07-09-2010, 10:54 | #1 |
Salih TUNA "Bu nedir Allah aşkına!"
Geçen gün Serra Karaçam'ın programında da söylediğim gibi biz bu Anayasa Mahkemesi ile yaşamaya alışmalıyız! Ahmet Mete Işıkara sonu gelmez soruları kestirip atmak sadedinde "Depremle yaşamaya alışmalıyız" demişti ya, aynen öyle. Başka çaresi yok! Gerçi Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can'ın "yok sayma" çıkışı var ama bir hayli netameli. Her şeyden evvel kim "yok sayacak?" Tamam, her şey açık seçik ortada; yetki gaspı falan var, da, kim karar verecek buna? Hazır yeri gelmişken şuncağızı da konuşalım: Anaysa Mahkemesi'nin muhterem üyeleri bir davada ihsas-ı reyde bulunmuş veya tarafsızlıklarına halel getirdiklerine dair herhangi bir kanaat oluşmuşsa ne olacak? Davaya bakamazlar demek yetmez; nasıl olacak o iş? Vatandaşlar "redd-i hakim" talebinde bulundu diyelim, ya sonra? Kimi kime şikayet edecekler? Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'ne mi şikayet edilecek? Tuhaf ötesi bir durum; felaket bir kısır döngü! Taraf tuttukları kanısıyla başvurulan bir kurumun kendi aleyhine karar vereceğine ihtimal verilmemesinden daha kavi kanaat olabilir mi? Demem o ki: bu yollar çıkmaz sokak! Neyse ki verilmiş sadakamız varmış; Anayasa Mahkemesi bu son kararıyla, referandumun önünü tıkamadı. En azından kaosa neden olabilecek karar almadıklarını söylemek mümkün. Çünkü iptal ettikleri maddeler nihayetinde yargı reformunu sakatlamıyor! (Ruhat Mengi isyan ettiğine göre, hepten vahim bir karar almadıkları ortada.) Bütün bunlar yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemeye memur "yüce mahkeme"nin henüz yasalaşmamış, halkoylaması yolcusu bir "anayasa değişiklik paketini" yoldan çevirdiği gerçeğini değiştirmez! Haydi "çevirme" yaptılar diyelim; evrak kontrolüyle yetinmediler ki. Evrakta düzenleme de yaptılar. İşin en tuhaf yanı burası! Şekilden reddederler, anlarız. Zaten 148'nci madde gereği sadece şekilden bakabilirler. Hadi 4'ncü maddeye yaslandılar; değiştirilmesi teklif dahi edilemezlikten hareket ederek "esasa" girdiler diyelim... Esasa ilişkin teklif olmadığına göre, şekilden esasa yorum marifetiyle girdiler demektir. Yani, söz konusu değişikliğin anayasanın 4'ncü maddesini bir şekilde ilgilendirdiği yargısına vardılar. Haydi bunu da anlamış olalım! Lakin... "Her üye bir aday için oy kullanır" ifadesini, değiştirilmesi teklif dahi edilemezlerin 2'nci maddesindeki "demokratik hukuk devleti" ilkesine nasıl aykırı buldular, anlayamadım! Bu nedir Allah aşkına! Anayasa Mahkemesi bu yorum yeteneğiyle her değişiklik teklifini paşa gönlü isterse esastan inceleyebilir o zaman. Bu da, kim ne derse desin, anayasadan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanmak, kendini Meclis'in yerine koymak demektir. İşi bu denli idare-i maslahatçılığa vurmaya, bu kadar siyasi karar vermeye hiç gerek yok. Anayasa Mahkemesi'nin muhterem üyeleri değişiklik paketine parantez içlerine kadar müdahale edeceğine, kendileri değişiklik paketi hazırlayıp Meclis'e göndersinler! Meclis'e de "Sadece şekilden inceleyebilirsin ha; esasa girmeyeceksin!" desinler, olsun bitsin. Herkes işine gücüne, biz de "dalgamıza" bakalım. Mesela, "Vay şerefsiz" manşetleriyle Ahmet Kaya'nın hayatını karartanların bugün hangi yüzle "Her şeyi konuşalım; putları yıkalım!.." dediğini soralım. Evet, dalgamıza bakalım. Otuz yıl konuştuktan sonra başörtüsü sorununu çözmek için alınan kararı "411 el kaosa kalktı" şeklinde karşılayanlarla ciddi ciddi "ayrılık" falan konuşacak değiliz herhalde!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|