![]() |
#1 |
![]() Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli TBMM'de konuştu. Erdoğan kardeşlik mesajı verdi, Kılıçdaroğlu başkanlık sistemini eleştirdi. Bahçeli hanedanlara geçit yok dedi.
![]() TBMM BAŞKANI ŞAHİN'İN KONUŞMASI TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, bugüne kadar girilen seçimlerde halkın tercihini hep daha fazla özgürlükten yana koyduğunu belirterek, ''Bunun da ülkemizin demokrasi yolunda sağduyulu ilerleyişini pekiştirdiğini'' ifade etti. TBMM Genel Kurulu, Meclisin açılışının 91. yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplandı. İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından, Şahin, Başkanlık Divanı'nın, özel gündemle toplanma çağrısını okuttu. Daha sonra bir konuşma yapan Şahin, 23. Dönemde vefat eden milletvekilleri Mehmet Cihat Özönder, Osman Yağmurdereli, Gündüz Aktan, Muhsin Yazıcıoğlu, Mustafa Kuş ve Hamza Yanılmaz ile eski Meclis Başkanlarından Sabit Osman Avcıyı andı. TBMM'nin, tarih sahnesinden silinmek istenen milletin adına dünyada örneği olmayan bir görev üstlendiğini belirten Şahin, Meclis'in, Kurtuluş Savaşı'nı yönettiğini, devleti, orduyu kurduğunu ve Cumhuriyeti ilan ettiğini vurguladı. 23 Nisan 1920'de Meclis açıldığında, dünyada milli iradeye dayanan parlamento sayısının yok denecek kadar az olduğunu ifade eden Şahin, ''Böylesine köklü bir geçmişe sahip olan Meclisimizin üyesi olmaktan kuşkusuz, hepimiz gurur duyuyoruz'' dedi. ''DEMOKRASİ VE GELECEĞİN TEMİNATI'' Meclisin, kurulduğu andan bugüne kadar geçen 91 yılda Cumhuriyetin, devletin, demokrasi ve geleceğin en büyük teminatı olduğuna işaret eden Şahin, şöyle devam etti: ''91 yıldır millet olarak takip ettiğimiz bu yol, sadece siyasi bir yönelim değildir. Ekonomiden adalete, eğitimden sağlığa, sosyal hayattan kültür ve sanata kadar yaşanan toplumsal bir değişimdir. Yüce Meclisimiz, kurucu iradeden aldığı güçle ve aynı sorumluluk duygusuyla, aynı coşku ve kararlılıkla bugün de yoluna devam etmektedir. Çevremizdeki birçok ülkede halklar tarafından daha fazla demokrasi ve özgürlük taleplerinin yükseldiği bir dönemi yaşıyoruz. Bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşanan ve ibretle izlediğimiz gelişmeler, Meclisimizi kuran kahramanların ileri görüşlülüğünü göstermesi bakımından çok çarpıcı bir durumdur. Ülkemizde o günden itibaren hayat bulmaya başlayan demokratik sistem, aradan geçen yıllar içerisinde çeşitli müdahalelere maruz kalsa da başarıyla işletilmektedir. Bundan tam 91 yıl önce, Meclisimizin yokluklar içerisinde oluşturulması için her şeyden önce, altını çizerek ifade ediyorum, seçimler yapılmıştı. Savaşın tam orta yerinde, esaretin gölgesinde, yurdun dört bir yanında, bin bir türlü zorlukların arasında seçimlerin yapılmasının anlamı çok büyüktür. Bu, Meclisimizi kuran kahramanların parlamenter demokrasi tercihinin, ülke yönetimine halk iradesini hakim kılma anlayışının tezahürüdür.'' ''TERCİH, DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜK'' Aradan geçen 91 yılın ardından yeni bir genel seçim hazırlığının başladığını belirten Şahin, ''Bugüne kadar girilen her seçimde halkımız ortaya koyduğu iradeyle, tercihini hep daha fazla özgürlükten yana koymuş, ülkemizin demokrasi yolunda sağduyulu ilerleyişini pekiştirmiştir. Artık milletimiz, Cumhuriyetimizin temel değerlerini ve demokrasiyi özümseyerek bu yolda kararlılıkla ilerlemektedir'' dedi. 23. Dönem milletvekilleri olarak son kez bugün Genel Kurul salonunda toplandıklarını ifade eden Şahin, hem bayram coşkusunu, hem de veda hüznünü bir arada yaşadıklarını dile getirdi. Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Meclis Başkanınız olarak, iktidarıyla muhalefetiyle tüm milletvekillerimizle bir arada çalışmaktan büyük bir onur ve gurur duyduğumu belirtmek istiyorum. İnanıyorum ki, acısıyla tatlısıyla bu salonda 23. Dönem boyunca yaşadıklarımız, milletimize büyük bir özveriyle hizmet veren sizler için de hayatınızın en müstesna günleri olmuştur. Tüm milletvekillerimize teşekkür ediyor, tekrar aday olmayan değerli arkadaşlarıma bundan sonraki hayatlarında sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum. 23. Dönem parlamentomuz yoğun ve verimli bir dönemi geride bıraktı. Bu dönem toplam 548 kanun çıktı parlamentomuzdan. Birçoğu reform niteliğindeki düzenlemelerle Türkiye'nin demokratik yürüyüşü adeta bir koşuya dönüşmüştür. Ülkemiz, 91 yıl önce kendisi için belirlediği özgür, müreffeh, güçlü ve çağdaş Türkiye hedefine azimle ve kararlılıkla koşmaktadır. Yine bu dönem sık sık görmek istediğimiz tabloları da beraberce yaşadık. İktidar ve muhalefet uzlaşma içerisinde, günümüz ihtiyaçlarını karşılamayan Türk Borçlar ve Türk Ticaret Kanunları gibi bazı temel kanunları saatlerle ifade edilen çok kısa sürelerde yasalaştırdık. Ben Türkiye'nin ihtiyacı olan bu uzlaşmanın seçimlerden sonra oluşacak 24. Dönem parlamentosunda da yaşanmasını diliyorum.'' ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Şahin, 23. Dönem'de en kapsamlı anayasa değişikliklerinden birini gerçekleştiren Meclisin, önümüzdeki dönemde de ülkenin ve toplumun beklentisi olan yeni bir anayasayı hayata geçireceğine inandığını belirtti. Şahin, yapıldığı dönemin izlerini taşıyan Anayasanın artık ülkeye dar geldiği, demokrasi yürüyüşünü yavaşlattığı konusunda geniş bir mutabakat olduğunu dile getirdi. Demokrasinin güzelliği olan seçimlerin kardeşlik, barış ve huzur içerisinde geçmesini temenni ettiğini belirten Şahin, kavga yerine dostluğun, hakaret yerine hoşgörü ve sağduyunun hakim olacağına inandığı seçimlerin, siyaset kurumunu ve demokrasiyi daha fazla güçlendireceğine inandığını ifade etti. ''Yüce milletimiz, sandık başına giderek kendi özgür iradesiyle en doğru kararı verecektir'' diyen Şahin, ''Ülkenin sorunları siyaset kurumu tarafından Meclis eliyle çözüm bulduğu sürece, sağlıklı işleyen bir demokrasi var demektir. Siyaset kurumuna, milli iradeye yapılan her demokrasi dışı müdahalenin ülkemize ve milletimize dünya ülkeleri ile rekabette ne kadar kıymetli zamanları kaybettirdiğini, ağır bedeller ödettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Demokrasimizin işlediği, ekonominin istikrar kazandığı, toplumsal barış ve huzurun hakim olduğu dönemlerde aldığımız mesafeler de ortadadır'' şeklinde konuştu. ÇOCUKLARA SESLENDİ Meclisin açıldığı günün, aynı zamanda çocuk bayramı olarak kutlandığını belirten Şahin, çocuklara seslenerek, şunları söyledi: ''Sizler, umutlarımız, aydınlık yarınlarımızsınız. Tüm çabamız, sizlere demokrasisi, ekonomisi, özgürlükleri güçlü, her alanda kalkınmış bir Türkiye bırakmaktır. Atatürk;ün, 'Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek sizlersiniz' sözüyle inancını ifade ettiği çocuklarımız olarak geleceğin Türkiye'sini sizler inşa edeceksiniz. Bu yüzden, kendinizi çağın ve bilgi toplumunun gerekleriyle yetiştirmenizi istiyoruz. İnancınızı, özgür fikirlerinizi, demokrasi bilincinizi hep koruyun. Köklü medeniyetinize, devletinize ve Meclisinize güvenin. Kuruluşundan bugüne önemli aşamalar kat eden ülkemiz, sizlerin donanımları ve dinamizmiyle daha ileri gidecektir.' Bize özgür bir vatan bırakan ilk Meclis Başkanımız, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Gazi Meclisimizin kahraman milletvekillerini rahmetle ve minnetle anıyorum. Onlar bize, güçlü bir Meclis, onurlu bir ülke, gurur veren bir Cumhuriyet... Ve her zaman bu topraklar üzerinde dalgalanmaya devam edecek şanlı bir bayrak bıraktılar. O kahramanların bağımsızlık inancı, zoru başarma azmi ve yeteneği, milletlerine olan derin bağlılıkları, karşı karşıya bulunduğumuz sorunları aşmamızda en büyük ilham kaynağımız olacaktır. Yüce Meclisimiz, kurucu iradeden aldığı güçle bugün de aynı sorumluluk içerisinde aynı coşku ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir.'' BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN KONUŞMASI AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı meselelerin iktidar, seçimde oy almak hırsıyla, çıkar sağlamak gayesiyle tahrik edilemeyeceğini, kışkırtılamayacağını belirterek, ''Terör meselesi, bu ülkenin topyekün meselesidir'' dedi. Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Meclisin açılışının 91. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmaya, tüm çocukların Bayramını kutlayarak başladı. TBMM'nin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i, Kurtuluş Savaşını sevk ve idare eden ilk Meclis'teki tüm milletvekillerini bir kez daha minnetle yadeden Erdoğan, 23 Nisan 1920'den bugüne, Türkiye'nin istiklali, istikbali ve hürriyeti için emek sarf etmiş, ter dökmüş, millet için hizmet üretmiş tüm parlamenterlere şükranlarını sundu. ''Gazi Mustafa Kemal'in o günlerde de ifade ettiği gibi, bu Meclis, milleti ilgilendiren her konuda yegane karar mercidir'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti: ''Meclisin iradesi üzerinde hiçbir güç ve irade yoktur. Yani, öz olarak, egemenlik, milletin temsilcilerinden teşekkül eden bu Meclis yoluyla, bizzat milletindir. Millet iradesine güvensizlik, bizatihi millete ve 23 Nisan ruhuna güvensizliktir. Bugün çok net olarak görülmektedir ki yakın tarihimizde, milli iradeye dönük müdahaleler, millete ve Cumhuriyetimize hiçbir fayda sağlamamış, tam tersine ülkeye çok ağır bedeller ödetmiştir. Milli iradeye yönelik müdahaleler kadar, milli egemenliği vesayet altına almak, vesayet altında tutmak, milli iradeyi hukuk dışı örgütlenmelere havale etmek de aynı şekilde 23 Nisan ruhuna ve Cumhuriyet ideallerine aykırıdır. Bu millet, engin bir feraset sahibidir. Bu millet, iyiyi kötüden ayırabilecek, lehine ve aleyhine olan arasında tercih yapabilecek kabiliyete sahiptir.'' ''MODEL ALINAN ÜLKE KONUMUNA YÜKSELMİŞTİR'' Başbakan Erdoğan, bölgede yaşanan son hadiselerin, Türkiye'nin ve milletin, tecrübesiyle, tarihiyle, medeniyet birikimiyle ne kadar farklı olduğunu, ne kadar ayrı bir yerde olduğunu tüm dünyaya gösterdiğini belirtti. Türkiye'nin geçmişte bazı ülkelerle kıyas edilirken ve bazı ülkelere benzemekle itham edilirken, bugün bölgesine örnek teşkil eden, bölgesindeki ülkeler tarafından model alınan bir ülke konumuna yükseldiğini ifade eden Erdoğan, ''Türkiye, bölgesindeki her denklemde, çözümü kolaylaştıran bir faktör olarak kendisine sağlam bir yer edinmiştir'' dedi. Erdoğan, hızla gelişen demokrasisi, rekor düzeyde büyüyen ekonomisi, itibarlı dış politikasıyla Türkiye'nin dünyanın saygın, sözü dinlenen, görüşlerine değer verilen bir ülkesi konumunda olduğunu bildirdi. Böyle bir Türkiye'de, tek tek fertlerin olduğu kadar Meclis'in sorumluluğunun da büyük olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Dikkatinizi çekiyorum: Bu Meclis'in aldığı kararlar, bu Meclis'te yapılan müzakereler, bugün sadece 81 vilayet tarafından değil, dünyanın tüm başkentleri tarafından ilgiyle ve dikkatle izleniyor. Bölgesinde bir ağırlık merkezi, bir çekim merkezi olan Türkiye, bu sorumlulukla, bu şuurla, geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Şunu memnuniyetle ifade etmeliyim ki 23 Nisan 1920'de, ardından 29 Ekim 1923'te yokluk, yoksulluk, mahrumiyet üzerine bina edilen bu ülke, bugün artık geleceğe güvenle bakıyor, bugün artık 2023 yılını hedefliyor. Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 100. yıldönümüne, millet olarak çok büyük bir heyecanla, coşkuyla, en önemlisi de büyük bir özgüvenle hazırlanıyoruz. Önümüze koyduğumuz hedeflerin gerçekleşebileceğine milletçe yürekten inanıyoruz. Bu hedefleri, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için yoğun gayret sarf ediyoruz. Hiç kuşkusuz, büyük Türkiye, güçlü ekonomi, ileri demokrasi, aktif dış politika kadar, sarsılmaz bir kardeşlik üzerine inşa edilmek zorundadır. İçerde birliğini sağlayamamış, kardeşliğini perçinleyememiş bir Türkiye, 2023 hedeflerine ulaşamayacağı gibi, bugünkünden geriye gitmeye de mahkumdur. TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920'de, millet, aynı vatan üzerinde, aynı bayrak altında yaşayan, kader birliği, ideal birliği yapmış topluluk olarak tanımlanmıştır.'' ''TIPKI 23 NİSAN 1920'DE OLDUĞU GİBİ'' Başbakan Erdoğan, tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, bugün de milleti, etnik kökenlerine, derilerinin rengine, inançlarına, dillerine bakmadan; ortak bir tarihi paylaşan, ortak bir geleceğe bakan topluluk olarak tanımladıklarını söyledi. İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif'in, Cumhuriyet'e giden yola döşediği ruh ve anlayışı dikkatlere sunmak istediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kurtuluş Savaşı öncesinde memleketi karış karış gezen ve halka moral aşılayan Akif, Kastamonu'da, Nasrullah Camii'nde, cemaatin gözyaşlarıyla dinlediği şu konuşmayı yapıyor; 'Milletler topla, tüfekle, zırhıyla, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler, ancak, aralarındaki rabıtalar çözülerek, kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatine, kendi menfaatini temin etmek kaygısına düştüğünde yıkılır. Düşmanlarımızın bugün bizden istedikleri, ne filan vilayet, ne filan sancaktır; doğrudan doğruya başımızdır, devletimizdir... Ey cemaat, gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahili meseleler yok mu? Havran meselesi, Şam meselesi, Yemen meselesi, Kürdistan meselesi, Arnavutluk meselesi... Bunların hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış meselelerdir. Artık kime hizmet ettiğinizi, kimin hesabına birbirinizin gırtlağına sarıldığınızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için olsun, aklımızı başımıza toplayalım.' Evet... Akif, bu sözleri söylüyor ve cemaat hıçkırıklara boğuluyor. Doğu Cephesindeki El Cezire Kumandanı Nihat Bey, Mehmet Akif'e bir telgraf çekiyor ve özetle şunları söylüyor: 'Nasrullah Camii Şerifinde yaptığınız konuşma, aynen Diyarbakır Camii Kebirinde müminlere okunmuştur. Biz bunu yeterli görmedik. Konuşmayı basarak, cephe illeri olan, Elaziz, Diyarbekir, Bitlis ve Van halkına, buradaki tüm Mehmetçiğimize dağıttık.'' ''74 MİLYON DEVLET ÖNÜNDE EŞİT, BİR VE BİRİNCİ SINIFTIR'' İstiklal Şairi Mehmet Akif'in dikkatleri çektiği bu hususun, bugün de güncelliğini koruduğuna işaret eden Erdoğan, ''Nasrullah Camii'nde yapılan hitabın, Diyarbakır'dan çekilen telgrafın, bugün de aynı şekilde milletten makes bulduğunu'' söyledi. ''Bu ülkenin, 74 milyonun kardeşliğini, popülizme, şahsi çıkarlara, şahsi ikbal hırsına alet etmek, bizzat millete ve ülkemize haksızlıktır. Öyle meseleler vardır ki iktidar hırsıyla, seçimde oy almak hırsıyla, çıkar sağlamak gayesiyle tahrik edilemez, kışkırtılamaz. Terör meselesi, bu ülkenin topyekün meselesidir. Zira, ölen gençler bizim gençlerimizdir. Şehit olan güvenlik güçleri, bizzat bu milletin evlatlarıdır. Terörün, hiçbir sonuç getirmeyeceği bilindiği halde, sırf silah tüccarlarını zengin etmek, sırf istismarcıları memnun etmek gayesiyle sürdürülmesi, kandan ve gözyaşından beslenen insanlık dışı bir anlayışın ürünüdür. Aynı şekilde, belli bölgelerin hissiyatını istismar yoluyla, buradan siyasi çıkar sağlama ihtirası da, en az kan dökmek kadar insanlık dışıdır, vicdan dışıdır. Tahriklerle, kışkırtmayla, hakaretlerle, öfkenin, nefretin, ayrımcılığın dilini kullanarak, seçmen iradesini istedikleri şekilde yönlendireceklerini zannedenler, büyük bir yanılgının içindedirler. Küçük siyasi hesaplar peşinde, Türkiye'nin kardeşliğini bozma gayretine girenler, biliniz ki er ya da geç kaybetmeye mahkumdurlar.'' Erdoğan, 23 Nisan 1920'de, Ankara Ulus'taki ilk Meclis binasında ortaya çıkan tablonun, bir Türkiye tablosu olduğuna işaret ederek, O tabloda, Türkiye'nin tüm renklerinin temsil edildiğini kaydetti. Tıpkı o gün olduğu gibi bugün de 74 milyonun tamamının, ''devlet önünde eşit, bir ve birinci sınıf'' olduğunu belirten Erdoğan, 21. yüzyılın bu ilk yıllarında, ayrımcılık, dışlama, ötelemenin asla kabul edilemeyeceğini vurguladı. Erdoğan, ''23 Nisan 1920 Meclisi, her türlü iç çekişmeyi bir kenara bırakarak, Milli Mücadele'nin zaferine odaklanmıştır. Bugünkü Meclis de o ruhla, o heyecanla hareket etmeli, birlik ve bütünlük içinde sevgi ve hoşgörü temelli geleceği inşa etmenin mücadelesi içinde olmalıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün istiklal kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi, bu Meclis'te görev yapmış bütün siyasetçilerimizi şükranla anıyorum. Tüm çocuklarımızın, tüm dünya çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum'' diye konuştu. KILIÇDAROĞLU'NUN KONUŞMASI CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Baraj kalkarsa istikrar bozulur'' denildiğini ifade ederek, ''İstikrar, asıl, siz gidip, barajlarla milletin oyunu gasp ettiğiniz zaman bozulur. Meclis'in yetkilerini budayarak gelen istikrarın adı istikrar değil, istibdattır'' dedi. Kılıçdaroğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, TBMM'nin açılışının 91. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan Genel Kuruldaki konuşmasına, ''İlk Meclis Başkanımız, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü, dava arkadaşlarını, bu çatı altında görev yapıp da yaşama gözlerini yummuş tüm milletvekillerimizi minnetle, şükranla ve saygıyla anıyorum'' diyerek başladı. Yaklaşık 50 gün sonra seçimlere gideceğini ve 24. Dönem Meclisini seçeceklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, bundan dolayı bu oturumun aynı zamanda 23. Dönem'e veda toplantısı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ''23. Dönemde beraber çalıştığımız, aynı sıraları paylaştığımız; AKP'li, CHP'li, MHP'li, BDP'li olsun, bağımsızlar olsun tüm vekil arkadaşlarıma, partim ve şahsım adına teşekkür ederim. Zaman zaman sert tartışmalarımız olmuş olabilir, zaman zaman birbirimizi kırmış olabiliriz ama hepimiz biliyoruz ki bunlar siyasetin doğasında olan şeyler'' diye konuştu. 23 Nisan'ın, önümüzdeki seçim döneminde yapacakları birçok tartışmaya ışık tutabilecek önemli bir tarih olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, ''23 Nisan, milletimizin parlamenter sisteme olan inancının sembolü olan bir tarih. 23 Nisan, bu milletin, bir meclis ile yönetilmek için gösterdiği cesaretin ve inadın simgesi'' dedi. ''İNAT ETTİ, DİRENDİ'' Kılıçdaroğlu, bu topraklarda parlamenter sistemin geçmişini 1840'lara kadar çekebileceklerini belirterek, Vilayet Meclisleri'nin, parlamenter tarihin ilk adımları olduğunu kaydetti. İlk yasama meclisine 1876'da kavuştuklarını, bunun güzel bir başlangıç olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: ''Bu güzel başlangıç, 30 yıllık istibdat ile yara alsa da, milletimiz ezilmedi, inat etti ve ısrarla 'hakimiyet-i milliye' dedi. İşte bu inat sonucu Meclis 1908'de tekrar açıldı. Padişah Meclis'i feshedip, fiilen tekrar mutlakıyete dönmeye çalıştığında da direndi milletimiz. Erzurum Kongresi'nde, Sivas Kongresi'nde hep bir konunun altı özenle çizildi: Meclis yeniden açılmalı. İşte bu inat sonucu Meclis 1920'de yeniden açıldı. Bu milletin temsilcileri yılmadılar. Yurdun dört bir yanından geldiler, 23 Nisan 1920'de burada, Ankara'da toplandılar. Bağımsızlık için, milli egemenlik için direndiler ve bu milletin Meclisini kapattırmadılar. İşte O meclis, yani bizim meclisimiz yönetti kurtuluş mücadelemizi. Bizim Meclisimiz kurdu Cumhuriyeti. Nice devrimler yapıldı, nice atılımlar gerçekleştirildi bu Meclis'te. Bu Meclis'te çok partili yaşama geçildi, sosyal devletin inşasına başlandı. Muhtıralar verildi, darbeler yapıldı ama bu Meclis yılmadı, inat etti, direndi. En kötü günlerinde dahi küllerinden doğmayı bildi bu Meclis. İşte 23 Nisan, bu inancın ve inadın simgesi. Milletimizin, Meclisine, milletimizin parlamenter sisteme olan inancının simgesidir. Milletimizin Meclisini kapatmaya, yetkisini elinden almaya çalışanlara karşı gösterdiği direnişin simgesi.'' ''İSTİKRAR DEMOKRATİK OLDUĞU SÜRECE MAKBULDÜR'' Kılıçdaroğlu, şimdi, ''Bu Meclis iyi çalışmaz, çalışamaz'', ''Bu Meclis'in yetkilerini sınırlayalım, alıp o yetkileri bir Başkana verelim'', ''Bu ülke artık parlamenter sistemle değil, başkanlık sistemi ile yönetilsin'' denildiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Bu Meclis Kurtuluş Savaşı verdi, Cumhuriyeti kurdu, savaşlardan harap olmuş bu güzel ülkeyi düştüğü yerden kaldırabildi de şimdi mi yönetemeyecek Türkiye'yi?'' diye sordu. Bu Meclisin yetkilerini, istibdatçıların, işgalcilerin, darbecilerin elinden alamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Meclis'in yetkilerinin, en zor zamanlarda, en zor koşullarda savunulduğunu, kazanıldığını dile getirdi. ''Şimdi biz bu yetkilerin sudan nedenlerle, dizginlenemeyen şahsi ihtiraslarla, budanmasına razı değiliz ve razı olmayız da'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''İşte bu yüzden biz, başkanlık değil, tam tersine, daha güçlü, temsil kabiliyeti daha yüksek bir Meclis diyoruz. Bu Meclis'te toplumun her rengi, her kesimi temsil edilmeli diyoruz. Çok seslilik zaaf değil, güçtür diyoruz. Seçim barajları kalksın, siyasi partilerde lider sultası sona ersin. Meclis milletin gerçek temsilcisi olsun diyoruz. Millet kendi vekilini kendisi seçsin istiyoruz. Ne diyorlar bize; 'baraj kalkarsa istikrar bozulurmuş.' Bu Meclis'i kapatmaya çalışanların, darbecilerin getirdiği seçim barajını savunuyorlar. İstikrar asıl, siz gidip, barajlarla milletin oyunu gasp ettiğiniz zaman bozulur. İstikrar, asıl, o gasp edilen oylarla yurttaşların özgürlüklerine, bu milletin zenginliklerine göz dikilirse bozulur. İstikrar demokratik olduğu sürece makbuldür.Meclisin yetkilerini budayarak gelen istikrarın adı istikrar değil, istibdattır. Bunun böyle bilinmesi gerekir.'' ''MECLİS'İN YETKİLERİNİN BUDANDIĞI YERDE OLMAZ'' Kılıçdaroğlu, CHP'nin, parlamenter demokrasiyi savunduğunu, Meclis'in yetkilerinin azaltılması için değil, daha etkin ve daha yetkili hale gelmesi için çalıştığını dile getirdi. Parlamenter sistem açısından bu kadar önem taşıyan bir günün çocuklara armağan edilmesinin, tesadüf olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, çocuklar güzel günler görecekse, güneşli günler görecekse, bunun ancak ülkenin parlamenter demokrasiyle yönetilmesiyle olabileceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Bu ülkenin çocukları özgürce yaşayacaklarsa bu topraklarda, bu ancak bu ülke özgürlükçü demokrasi ile yönetilirse olur. Çocuklarımıza mutlu bir gelecek bırakacaksak, bu ancak bu Meclis çalışırsa olur. Bunların hiçbiri güçlü bir meclis olmadan olmaz. Ne özgürlük ne umut ne mutluluk, bunların hiçbiri Meclis'in yetkilerinin budandığı yerde olmaz. Biz buna inanıyoruz'' diye sürdürdü. ''ÇOCUKLARIMIZA BORCUMUZ OLMALI'' CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasını, Uğur Mumcu'nun 37 yıl önce 23 Nisan için yazdığı bir yazıdan alıntıyla tamamladı. Bu satırların, bugün dahi içinde bulundukları ruh halini çok iyi anlattığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Mumcu'nun yazısından şu bölümü okudu: ''Bugün 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Sizin bayramınız çocuklar. Geleceğe umutla bakın. Eğlenin, gülün koşun bugün. Bundan sonra hep birlikte güzel günler göreceğiz, umutlu günler, tasasız, acısız günler göreceğiz. Doğar doğmaz bakımsızlıktan ölmeyecek kardeşleriniz. Sokaklarda paramparça paçavralar içinde dilenmeyecek, beş on kuruş için avuç açmayacaksınız çocuklar. Hasta olduğunuz zaman size bakacak doktorlar bulunacak çocuklar. Babanızın doktora, ilaca verecek parası olacak. Dokuz on yaşlarında, fabrikalarda, atölyelerde, yüzünüz, eliniz yağ pas içinde çalışmayacak, ağır yükler taşımayacaksınız çocuklar. Siz de yaşıtlarınız gibi okulları bitirecek, mühendis, avukat, doktor olacaksınız. Çocuk bahçelerinin önünde simit satmayacaksınız. Aynı yaşlardaki çocuklar kaydırak oynarken, atlı karıncalara binerken, içinizi çekerek izlemeyeceksiniz onları. Ayakkabınız yırtık diye arkadaşlarınızdan utanmayacaksınız. Siz doğmadan babanızı tutuklamayacaklar. Babanıza cezaevi hücrelerinde 'geçmiş olsun babacığım' demeyeceksiniz. Düşüncelerinizden dolayı hapsolmayacaksınız. Sokaklarda, ellerimizde bahar çiçekleri, mutluluk türküleri söyleyeceğiz. Güzel günler göreceğiz çocuklar. Işıklı günler göreceğiz. Mutlu günler, tasasız günler göreceğiz. Babalarınızın, amcalarınızın, dayılarınızın katlandıkları acılar, sizlere özgür bir ülke bırakabilmek içindi. Güzel günler yaşayacaksınız çocuklar...'' Çocukları güzel günler görebilsin diye nice babalar, anaların, nice acılara katlandıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Nice yurttaşımız nice mücadeleler verdi bu ülke özgür olsun, bu ülke demokratik olsun, bu Meclis yetkili olsun diye. Bu Meclis'in yetkilerini korumak, bu Meclis'i güçlendirmek, barajları indirmek, temsili güçlendirmek, bizim çocuklarımıza borcumuz olmalı. Ne söylüyorsak, ne yapıyorsak, onlar güzel günler görsünler diye yapıyoruz, yapmaya çalışıyoruz'' diyerek tamamladı. BAHÇELİ'NİN KONUŞMASI MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, egemenliğin temsil yeri olan Meclisi etkisizleştirecek, gücünü zayıflatacak, yalnızca sembolik bir yer haline getirebilecek sinsi arayışlara şahit olunduğunu söyledi. Bahçeli, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, TBMM'nin açılışının 91. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan Genel Kurulda yaptığı konuşmada, TBMM'nin açılışının ve milli mücadelenin hukuki ve siyasi merkezi haline gelmesinin; dönemin en önemli stratejik hamlelerinden birisi olduğunu söyledi. Fes ve kalpak giyen, sarık takan, mahalli giysileriyle ilk Meclis'teki zenginliği tamamlayan herkesin, millet iradesinin işgalcilere karşı direnişinin sembolü olduğunu belirten Bahçeli, ''Kendi gücünün üzerinde hiçbir kesimi, odağı ve kuvveti görmeyen milletimiz her zaman ilham kaynağımız olacak asil bir duruş sergilemiştir'' dedi. Bahçeli, ''Millet nam ve hesabına bütün yetki ve iktidarı uhdesinde toplayan Meclisimizin açılmasıyla birlikte; alınacak her kararın, icra edilecek her planın meşruiyetine ne kadar önem ve öncelik verildiği böylelikle ispat edilmiştir'' şeklinde konuştu. Bahçeli, şunları kaydetti: ''Aziz vatanımızın, dönemin ateşle çevrili olağanüstü ve tehlikeli ortamına rağmen, kurucu kahramanlar her uygulamanın ve hareketin millet iradesiyle belirlenen kurallara dayanmasını benimsemişler, bundan da asla ödün vermemişlerdir. Nitekim, kutlu Meclisimiz, milletimizden aldığı görev ve yetkilerin sorumluluğunu her zaman üstün bir vakarla taşımış ve dünyada eşine çok az rastlanan bir bağımsızlık mücadelesinin karar ve hareket merkezi olmuştur. Bu itibarla, bir tarafta vatan topraklarını işgal eden gözü dönmüş ve işgalci yabancı mihrakların haddi bildirilmiştir, öte tarafta ihanetin kirli çamuruna batmış olan içerideki uzantılara diz çöktürülmüştür. Bu kirli işbirliği Türk milletinin kudret ve kuvveti karşısında çaresiz kalmış ve cüretlerinin bedelini hak ettikleri bir şekilde Ödemişlerdir. Milletimizin ayrılmaz bir parçası olan egemenlik, TBMM ile birlikte somutlaşmış, derin anlam kazanmış ve Cumhuriyet'in ilanına götüren şartların en başta gelen hazırlayıcı unsuru olmuştur.'' ''MENFAATLERİN ZORUNLULUĞU OLARAK AÇILMADI'' İlk Meclisin, ''milletin kendi mukadderatına sahip çıkmasının ve buna hiçbir elin ve emelin uzanamayacağının'' ifadesi olduğunu dile getiren Bahçeli, ''Cumhuriyeti hala içine sindirememiş, millet gerçeğini anlayamamış ve birlikte yaşama ülküsünün vazgeçilmezliğini özümseyememiş zavallılar için TBMM'nin kuruluşunda birçok nasihatler vardır'' diye konuştu. TBMM'nin ''Ayrılmak için bir araya gelenlerin dönemsel ve anlık ittifakıyla hayata geçmediğini, farklılıklara dayalı bir millet yapısının oluşması için kurulmadığını, menfaatlerin zorunluluğu olarak açılmadığını, batılı güçlerin planlarını ve heveslerini karşılamak için var olmadığını, millet egemenliğinin sulandırılması ve etnik kimliklerin demokrasi eliyle teşvik edilmesi için ise hiç ortaya çıkmadığını'' belirten Bahçeli, şunları kaydetti: ''Meclisimiz, Türk milletini yükseltmek ve yüceltmek amacıyla vatanın her yöresinden, milletimizin her kesiminden aziz temsilcilerini kutlu bağrında buluşturmuştur. Yedi düvelin karşısına Ulus'tan çekilen milli sur; aşılmaz ve yıkılmaz bir millet kalesi olmuştur. Elbette ilk Meclis'te değişik görüşlere ve yaklaşımlara tesadüf edilmiştir. Etnik kökeni, dili, dini, mezhebi ve yöresi ne olursa olsun; millet emanetini alarak Meclis'e gelen ecdadımız aynı rüyaya dalmış, aynı hayalleri görmüş ve hedefine kilitlenen bir ok gibi aynı aydınlık geleceğe odaklanmıştır. Dönemin Meclis üyelerinin her birinin geldikleri toplumsal tabaka, kültür düzeyi, dünyaya bakışları, hatta savundukları siyasi düşünceler bile özünde aynı değildir. Milli mücadele kahramanları arasında dahi fikir ve değerlendirmelerde çeşitlilik her ortamda kendisini göstermiştir. Ancak mesele vatan mücadelesi olunca görüş ayrılıkları esasa nüfuz edememiş, tam bir birlik ruhu içinde millet ve devlet bekasına sahip çıkmak için Anadolu'ya buradan ses verilmiştir. Meclis içindeki gruplar daha çok benimsenecek yol ve yöntem itibariyle birbirlerinden ayrı düşmüş, ancak bu hiçbir zaman ihtilafa ve çatışmaya dönüşmemiştir. Ankara'ya gelmenin ölüm demek olduğu bir dönemde, burada toplanan kahramanlar hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış ve Türk milletinin sesi, nefesi ve demir yumruğu olmuşlardır.'' ''TÖKEZLEDİLER, SENDELEDİLER, YERE SERİLDİLER'' Ulus'la Kocatepe arasına kurulan manevi köprünün, Türk milletini özgürlüğüne kavuşturduğunu ''ya istiklal ya ölüm'' seslenişiyle emperyalistlere meydan okuduğunu ifade eden Bahçeli, ''Vatan toprakları üzerinde asırlık hevesleri olanlar; Türk milletinin çığlığıyla tökezlemişler, sendelemişler, yere serilmişler ve İzmir'de denizin dibini boylamışlardır'' dedi. Milli mücadele kahramanlarının üstün gayret ve vatan sevgisi neticesinde Gazi Meclisin ''hıyaneti yendiğini, tek dişi kalmış canavarı ezdiğini, baskıyı, eziyeti, kini ve öfkeyi defettiğini, Türk milletinin asla pes etmeyeceğini gösterdiğini ve milleti parçalanmaz, dağılmaz, ayrılmaz bir bütün kabul ederek Cumhuriyet'in temellerini attığını'' dile getiren Bahçeli, şunları söyledi: ''Milli mücadelenin karar ve icra organı olan TBMM tuzakları bozmuş, tertipleri boşa çıkarmış ve şehit kanıyla aziz vatanı zehirleyenlerden kurtarmıştır. Unutmayalım ki, dünün kahramanları hiçbir zorluk karşısında geri adım atmamışlardı, biz de atmayacağız. Türk milletinin birlikte yaşama idealinden ödün vermemişlerdi, biz de vermeyeceğiz. Kuru tehditlere aldırmamışlardı, biz de aynı yolda yürüyeceğiz. Ateşe, mermiye, topa ve tüfeğe karşı fani bedenlerini koymuşlardı. Dilemeyiz ama benzer durumla karşılaşırsak biz de seve seve aynı tavrı göstereceğiz. Milli mücadele kahramanlarının her hareketlerini demokratik gelenekler ve kurallara oturtmaya özen göstermişlerdir. Takdir edersiniz ki, meclisler demokratik toplumların özgürlüğe ve bağımsızlığa ulaşmasının teminatıdır. Bu kapsamda, Meclise gelen millet temsilcilerinin tüm olumsuzluklara rağmen, yeni ve milli düşünceler ortaya atabilmeli, ülkesini ve halkını bulunduğu konumdan daha ileri bir düzeye ulaştırabilecek öneriler sunabilmelidir. Ne var ki, içinde bulunduğumuz zaman diliminde; egemenliğin temsil yeri olan Meclisimizi etkisizleştirecek, gücünü zayıflatacak, yalnızca sembolik bir yer haline getirebilecek sinsi arayışlara da şahit olmaktayız. Bunun yanı sıra yeni hanedanların türemesi için içten içe heveslenenlerin, buna kapı aralayabilecek tavır ve davranışlarında, söz ve eylemlerinde dikkat çekici bir etkinlik görülmektedir.'' DSP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HASAN MACİT DSP İstanbul Milletvekili Hasan Macit, halkın iradesinin Meclise en geniş şekilde yansımasının, yeni dönemde hazırlanması düşünülen anayasanın meşruiyeti bakımından da gerekli olduğunu söyledi. Macit, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Meclisin açılışının 91. yıl dönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, ''egemenlik bayramının kutlandığı bu günde milli irade konusunda sıkıntı yaşandığını'' savundu. Macit, seçim mevzuatındaki çarpıklıkların, millet iradesinin Meclise eksik bir şekilde yansımasına neden olduğunu öne sürdü. Seçim kanunundaki baraj sisteminin demokrasi önünde önemli bir engel olduğunu ifade eden Macit, ''Bu adaletsiz sistemin yarattığı son kötü örneği bağımsız adayların durumlarıyla ilgili yaşananlarda gördük'' dedi. ''Seçmenin oyunun boşa gittiği veya istemediği partiye zorunlu olarak oy vermesine yol açan bu sistem, demokratik olabilir mi?'' sorusunu yönelten Macit, şöyle devam etti: ''Parti başkanlarının, Meclise girebilmek amacıyla, bağımsız aday olmak zorunda kaldığı bir sistem, katılımcı sayılabilir mi? 12 Eylül rejiminin biçtiği bu elbise, siyasal sistemimize dar gelmektedir. Yönetimde istikrar adına temsilde adaleti yok eden yüksek barajın düşürülmesi zorunludur. Halkın iradesinin Meclise en geniş şekilde yansıması, yeni dönemde hazırlanması düşünülen anayasanın meşruiyeti bakımından da gereklidir. Partiler, liderlerin seçtiği isimlerden oluşan listelerini belirlediler. Bu durumda, 12 Haziran'da Meclise yansıyacak olan iradenin, milletin iradesi olduğunu söyleyebilir miyiz? Yoksa Meclise yansıyacak olan genel başkanların iradesi mi olacaktır? Bu tür aday belirleme sistemi, yüzde 10'luk barajla biraraya geldiğinde, demokratik sistemi felç eden sonuçlara yol açmaktadır. Aday belirlemede ön seçim uygulanmaması, hem parti içi demokrasinin gelişmesine hem ülke demokrasisinin gelişmesine engeldir.'' Partilere yapılan Hazine yardımının, anti-demokratik siyasal sistemin maddi dayanağı durumunda olduğunu ileri süren Macit, ''Hazine yardımı, siyasal partilerin siyaset arenasındaki imkanlarını eşitsiz ve adaletsiz kılmaktadır. Mevcut sistem, elinde ok ve yay taşıyan birine, otomatik silahlarla ateş açılmasına benzemektedir'' diye konuştu. Yeni anayasa yapılmasına ilişkin tartışmalara da değinen Macit, ''Yeni anayasayla hedeflenen, Cumhuriyetin temel niteliklerini ortadan kaldırmak ve ülkeyi otoriter bir rejime götürmek ise DSP olarak biz değişikliğin sonuna kadar karşısında olacağız'' dedi. *** NOTLAR Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Genel Kurulunun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı özel gündemli birleşiminin sona ermesinin ardından Meclis'ten ayrıldı. Cumhurbaşkanı Gül'ü, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil törenle uğurladı. Gül, ayrılırken tören kıtasını selamladı. ÖZEL GÜNDEMLE TOPLANAN GENEL KURULDA, YÜKSEK YARGIYA AYRILAN LOCAYA OTURAN BİR ÇİFT, GÖREVLİLERİN UYARISIYLA SALONDAN ÇIKARILDI GENELKURMAY BAŞKANI VE KUVVET KOMUTANLARI BİRLEŞİMİ İZLEMEYE GELMEDİ TBMM Genel Kurulu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Meclisin açılışının 91. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplandı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in çağrısıyla olağanüstü toplanan Genel Kurul, 23. Dönemin son birleşiminde yaklaşık 1,5 saat çalıştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kendisine ayrılan locada yerini almasından sonra birleşimi açan Şahin, İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından bir konuşma yaptı. Daha sonra sırasıyla AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile DSP adına İstanbul Milletvekili Hasan Macit konuştu. TBMM'de temsil edilen BDP ve TP adına konuşma yapılmadı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının toplantıyı izlemeye gelmediği Genel Kurulda, milletvekillerinin katılımının az olduğu gözlendi. Ağırlıklı olarak seçimlerde aday gösterilenlerin yer aldığı birleşimde, AK Parti, CHP ve MHP listelerinde yer verilmeyen bazı milletvekillerinin de olduğu görüldü. Kılıçdaroğlu ile Bahçeli, birleşimin ardından Genel Kurul salonundan çıkarken, tokalaştıktan sonra kısa süre sohbet etti. GENÇ'İN İTİRAZI CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Şahin'in konuşmasının ardından ayağa kalkarak, toplantıyla ilgili ''usul hatası yapıldığını'' ileri sürdü. Genel Kurulun olağanüstü toplanması nedeniyle, toplantı yeter sayısının aranması gerektiğini savunan Genç, Anayasa ve İçtüzüğün ihlal edildiğini söyledi. TBMM Başkanı Şahin, konuyu toplantı öncesinde bürokratlarla görüştüğünü, Genel Kurulun önceki dönemlerde yoklamasız açıldığını hatırlatarak, uyarısı için Genç'e teşekkür etti. Şahin, birleşimi kapatırken milletvekillerine başarılar diledi. YÜKSEK YARGI LOCASINDAKİ ÇİFT Öte yandan, başörtülü bir kadın ile eşi, Genel kurulda resmi erkana ayrılan locaya gelerek oturdu. Çift, Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında görevlilerin uyarısıyla locadan çıkarıldı. Bu kadının Sayıştay Üyesi Necla Eroğlu, eşinin de Antalya'da bir hastanenin başhekimi olduğu öğrenildi. Çiftin locadan çıkarılması sırasında görevlilerle kısa bir tartışma yaşamaları, Genel Kurul salonundakilerin de dikkatini çekti. Parti yöneticileri, liderlerin yanına giderek konuyla ilgili bilgi verdi. Başbakan Erdoğan, Genel Kuruldan ayrılırken, gazetecilere, ''hareketliliğin nedenini'' sordu. Gazeteciler de Erdoğan'a, Genel Kurulda yaşanan durumu anlattı. Öte yandan, MHP Genel Başkanı Bahçeli, kulisten ayrılırken, bir soru üzerine, Başbakan Erdoğan'a yarın İzmir'den yanıt vereceğini söyledi. Bir süre önce geçirdiği trafik kazasında yaralanan MHP Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz de uzun aradan sonra Meclise geldi. Listede yer almayan milletvekilleri, Genel Kurulda fotoğraf çektirirken, toplantı sonrasında da birbirleriyle vedalaştılar. Milletvekilleri, kuliste, ''Artık bir daha Meclise misafir olarak geliriz'' diyerek espri yaptılar. Haber7
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|