AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-07-2010, 12:43   #1
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Lightbulb Medyadaki statükonun yeni taktiği ne? Habertürk'ün handikapı Altaylı mı?
Medyadaki statükonun yeni taktiği ne? Habertürk'ün handikapı Altaylı mı?

6 bölüm boyunca Medyanın Masumiyet Müzesi dizi yazımızda, Türk basınının belli bir kesiminin röntgenini çektik. Medyada demokrasi ayarının gerekliliğinin de altını çizmeye çalıştık.


TUTKUN AKBAŞ YAZDI

Medyagündem
6 Mayıs 2010


Bugün Türkiye’de yaşanan değişime, özellikle de demokratik açılıma ayak direyen statükonun, medyada hangi isimler ve gruplar özelinde etkin olmaya çalıştığını göstermeye çalıştık.

Sözün özü özellikle Doğan medya grubunda köşe başlarından “yandaş”, “yalaka” suçlamasını her daim gündemde tutan, iflah olmaz bir iktidar eleştirisi getirenlerin iyi niyetinden ve samimiyetinden şüphe etmek için elde pek çok veri olduğunu anlatmak istedik.

Medyanın Masumiyet Müzesi aslında bir günahlar galerisi elbette.
Statüko hiç bu kadar medyada güçlü direnç göstermemişti. Ve de yaşadığımız süreç tam da bunun adı oldu.

Peki medyada hiç mi umut verici bir gelişme yok? Bu noktada Gazete Habertürk de mercek altına alınması gereken bir proje olarak önümüzde duruyor. Bir yaşını dolduran Habertürk, Türk medyasında değişimi en iyi yakalamış bir duruş sergilerken, yeni olmanın getirdiği bir dinamizmle de basındaki statükoyu altüst edecek bir potansiyele sahipken, bu fırsatı heba etme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.

Gazetede iki farklı sesin çıktığının ve bir iç çatışmanın cereyan ettiğinin altını çizelim. Değişimi anlayan ve buna uygun refleks gösteren yanı, diğer tarafta eski düzenin savunucuları tarafından kimi zaman sabote ediliyor.

Fatih Altaylı ve ekibi, medyadaki statükonun muhafızları olarak, Habertürk’ü değişimin merkezi olma iddiasından gün geçtikçe uzaklaştırıyor.

Altaylı medyada bir güç dengesi yaratsa da, Ertuğrul Özkök’ün kötü kopyasından farklı bir profil çizmiyor. Mason bir sağ kolu, “statükocu” yazıişleri kadrosuyla gazetedeki değişimin sesleri esasında kısılıyor.

Başörtülü bir yazara kapılarını açma cesaretini gösteren dinamik yönünün Habertürk’te Altaylı dışındaki, değişimi iyi okuyan bir irade tarafından tesis edildiğine dikkat çekmekte yarar var. Gazetede bu nedenle tek söz sahibi olmayan Altaylı’nın ekibiyle birlikte aslında Türk medyasında Doğan grubunun temsil ettiği zihniyetin taşıyıcıları olarak grup içinde otorite mücadelesi verdiklerini görüyoruz.

Bu anlamda Habertürk’te her an bir konjonktür kollayan ve gaza basıp yol almak için fırsat arayan bir karşıt cephenin varlığından da söz edilebilir. Bu nedenle Habertürk’ün, bu iç çatışmadan kafasını kaldırıp, Türk basınında iyi bir model olabilmesi için büyük handikapları bulunuyor.
Görüldüğü gibi Türk basınının ideolojik kodları, örgütlenme biçimi, karakter yapıları, gazetecilik sistematiği sorunlu. Meselenin asıl bu tarafı görmezden gelinmemeli.

O nedenle de medyada reorganizasyon ve yeniden yapılanma, asıl önemlisi de zihniyet devrimi için artık çanlar çalıyor. Ama buna aldıran maalesef yok.

Türk siyasetinde CHP neyi ifade ediyorsa, Türk basınındaki statüko da aynı şeyi yansıtıyor. Medyadaki statüko yanlıları eski alışkanlıklarıyla iktidarlarının ellerinden alınmaması için cansiperane aynı cephede mevzilenmiş durumdalar.

Medyada statükonun yürürlüğe koyduğu yeni taktik ise CHP’yi ne olursa olsun iktidara getirmek. Bu projede Ertuğrul Özkök, Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil ikilisinin ciddi çabası sözkonusu. Bu halkaya Oray Eğin de eklendi. Eğin demek zaten Soner Yalçın demekle aynı şey. Buna Ahmet Hakan da eklenince sahne tamamlanıyor. Yılmaz Özdil, Uğur Dündar’la birlikte Hürriyet’te 4 Nisan 2010 günü Ayşe Arman’a verdikleri röportajda, bu CHP stratejisini zaten ilan etti. “Deniz Baykal için ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Özdil tek kelimeyle “Başbakan” yanıtı verdi. Oray Eğin de bugünkü yazısında (6 Nisan 2010) Deniz Baykal’a müthiş bir gaz verdi.

Bütün bu anlattıklarımızın ışığında statükoyu temsil eden yapının söylediği her sözün, her eylemin tersinden/zıddından okunması gerektiğini düşünüyoruz.

Kraldan çok kralcı davranan, asli görevi gazetecilik ve haber vermeyi unutarak, siyasete yön verme, yönetme kaygısı taşıyan “eski tarz basının” artık bu ülkeye hiçbir katkısının olamayacağı gün gibi ortada.

Türk toplumunun ve özellikle medyada yeni nesil zihniyetin balık hafızalı olmamasında fayda var. Dün ak dediğine bugün kara diyen, dün övdüğünü bugün yeren, çelişkiler manzumesiyle dolu tarihiyle “statükonun medyası”nın bu toplumun yüzüne bakacak hali kalmadı. Genetiği bozuk, habis urlarıyla iyice kanserleşmiş basını kemoterapi bile kurtaramaz.
Ne demek istediğimizi gelin en yakın tarihten bir örnekle anlatalım. Eski bakan Kürşat Tüzmen geçtiğimiz günlerde Ak Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevini Ömer Çelik’e devretti. Özellikle Doğan grubunun haberlerini hemen hatırlayın. Neler yazılmadı ki... Hem de ne senaryolar üretildi… Tüzmen açılıma karşıymış, o nedenle görevden alınmış… Ak Parti’de büyük çatlak varmış… Peki ne oldu? Tüzmen meğer kansermiş. Ve sağlık sorunları nedeniyle görevini bırakmış. Sürekli kaos çıkarmaya odaklanmış medya görüldü ki, bir kez daha yanılmıştı.

Tam 40 yıldır bu ülkede siyaset yapıp da bir gün bile iktidar yüzü görmeyi başaramayan statükonun ağababası Deniz Baykal’ı tartışmayan medya, 7 yıldır halkın sandıktan tek başına iktidara getirdiği Ak Parti’ye tahammülsüzlüğünü “basın özgürlüğü” adı altında ve farklı senaryolarla sergiliyor. Ve medyanın bu çelişkisi de tartıştırılmıyor, tartışılamıyor. Her tartışma statüko tarafından “yandaşlık”, “iktidar destekçiliği” suçlamasıyla etkisizleştiriliyor, sulandırılıyor.
Bugün karşıtlık-yandaşlık kamplaşmasından bağımsız olarak, hangi demokrat, hakkaniyet sahibi bir insan hakim medyanın mağduriyet edebiyatına inanır? Hep mağrur olan medya bugün mağduriyet hesaplarıyla kimi kandırıyor? Hangi vicdan sahipleri medyada eski düzenin devam etmesini ister?

İşte tüm bu ahval ve şerait altında yandaş medya diye sürekli ateş hattında tutulan cephe ise, bu kamplaşmada doğal olarak keskin bir tutum izlemek zorunda kalıyor. Statükocu medyadaki bazı isimler sürekli tahrik stratejisiyle kavgayı ve kamplaşmayı körükleyecek hileleriyle “yandaş” diye suçlanan medyanın sinirlerini bozuyor. Bu noktada gaza gelmeyen ve oyunu bozan bir stratejinin daha akıllıca ve etkin biçimde uygulanmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Karşılıklı tahriklerden sakınmak, tahrikçiyi ve provokatörü teşhis etmek daha akılcı bir çatışma formülü olarak uygun görünüyor.

Yine ne demek istediğimizi somut bir örnekle verelim. Ahmet Hakan 5 Nisan 2010 tarihli yazısında Sabah Gazetesi karikatüristi Salih Memecan için aynen şunları yazdı:

“Majestelerinin karikatüristi Salih Memecan kardeşim dert yanıyor: ‘Hükümeti destekliyoruz diye bazıları eşim ve beni, dinci-muhafazakar sanıyor.’ Ne kadar bayat, ne kadar modası geçmiş bir yakınma... Eskiden olsa bir karşılığı vardı ama şimdi yok. Çünkü en katı laikler bile Salih Memecan ve eşini, ‘Bunlar muhafazakâr / dinci oldu’ diye yadırgamıyorlar. Peki neden yadırgıyorlar? Neden olacak, ‘Bunlar yalaka oldu’ diye yadırgıyorlar.”

Şimdi bu alenen bir tahrik ve hakaret yazısı değil mi? Ahmet Hakan kalemini bir silah olarak kullanmıyor mu? Medyada saldırgan/karşıt cephenin en azılı adamı olarak Ahmet Hakan bilinçli bir çatışma zemini yaratmak istiyor. Bu yazı o çatışma stratejisine hizmet ediyor. Mesele bu çatışmada ne kadar akılcı ve zeki hareket edildiğinden ibaret.

Sözün özü tahriklere gelmemek, Türk medyasında demokratik bir dönüşümün gerçekleşmesi için çok mücadele vermek gerek….

SON

 

Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-07-2010, 16:52   #2
Kullanıcı Adı
rizzelli
Standart
çok güzel yazı.
rizzelli isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-07-2010, 17:50   #3
Kullanıcı Adı
Erhan KARACA
Standart
Ama habertürk'ü de tebrik etmek lazım.. gazete ortada durdugunu göstemeye çalışıyor..
Erhan KARACA isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
masumiyet müzesi, medya, medya mahallesi, medyagündem, tür basini


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta