AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-31-2008, 13:10   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart VAHDET ŞUURU(birlik bilinci)


VAHDET ŞUURU(birlik bilinci)
ALPEREN GÜRBÜZER
Osmanlı’da asla ‘kültür ırkçılığı’ söz konusu değildir. Senelerce bağrında barındırdığı toplumların ne diline, ne dinine ne de kültürüne müdahale etmiş, bilakis, kendi kültürleri doğrultusunda yaşamalarına yardımcı olmuştur. Bu engin hoşgörünün temelinde, İslâm vardır tabiiki. İslâm, Osmanlı’nın vahdet(birlik) şuuru içerisinde hareket etmesini sağlıyordu. Eğer aksi bir tutum izlenseydi, cihanşümul bir devlet olamazdılar. Osmanlı’da milliyetler tezadı oluşturmayan bir politika güdülmüş, cemaatleşme teşvik görmüş, hatta ve hatta değişik kültürler bir ayrılık olarak görülmeyip, zenginlik telakki edilmiştir. Devlet-i Aliye, hiçbir zümrenin veya toplumun kültürünü kendi kültürü lehinde istismar etmemiştir. Bu durum sadece kültür alanında sınırlı kalmayıp, hemen hemen her alana sirayet etmiştir. Batı’nın menfaat ilişkilerine göre ayarladığı istismar sistemini Osmanlı’da göremezsiniz. İsteseniz de zaferlerimizin temelinde menfaat duygularını bulamazsınız. Araştırıldığında bu güzel modelin temelinde vahdet sırrını görürüz.
Osmanlı’nın kültürel kimliği Türk olmasına rağmen, etnik anlamda milliyetçilik ve Türkçülük güdülmemiştir. Hep uygulamaları vahdet(birlik) sırrı üzerine inşa edilmiştir. Osmanlı, Orta Asya kültürü ve Selçukludan miras aldığı misyona yeni bir misyon katarak ‘kesret içinde vahdet’(çokluk içinde birlik) prensibini düstur edinmiştir. Osmanlı, Türkçe konuşur, Türk müziği dinler, besteler ama, özellikle Türk kimliğini ileri sürmeden, diğer toplumlarla beraber ‘vahdet şuuru’ çerçevesinde yaşardı. Yani, Devlet-i Âliye kendisini Türk olarak tanımlamadan ‘Osmanlılık Çatısı’ altında hareket ediyordu. Namık Kemal’in ifadelerinde sıkça zikredilen “Osmanlılarız” sözleri bu durumu teyit eder zaten. Fransız ihtilalinden sonra esen milliyetçilik rüzgârlarının etkisi olsa gerek ki, 1897’lerde ilk defa Mehmet Emin; ‘Ben bir Türküm dinim, cinsim uludur” diyerek Türk sözü telaffuz edilmeye başlanılmıştır. Milletler çağının eşiğine geliş, ister istemez milliyetçiliği ön plana itmiştir.
Beyaz ırkın üstünlüğü ilkesi batı’ya has bir önyargıdır. Hitler daha da ileri giderek ırkçılığın zirvesine ulaşmış, bütün kavgasını ırk esasına oturtmuştur. Batı, siyah beyaz ayırımında sürekli beyaz ırk üstünlüğü tezini ileri sürmüştür. Kelimenin tam anlamıyla, politikası ırkçılık olmuştur. Afrikalı siyahîler, ancak uzun mücadeleler sonucunda birtakım haklarına kavuşabilmişlerdir. Osmanlı da ırkçılığın izlerine rastlayamazsınız. Hakikat böyle olduğu halde, Osmanlı’ya “barbar” suçlaması yapılabilmiştir. Oysa barbar kavramı, Romalı olmayan unsurlara verilen isim, hakeza; ‘emperyalizm’ kavramı da imparatorluk anlamında olup, kaynağı Roma’dır. Sanki tarih yeniden tekerrür ediyorcasına, değişik maskelere bürünmüş vaziyette hükümranlığını sürdüren emperyalizm olgusu etrafa korku salıyor. Bugünün batısı değişik misyon üslenerek, dünya dengelerini kendi lehlerinde kullanmakta kararlılar adeta. Fransız düşünürü Reny Brague; Avrupa’ya Romalı tavrına dönerek kendi dışındaki toplumlara kapılarını açması gerektiğini, ya da tüm kültürleri dışlamamasını tavsiye ediyor, aksi takdirde kendi içine kapanıp karanlık çağına dönmüş olacağını uyarır. Joseph Fontana’da buna benzer şu ifadeleri dillendirir: ‘’Eğer kendimizi duvarların gerisine hapsetmekte ısrar edersek hem içerden hem de dışardan can vereceğiz, yarattığımız uygarlıklar yok olacak ve bir yeni sahife açılacaktır ’’

Avrupa’da sağduyulu aydınların ifadelerinden de anlaşıldığı üzere Avrupa geleceğini ötekiler eksenine kurmamalı. Tarihte farklı toplumlarla ilişkilerinde Avrupa’nın kurulmasında özellikle İslam medeniyetinin katkı payı çok büyük. Farklılıkları zenginlik kabul eden bir medeniyete sahibiz. Bakın İtalyan Tarihçi Cardini; Sicilya ve Napoli İslam Medeniyetinin köklerini takip ederek Napoli şehri yöneticilerinin Müslümanlardan kendilerini Bizanslıların ve Longobardi Prenslerinin baskısından korumaları için ülkelerine çağırdıklarını görüyor ve Endülüs İslam Medeniyetinin Avrupa’nın şekillenmesinde rol oynadığı kanaatine varıyor. Cardini’ye göre; Avrupalıların 18.yüzyıla kadar Müslümanlara bakışı önyargılı değildi, nevar ki 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupalıya bihal oluyor, Müslümanlar onların gözünde öteki toplum nitelemesine maruz kalıyor. İtalyan tarihçi; İslam’ın Avrupa’nın doğrudan doğruya kurucu unsuru olduğunu söylemekten çekinmiyor. Batılılar her ne kadar inkâr etse de gerçek şu ki, İslam’ı aradan çıkardığımızda Avrupa tarihinin dünü ve bugününü koparmış, parçalamış oluruz, ortada Avrupa denen bir şeyin olmadığını görürüz. İslamsız Avrupa düşünülemez. AB hala bağrında taşıdığı yabancı Müslüman nüfusuyla barışık değil.
O halde yapılacak olan ön yargılardan sıyrılıp, yeniden Avrupa’nın İslam’la yüzleşmesidir. Batı ve doğu beynin iki yarım küresi gibidirler, birbirlerine hem vermişler hem almışlar. Bu yüzden Bediüzzaman Said-i Nursi; ‘’Avrupa Osmanlı’ya gebe, Osmanlı da Avrupa’ya gebe’’ derken her iki tarafında birbirine ihtiyaçlarının olduğunu belirtmiştir.
Dün nasıl ki, Roma kendisini efendi olarak nitelendirse de, bugün de Avrupa ve O’nun türevi ABD’de, diğer toplumlara hala öteki olarak davranmaktadır. Tek farklı yönleri, birinin efendilik uğruna toplumları istismar etmesi, diğerinin ise kültür ırkçılığı esasına göre sömürmesidir. Yani günümüzde Roma’nın efendiliği ‘kültür ırkçılığı’na dönüşmüş bir misyon icra ediyor, hem de milli kültürleri esir alarak. Dünya kitle iletişim araçlarının sınırlarının ötesine taşarak bir gelişim kaydetmesiyle birlikte, kültür ihracı daha da hız kazanmış ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinin yerli kültürlerini kurtarabilmektedirler. Günümüzde Amerikanca tavır, ya da Avrupalı gibi yaşamak meziyet telakki edilmiş maalesef. Bu durum iletişim vasıtaları kanalıyla empoze edilmektedir. Amerika’da Holywood filmleri, bu misyonu üstlenmiş bir merkez olarak dünya toplumlarına kültür aşılama görevi yapmaktadır. Aslında kültür alışverişinden korkmamalı. Ancak bir şartla; yerli kültürleri tehlikeye sürüklememek kaydıyla.
Avrupalı, Osmanlı’nın aksine, kendi dışındaki toplumları kültür potası içinde eritme politikası gütmekte, gelişmekte olan ülkelerin kültürüne müzelik olarak bakmaktadır. Bu strateji ile kültür ırkçılığı hayatımızda cereyan ediyor, biz de seyrediyoruz hala. Her geçen gün kimlik krizi denilen bir olayın sancılarını toplum olarak derinden yaşıyoruz. Böyle devam ederse, yerel değerlerimiz tehlikeye girecektir. Nitekim sağlam temellere oturtulmayan milli kültür hazinemiz, her zaman krizle karşı karşıyadır.
Milli kültürüne yeteri derece kıymet vermeyen toplumlar dinamizmini yitirerek, başka ülkelerin hegemonyası altına girmekten kurtulamazlar. Beyaz adam teknolojik avantajlarını kullanarak, kendi dışındaki toplumları etkisi altına almaktadır. Eskiden ırkçı tavırla yaklaşıyorlardı, şimdi ise kültür aşılayarak hükümranlıklarını sürdürüyorlar. Onun için yapılması gereken şey, milli kültür seferberliği başlatmak olsa gerektir.

İmparatorluğumuz dahilinde beraberce yaşadığımız toplumlar, milliyetçilik rüzgarlarının esmesiyle birlikte, tek tek bağımsız devletler olma yoluna gitmişler. Özellikle bağrımızda taşıdığımız topluluklar XIX. ve XX. asırlarda Osmanlıyı yıkmaya çalışan güçlerle işbirliği içine girerek, tam zayıf düştüğümüz dönemde can evimizden vurmuşlardır. Yükseliş dönemimizde beraberce hareket ettiğimiz unsurlar, düşüşe geçişle birlikte ayaklanmayı tercih etmişlerdir. Bu durum halk dilinde; “attır teper, cinstir çeker” tarzında yorumlanmıştır.
Fransız ihtilali sonrası gelişen milliyetçilik rüzgârları bizde biryandan Türkçülük cereyanının filizlenmesine zemin hazırlamış, diğer yandan da içimizde beslediğimiz Hıristiyan unsurlar ayaklanarak, hatta katliamlara da girişerek Vahdet şuurunu yıkmışlardır.
Bir düşüp kalkmayan şüphesiz Yüce Allah’tır, insan ise beşerdir, düşer de kalkar da, aynen toplumlar da öyle.. Devletler düşüşlerinde dengeyi kaybettiklerinden dolayı birliği ve dirliği sağlaması mümkün olmuyor. Osmanlı ihtişamındaki dengeyi; ‘kesretten vahdete’(çokluk içinde birlik stratejisi) bir yol takip ederek sağlıyordu. Denge bozulunca curcuna hâkim oldu, ister istemez 19.yüzyılla birlikte Osmanlı milletler çağının tehdidi altına girmiş oldu böylece.
Batının içimize attığı ırkçılık tohumu, nihayet sonumuzu da beraberinde getirmiş, düşüşümüz kaçınılmaz olmuştur. Almanya’da boy veren ırkçılık fikri de işin tuzu biberi olmuştur. Tüm bunlara ilaveten yıpratıcı Balkan savaşları da bunun cabası. Neyse ki, çöküşle birlikte verdiğimiz o müthiş Kuvayı Milliye harekâtıyla çiçeği burnunda yeni bir devlet, yani Türkiye Cumhuriyeti kuracak iradeyi sergileyerek Türk’ün yenilmeyeceğini tüm dünyaya ilan edebilmişiz. Her dem canlar yeniden doğar.
Vesselam.

 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 07-31-2008, 21:23   #2
Kullanıcı Adı
alperen
Standart VAHDET ŞUURU(birlik bilinci)
yorum yokmu
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-06-2010, 00:04   #3
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
birlikte rahmet var elbet.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-08-2011, 22:29   #4
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
birlik güçtür.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi