01-27-2011, 19:38 | #1 |
O kadar hızlı dönmeyin... Rüzgârınızdan nezle olduk (Hasan Karakaya)
Herhalde hatırlarsınız... Bundan “iki ay önce”sinde “fıtık ameliyatı” olan Bay Kemal Kılıçdaroğlu, sağlığı düzelir-düzelmez Bursa’ya gitmişti. ¥ Tarih, 30 Kasım 2010... Yer, Bursa!.. Bursa gezisi, “sorunlu bir gezi” oldu Bay Kılıçdaroğlu için... Ama “asıl sorun” şuydu: Önder Sav’ın “ekarte” edilmesinden sonra “CHP Genel Sekreterliği” koltuğuna oturan Süheyl Batum’un, “Silivri Sakinleri”yle ilgili bir “proje”si vardı. Süheyl Batum’un amacı; Birer “Ergenekon sanığı” olan Prof. Dr. Mehmet Haberal ve gazeteciler Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay’ı “Silivri’den kurtarmak”tı!.. Ama, nasıl?.. Plân şuydu: O günkü adıyla DTP, bugünkü adıyla BDP, o günlerde “cezaevinde” olan Sabahat Tuncel’i kurtarmak için, onu “milletvekili adayı” yapmış, seçimi kazanınca da “dokunulmazlık” kazandırıp, hapisten çıkarmıştı ya; aynısını CHP niye yapmasındı? CHP’nin, madem ki “Ergenekon avukatı” diye adı çıkmıştı, o halde “Ergenekon sanıkları”nı kurtarsınlardı da, tam olsundu!.. Süheyl Batum’un bu projesi “Ankara Kulisleri”nde konuşulurken, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bursa gezisi” gündeme geldi. İŞTE O OLAY SORU! Bu gezi, “CHP’ye yakın bir gazeteci” olan Yusuf Kotaman için büyük fırsattı... “Sabahat Tuncel Modeli”ni bizzat Kılıçdaroğlu’na soracak ve olayın aslını “birinci ağız”dan öğrenecekti... Yusuf Kotaman, aradığı fırsatı, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın önünde buldu... Ve sorusunu sordu: “Sayın Başkan, biliyorsunuz; bu dönem BDP, cezaevinde bulunan Sabahat Tuncel’i milletvekili adayı yaptı ve sonrasında TBMM’ye taşıdı... Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Silivri zindanlarında gün dolduran başta gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal olmak üzere Atatürkçü, Cumhuriyetçi, vatansever insanları kontenjan olarak aday göstermeyi düşünüyor musunuz.” Kılıçdaroğlu cevap verdi: “Listeler hazırlandığında göreceksiniz!” Ne demekti bu?.. “Evet” mi, “hayır” mı?.. Yusuf Kotaman, “net cevap” almak için, şu soruyu yöneltti Kemal Kılıçdaroğlu’na; “Peki, olumlu diyebilir miyiz?” Kılıçdaroğlu cevap verdi; “Olumsuz olsaydı, hemen hayır diyebilirdim!” Yani, Bay Kılıçdaroğlu; “Sabahat Tuncel Modeli” için “evet” diyordu... Yusuf Kotaman, Kılıçdaroğlu’nun ağzından bu sözleri duyduktan sonra, hemen gazetesine gitti, “görüşmenin ayrıntısı”nı yazdı... Sorduğu soruyu ve aldığı cevabı aktardıktan sonra, “Silivri’ye selâm olsun” başlıklı yazısını şu cümle ile noktaladı: “Bu da bir umut ışığıdır!” Evet, “Silivri sakinleri” için, gerçekten de bir “umut ışığı” yakmıştı Kılıçdaroğlu... Genel Sekreter Süheyl Batum’un “teorik” çalışmaları, işte ete-kemiğe bürünmüş, “pratiğe” dönüşmüştü!.. Demek oluyordu ki; CHP, “Sabahat Tuncel Modeli”ni uygulamakta kararlıydı... İşte, sonunda Kılıçdaroğlu da, bir “umut ışığı” yakmıştı... Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’la birlikte Prof. Mehmet Haberal da “CHP’-den milletvekili adayı” yapılacaklar ve böylece “Silivri’den kurtarılacak”lardı!.. Mı acaba?.. Olay gazetelere yansıyınca, Kılıçdaroğlu başladı kıvranmaya... Plânı, deşifre olmuştu... YOK BÖYLE BİR ŞEY ¥ Tarih 5 Aralık 2010... Yer, Antalya!.. 30 Kasım günü Bursa’da “Silivri’ye selâm” çakan Bay Kılıçdaroğlu, bu defa Antalya’dadır!.. Bir gazeteci sorar kendisine: “Silivri’de tutuklu bulunan Ergenekon sanığı gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay ile eski Rektör Mehmet Haberal’ın ‘Sabahat Tuncel’ modeliyle TBMM’ye taşınmasına yeşil ışık yaktığınız iddia ediliyor, ne diyorsunuz?” İşte Kılıçdaroğlu’nun cevabı: “Hayır böyle bir çalışmamız yok... Nereden çıkarılıyor anlamıyorum.” Ne demekti bu?.. Demek ki, yazılanlar “yalan”dı!.. Demek ki, CHP’nin “Silivri vekilleri” diye bir çalışması “yok”tu!.. BATUM: SİLİVRİ’Yİ BASARIZ! Gelelim, bugünlere!.. ¥ Tarih, 22 Ocak 2011. Yer, İzmir... İzmir’de Uğur Mumcu’yu anma etkinliklerine “CHP Genel Başkan Yardımcısı” şapkasıyla katılan Süheyl Batum, dedi ki; ¥ “Biz terör örgütü falan değiliz (...) Amacımız şu; Silivri’deki Atatürkçü aydınları partiye alarak veya başka bir yöntemle, iktidara baskı kurarak olabilir. Bunların hepsini uygulayacağız.” ¥ “Ergenekon tutuklularının cezaevinden çıkarılması için 50 bin kişi toplanarak mahkeme üzerinde baskı oluşturulmalıdır!.. Biz 50 bin kişiyle Silivri’ye gitseydik karar almaya cesaret edemezlerdi. 50 bin kişi, bunu kuracağız şimdi... Biliyorum ki sizler bunu örgütlersiniz, korkmazsınız da.” Merak ediyorum; CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum; nasıl basacak Silivri’yi ve Ergenekon tutuklularını nasıl kurtaracak?.. “Helikopter”le mi kurtaracak, yoksa 50 bin kişi ile birlikte “tünel” kazarak mı kurtaracak?.. Kim bilir; belki de “arbede” çıkarıp, “karambol”de kaçırır tutukluları!.. Şunu da merak ediyorum; “Silivri’yi basma” fikri CHP’nin fikri midir, yoksa “Encümen-i Daniş”in fikri mi, elbette bilemiyoruz... Çünkü Süheyl Batum, aynı zamanda “Encümen-i Daniş’in adamı”dır!.. Malûm, bir “Demirel projesi” olan Encümen-i Daniş, Batum’u “DP’ye genel başkan” yapmak istemiş, Cindoruk işi ağırdan alınca, Batum daha fazla bekleyememiş ve CHP’ye gitmişti!.. Ama, “Encümen-i Daniş”le ilişkileri” devam ediyor... Tabiî, Encümen-i Daniş’in “Ergenekon”la sıkı muhabbeti de!.. Onun için merak ediyorum; “Silivri’yi basma” fikri kime ait?.. CHP’ye mi, Encümen-i Daniş’e mi?.. Görüyorsunuz işte; CHP’li Süheyl Batum’un gözleri o kadar kararmış ki; “50 bin kişi ile Silivri’yi basmayı” bile düşünebiliyor!.. Hani yargı “bağımsız”dı, hani yargı “tarafsız”dı ve hani, hiç kimse “yargıyı baskı altına alamaz”dı?.. Silivri’yi 50 bin kişi ile basmak, “bağımsız yargıya baskı” değil mi?.. Ben zannederdim ki; Bu işi “eşkıya” yapar!.. Demek ki, CHP de yaparmış!.. KEMAL BEY VANTİLATÖR GİBİ! Her neyse... Bunu, “CHP’nin depreşen genleri”ne yoralım ve gelelim Kılıçdaroğlu’na... ¥ Tarih, yine 22 Ocak 2011. Yer, Denizli... Ergenekon sanıklarını BDP’li Sabahat Tuncel Modeliyle vekil yaparak hapisten kurtaracaklarını daha önce inkâr eden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Denizli’de bazı gazetecilerin, “Hanefi Avcı, Mehmet Haberal gibi tutuklu sanıkları aday göstermeniz söz konusu mu” sorusu üzerine şu cevabı vermiş: “Her talebe saygılıyız, niye böyle bir talep geldi diye bir şey diyemeyiz ama sonuçta karar verecek olan parti organlarıdır!..” Gelişmeleri “tarih” ve “yer”lerini göstererek verdim ki; hiç kimse “kıvırmaya” kalkmasın!.. Belli ki, CHP’nin “gizli ajanda”sında “Silivri’ye operasyon” var!.. Ama bunu, Süheyl Batum gibi “açık ve net” söylemek yerine, ıkınıyorlar, sıkınıyorlar!.. Bir o yana, bir bu yana; Habire dönüyorlar!.. Kıvırıyorlar!.. Kıvranıyorlar!.. Bursa’da “yeşil ışık!” Antalya’da “kırmızı kart!” Denizli’de, yine “yeşil ışık!” Duruma, zaman ve zemine göre tavır değiştiriyorlar!.. “Rüzgara göre” politika üretiyorlar!.. Estirdikleri “rüzgâr” mıdır, “yel” midir, yoksa “yellenme” midir, bilmiyorum ama, kesin olan şu ki; bir “vantilatör” gibi o kadar “hızlı dönüyorlar” ki, “rüzgâr”larından, ben burada “nezle” oldum!.. Üşüyorum arkadaş, üşüyorum!.. Bırakın “Erke dönergeci” gibi dönmeyi de, bir karar verin artık!.. Diyordum kiii... Bir “tornistan” daha!.. VAR MISIN, YOK MUSUN? ¥ Tarih, 25 Ocak 2011 Yer, Ankara, TBMM!.. Partisinin Salı günkü Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Bay Kemal Kılıçdaroğlu; “Bazı Ergenekon tutuklularının milletvekili adayı yapılıp yapılmayacağı” ile ilgili bir soruya, aynen şu cevabı veriyor: “Yok öyle bir şey!” Gel de, şaşma şimdi!.. “Var” mı, “yok” mu?.. Bursa’da var, Antalya’da yok!.. Denizli’de var, Ankara’da yok!.. Açık konuş arkadaş; “Var mısın, yok musun?” Hadi, Acun Ilıcalı gibi soralım; “Süheyl Batum’un Silivri’dekileri kurtarma teklifine var mısın, yok musun?” “Sabahat Tuncel Modeli”ne yoksan, “Silivri’yi basma” taktiğine var mısın?.. Derkeen, bir “kıvırma” daha!.. Bu defa da Batum kıvırdı!.. Önceki gün dedi ki; “Onların kurtulmayacağını bile bile, arkalarında olduğumuzu göstermek için böyle konuştum!..” Anlayacağınız, kıvıran kıvırana!.. CHP’YE BASKIN YAKIŞIR Bence, “Sabahat Tuncel Modeli”ni uygulamaya hiç gerek yok... Bu model uzun ve riskli bir iş!.. Siz, en iyisi mi; Batum’un “Silivri’yi basma” teklifini değerlendirin!.. “50 bin kişi ile basın Silivri’yi” ve kurtarın oradaki “Ergenekon tutukluları”nı!.. Evet, evet; Basın Silivri’yi!.. CHP’ye bu yakışır!.. Bunu yaparsanız, hiç olmazsa “vantilatör gibi dönmek”ten kurtulursunuz!.. Biz de, üşüyüp “nezle” olmayız!.. ================== CHP, Hizbullah’la mı görüştü? Sen, “sanık”larının çoğu “Silivri’de tutuklu” olan “Ergenekon” adlı “illegal örgüt”ün adamları ile görüşüyor musun?.. Görüşüyorsun!.. Sen, bu örgütün “avukatlığını” yapıyor musun?.. Yapıyorsun!.. Sen, bu “illegal örgüt”ün adamlarını kurtarmak için, onları “milletvekili adayı” yapmayı ve hatta “Silivri’yi basmayı” plânladın mı?.. Plânladın!.. Peki, bütün bunlar “siyasetin gereği” oluyor da, AK Parti’nin veya bir başka partinin, “legal” bir sivil toplum kuruluşu olan Mustazaf-Der ile görüşmesinde ne gibi bir sakınca olabilir ki, kalkıp, “Hizbullah dernekleri ile görüştünüz” deyip, olayı çarpıtıyorsun?.. Mustazaf-Der Başkanı Hüseyin Yılmaz, dün açıklama yaptı işte... “Hizbullah ile hiçbir organik bağlarının bulunmadığını” söyledi ve ekledi: “Her seçim öncesi, bize siyasiler gelir, destek isterler!.. AK Parti’den de geldiler, SP ve Hak-Par’dan da... Açık ve net söylüyorum; dernek şubelerimize CHP’liler de geldi, oy ve destek istediler... Ama biz, hiçbir siyasi partiye destek vermedik, bunu da kamuoyuna deklâre ettik!” Bakalım, Bay Kılıçdaroğlu ve CHP’li vekiller şimdi ne diyecek, şimdi nasıl kıvıracak?.. 1991 seçimlerinde “DEP ile ittifak” yapan SHP-CHP yönetimi; o zaman, “PKK’yı mı Meclis’e taşımışlardı” ki, şimdi de “Ergenekon” ve “Hizbullah”’ mensuplarını taşımaya çalışıyorlar?.. Değilse, Mustazaf-Der ile niye görüştüler, niye destek istediler?..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-28-2011, 13:15 | #2 |
“CHP’nin depreşen genleri”ne yoralım ve gelelim Kılıçdaroğlu’na...
Bir partinin genleri ile sorunu varsa , kaypak siyaset partiye musallat olur. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|