AK Gençliğin Buluşma Noktası
Hukuk Hukuksal bütün bilgileri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-06-2010, 19:46   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart || Sivil İtaatsizlik ||
Herkesin suskun olduğu bir cumhuriyette, özgürlüğün varlığı tartışılır.”
Montesquieu

I. Giriş
Sivil itaatsizlik (Civil Disobedience) gibi hukuk devletinde sınır problemi oluşturan bir konudan bahsedebilmek için, öncelikle Hukuk’un tanımını yapmamız gerekmektedir.
Genel olarak kabul gören tanımına göre;
“Hukuk, adalete yönelmiş, toplumsal bir yaşama düzenidir.”
Bu tanımdan hukukun, benzer toplumsal kurallardan ayırt edici fonksiyonlarını çıkartabiliriz.

Hukukun fonksiyonları;
“Adalet”, “Toplumsal İhtiyaçların Karşılanması” ve “Düzen” dir.
Hukuku ancak, bu fonksiyonları bir arada ele alarak tanımlayabildiğimiz halde, her üç fonksiyon aralarında çelişik (antinomik, çatışık) bir ilişkiyi de taşımaktadırlar. Uygulayıcı, bu üç fonksiyon arasında belirli bir denge kurmak zorundadır.
Toplumsal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik her yaklaşım, adaletli ve düzene uygun olmadığı gibi, hukukun, normatif yanını gösteren düzen fonksiyonu da her zaman toplumsal yarara uygun ve adaletli sonuca ulaşmak için yeterli olmayacaktır.
Hukukun fonksiyonları arasındaki bu çelişik ilişki, bizi özellikle düzen fonksiyonu ile adalet ilişkisi açısından ilgilendirmektedir.
Çünkü, sivil itaatsizlik bu noktada ortaya çıkmaktadır.

II. Sivil İtaatsizliğin Tanımı
“Sivil itaatsizlik ya da dörtköşe bir delikte yuvarlak bir çivi olma serbestisi. ”
Sivil itaatsizlik, kavram olarak ilk kez 19. yüzyılda Henry Davit Thoreau tarafından kullanılmıştır.

Bir tanıma göre sivil itaatsizlik;
“Yönetim siyasetinin ya da yasaların değişmesini isteyen, aleni, şiddetsiz, vicdani, fakat aynı zamanda siyasi olan, yasa dışı bir eylemdir.”

Diğer bir tanımda ise;
“Hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değerler uğruna, kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto eylemidir.”
şeklinde ifade edilmektedir.

Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi sivil itaatsizlik kavramı, yasanın özüne itaat çerçevesinde, yasaya itaatsizlik şeklinde bir paradoksu içermektedir.

Sivil itaatsizlik her şeyden önce bir “Siyasi İfade” biçimidir. Kişi, bireysel ya da kitlesel bir davranışla, kural dışı protesto yürüyüşü, açlık grevi yapabilir, işgal eylemine karışabilir, bir parktaki ağaçların kesilmesine karşı çıkabilir, ya da gecekondu yıkımına gelen dozerlerin önüne çıkarak pasif direniş gösterebilir. Demokratik Hukuk Devletinde, siyasi ifadeler ya sistemle bütünleşir, korunur, kurumsallaşır, ya da sistem dışında bırakılır, yasaklanır. Bu kritik çizgiyi belirleyen faktör, her şeyden önce siyasi ifadeye yüklenen “şiddet” unsurudur. Sivil itaatsizlik, şiddet unsurunu taşımayan bir muhalefet tipi, ya da siyasi ifade biçimi olduğu ölçüde sistemin içinde kalan, ama yeni hukuk devleti anlayışında birey olmanın bir ifadesi olarak düşünülmektedir.

III. Sivil İtaatsizliğin Unsurları
Yukarıdaki tanıma bağlı olarak “Sivil İtaatsizlik” kavramının unsurlarını şu şekilde sayabiliriz;
  • Yasaya aykırılık,
  • Şiddet içermeme,
  • Kamuya açık oluş,
  • Hukuk devleti düşüncesine dayalı bir siyasi-ahlâki yönelim,
  • Çiğnenen hukuk normunun yaptırımına katılma ve katlanma tutumudur.
Bu unsurları kısaca ele alacak olursak;
1. Yasaya aykırılık; Yasaya aykırılık ile, bir pozitif hukuk normuna karşı oluş anlaşılmaktadır. Buna göre sivil itaatsizlik, bazı yasaklayıcı kurallara karşı gelmekle (ceza kurallarının, disiplin kurallarının çiğnenmesi gibi) ya da, hukuken buyurulan bir edimi yerine getirmemekle (vergi ödemekten kaçınma gibi) gerçekleşebilir.
Sivil itaatsizlik, doğrudan veya dolaylı olarak ortaya konabilir.
Doğrudan sivil itaatsizlikte, söz konusu pozitif hukuk normuna, bu kuralın getirdiği düzenlemeyi çiğneyerek yapılan bir protesto eylemi ile karşı çıkış sözkonusudur. Bu duruma örnek olarak, ülkemizde frekans ve yayın yapmaya ilişkin yasal düzenleme yapılmadan önceki özel radyo ve televizyon yayınlarını gösterebiliriz.
Dolaylı sivil itaatsizlikte ise, karşı çıkılan hukuk kuralı ile protesto eylemi aynı değildir. İlgili pozitif hukuk metnine aykırı davranılmaksızın bir protesto eylemi sözkonusudur. Örneğin, uluslararası bir askeri anlaşma gereği yerleştirilen uzun menzilli füzelerin kaldırılması için girişilen bir protesto eyleminde, bu anlaşma metninin çiğnenmesi mümkün olmadığından, konuya kamuoyunun dikkatini çekecek, başka bir protesto yapılabilir. Gandhi’nin pasif direniş tutumu da dolaylı protestonun tipik örneklerinden biridir.

2. Şiddetsizlik; Şiddet kullanımı diğer protesto biçimlerini sivil itaatsizlikten ayıran en temel özelliklerden birisidir. Sivil itaatsizlik şiddet içermemelidir. Ancak, eylemin yapısı gereği, az da olsa ortaya bir hareketlilik çıkıyorsa; burada temel ölçüt,üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkının ve özgürlüğünün çiğnenmemesidir.Örneğin, basın özgürlüğünü savunmak için yapılan yolu kapatma veya oturma eyleminde, hastaneye giden yegâne yol kapatılıyorsa; bu artık bir sivil itaatsizlik olarak değerlendirilemez. Ya da öğrenim harçlarının artırılmasını kınamak için öğrencilerin yaptıkları oturma eylemi, bu boyutta kaldığı sürece bir sivil itaatsizliktir. Ancak, kışkırtmaya kapılarak, çevreye zarar verme biçimine dönüştüğü an sivil itaatsizlikten çıkar.

3. Kamuya açıklık; Sivil itaatsizlik kavramının tartışmalı bir diğer unsuru da kamuya açıklıktır.Sivil itaatsizlik vicdanlarda yatan bir adalet, bir hakkâniyet duygusuna çağrı niteliğinde olduğundan, kamuya açıklık vasfı aranmaktadır. Sadece olaydan mağdur olanın değil, “her insanın böyle bir olguya karşı tepki duyması gerektiği” öngörüsünden hareket etmektedir.
Kişisel çıkar arayışlarının ötesinde, aynı durumdaki herkes için adalete yönelik bir çözüm arayışı olan sivil itaatsizlik, bu yönüyle
kamusallığını da ortaya koymaktadır.

4. Hukuk devleti düşüncesine dayalı bir siyasi-ahlâki yönelim; Sivil itaatsizlik, “hukuk sisteminin içinde aksayan bir kurala karşı çıkıştır”. Ancak, sistemin bütününe yönelik genel bir kabul sözkonusudur. Hatta bu o kadar açıktır ki, eylemde bulunan, bu aksayan kural için öngörülen yaptırımı bile kabul etmektedir.Sivil itaatsizlik, toplumsal-siyasal durum karşısında, yasaya aykırı davranışa zorunlu kılacak, vicdani bir duygu-düşünce sürecidir. Bu vicdani süreç sivil itaatsizliğe götüren süreçtir. Ancak, diğer unsurları taşıyan herhangi bir davranışın sivil itaatsizlik eylemi sayılabilmesi için, hukuk normunun uygulanmasının, ağır bir haksızlığa yol açması koşulu aranmaktadır.

5. Çiğnenen pozitif hukuk normunun yaptırımına katılma ve katlanma tutumu; Şiddet içermeme unsurunda olduğu gibi, bu katlanma tutumu da sivil itaatsizliği, diğer protesto çeşitlerinden ayırmaktadır.Hukuka bağlılık ana kural olmakla birlikte, sivil itaatsizlik sistem içinde yer alan özgün bir düzenlemeye karşı çıkış şeklinde kendini göstermektedir.“Aslında sivil itaatsizlik, sistemin değerlerine yönelik bir çağrıdır. Protesto konusu olan somut uygulama, adaletli olmadığı ya da uygun olmadığı için öncelikle sisteme şikayet edilmektedir.”
Sokrates’in, kendisine verilen ölüm cezasına, kendini kurtarma olanaklarını redddetmek bahasına katlanması, bu unsura örnek olarak verilebilir. O, ölüm cezasının haksız oluşunu değil, düşünce özgürlüğünün, sistemin (Atina Sitesi’nin) daha temelli bir unsuru olduğunu vurgulamayı ödevi sayıyordu.

IV. Sivil İtaatsizlik Örnekleri
Sivil itaatsizlik ilk olarak Eski Yunan uygarlığında Socrates ve Antigone olayıyla karşımıza çıkmaktadır. Çağımızda ise, Thoreau, Gandhi ve King sivil itaatsizliğin öncüleri sayılmaktadırlar:

1. Socrates olayı
Sokrates olayı, bir felsefe hocasıyla o günkü Atina yönetiminin özgürlük anlayışları arasındaki çatışmadan doğan bir sivil itaatsizlik eylemidir.
Sokrates’in yargılamasında ortaya çıkan yasaya aykırılık, gençleri baştan çıkarma suçudur. Atina Sitesi’nde esas olan düşünce, sitenin korunması olduğu için gençlerle ilgili düzenlemelere ağır cezalar verilmekteydi. Sokrates’e de bu suçla birlikte ölüm cezası öngörülmüştür. Sokrates savunmasında, kendisine yöneltilen suçun sözkonusu olmadığı gibi, asıl amacının düşünce özgürlüğünün önemini vurgulamak olduğunu söylüyordu. Hatta bunun üstünde o kadar hassasiyetle durmaktaydı ki, sitenin de varlığını koruyabilmesi için en temel ilke olarak, özgür düşünceyi esas alması gerektiğini savunuyordu.
Bu suça bağlı olarak başlangıcından itibaren Sokrates, hiçbir itirazda bulunmaksızın yargılanmaya razı olmuştur. Hatta, ilk aşamada lehine gelişmiş olan durumu tamamen gözardı ederek, savunmasını düşünce özgürlüğüne ilişkin bir söyleve dönüştürmüştür. Yönetim tarafından böyle bir suçun varlığı kabul edilecekse, kendisine verilen ölüm cezasını da hiç itirazsız benimseyeceğini söyleyerek sisteme olan bağlılığını da göstermiştir.
Sokrates’i bu yargılamaya götüren başlangıç aslında Delphoi’li bir kâhinin kendisi için söylediği bir sözden kaynaklanıyordu. Kâhin, Sokrates’in Atina’nın en bilgili insanı olduğunu söylüyordu. Sokrates de başka insanların neyi bilip, neyi bilmediklerini öğrenerek, kendisi için söylenmiş olan bu sözün doğruluğunu araştırıyordu. Bu gerekçe ile başladığı sorgulama ve diyaloglar, onu sözkonusu yargılama sürecine kadar getirmiş ve bir çok düşman sahibi olmasına yol açmıştır. Sokrates aslında, kimsenin bir şey bilmediğini, oysa kendisinin “bir şey bilmediğini bildiğini”, bu nedenle de farklı bir konumda olduğunu mantıken ispatlıyordu. Yerleşik değerleri sorgulamak anlamına gelen bu tutum, Site’de söz sahibi olanları fazlasıyla rahatsız etmiştir. Bu aynı zamanda mevcut sisteme karşı yöneltilmiş ahlâki ve siyasi nitelikte bir eleştiridir.
Sokrates, kendisine verilmiş olan ölüm cezasının haksızlığını tartışmamaktadır. Gençleri baştan çıkarma suçunun, aslında düşünce özgürlüğüne yönelik bir eylem olduğunu ve Site’nin de olayı bu şekilde değerlendirmesi gerektiğini savunmasına esas yapmıştır.
Sivil itaatsizlik olarak değerlendirilen, sözkonusu suçun işlenmemiş olması ya da cezanın haksız oluşu değil, düşünce özgürlüğü karşısında Sokrates’in takındığı tavırla, Site’nin değerlendirmesi arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.

2. Antigone olayı
Tehebai kralı Kreon, Antigone’nin dayısıdır. Antigone’nin erkek kardeşi Polyneikes, dayısına karşı savaşır. Savaşı kaybeden Polyneikes öldürülür. Kreon, kendisine karşı savaşan Polyneikes’in cesedinin gömülmesini yasaklar ve bu yasağa karşı gelenin de ölüm cezasına çarptırılacağını ilân eder. Fakat Antigone bu emri dinlemez. İnsan onuruna aykırı bulduğu bu durumu ortadan kaldırmak için kardeşinin cesedini gömer. Kralın karşısında da bu davranışıyla öğünür. Vicdanının yazılı olmayan sarsılmaz kanunlarını, devletin yüksek menfaatine ve siyasi kanunlarına karşı savunur. Kreon, Antigone’yi ölüme mahkum eder ve Antiogone bu karar infaz edilmeden önce intihar ederek hayatına son verir.

Bu olaydaki sivil itaatsizlik, yönetimin vermiş olduğu karardan çok, insan onuru kavramına Antigone’nin verdiği anlama ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır.
Antigone, Kreon’un kardeşine ölüm cezası vermesine ve bunu yerine getirmesine karşı çıkmaksızın, sadece ölünün ortada bırakılmasının insan onuruna aykırı olduğunu savunmaktadır. Suçlu bile olsa ölünün insan onuruna aykırı bir şekilde sergilenmesine razı olmamıştır.


Antigone’nin eyleminde, hiçbir şiddet unsuru bulunmadığı gibi, davranışı nedeniyle verilen cezayı da göze almaktadır.Antigone’nin bu davranışındaki temel yaklaşım, iki farklı açıdan değerlendirilebilir:
1. Bireyci veya anarşist nitelikte basit bir başkaldırma,
2. Evrensel bir ahlâk yasasının açık ve etkin bir yansıması olan ahlâk bilincinin, vicdanın bir ifadesi.

Devletin, dinin veya partinin kendi ülkülerine bağlı olup olmadıklarını, ancak onlara bağlı olan bu bilinç denetleyebilir. Eğer site, din veya parti kendi ülküsünden ayrılırsa, bilinçli insanın ödevi onlardan ayrılmak; hatta baskı yaparlarsa onlarla savaşmaktır. Antigone’nin tavrındaki bu yapıcı eleştiri haklı bir başkaldırıyı simgelemektedir.

3. Henry David THOREAU (1817 - 1862)
Sivil itaatsizlik kavramını teorik çalışmalarıyla ilk kez ortaya koymuştur. Thoreau’nun, Gandhi ve King’in fikirlerinin oluşmasında büyük etkisi olmuştur.
Thoreau’nun sivil itaatsizlik hakkındaki fikirlerini şu sözleriyle özetleyebiliriz;
“İyi ve kötü üzerinde, çoğunluğun değil, yalnız vicdanların karar verdiği bir hükümet olamaz mı ? Bir yurttaş, vicdanını bir an için dahi olsa yasa koyucunun eline bırakmalı mıdır ? Bırakmalıysa, neden bir vicdanı var. Bana kalırsa önce insan olmalıyız; sonra uyruk. Doğruya olan saygımız ölçüsünde, yasaya saygı beslemeye özenmeliyiz.Her zaman, ‘halk çoğunluğu yeterince eğitilmiş değildir’ denir. Azınlık, çoğunluktan ne daha akıllıdır, ne de daha iyidir. Çoğunluğun sizin kadar iyi olması pek o kadar önemli de değildir. Binlerce insan, kafaca savaşa ve diğer bütün kötülüklere karşıdırlar. Ancak, bu karşı oluşlarını bir şekilde gösteremezler. Ya da vatandaş olarak sadece oy verir, bu yolda savaşanlara sadece yolun açık olsun derler; o kadar. Siyasi iktidarın belirlenmesi için oy verme işi, bir çeşit kumardır. Sadece doğruya oy vermek bile, doğru uğrunda bir şey yapmak değildir. Akıllı bir insan doğruyu rastlantıya bırakamaz.
Haksız bir takım yasalar vardır. Onlara boyun eğmekle yetinelim mi ? Yoksa onları değiştirmeye mi çalışalım ? İnsanlar böyle bir durum karşısında genel olarak şöyle düşünürler: Yasaların değiştirilmesi fikrine çoğunluğun katılmasına kadar bekleyelim. Yasaya karşı gelirsek, ortaya çıkan sonuç, düşünülen yarardan daha tehlikeli olabilir.
O halde, yarardan çok zarar meydana gelecekse, Yasa Koyucu, neden akıllı azınlığını dinlemiyor ? Niçin hep İsa’yı çarmığa geriyor ? Copernicus’u, Luther’i afaroz ediyor ?
Ben şunu bilir, şunu söylerim;
bir tek namuslu insan, Massachussets Eyaletinde köle kullanmaktan vazgeçse ve bu nedenle hapse atılsaydı; Amerika’da köleliğin köküne çoktan kibrit suyu dökülmüş olurdu. Atılan adım ne denli küçük olursa olsun, bir kere bir iş iyi yapıldı mı, dünya durdukça yapılmış demektir.”

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi