04-12-2011, 00:11 | #1 |
ULU HAKAN! II Abdülhamid Han // Vefa borcumuz için, öğren öğret!
Belki bu muzaffer er gibi askerin olamadık ama en azından davanın askeri olacağız. Seni anlayıp, unutmayacağız, unutturmayacağız.. ULU HAKAN! TARİHE YÖN VEREN HAKAN! Beni İstibdad (baskı) İdaresinin En Büyük Taraftarı Ve Dünyanın En Büyük Müstebidi (despotu) ilân Edenler, Hakikati Hiç Olmazsa Ben Dünyadan El Çektikten Sonra İtiraf Etsinler Ve Onlar da Benden El Çeksinler... [ Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han] Sultan Abdülhamid , Siyasi Hatıralarım , Dergah Yayınları , istanbul 1984 , sf . 23 Sultan Abdulhamit Han gercekten basarisizmiydi? bazilarinin soyledigi gibi vatan hainimiydi? Neden Kizil Sultan diyorlar? Gorelim bakalim oylemiymis. ABDULHAMIT HAN'IN YAPTIKLARI İlk defa elektriği,gazı getiren,ilk modern eczanemizi açtıran, İlk otomobili getiren,5 bin km kara yolunu yaptırtan, Dünyanın ilk metrolarından birini Karaköy-Taksim arasına yaptıran, atlı ve elektrikli tramvaylar kuran, Kudüs-Yafa,Ankara-İstanbul ve Hicaz demir yollarını yaptıran (Haydarpaşa Tren İstasyonunu da tabi), İstanbul’un binlerce fotoğrafını çektiren,Arkeoloji müzeciliğini başlatan, Chicago’daki turizm fuarına ülkemizi ilk kez sokan, Kuduz aşısının bulunmasından sonra Ülkemizin ilk Kuduz Hastanesini(İst.Darü’l-Kelb Tedavihanesi) açtıran, Polisiye romanların ülkemize girişini sağlayan,(14 yıl içinde basılan 4000 kitaptan sadece 200 kadarı dinle ilgili idi..) Okullara(Hıristiyan okulları dahil) gönderdiği emirde Türkçe’nin iyi öğretilmesini isteyen ,Azerbaycan okullarında Türkçe yasağını kaldıran,Paris’te İslam Külliyesi kuran ! Teselya savaşı sürerken saraylı hanımlara askerler için çamaşır diktirende,hastaneleri ziyaret edip hastaların ihtiyaçlarını soranda,sarayın bahçesinde bile hastalara hizmet ettirtende ! Midilli adasını eşi Fatma Pesend Hanım’ın şahsi mülkünden ısrarla verdiği para ile Fransızlardan geri alanda O ! Israrla yerli kumaş giyen,Hereke bez fabrikası ve Feshaneyi kuran, Ziraat Bankasını kuran,Ticaret,Sanayi ve Ziraat Odalarını açtıran, Yıldız Çini fabrikasını,Beykoz ve Kağıthane kağıt fabrikalarını, Toplu sünnet merasimleri yaptırıp her bir çocuğa çeyrek altın gönderen bu yüzden yaz aylarında toplu sünnetleri moda eden, Mezuniyet törenlerinde öğrencilere hediye kitap gönderen, Yoksul halkına kendi cebinden ödeyerek kömür dağıtan, Ermeni Onnik’in mektubu üzerine kendi parasından takma bacak yaptırtan, Biriktirdiği parasından bir kısmını her sene borç yüzünden hapse düşenleri kurtarmaya tahsis eden, Modern matbaa makinelerini Türkiye ye getirten,ücretsiz kitap dağıttıran,6 bin kitabın çevrilmesini sağlayan,Beyazıt kütüphanesini kurup 30 bin kitap bağışlayan (10 bini el yazmasıdır), Yabancı bilim adamı ve yazarlara Nişanlar veren, Her yıl 30 bin saksı satın alıp çiçek ektiren, Bizim Hekimbaşı çöplüğü dediğimiz yerde gül yetiştiriciliği yaptıran da(Isparta’daki gül yetiştiriciliği de O’nun öncülüğünde başlamıştır), Türkiye’nin bir çok yerinde saat kuleleri yaptıranda O dur! (İzmir,Dolmabahçe..), Hindistan,Cava,Afganistan,Çin,Malezya,Endonezya,Aç e,Zengibar,Orta Asya ve Japonya ya elçiler ve din adamları gönderen, Latin Amerika ülkeleri ile diplomasiyi başlatan, Yalova Termal kaplıcalarını kurduran,Terkos’un sularını İstanbul’a taşıtan,Bursa’nın bir köyünde bile çeşme yaptırabilen O dur ,(Sadece İstanbul’a 40 çeşme yaptırmıştır), Sarayında yaptırdığı tiyatroda oyunlar ve opera izleyen, Sarayda müzik okulu kurduran,çocuklarına piyano çaldırtan,hatta sarayda kızlar bandosu oluşturan, Kendi elleri ile yaptığı marangozluk eşyalarını hediye etmeyi seven, Kendisine yapılan bombalı suikast de 26 kişinin ölmesine,58 kişinin yaralanmasına rağmen Ermeni katili affedip Avrupa da hafiyelik yapmaya gönderen de O dur. Doğu Türkistan’a gönderdiği askeri yardım ile Çinlilere karşı onları örgütleyen,Çinin göbeği Pekinde Hamidiye Üniversitesini kurdurtan da, Beş vakit namazını aksatmadan kılan,hiçbir evrakı abdestsiz imzalamayan(hatta yere bile basmayan[yatağının dibinde teyemmüm tuğlası bulunduruyordu]), Yeni gemiler alan,toplar(çanakkale savaşımızdaki çoğu top),tüfekler getirten de ! Telefonu Avrupa’dan 5 yıl sonra ülkemize getiren de O dur ! Kiliselere,sinagoglara yardım eden (hatta Vatikan da kilise yapılmasına bile yardım eden), Peygamberimize,dinimize veya Osmanlıya hakaret içeren oyunları kaldırtan(Fransa-İngiltere-Roma-ABD)(Bir piyes için bile Alman İmparatorunu devreye sokmuştur), ABD’nin Erzurum’da konsolosluk açmasını reddeden,İzmir limanına izinsiz giremeye kalkan ABD savaş gemisini top ateşine tutturan, İstanbul boğazı için iki köprü projesi çizdiren (bir tanesi tam bu günkü Fatih S.M.köprüsünün bulunduğu mevkidedir), Darülaceze yaptırıp içine sinagog,kilise ve cami koyduran, Çocuk hastanesi (Şişli Etfal[çocuklar] Hastanesi) açtıran, Kendisine “Allah’ın belası”diyen Namık Kemal’i Rodos ve Sakız adası valiliklerine atayan,parasını cebinden ödediği yerde kabir yaptırtan, Posta ve Telgraf teşkilatını kurduran(Sirkeci Büyük Postane binası..), Abdülhamit ve Abdülmecid (dünyanın ilk torpido atan denizaltısı) adında denizaltılarımızı Taşkızak tersanesinde yaptırtan da (üstelik kendi cebinden..),O ! İlkokulu zorunlu tutan(kız ve erkeklere), İlk kız okullarını açtıran, 15 tane okulda karma eğitime ilk defa gecen, Öğretmen yetiştirmek için okullar yaptıran(32 tane)(ör.şimdiki adı ile Bursa Çelebi Mehmet okulu),Kız Öğretmen Okullu açan (Daarül Malumat), Cami yaptırdığı her köyde birde ilkokul yaptıran(Mesela sadece Sivas’taki ilkokul sayısı 1637),okuma yazma oranının 5 kat arttıran,(1900 yılında ilkokul sayısı 29.130’u bulmuştu..sadece Anadolu da 14 bin ilkokul vardı) Orta okul(Rüşdiye)sayısı 619 çıktı,Fransızca dersleri konuldu, Lise eğitimi için İdadiler açan(109 tane),(İstanbul Erkek-Kabataş Lisesi..) İstanbul’da Darülfünün(Üniversite)açan,Dünyanın ilk Dişçilik okulunu kuran, Ayrıca Deniz Mühendis Okulu,Askeri Tıp Okulu(GATA’nın atası),Kuleli Askeri okulu,Mekteb-i Harbiyeler(Harp Okulları yani),Askeri Baytar Okulu,Kurmay Okulu,Mekteb-i Mülkiye(Siyasal Bilgiler Fak.),Mekteb-i Tıbbıye-i(Marmara Ünv.Tıp Fak.),Mekteb-i Hukuk,Ziraat ve Baytar Mektebi,Hendese-i Mülkiye(Yüksek mühendis okulu),Daarül Muallim-i Adliye(Yüksek Adalet Okulu),Maliye-i Mekteb-i Ali(Yüksek Ticaret Okulu),Ticaret-i Bahriye(Deniz Ticaret Okulu),Sanayi-i Nefise Mektebi(Güzel sanatlar fak.),Hamidiye Ticaret Mektebi(İktisadi ve Ticari ilimler akademisi),Aşiret Mektebi(Osmanlılık fikrini yaymak için),Bursa’da İpekböçekçiliği okulu,Dilsiz ve Âmâ Okulu,Bağcılık ve Aşıcılık Okulu,Orman ve Madencilik Okulu,Polis Okulu onun tarafından kurulmuştur. Unutmadan bide Ankara’da ÇOBAN OKULU var.. Dunyanin ilk Deniz altisi, yani submarine'i onun talimatiyla uretti Osmanli... butun dinamikler ona karsi olmasina ragmen o kadar basarili olabildi... Hani neredeyse bütün sözde aydınların sövdüğü,öğretmenlerimizin kendi ideolojik yaklaşımı ile anlattığı,baskı yapıyor diyerek,o dönemin şartlarını bile düşünmekten aciz olan insanların sevmediği..(Neden kimse 1925’deki Takrir-i Sükun Kanununu ile bütün muhaliflerin susturulduğunu düşünmez ? Bu dönemde hükümet veya mahkeme kararıyla pek çok yayın kapatıldı,özellikle sol yayınlar tamamen yeraltına itilmişti.Yada İsmet İnönü döneminde 44 gazete kapama emri verildiğini.Yakub Kadri’nin “İsmet Paşa bir polis devleti kurdu dediğini.” Düşünmeyiz çünkü o kişilere karşı körü körüne yargılarımız yoktur,at gözlüğü ile değil o dönemin şartlarına göre bakarız tarihe) İngilizlerin oyunu,İttihatçıların tertibi ile “Din elden gidiyor!” gibi komik bir gerekçe ile 31 Mart vakasına maruz bırakılan, 1895-96’Doğu Anadolu da Ermeniler tarafından kurulmak istenen devleti Hamidiye Alayları ile bastıran bu sebeple Fransız tarihçi tarafından Kızıl Sultan diye isimlendirilen, SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN Belki de gerçekten suçluydu,kötü bir insandı çünkü Osmanlı topraklarında petrol araması yaptırıp 65 yerde petrol buldurması,bunun üzerine Musul topraklarını şahsi parasıyla alıp sömürgecilerin eline geçmesine mani olması.. Yada Yahudilerin 5 milyon altın teklifine rağmen Filistine yerleşmelerine izin vermemesi(tahtan indirildikten sadece 8 yıl sonra emellerine kavuşacaklardır),vatan hainliğidir, Ne bileyim; 240 üyeli Osmanlı meclisine 140 Türk vatandaşı sokmayı beceren İttihatçıları dinlemeyip meclisi kapaması, Baskı yaparak devletin ömrünü 30-40 yıl uzatması böylece o yıllarda daha genç bir subay olan Mustafa Kemal’ın Türk milletinin kaderinde rol almasına vesile olması suçtu ? Belki de Prof.Dr.Yılmaz Öztuna’nın dediği gibi ; “Milletimiz bu hükümdarın dehasına çok şey borçludur” Bekli de Prof.Dr.İlber Ortaylı’nın dediği gibi ; “Osmanlının son hükümdarı,son evrensel imparator II.ABDÜLHAMİD’dir” II. Abdülhamid Han'ın hafıza ve zekası çok kuvvetliydi. Bir kere gördüğünü, ya da sesini işittiği kimseyi unutmazdı. Kuvvetli hafızası insanları hayrette bırakacak derecedeydi. Selanik'teki muhafız askerlerden biri Sultan'ın dikkatini çekmişti. Bunu bir yerden tanıyor ama nereden...Evet, hatırlamıştı. Gördüğü Hakkı efendiden başkası değildi. Yıllar ne çabuk geçmişti. Dünkü çocuk bugün yüzbaşı rütbesine yükselmiş bir asker olmuştu. Hemen Cevher ağayı yanına çağırarak; Ben bu çocuğu tanıyorum. Ben bir kere gördüğümü asla unutmam. Eminim ki bu çocuk odur. İmparator bana ilk defa misafir geldiği vakit talimhane Köşkü'nde genç askerlere meç talimi yaptırmış, misafirlerime göstermiştim. Bu çocuk o zaman pek gençti. Fevkalade kılıç kullanıyordu. İmparatorun da, benim de pek hoşuma gitmişti. Bundan dolayı elimle göğsüne altın madalya takmıştım. İşte Hakkı Efendi bu çocuktur. Bir yolunu bulursan kendisinden sor bakalım, ne diyecek. Cevher Ağa, uygun bir yolunu bularak Yüzbaşı Hakkı efendiye durumu anlatır. Hakkı efendi de hayretle, Evet, ben'im. Fakat nasıl oluyor da beni hatırlıyor? O zaman çok gençtim. Bugün ise kırk yaşındayım. Saçlarım ağarmış, aradan yıllar geçmiş. Doğrusu hafıza kuvvetine hayran oldum.. Fakat rica ederim, bundan kimseye bahsetmeyiniz. Sultan II Abdulhamid Han'ın Cuma Selamlığı. SULTAN 2. ABDÜLHAMİD HAN'ın başkatibi Esad Bey anlatıyor: ''Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için sultanın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. Acaba Sultan' a bir Emr-i Hak mı vaki oldu ? diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım, açıldı. Sultan, elinde havlu ileyüzünü kuruluyordu. Tebessüm ederek, ''Evlad, bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Daha kapıyı ilk vuruşunuzda uyandım. Abdest aldım. Onun için geciktim. Kusura bakma. Ben bu kadar zamandırbu milletin hiç bir evrakını abdestsiz imza atmadım. Getir imzalayalım '' dedi. Besmele çekerek imzaladı. '' Sultan Abdülhamid ve Musul petrolleri için uyguladığı dahiyâne siyaset Petrolün ehemmiyetini herkesten iyi kavramış bulunan II.Sultan Abdülhamid, Musul havalisinde petrol zuhur ettiğine dair haberleri ört-bas etmekle kalmamış, 1890 yılında isdar eylediği bir ''İrade-yi Seniyye'' ile petrolü haiz toprakların ecnebiler tarafından temekkülünü önlemek maksadıyla buraları ''emlak-ı şahane'' yani şahsi mülkü haline getirmiştir. İttihat ve Terakki'nin müstakbel yahudi âmâlinin gerçekleştirmek maksadıyla bu iradeyi iptal etmesiyle Musul'daki petrol sahalarının, kısa zamanda ecnebi şahıs ve şirketlerine intikaline neden lmuştur. Bu İttihatçı ihanetiyle elimizden çıkan Musul petrollerine ilaveten Lozan Konferansı ve müteakip Musul müzakerelerine iştirak eden Türk murahhaslarının çeşitli hataları da çok büyük bir rol oynamıştır. (Buraya kadar İttihatçıların baş rolde olduğu ilk ihanet safhası ) SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN'a atılan bir iftira daha: Onun saray ziyafetlerinde altın tabak ve çatal, kaşık kullandığını söyleyenler, nedense yatağının en adi hastanelerde görülen cinsten olduğunu dillendirmezler... (Sultan II. Abdülhamid Han, tahttan indirildikten sonra Yıldız Sarayı'nı yağmalayıp sarayın hazinelerini çalan İttihat ve Terakki mensuplarının Sultan'ın odasında gördükleri hayret verici tespitleri) "Osmanlıdan menfaat bekleyenler ona dost görünmekte, fakat umduğunu bulamadığı zaman, hemen düşman kesilmektedir. Ben de siyasetimi bu esas üstüne kurdum. Düşmana, düşmanın silâhı ile gitmek şarttı!" SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN EĞİTİM ONUN ZAMANINDA CAN ÇEKİŞİYORDU DİYENLERİN MANTIĞINI ANLAMAK İMKANSIZ; Aşiret Mekteb-i Hümayunu Sultan II. Abdülhamîd Han tarafından, 1892 (H. 1310) senesinde Osmanlı Devleti’ne mensub aşîret çocuklarının eğitimi için İstanbul’da açılan mekteb. Bu teşebbüs; İkinci Abdülhamîd Han’ın devletin Türk olmayan unsurlarını kendilerine sâhib ve dış tahriklerden uzak tutmak ve bilhassa Osmanlı Devleti’ne bağlı bulundurmak için uyguladığı fevkalâde teşebbüslerinden biridir. Saraya bağlı halka açık bulunmayan ve özel bir eğitim müessesesi olan mektebe, önce Arap aşiretlerinden çocuklar alındı. Sonradan Doğu Anadolu ve Arnavutluk bölgelerindeki aşîret çocukları ile zamanla bütün aşiretlerin çocukları alınıp eğitildiler. Aşîret mektebinin kuruluş gayesi, Osmanlı Devleti sınırları dahilindeki Arab ve diğer aşîret reislerinin çocuklarını İstanbul’da sarayın nezâreti ve himâyesi altındaki bir mektebde toplayıp, onlara Türkçe öğretmek, eğitim ve öğretimleri te’min ederek; Hilâfete ve Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını arttırmak, ayrıca, eğitilmiş olarak kendi bölgelerine döndüklerinde, devlet için faydalı hizmetlerde bulunmalarını te’min etmekti. Bilhassa İngilizlerin menfâat sağladığı Arab memleketlerinde durum tehlikeli bir hâl almıştı. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bütün İslâm beldelerinde Halîfe-i müslimîn sıfatıyla sevilip sayılıyordu. Gösterilen bu bağlılık ise, İngilizlerin sömürüleri için önemli bir engel teşkil ediyordu. Bu durumu ortadan kaldırmak için, Pâdişâh’ın İslâm dünyasındaki nüfuzunu kırmak istiyorlardı. Bu bakımdan İngilizler, Arabların yaşadığı bölgelerin Osmanlının elinden çıkması için kesif faaliyetlere başladılar. Vehhâbîliğin ortaya çıkarılması, Arablar arasında kavmiyetçilik duygularının tahrik edilmesi, Bağdâd ve Hicaz demiryollarının kontrol altına alınmak istemesi gibi hâdiseler bunlardan bâzılarıdır. Bu durum karşısında İkinci Abdülhamîd Han, aşiretlerin yoğun ve hâkim oldukları bölgeleri korumak, bu bölgelerin reislerinin ve ağalarının çocuklarını Osmanlı kültürü ve terbiyesi ile yetiştirerek devlete ve saltanata bağlamak için aşîret mektebini açtı. Bu teşebbüste önemli bir maksad da dînîdir. 1878 senesinde yapılan Berlin Andlaşması ile hıristiyan tebeanın büyük bir kısmı Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştı. Dolayısıyla devletin müslüman tebeası ekseriyet hâline gelmişti. Müslümanlar arasında kuvvetli bir birliğin kurulması, Osmanlı Devletinin hıristiyan Avrupa karşısında daha güçlü olmasını sağlayacaktı. Bu sebeble mektebde yetişecek müslüman aşîret reislerinin çocukları, halîfeye ve Osmanlı Devleti’ne ısındırılarak, Avrupa devletlerinin Araplar arasındaki tahrik ve propagandaları te’sirsiz bırakılacaktı. Aşîret mektebinin kuruluşunda bir diğer sebeb de idarîdir, Abdülhamîd Han, merkezî idarenin kontrolünden uzaklaşmış aşiretleri yeniden kontrol altına alarak, dağınık devlet otoritesini merkezî bir hâle sokmak istedi. Zaman zaman devlete karşı iç isyânlar ve karışıklıklar çıkmasına sebeb olan aşiretleri kontrol altına almak, bağlılıklarını sağlamak, bu ince siyâsî düşüncenin tatbiki ile mümkün oldu. Bütün bu sebebler neticesinde Aşîret mektebinin açılması kararlaştırılmış ve 5 Temmuz 1892 tarihli bir ferman ile kurulması için meârif nezâretine ve öğrenci te’mini için vilâyetlere bildirilmiştir. 20 Temmuz 1892’de Nizâmnâmesi, programı hazırlanan aşîret mektebi 4 Ekim 1892’de Esma Sultan’ın oturduğu Kabataş’taki sarayda eğitim ve öğretime açıldı. Mektebe talebe olarak; Haleb, Bağdâd, Suriye, Musul, Basra, Diyârbekir, Trablusgarb vilâyetlerinden ve Kudüs, Bingâzi ile Zor sancaklarından dörder talebe alındı. Bu çocukların kabiliyetli ve muteber ailelerin çocukları olması ve 12 ile 16 yaş arasından seçilmesi şart koşuldu. Bunlar fevkalâde bir İhtimamla yetiştirildiler. Daha sonraki senelerde sayıları artırıldı. İki yıllık öğretim programı daha sonra beş yıla çıkarılmıştır. Kur’ân-ı kerîm, fıkıh, ilmihâl gibi din bilgileri yanında; zamanın fen bilgileri, Fransızca, Türkçe, coğrafya, târih, edebiyat ve askerî dersler okutulmuştur. Aşîret mektebi 1907 senesinde kapatıldı. DÜNYANIN NERESİNE GİDERSEN GİT, O MUHTEŞEM HİLAFETİ GÖRECEKSİN !! Filipinler’de Mindanao adasında, halkının tamamı Müslüman olan bir yerleşim yerinin ismidir Zamboanga. Burada Taluksangay adını taşıyan bir cami, Müslümanlara bu topraklardaki köklerini hatırlatırken, turistler için de uğranmadan geçilemeyecek şirin bir mekân. Kapısındaki kitabeye bakılırsa 1885 yılında yaptırılmış. Tahmin ettiniz: Sultan II. Abdülhamid’in buraya gönderdiği yardımlardan bu cami de nasibini almış durumda. Kubbesinde ve minaresinde bulunan hilal, hilafetin gölgesinde bulunduklarını gösteriyor. Hint Okyanusu’na uzanalım şimdi de: Seylan’dayız. Ve Seylan’da Müslümanların medar-ı iftiharı olan Hamidiye Mektebi’nin önünde toplanmış öğretmen ve öğrencileri görüyoruz eski bir fotoğrafta. İsimleri yazılı altında: Samir’ler, Muhiddin’ler, Enis’ler, Selim’ler… Hepsi Abdülhamid’e (veya bu kitabın okurlarına) ta oralardan ve zamanın içinden selam ediyorlar. Okul halen faal ve ismi Hameedia Boys’ School’dur.İşte bir çarpıcı örnek daha: Şikago’da bir cami. İsmi: Mescidü’l-Fâtır. Vehbi Vakkasoğlu’ndan öğrendiğimize göre vaktiyle buradaki Müslümanlar bir cami yaptırmak için İstanbul’dan yardım istiyorlar, Sultan Abdülhamid de bir miktar para gönderiyor kendilerine. Caminin arsasını satın alıyorlar ama bilmediğimiz bir sebeple inşaatına hemen başlanamıyor. Cami, satın alınan arsa üzerine daha sonraları yaptırılmış. KAYNAK:Mustafa ARMAĞAN Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin. Ahiretten bile himmet eylersin, Çok çekti şu millet murada ersin. Şefâat kıl şâhım mededhâhına. [Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat -- Rıza Teyfik] Abdulhamit Sultan in a conference with European kings and politicians. BU DA O İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YAPILAN HİCAZ DEMİRYOLLARI BUGÜN DAHİ YAPILAMAYAN BİR PROJE! NAMIK KEMAL'İN ''ALLAH'IN BELASI'' DEDİĞİ SULTAN II. ABDÜLHAMİD Namık Kemal'in Girit'te zorunlu ikametine karar verildi daha sonra kendi isteği üzerine zorunlu ikameti Midilli Adası'na çevrildi. Bir şiirinde Sultan II.Abdülhamid'e "Allahın Belası" diye hakeret eden şairimiz yine Sultan II.Abdülhamid tarafından Midilli Mutasarrıfı yapılmıştır. Yıl, 1879. 1888 yılında Sakız adasında ölecektir Namik Kemal. Hayranı olduğu Rumeli Fatih'i ve Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın yanına gömülmeyi vasiyet etmiştir. Bu vasiyeti "Allah'ın belası" tarafından yerine getiridiğini BİLİYOR MUYDUNUZ ?? Şimdi Bolayır'da, Süleyman Paşa'nın Türbesi yanında, planlarını Tevfik Fikret'in çizdiği, parasını Sultan II. Abdülhamid'in ödediği kabrinde son uykusunu uyuduğunu BİLİYOR MUYDUNUZ ?? Kaynak : Nihat Sami Banarlı , Resimli Türk Edebiyat Tarihi , Faiskül 12 , istanbul 1977, sf 890-891 Telgraf hattı benimi sürekli takibimle döşenmiş , köylere kadar götürülmüştür. Tahtelbahirin (denizaltı) tecrübeleri benim kesemden verilmiş paralar ile istanbul'da yapıldı. O günlerde dünyada, denizin altında giden bir gemiden ingiltere'nin bile haberi yoktu. Benden sonrakiler işin ucunu bırakmışlarsa, elbette bu günah bana yazılmayacaktır. Hayır, tekrar ediyorum ve kırık kalbimle temin ediyorum ki ben iyi, güzel, faydalı hiçbir şeyin düşmanı olmadım, bunlara düşman olanlardan başka.. SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN Abdülhamid dönemi Üsküdar; Beyazıt Meydanı Yıldız Camiinde düzenlenen bir devlet töreni, 1895 öncesi. Hamidiye Cami, daha cok Yildiz Cami olarak bilinir. Beşiktaş İlçesi'nde, Barbaros Bulvarı'nda Yıldız Sarayı yolu üzerindedir. 1885-1886 yılları arasında Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han tarafından yaptırılmıştır. Planının bizzat Sultan II. Abdülhamid tarafından yapıldığı söylenmektedir. Sultan 2. Abdülhamid döneminde tıp öğrencileri !! Sultan 2. Abdülhamid döneminde hastanedeki Cocuk hastalar. Sultan II Abdülhamid döneminde çok sayıda iyi eğitimli dalgıçlar.. BU DA ABDÜLHAMİD HAN'IN İSLAMI AMERİKADA DUYURAN VE YAYAN SAĞ KALDSAYDI NEW STREET CADDESİNDE CAMİ YAPACAK OLAN ADAMI ALEXANDER RUSSEL WEBB (ABDULLAH ADINI ALMIŞTIR) SULTAN ABDÜLHAMİD HAN DÖNEMİNDE YURDUMUZDA VE BİRÇOK YERDE YAPTIRILAN VE ŞEHİRLERE ZAMAN HİSSİYATI VEREN SAAT KULELERİ. Sultan II. Abdülhamid Dönemi Şişli Etfal Hastanesi. Hamidiye Şişli Etval Doktorları Sultan 2.abdülhamid han döneminde yapılması planlanan boğaz köprüü projesi... Eyfel Kulesi'nin yap›ld›¤› çelik teknolojisiyle yap›lmas› hedefleniyordu. Sarayburnu-Üsküdar aras›ndaki aktarma köprünün iki kara taraf›ndan ayaklar› aras›ndaki mesâfe 1700 metre idi. Projede befl ayak üzerine kurulmas› planlanan köprünün orta aya¤›n›n 32 metre derinlikteki deniz taban›na oturtulmas› planlanm›flt›. Denizden yüksekli¤i 50 metre olan köprünün alt›ndan as›lacak teleferiklerle vagonların taşınması nması hedefleniyordu. Rumeli Hisar›-Kandilli aras›nda yap›lmas› planlanan köprü ise ilgili vesîkas›nda “Cisr-i Hamîdî” (Hamîdiye Köprüsü) olarak isimlendirilmifl sâbit bir köprüydü. Abdülhamidin meşhur robotunu birde böyle okuyun; Gazetenin başlığı; Makine insana nihayet can da verdiler. II Abdülhamid Han’ı tahttan indirmeye gelen dört kişinin padişahın karşısına çıktığı anı gösteren resimdir: Sol baştan Emanuel Karaso (Yahudi), Aram Efendi (Ermeni), Esat Toptani Paşa (Arnavut), Arif Hikmet Paşa (Gürcü). Daha sonraları Abdülhamit Han hatıratlarında der ki: Tahttan uzaklaştırılmam, servetime el konulması ve bir çok eza cefaya uğramam bir yana, bu iki vatan haininin karşıma çıkarak seni tahttan indirdik demeleri beni kahretmiştir.” Arsivlerden İlk Defa yayınlanan Sultan II Abdulhamid Han döneminde, Kabe restorasyon Calışması. 2. Abdülhamit in Selanik sürgününde hapsedildiği köşk. Sultan II Abdulhamid Han'in naaşı !! CENAZE MERASİMİNİ VİDEODAN İZLEMEK İÇİN; ( Nadir Bulunur ) Sultan 2. Abdulhamid'in Sandukası. Daha detaylı bilgiler için; Mustafa ARMAĞAN'ın ABDÜLHAMİDİN KURTLARLA DANSI' Kitaplarını okuyunuz. Şiddetle tavsiyedir.
Konu Seyyah tarafından (04-12-2011 Saat 00:54 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-12-2011, 00:14 | #2 |
bu konunun sabitlenmesini talep ediyorum...
|
|
04-12-2011, 00:24 | #3 |
Allah razı olsun değerli kardeşim....son zamanlarda formumuzda yapmış olduğunuz paylaşımlar takdire şayan...
|
|
04-12-2011, 00:37 | #4 |
Abdulhamid Han düştü... Müslümanlar mağlup düştü... Türkiye düştü... Kudüs düştü... !!! Şimdi Diril Ey Abdulhamid... Kudüs'ün fethi geliyor, Ardından Türkiye'nin ardından Müslümanların galibiyeti... Ey Serdar-ı Hakan İzle kabrinden inşaAllah... Yeter izlediğin bedbaht zamanlar...
|
|
04-12-2011, 02:50 | #5 |
seyyah kardesim Allah razi olsun senden...
cok guzel paylasim... |
|
04-12-2011, 11:27 | #6 |
Allah razı olsun kardesim
|
|
04-12-2011, 13:33 | #7 |
Bu paylasiminin ne kadar güzel ve takdire sayan oldugunu yazmam gereksizdir aslinda...Tesekkür ederim...ellerin dert görmesin.
Cenabi Hak dogru yolundan ayirmasin. |
|
04-12-2011, 13:40 | #8 |
Allah razı olsun. Çok güzel bir paylaşım.
|
|
05-09-2011, 18:07 | #9 |
Kurtlarla Dans kitaplarını okumanızı öneririm...
Üstad'ın da dediği gibi "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|