05-14-2010, 15:15 | #1 |
Aziz Üstel "CHP’de Kılıçdaroğlu dışarı Arzuhan Yalçındağ içeri!"
Arkadaş, hala Baykal kaseti ve Kılıçdaroğlu’na politbüronun attığı kazığı manşetlere çekiyoruz; öte yandan da Türkiye bir kez daha çağ atlıyor kimse farkında değil. Ancak, hani laf aramızda, kazık da öyle kıymık türünden değil, pehlivan bileği kalınlığında. Önce, Mustafa Özyürek, “Baykal’ın koltuğuna Kılıçdaroğlu’nun oturacağını söyleyince” ortalık bir anda karıştı. Hemen ardından, Baykal aday belirlemediğini söyledi. “Aday belirlersem de bunu kamuoyuyla paylaşırım” dedi. Padişah ya, veliahtını seçecek! Bu gelişmelerin ardından Kılıçdaroğlu kırmızı kartla oyun dışına itildi. Akıllı adam olduğundan da, ben aday değilim dedi. Bunlar ittihatçı oyunlarıdır ki, adama parmak ısırtırır. Bunlar ittihatçı oyunlarıdır ki, adamın aklını başından alır, salar sokağa şaşkın şaşkın. Kılıçdaroğlu kendi partisinin köşe başlarını tutmuş, mıhla koltuklara çakılmışların oyunlarını ta işin başında kestirdiğinden, “ben aday değilim!” demişti zaten. Ama ak saçlılar, “n’olur n’olmaz; biri kalkar aklına karpuz kabuğu düşürür!” kaygısıyla çarşamba günkü oyunu tezgahladılar. Şimdi, “Arzuhan Yalçındağ Doğan Hanımefendi’yi CHP’nin başına getirmek için kollar sıvandı”, fısıltıları Ankara’dan geldi kulağıma. Hatırlayacaksınız, bundan bir yıl kadar önce, Arzuhan Hanımefendi TÜSİAD Başkanıyken de , Hıncal Uluç, “Arzuhan Yalçındağ’ı, Başbakan” olarak görmek istediğini sayfasında dile getirmişti. Hem de bir kaç kez üst üste. Bunlar öyle laf olsun torba dolsun türünden yazılar değildi. Hele Hıncal’ı iyi tanıyorsanız, onun bu tür yazıları, bi şeyler bilmeden ortaya atmayacağını anlarsınız. Arzuhan Hanımefendi, CHP toprağında tutar mı? Parti örgütü benimser mi? Seçmen Arzuhan Ha nımefendi’nin Genel Başkanlığındaki CHP’ye oy verir mi? Bu sorulardan ilk ikisinin cevabı kayıtsız şartsız evet bence. Üçüncü sorunun cevabınıysa seçime değin uzanan yoldaki duruşu, söylemleri, geleceğe yönelik Türkiye vizyonu belirler. Ama şu kadarını söylemek için falcı olmaya gerek yok, Tansu Hanım’ın DYP’ye aldırabildiği oydan fazlasını CHP’ye aldıracaktır. Ha Baykal, Arzuhan Hanımefendi’nin önüne dikilebilecek taşları ayıklayabilir mi? Tek işareti, tek sözüyle bu işin üstesinden gelebilir mi? Ankara’dan gelen fiskoslar, “bunu zaten yapmaya başladı bile!” diyor bana... Nesrin Baytok’un maaşına haciz Habere bakar mısın? Kadının bilinçli ya da bilinçsiz başına gelmeyen kalmamış. Yedi düvelden bucak bucak kaçıyor. Bu arada eşi ve kayınbiraderinin ortaklaşa kurduğu şirkete, haciz gelmiş! Önceden kullandıkları krediyi ödemeyince, Garanti Kredi Fonu, 276 bin lira haciz işlemiyle kapıya dayanmış. Dahası Nesrin Baytok’un da maaşına haciz konmuş bu borç yüzünden. Ee bu işler böyledir arkadaş. İşler bir ters gitmeye başlamasın; çorap söküğü gibi gelir ardı arkası! Bu haciz sorunu bi yana, Nesrin Baytok’da arada bir başını su yüzüne çıkarıp öyle laflar ediyor ki, insan ister istemez gülümsüyor. “Buraya gelmek için 20 yıl çalıştım, istifa etmem diyesi!” Sözün bittiği yerdeyiz arkadaş. Sırıtma sakın! Neyse, CHP’de hemen herkes Nesrin Baytok’un istifasını istiyor, gitsin bu kadın diye ter ter tepiniyor. Ama işin traji-komik yanıtı şu: Eğer böyle bir olay gerçekse, bunu Nesrin Baytok tek başına yapmamış ki! Yani bir yandan baba bizi bıramaaa diye Baykal’ın ardından göz yaşı dökeceksin, ardından, olayın ikinci kahramanı olarak varsayılan kişiye çek git diyeceksin! Niye? Çünkü kadın hep suçludur! “Kadın erkeğin el kiridir. Erkek elini yıkadı mı aklanır!” gibi saçma sapan bir deyişin, özellikle de CHP’de nasıl dal budak saldığının göstergesidir. Hani kadınlar başımızın tacıydı? Hani kadın erkek eşitliği nerdeyse yedinci oktu parti bayrağında? Erkeğe helal, kadına tuuu Allah kahretsin, öyle mi?! Valla aferin hepinize! Siz bayağı çağdaş, Batılı ve ilericiymişiniz! Türkiye bir kez daha çağ atladı Çekin bakışlarınızı kasetten, Baykal’dan, CHP’nin geleceğiyle ilgili haberlerden. Gözlerinizi Türkye’yle Rusya’nın imzaladığı anlaşmalara çevirin hele. Herşeyden önce Akkuyu Nükleer Santrali! Böyle bir santrali yapmak için rahmetli Turgut Bey çok uğraşmıştı ama nasip Tayyip Bey’eymiş. Rusya’ya otuz günlük yolculuklar için de vize şartı kaldırıldı. Ama bu diğer ögelerin yanında en önemsizi belki de. Başbakan’ın “ticaret hacminin çok yakın bir gelecekte 100 milyar doları aşacağını” söylemesi, Türkiye’de yaratacağı istihdam, ihracattaki büyük artış açılarından da çok önemli. Böylece Türkiye, Dimitri Medvedev’in de dediği gibi, “Rusya’yla stratejik bir ortaklık kurmuş oluyor!” Çok önemli bir madde de karşılıklı yolcu taşınmasında sağlanacak kolaylıklar. Uçak seferlerinin artmasından, feribot seferlerinin çoğaltılmasına değin uzanan bir liste imzalandı. Değindiğim şu bir kaç madde ve diğerleriyle birlikte Türkiye, en önemli komşularından biri belki de başlıcasıyla eşit koşullarda bir anlaşma lar dizisi imzaladı. Geçmişteki gibi, çağdaş teknolojinin yirmi yıl ardından gelen tesisler kurmayacak Rusya artık Türkiye’de. Onlar bize cam elyafı verip biz de onlara narenciye yollamayacağız! Hatta, nükleer santral yapımının dışında, Rusya Federasyonu’nun yepyeni binalarını, yerleşim merkezlerini, AVM’lerini, fabrikalarını Türk Mütteahhidleri yapıyor ve yapmayı da sürdürecek! Turist sayısı her yıl yüz binlerle hatta milyonla artacak Türkiye’ye gelen. Rus petrolü Ceyhan boru hattından akacak... Saymakla bitmeyecek kadar önemli bir işbirliğidir bu. Ve de, karşılığında hiçbir siyasi ödün vermemiştir Türkiye. Bu anlaşma, Baykal’dan da, kasetten de, bilmem neden de çok ama çok daha önemlidir. Hayırlı olsun. Star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-14-2010, 15:19 | #2 |
Hadi inşaALLAH öyle bir şey olur...
nolur nolur Arzuhan Yalçındağ olsun... zaten bitik cehapeyi iyice bitirsin nolur nolur... |
|
05-14-2010, 15:23 | #3 |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|