12-14-2010, 03:43 | #1 |
Türbancı rektörler / Mustafa KARAALİOĞLU - Star
Ayrımcılık sadece bir siyasi tercih değil aynı zamanda bir ruh ve zihin halinin ifadesidir. Bir başkasına, bir başka fikre, dine, kültüre, ideolojiye kategorik olarak karşıtsanız bunu gizleyemezsiniz. Kritik bir an gelir ve gerçek tavrınız ortaya çıkar. En çok da medyada... Malum, bizim meslekte fırsat bulan ilke, ahlak ve etik üzerinden konuşmayı, özellikle de başkalarını yargılamayı pek sever. Gerçekte kimin ilkeli, ahlaklı olduğunun önemi de yoktur. Sözkonusu olan ayrımcılık gibi fevkalade subjektif bir konu ise hiç yoktur. Kim hangi köşeyi tutmuşsa oradan konuşur. Nasılsa hesap soracak, fikri takip yapacak yoktur. Türkiye, bugünlerde polisten dayak yiyen üniversite öğrencileri üzerinden kıyasıya bir tartışma yapıyor. Tartışmanın ateşi ve sözlerin şiddeti artınca anlaşılıyor ki mesele öğrencilerin ne düşündüğü, ne istediği veyahut da bundan sonra eğitim haklarını elde etmek için neler tasarladıkları değildir. Nitekim, sayısız manşet ve sayısız televizyon programı yapılmış olmasına rağmen kimse de bunu merak etmedi. Garip gibi görünüyor ama değil... Medya için öğrencilerin ne istediği ve hatta ne kadar dayak yedikleri önemli değildir. Birkaç gerçekten ilkeli kalem hariç asla önemli de olmamıştır. Öğrencileri önemli kılan tek şey bir motto alarak tekrarlayıp durdukları “AKP üniversiteye giremez” cümlesidir. İşte bu cümle öğrenci girişimini birdenbire anlamlı ve değerli hale getirmiş ve bazılarının umutsuz ruh dünyasında “Biz o kadar uğraştık yapamadık, hiç olmazsa onlar yumurta atıyor” umudunu yeşertmiştir. Mesele budur... İzleyin göreceksiniz, öğrencileri savunan en ateşli kalemler bile onların gerçekte ne istediği veya bir şey isteyip istemediğiyle ilgilenmeyecektir. Konu tavsayıp gidecektir, ta ki yeni bir yumurtalı eyleme kadar... Kimse demokratik bir öğrenci hareketiyle karşı karşıya olduğumuz hevesine kapılmasın. Öğrenciler de medyanın desteğine aldanıp, gazetelerin, televizyonların kendi haklarına eğildiğini zannetmesinler. Medya bir fırsat bulup kendini akladı... Peki, medya kendisi gibi düşünmeyene, farklı olana karşı işlediği günahlardan bir eyleme destek vermekle kurtulabilir mi? Pek öyle görünmüyor... Türkiye gözünü her şeye kapatıp öğrenci olaylarını konuşurken bakın sessiz sedasız ne oldu. Cumhurbaşkanı Gül tam da bu konuyla ilgili bir karar alarak 7 üniversiteye daha rektör atadı. Öğrencilerin ideolojik olarak sorgulanmasına izin vermeyen gazeteler bu atamayı şöyle haberleştirdiler: “Gül 7 rektör atadı, 5’i türbancı...” “Türbancı” yani, üniversitede başörtüsünün serbest bırakılması için imza attılar. O günden beri, imzacı öğretim üyelerinden birisi rektörlük veya herhangi bir makama atandığında aynı yaftayla haberleştirilir oldu: Türbancı! Yumurtacı olsalar ne büyük ayrıcalık olacaktı. Başörtüsüne destek vererek alınlarına hayat boyu taşınacak bir kara leke sürdüler ve aslında hiç hak etmedikleri halde sadece türban bildirisine imza attıkları için makam mevki sahibi oldular! O haberler özet olarak okurlara, rektörlüğe atanan isimlerin hiçbir bilimsel ve akademik meziyeti olmadığını; olsa bile türbana destek verdikten sonra bunun bir kıymeti harbiye taşımadığını anlatıyor. Türbancı işte... Medya işte... Sadece başörtüsü mü? Aynı isimlerin donanmada çıkan belgelerle ilgili bir satır yazdığını, bir manşet attığını gören oldu mu? Bazılarının öğrenci olayları üzerinden kendilerini tezkiye etme çabaları ibret vericidir. Öyle bir ibret ki, akşam attıkları nutukların hükmü sabaha bile çıkamıyor. Çünkü bu ülkede sahte demokratlığın boyalarını dökecek çok örnek vak’a var...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
12-14-2010, 03:50 | #2 |
şamil tayyarla aynı yazıyımı yazmışlar yahu...
|
|
12-14-2010, 04:05 | #3 |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|