06-06-2010, 20:25 | #1 |
Roj TV için yolun sonu göründü
Roj TV için yolun sonu göründü
Berlingske Tidende gazetesi, Roj TV'nin İranlı müdürü Manouchehr Zonoozi'yi konuşturarak bu kanal ile PKK arasındaki ilişkileri ortaya çıkardı. Türkiye'nin eli iyice güçlenirken, Roj TV için yolun sonu göründü. Kasım 2005'te NATO Parlamenterler Asamblesi için Kopenhag'a gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyaretine Roj TV gölgesinin düşeceği günler öncesinden belliydi. Ziyaretten önce basına verilen demeçlerde kendini gösteren gerginlik, Erdoğan ile Rasmussen'in baş başa görüşmesinde zirve noktaya ulaşmıştı. Şimdinin NATO Genel Sekreteri, o dönemin ise Danimarka Başbakanı olan Anders Fogh Rasmussen, yıllar sonra Başbakan Erdoğan'la aralarında geçen konuşmayı anlatırken, ‘Neden bu kanalı kapatmıyorsunuz?' sorusuna verdiği cevabın Erdoğan'ı tatmin etmekten çok uzak kaldığını söylemişti. Başbakan Erdoğan, salondaki Roj TV muhabiri Senem Güneşer'i kastederek, ‘salondan çıkarılmazsa ortak basın toplantısına katılmayacağını' Rasmussen'e iletmişti. Klasik ‘yetkim yok' cevabına sinirlenen Erdoğan, ortak toplantıya katılmadan Ankara'ya hareket etmişti. O gün salonda tüm gözler Senem Güneşer'e odaklanırken, kameraman gözlerden uzak kalmıştı. Küçük bir kamera ile basın toplantısını kayda almak isteyen kişi, sıradan biri değildi. Bu kişi, Roj TV'nin müdürü İranlı Manouchehr Zonoozi'ydi. İşte o gün kameraman olarak basın toplantısını kaydeden Zonoozi, bugünlerde Berlingske Tidende gazetesine 10 yıl müdürlüğünü yaptığı Roj TV-PKK bağlantısı konusunda önemli açıklamalarda bulunarak tüm dikkatleri üzerine çekti. Zonoozi'nin “Roj TV konusunda söylenen yalanlardan bıktım.” diyerek tüm bildiklerini anlatmasına geçmeden önce, bugüne kadar gelen süreci özetlemek gerekiyor. Fransa, Belçika ve İngiltere'de tutunamayan PKK yanlısı televizyon kanalları, 1 Ocak 2004'te Danimarka'dan yayın izniyle rahat bir nefes aldı. Roj TV'nin bağlı olduğu Mezopotamya Yayıncılık'ın Danimarka Kültür Bakanlığı'na bağlı Medya Sekreterliği'nden izin alması ise 25 Nisan 1999'a kadar uzanıyordu. Müdürlüğünü İranlı Manouchehr Zonoozi'nin yaptığı Roj TV'nin adresi, Kopenhag'ın tam merkezinde bulunuyordu. Bir apartman dairesinde 5 kişinin çalıştığı merkez, sadece yayın izni içindi. Tüm stüdyolar Belçika'da bulunuyordu. Roj TV'nin Nisan 2004'te Danimarka lisansıyla yayına başlamasıyla Türkiye derhal harekete geçti. Zamanın Kopenhag Büyükelçisi Fügen Ok, Radyo ve Televizyon Kurulu ve polise şikâyette bulunarak yıllarca süren süreci başlattı. İlk şikâyetin üzerinden 5 yıldan fazla süre geçti. Büyükelçi Fügen Ok yerini Mehmet Akat'a, o ise Berki Dibek'e bırakırken, davanın Danimarka muhatabı Adalet Bakanlığı'nda da 3 değişiklik oldu. İlk şikâyetin adresi Lene Espersen yerini Brian Mikkelsen'e, o da Lars Barfoed'e bıraktı. Davaya önce istihbarat teşkilatı PET bakarken, daha sonra Kopenhag Emniyeti soruşturmada yetkili kılındı. Bu uzun soruşturma sürecinde değişik savcılar polisle birlikte çalıştı. Sadece Türkiye değildi Roj TV'nin susturulmasını isteyen. ABD de olaya müdahil olmuştu. Üstelik ABD'nin müdahil olduğu günlerde Rasmussen ile Bush arasında su sızmıyordu. Danimarka, Irak'ta ABD'nin en yakın müttefiklerinden biri olmuş, Bush, ‘dostu' Rasmussen'i birkaç defa Washington'da ağırlamış ve Kopenhag'a kadar gelmişti. Adalet Bakanı Lene Espersen'e bir mektup gönderen Washington yönetimi, Roj TV ile birlikte Kopenhag'dan yayın yapan Mezopotamya TV'nin de derhal kapatılmasını istedi. Türkiye'nin görüşleriyle örtüşen ABD mektubunda, ‘Roj TV, terör örgütü PKK ile bağlantılıdır' deniliyordu. Radyo ve Televizyon Kurulu Başkanı Christian Scherfig ise Roj TV yayınları arasında incelemeye aldıkları haber ve tartışma programlarında ayrımcı ve şiddete teşvik eden unsurlara rastlamadıklarını bildirerek ilk aklamayı gerçekleştirdi. Scherfig ayrıca, söz konusu programların Danimarka devlet televizyonu DR ve TV2 kanalı tarafından da yayınlanabilecek içeriğe sahip olduğunu söyleyerek Roj TV konusunda Türkiye'nin önünde uzun ve zor bir süreç olduğunun işaretini veriyordu. Danimarka, PKK'yı terör örgütü listesinde kabul ediyordu. Yani PKK, yasak bir örgüttü. Türkiye bu konuda Danimarka ile hemfikirdi. Ayrışma noktası, terör örgütünün yan kuruluşlarında ortaya çıkıyordu. Türkiye doğal olarak, terör örgütünün etkisinde bulunan tüm kuruluşlara yasak istiyor, Danimarka da diline doladığı ‘ifade özgürlüğü ve iç kanunlarını' gerekçe gösteriyordu. Bir taraftan Türkiye yeni delilleri Danimarka makamlarına ulaştırmayı da ihmal etmiyordu. Yıllar yılları takip ediyor ama bir türlü dava açılmıyordu. Oysa Kolombiya'ya karşı mücadele eden ayrılıkçı FARC örgütüne destek için tişörtler bastırıp maddi yardım yapan grup hakkında polis elini hızlı tutuyor, savcı davayı açıyor, hâkim de hapis cezasını veriyordu. Sıra Roj TV'ye gelince daha soruşturma aşaması bile geçilmiyor, arada bir basına ‘yakında dava açılacak' türü haberler sızdırılıyordu. Roj TV'yi gündeme tekrar ülkenin saygın gazetesi Berlingske Tidende getirdi. Gazetenin araştırma grubundan Karl Erik Stougaard, Simon Bendtsen ve Michael Jagd Jelb, o aylarca sürecek çalışmalarına Eylül 2009'da başladılar. Konu aktüeldi. Gazetecilik olarak ilginçti. Ulaştıkları ilk ciddi bilgi, 1997'de 250 bin kron sermaye ile kurulan Kürt Kültür Vakfı'nın Roj TV'ye aktardığı 118 milyon kronun usulsüz olduğunun vakıfların bağlı olduğu Adalet Bakanlığı bünyesindeki Sivil İdare tarafından tespit edilmesiydi. Vakıflar kanununa göre, yardım yapılacak yer konusunda yardımda bulunanların bilgisi olması ve tüzükte bu yerlerin açıkça belirtilmesi gerekiyordu. Bu kural ihlal edildiği gibi bu yüksek meblağın bağışçıları da net değildi. Sivil İdare, Roj TV'ye aktarılan paraların usulsüz olduğunu tespit etmiş, vakfı uyarmış ama olayın takipçisi olmayarak konuyu âdeta sümenaltı etmişti. Gazetenin martta yayınlanan haberi oldukça ses getirdi. Adalet Bakanı Lars Barfoed, konudan habersiz olduğunu belirtip araştıracağı sözünü verdi. Berlingske Tidende gazetesi asıl bombayı Roj TV'nin 10 yıl süreyle müdürlüğünü yapan Manouchehr Zonoozi'nin PKK-Roj TV bağlantısını anlatmasıyla patlattı. Çünkü ilk kez ‘içeriden biri' çıkıp bildiklerini anlatıyordu. Bu isim sıradan biri değildi. Roj TV'yi âdeta Danimarka'da yapılandıran ve izinleri alan isimdi. 2008'de Belçika'dan gelen tehditler üzerine görevini bırakmak zorunda kaldığını ifade eden Zonoozi, tüm bildiklerini önce Danimarka polisine atlatmıştı. Terör örgütü elebaşı Murat Karayılan'la yaptığı görüşmeyi ve PKK'dan gelen maddi yardımları detaylı anlatan ve fotoğraflarla görüşmeyi belgeleyen Zonoozi, polisten beklediği hareketi görememişti. ‘Kürtlerin sesi soluğu olmak için Mezopotamya Yayıncılık'ı kurdum' diyen Zonoozi, PKK ile Roj TV arasında hiçbir bağlantının olmayacağı konusunda kendisine garanti verildiğini söylüyor. Zonoozi'nin PKK-Roj TV bağlantısını görmesi Kuzey Irak'a yaptığı bir seyahatle ortaya çıkar. 2006 yazında Erbil'e çeşitli görüşmeler yapmak için giden Zonoozi'yi karşılayanlar, havaalanından aldıktan sonra Erbil yerine PKK kamplarının olduğu dağlara götürür. PKK'lıların giydiği üniformalardan giydirilen Zonoozi, Murat Karayılan ile görüştürülür. Karayılan, dizüstü bilgisayarını açarak PKK'nın Roj TV'ye yaptığı milyon avroluk yardımları anlatmaya başlar. Karayılan'ın yanında PKK'nın mali sorumlusu da vardır. Direkt konuya giren Karayılan'ın Belçika'daki Roj NV'nin (Roj TV'ye haber ve program desteği veren kurum) ekonomik durumunun kötü olduğunu ve Danimarka'daki Roj TV'nin Belçika'ya borcunu ödemediğini söylediğini belirten Zonoozi, “PKK'nın gönderdiği 16 milyon avronun borcu kapatacak kadar olduğunu söyledi. Ben de ‘Bize gönderilen para 8 milyon avroydu' dedim. Bu sözlerime oldukça kızdı. Zor bir durumdaydım. Zaten dönünce ayrılmak zorunda kaldım.” diyor. Kuzey Irak günlerinde Zonoozi, 15 gün PKK kamplarını dolaşır. Üst düzey PKK'lılar Roj TV'nin yeterince aktif olmamasından dolayı rahatsızlıklarını iletir. Roj TV-PKK bağlantısını kurumda herkesin bildiğini ifade eden ve ‘sadece ben körmüşüm' diyen Zonoozi, “PKK kamplarında muhabirleri bulunuyor ve üst yönetimle direkt irtibata geçiyorlar. Birçok Roj TV muhabiri PKK kamplarında eğitime tabi tutuluyor. Belçika'daki stüdyolara gitseniz, çatışmalarda kolunu, bacağını kaybetmiş onlarca çalışan görürsünüz. Roj TV, hiçbir zaman PKK'yı eleştirmez. Roj TV'de çalışan herkes bu bağlantıyı biliyor.” ifadelerini kullanıyor. Zonoozi'nin anlattıkları ülkede deprem etkisi yaptı. Siyasi partiler Adalet Bakanı Lars Barfoed'in meclisi bilgilendirmesini isterken, en ilginç açıklama Sosyal Demokrat Partili Karen Haekkerup'tan geldi: “Biz terörle mücadele için dünyanın değişik yerlerine asker gönderiyoruz, tabutlarda askerimiz geliyor. Ama kendi ülkemizde terör örgütüyle bağlantılı bir kurumun varlığına müsaade ediyoruz.” Tabii, Zonoozi'nin açıklamaları Roj TV'nin yönetim kurulu başkanı Henrik Caprani Winkel tarafından yalanlandı. Winkel, Zonoozi'yi yalan söylemekle itham edince, 2006'da Winkel'le terörist örgütün ileri gelenleri Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal'la yaptığı görüşmenin fotoğrafları yayımlandı. Berlingske Tidende gazetesi, Zonoozi'yi konuşturarak Roj TV konusunda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ortaya koydu. Şimdi Türkiye'nin eli daha da güçlendi. Ortaya çıkan yeni bilgilerden sonra Türkiye'ye ‘biz demiştik' deme hakkının doğduğunu belirten Türkiye uzmanı Kopenhag Üniversitesi'nden Daniella Kuzmanovic, “Bu bilgileri Türkiye kesinlikle dikkate alacaktır. Türkiye çıkarları söz konusu olduğunda Danimarka'ya güvenilmeyeceğini söyleyecektir.” diyerek yaşanacak gelişmelere ışık tutuyor. AKSİYON DERGİSİ HASAN CÜCÜK Kopenhag
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|