![]() |
#1 |
![]() Dün olayları sıcağı sıcağına değerlendirmek istemiş, daha sonra Mustazaf-Der’in göstereceği tavrı beklemenin, daha hayırlı olacağı kanaati ile yazımızı bir iki gün geciktirmeyi uygun görmüştük.
Şimdi diyeceklerimizi diyelim. Müslüman olmamız itibari ile düşmanlarımız çoktur. Hiç bir faaliyetleri olmasa bile Müslümanların varlığı, her çeşidi ile kirli odakları rahatsız etmektedir. Hele Müslümanlar faal, aktif, girişken ve tutuğunu koparan cinsten ise rahatsızlıklar, fiili düşmanlık ve saldırılar derecesine çıkmakta, kirli odaklar Müslümanları bir kaşık suda boğma gayretine girmekteler. Kürdistan kökenli Mustazaf-Der ve diğer İslami STK’ların yaptıkları faaliyet, aktivite ve girişimlerle kirli odakları rahatsız etmiş ve kirli odaklar dün olduğu gibi bu gün de onlara karşı, deyim yerinde ise imha, girişimlerinde bulunmuştur. Doksanlı yıllarda Hizbullah Cemaati ve şer örgütü PKK arasında bir çatışma çıkmış ve bu çatışmadan Hizbullah galip ayrılmıştı. Ne yazık ki o zamanlar, ağzı olan konuştuğu için, PKK yandaş basını aracılığı ile beyazı kara olarak göstermeye çalışmış ve yaptığı kara haberlerle birçok kesimi inandırmış, Hizbullah ise mağduriyetini anlatma imkânı bulamamıştı. PKK’nın yalanlarına inanan birçok saf insan, hala Hizbullah’tan bir özür beklemekte ve yaşanan çatışmaların müsebbibi olarak Hizbullah Cemaatini suçlamaya devam etmektedir. Oysa dünkü olayların müsebbibi Hizbullah Cemaati olmadığı gibi, bu gün Adana, Yüksekova ve Şırnak’ta yaşanan olayların müsebbibi Mustazaf-Der ve diğer İslami STK’lar değildir. Bu olayların sebebi, dün azgın PKK olduğu gibi bu günde azgınlaşan PKK’nın siyasi kolu BDP ve onun azgın tabanıdır. Yalancılık huyları ise dün olduğu gibi bu günde devam etmektedir. Onların yalanlarına kanan ahmakların sayısı ne kadardır bilemiyorum. Bu günlerde yaşanan olayları gördüğüm de aklıma muhterem İ. Bagasi’nin "Kendi Dilinden Hizbullah" kitabında geçen şu tespiti aklıma geldi "Ulu başkanınız(!), hiç şüphesiz eğer hedeflerine ulaşmayı başarıp, iktidara gelseydi, Kürtlerin Atatürk’ü olacak ve Kemalist rejimin bir asra yakındır yaptığı zulümlerden ve çektirdiği acılardan daha fazlasını, Müslüman Kürd halkına çektirecekti. Bu hedeflerine ulaşmasına gerek kalmadan, çeyrek asırlık mücadele süreci boyunca Müslüman Kürd halkının kanını oluk oluk akıtarak, uygulamalarıyla nasıl eli kanlı bir diktatör olduğunu göstermiştir. Ancak, hem kendisinin yaptığı zulümleri ve hem de yeni keşfettiği ve seksen yıllık Kemalistlerden daha ileri derecede bir heyecan ve aşkla sımsıkı sarıldığı yeni rehberi Atatürk’ün ve Kemalist rejimin bugüne kadar Müslüman Kürd halkına yaptıklarını az görmüş olmalı ki, dayılarına misafir bulunduğu İmralı’da, Laik Kemalist diktatörlere Müslüman Kürd halkının yeniden imhası doğrultusunda yol gösterip akıl vermekte ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.” Hiç şüphesiz bu tespit doğru ve yerinde olmakla beraber, Hizbullah Cemaatinin PKK’yi, ulu olmayan serokunu ve diğer uzantılarını ne kadar iyi tanıdığını göstermektedir. PKK ve siyasi uzantıları, kendilerini güçlü gördükleri her dönemde azgınlaşmış ve saldırganlaşmış, kendileri gibi olmayan kesimleri düşman görmüşlerdir. Kendilerini Kürtlerin temsilcisi ve haklarının savunucusu olarak gördükleri halde, Müslüman Kürde karşı, Kemalist ordu ile el ele verecek kadar çukurlaşmışlardır. Mustazaf-Der’in basın açıklamasında muhterem Yılmaz "Madem güvenlik güçleri bizim güvenliğimizi sağlamıyor ve bizleri farklı şeylerle itham edip gözaltına alıyor, tutuklanmamız için çalışıyor. O zaman bizler de bu tip saldırılarda kendi güvenliğimizi sağlayacağız. İşyerlerimizi, derneklerimizi, kendi malımızı, canımızı, kendimiz koruyacağız. Onun için dikkatli olmalıyız. Bir diğer hususta; bu güne kadar olan olumlu tavrımıza hiçbir cevap verilmedi. Gerek hükümet kanadından, emniyet güçlerinin derneklerimize yönelik yapılan baskılar olsun, gerekse de PKK’nin ve o güruhun içindeki provokatörler yapmış olduğu saldırılar noktasında, ciddi bir engelleme yapılmadı. Biz de bu sebepten dolayı bu güne kadar ki tavrımızda, tekrar bir gözden geçirmeyi düşünüyoruz. Ve tekrar bir gözden geçirme durumunda kalacağız. Bunu da kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz…" diyor. Mustazaf-Der camiasına karşı Devlet ve PKK’nin (tüm uzantıları dâhil) kirli ittifakından şüphe yoktur, bundan dolayı polisten, devletten kanunlar dâhilinde de olsa bir şey beklemek bence beyhudedir. Savunma hakkı ise kutsaldır. Birileri kapına kadar geliyor ve sana saldırıyorsa, bence gereken cevabı anında almalıdır. En güzel karşılık ise zamanında ve yerinde verilen karşılıktır, evet bence kapıya kadar gelen ve destursuz içeriye dalan azgınlara "haydar" hoş amedilerini sunmalıdır. Azgınların anladığı tek yöntem ne yazık ki budur. (Hürseda Haber) Kemal Kaplan
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|