|
![]() |
#1 |
![]() Üniversitelerde çocukların özgürlüklerine müdahale etmezler, aksine onlara özgürlüğü öğretirler, özgürce düşünebilmelerini sağlarlar, özgürlüğün kapısını ardına kadar açarlar.
Onların zihinsel gelişmeleri ve özgürlükleri engellenmesin diye hocalar onların en saçma fikirlerini bile ciddiyetle dinler, zaman zaman zirzopluklarına gülüp geçerler. Üniversite öyle bir yerdir. Çocukların nasıl giyindiklerine karışılan bir yer değildir. “Dediğimi yapmazsan seni burada okutmam” diyerek zorbalık yapılan bir yerden özgür düşünceli insanlar çıkabilir mi? Burası zorba bir ülke. Küstah bir yönetim var burada. Herkese, her şeye karışıyorlar. Sadece üniversiteli kızların başörtüsüne değil, Alevi çocukların derslerine, Kürtlerin anadiline, dindarların ibadetine de karışıyorlar. Her şeyi devlet kendi belirlemek istiyor. Zorbalık budur işte. Küstahlık budur. Halkın hiçbir kesimi bu ülkede özgür değildir. Devleti yönetenler her türlü saçmalığı yapabilirler buna karşılık. Arapça “seçmeli ders” olabilir ama Kürtçe seçmeli ders olamaz. Niye? Başörtülü kız üniversiteye giremez. Niye? Alevi’nin ibadethanesine ibadethane denilemez. Niye? Yasaklar devletin içinde olmalı, devlet görevlilerinin cinayet işlemesi, darbe hazırlaması, çete kurması, yolsuzluk yapması, hukukun dışına çıkması yasaklanmalıyken, bunları serbest bırakıp halkın hayatına karışmış devlet burada. Ve, buna inatla devam etmek istiyor. Bu zorbalık sizi öfkelendirmiyor mu? Güçlünün küstahlığı sizi kızdırmıyor mu? Koca koca adamların “kızların saçının ne kadarı görünsün” diye tartışması size saçmalığın zirvelerinden biri olarak gözükmüyor mu? Kız çocuklarını bir “saçmalığa” kurban etmek tepenizi attırmıyor mu? Bu ülkedeki herkes, fikrinde, inancında, giyiminde, eğitiminde, özel yaşamında özgür olma hakkına sahiptir. Yeter bu kadar zorbalık, yeter bu kadar saçmalık. Ezilenler, birbirlerine uygulanan yasakları desteklemek yerine artık bu yasakların tümüne hep birlikte karşı çıkıp, var güçleriyle Ankara’ya haykırmalılar: Sana ne benim inancımdan, düşüncemden, dilimden, giyimimden? Sana ne? Ahmet Altan
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Günümüzde her yerde, her toplumda; tarihin yerine geçen, ya da tarih gibi sunulan mitolojiler, milliyetçiliklere hayat veriyor. Her toplumda, maalesef tarih, ideolojik/poli*tik çıkarlar doğrultusunda bir propaganda aracına dönüştürülüyor. Siyasal, ideolojik, tarihsel mitlere inanan toplumlarda tarihin yol göstericiliğine, tari*hin hakemliğine itibar edilmiyor. Her hangi bir toplumda milliyet*çiliklerin yükselişi, o toplumda gerçek bir tarih bilinci, kültürü, felsefesi oluşmadığını gösterir. Tarih bilincine sahip olmayan toplumlarda geçmiş, bir bilinçten çok, bir turizm nesnesine, bir tüketim nesnesine dönüştürülür ve ticarileştirilir. Tarihsel hafı*za kaybına maruz bırakılan toplumlar, Türkiye Örneğinde görülebi*leceği üzere, Ermenileri, Rumları, Kürtleri içermeyen, bu topluluk*ların öykülerini içermeyen bir tarihe mahkûm edilirler. Tarihi ide*olojik olarak tasarlayanlar, tarihi niceliksel olarak kurgularlar. Tarihin niceliksel olarak yorumlanması demek, toplumların bu tür tarihe ancak sayılar halinde katılmaları demektir. Yalnızca bir halkın, bir toplumun, bir ideolojinin yararlarını/çıkarlarını göze*ten bir tarih yaklaşımı düşünülemez. Tarihin ideolojik anlamda okunması, ırkçı anlamda okunması, tarihin kirletilmesi anlamına gelir. Böylesi bir tarih yaklaşımıyla hiç bir zaman hakikate ula*şılamaz. İdeolojik yaklaşımlar, ırkçı yaklaşımlar/gerekçeler gerçek sorunların üzerini örter, gerçek sorunları göz ardı eder. İdeolojik gerekçeler, -Türkiye'de her dönemde yaşandığı gibi- ideolojik/doktriner kesimleri meşru olmayan arayışlara/eylemlere sevk eder.
Atasoy Müftüoğlu |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
Konuyu Toplam 35 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 35 Misafir) | |
|
|