topraklarına kaçakçılık maksadıyla yasa dışı geçişi tespit edilmiştir. Bölgedeki hudut birliği unsurlarınca gruba müdahale edilmiştir. Müdahale esnasında kaçakçı grubundan bir kişi bindiği atını bir askerin üzerine sürmüş, asker ile kaçakçı arasında meydana gelen boğuşma esnasında da, bir erin silahının patlaması sonucu Mehmet Nuri Tançoban, (Van Çaldıran Nüfusuna kayıtlı 1995 doğumlu) isimli şahıs hayatını kaybetmiştir. Olayla ilgili adli işlemlere başlanmıştır.” Radikal Olay 31.03.2010 tarihinde Taraf gazetesinde manşetten böyle verilmişti Ahmet Altan ise Taraf'taki köşesine Ölüm ve Medya başlığı ile olayı böyle taşıdı: Korkunç olan budur işte, on dört yaşındaki bir çocuğun vurulup öldürülmesinin “sıradan ve önemsiz” bulunmasıdır korkunç olan. Mehmet Nuri’yi sırtından vurup öldürdüler. Bu haberi ajanslar geçti, gazetelerin fotoğrafçıları cenazenin ve ölen çocuğun ailesinin resimlerini çekti. Türkiye’deki bütün gazetelere gitti bu ölümün haberi. Taraf dışındaki hiçbir gazetede yayımlanmadı. Bir Kürt çocuğunun sırtından vurulmasında bir “haber değeri” bulmadılar. İnsanları öfkelendiren, isyan ettiren bu aldırmazlıktır. Acılarına, kederlerine, ölümlerine sessiz kalınmasıdır. Seslerini duyuramamaları, kendilerine yapılanların hesabının sorulamamasıdır. Çocuğun vurulur ve kimse senin derdini dinlemez. On dört yaşındaki Mehmet Nuri tarlada vurulmamış. Geceleyin dört köylüsüyle birlikte İran’dan mazot almak için atlarla yola çıkmışlar. Atlarının terkisine astıkları tenekelere mazot dolduracaklardı herhalde, onları buraya getirip satacaklardı, birkaç kuruş para kazanacaklardı. Bu “büyük” suçu işlemeye vakit de bulamamışlar. Köyden beş yüz metre ötede askerlerle karşılaşmışlar, korkup köye doğru kaçmışlar. Kaçarken askerler ateş açıp vurmuş Mehmet Nuri’yi. Birkaç teneke mazotun cezası bu mu, ölüm mü cezası? Bu çocuğun ölümüne kimse aldırmaz, öldürülmesiyle kimse ilgilenmez mi? Kürt çocuklarının vurulup öldürülmesi hayatımızın “doğal” bir parçası mıdır? Bir ülkenin medyası “ölüm” karşısında bu kadar sağır olabilir mi? Sadece “batı bölgelerinden” mi oluşuyor bu ülke? Ben çocuktum Fikret Otyam “sınır kaçakçılarının” dramlarını yazardı, ben ihtiyarladım hâlâ sınırlarda çocuk vuruluyor bir iki teneke mazot için. Sınırı bile geçememiş garibim. “Suçu” bile işleyememiş. Atlarının terkisindeki boş bidonlardan dolayı vurulup öldürülmüş. Ve koskoca medya duymamış, aldırmamış. “Bir garip öldü diyeler” diye yazmıştı Yunus Emre, aradan yedi yüz yıl geçti, artık “bir garip öldü” bile demiyorlar, omuzlarını silkip arkalarını dönüyorlar. Ölen bir Kürt çocuğu, öldüren bir Türk askeriyse, Türk medyası bunu niye haber yapsın, niye duysun o çocuğun babasından yükselen çığlığı? Sonra soruyorlar, “Kürtler niye dağa çıkıyor” diye. İnsan sesini duyurmak ister, sesinin duyulduğunu duymak ister, çığlığına bir cevap, derdine bir derman, kederine bir ortak ister. Allah bilir kaç çocuk öldürülüyor oralarda, bizim gazete duyarsa haber yapıyor, bizim gazete de duymazsa o çocuklar sessizce gömülüyor. Birkaç teneke mazot getirecekmiş Mehmet Nuri, getirecekmiş de birkaç kuruş para kazanacakmış. Dün gömdüler onu. Bizden başka kimse haber yapmadı ölümünü. Güneydoğu’da ya da Doğu’da yaşadığınızı düşünün, aslında Kürt veya Türk olmanız da çok fark etmez, oralarda başınıza bir şey gelse size kim sahip çıkar? O insanların “beni şu korur” diyeceği birisi var mı? Ceylan, evinin önünde parçalandığında bu ülkenin yöneticileri, siyasetçileri, askerleri bir “başınız sağ olsun” bile demediler. Üç gün boyunca Türk gazeteleriyle televizyonları Ceylan’dan bahsetmediler. Küçük bir Kürt kızıydı çünkü ölen. Mehmet Nuri’ye de aldırmadılar, o da birkaç teneke mazot kaçırmak isteyen bir oğlancıktı. Sen adamların sınırlarını kapa, ticaretine izin verme, geçenlerde Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı’nın Neşe Düzel’e anlattığı gibi 130 bin top kumaş dokuyup komşu ülkelere satan Mardin’in üretimini iki bin topa düşür, geçinme olanaklarını yok et, köylerini yak, anadillerini yasakla, insanlarını hapse at, çocuklarını öldür, dertlerinden, sıkıntılarından, ıstıraplarından hiç söz etme, onları yok farzet, sonra da “niye dağa çıkıyorlar” diye sor. Onlar var. Onlar insan, onlar acı çekiyor, onlar ölüyor. Eğer şu “medya” denen garabet o insanların acılarına biraz kulak kabartsaydı, onların dertlerini dile getirseydi, onların sesini duyursaydı, bu ülke bugün bambaşka yerde olurdu, böylesine büyük bir öfke birikmezdi karşılıklı, intikam isteği böylesine çoğalmazdı. Mehmet Nuri’yi vurdular. Birkaç teneke mazot için on dört yaşında toprağın altına koydular. Hayatına değer vermediler, ölümünü duymadılar. Kürtler ölüyor, onların ölümünü duymamak için Türkler sağırlaşıp sakatlanıyor. Ölülerle, sakatlar ve öldürülüp toprak altına konan çocuklar. Yaşadığınız ve değiştirmemek için direndiğiniz ülke bu işte. Haber7
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-03-2010, 09:09 | #2 |
Ben bu haberin tarzını sevmedim kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz bu haber Kürt kardeşlerimizi kışkırttan bir haberdir ayrıca bu olay herkesin başından geçebilecek olay bende Kocaelinde atla kaçakcılık yapsam bende jandarmanın dur ihtarına uymasam yada geceleyin ansızın jandarmanın önüne çıksam teröristim diye öldürülebilirim bazı şeylerin dozu fazla kaçıyor orduyu eleştiricez diye Kürt halkını Türk halkına ve Ordumuza düşman etmenin alemi yok ...
BÖYLE HABERCİLİK OLMAZ ... Konu EZEL tarafından (04-03-2010 Saat 09:18 ) değiştirilmiştir.. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
14 yaş, ahmet altan, bidon, jandarma, mazot, mehmet nuri, taraf, ölüm |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|