08-16-2010, 13:39 | #1 |
Mustafa Karaalioğlu - Hayırcının Kibri
Mustafa Karaalioğlu
Hayırcının kibri Referandum kampanyalarının gergin ve fazlasıyla politik çatışma ekseninde sürüyor olması toplumun meseleden haberdar olmadığı anlamına gelmiyor. Yani, özellikle “hayır ve “boykot” cephelerinin sık sık müracaat ettiği, “İnsanlar neyi oylayacaklarını bilmiyorlar” mazereti geçersizdir. Referandumun içeriğine yönelik yayılan muğlaklık ve şüphe havası tamamen bir karşı kampanya taktiğinden ibarettir. İnsanlar pekâlâ neyi oylayacaklarını bilmektedirler. Bütün detayları, cümle cümle ayrıntıları bilmeleri beklenemez; ama sandıkta birbirinden farklı felsefelerin oylanacağının farkındadırlar. Temel hakları, bireysel avantajların gelişmekte olduğunu herkes biliyor. Bir an için aksini düşünelim... 12 Eylül darbecilerine dokunulmazlık sağlayan geçici 15. madde kaldırılmıyor da aksine güçlendiriliyor olsa... Veya çalışanlara birden fazla sendikaya üye olma hakkının getirilmesi yerine mevcut sendika hakkı da geriletilmiş olsa... YAŞ kararlarının temyize götürülmesi imkânı olmasa da tam tersine memurlarla ilgili bütün ihraçlar aynı kapsama sokulsa... Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısı demokratikleşecek yerde daha da merkezileşse... Çocuk istismarına kesin yasak gelecek yerde istismar serbest bırakılsaydı... Ya da vergi borcu olanların yurt dışına çıkışı mahkeme kararına bağlanmak yerine havaalanı müdürünün yetkisine verilse... Yani Anayasa Değişikliği Paketi böyle hazırlanmış olsaydı. Toplum yine de paketin ne getirdiğini bilmiyor mu olacaktı? Temel hakların daha da geriye gitmesi nasıl dikkatten kaçmayacaksa, şimdi daha ileriye götüren paket de kimsenin dikkatinden kaçmamaktadır. Herkesin her maddeyle aynı oranda ilgilenmesi de beklenemez... İnsanlar nereden ne alacaklarını çok iyi biliyorlar. Ya da “hayır” diyenler de kendi fayda maliyet analizlerini yaparak bu karara varıyorlar. Mesele bu değildir. Mesele, toplumu; cahil, bilgisiz ve analiz becerisinden yoksun kabul eden zihniyetin o toptancı bakış açısıdır. Kendi fikirlerini peşin ve değişmez doğru kabul eden bir zihniyet... 12 Eylül günü bu tepeden inmeci, toplumu kendi kalıplarıyla şekillendirmeye alışkın tavırla, o kalıplara sığmayan toplum oylanacak. “Bu millet referandumda evet derse şaşmayın” diyecek kadar kendinden geçen bir azınlık, sıradan insanların demokratik tercih yapabilmesini ve o tercihin sistemi yenilemesini kabullenemiyor. Demokrasinin tayin edici gücünü, sandığın sonucu belirleme iradesini hazmedemiyor. Anayasayı eskiden olduğu gibi kerameti ve gücü kendinden menkûl bir cuntanın, bir grubun yapmasına alışan bu anlayış işin içine sokaktaki insanın girmesine tahammül edemiyor. Sokaktaki insan karar vermeyi alışkanlık haline getirirse biliyor ki aslında bir ayrıcalık olarak yutturduğu pozisyonunun hiç de öyle olmadığı anlaşılacak. Dahası, karar mekanizması seçkinlerin elinden toplumun yetkisine geçecek olursa kendi hakkında da karar verilmeye başlanacak. Dikkatli bakın, “Millet referandumda neyi oylayacağını bilmiyor” propagandasını yaparak 12 Eylül’ü gerçek amacından saptırmaya çalışanlar da aynı zümrenin sözcüleridir. Sınırsız bir kibir... Kural tanımayan bir bencillik... 29 gün sonra verilecek oy bu kibirli zümrenin akıbetini de belirleyecek. O gün, milletin evet deme ihtimalini “bakarsın yaparlar...” diye küçümseyen zümre ile milletin kendisi arasında bir tercih günü olacak. Star 14.08.2010
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|