08-15-2011, 23:12 | #1 |
Atatürk "bayrak inkılabı" da yapmak istemiş
Cumhuriyet'in Osmanlı'dan kopmuş yepyeni bir devlet olduğu söylenir. Atatürk döneminde devletin isminden hukuk düzenine, yazısından ideolojisine kadar değiştirilmedik pek az şey kalmıştır.Ancak inkılap fırtınasında bir tek Osmanlı sembolüne dokunulmadı. O da, İstiklal Marşı'nda çehresini çatmasından tarifsiz kederlere düştüğümüzü her gün haykırdığımız ay yıldızlı al bayrağımızdı. Peki neden dokunulmadı acaba al bayrağa? Hiç değiştirilmesi gündeme geldi mi? Geldiyse nasıl? Ve Atatürk ay yıldızlı bayrak yerine hangi bayrağı getirmeyi düşünmüştü? Bu konular öteden beri konuşulur ama yazılı değil de, sözlü kaynaklara dayanırdı. Burada yazılı bir kaynağa dayanarak Atatürk'ün Türk bayrağını değiştirmeyi düşündüğünü fakat bir sebeple vazgeçtiğini göreceğiz. Kaynak, Atatürk'ün yakınında bulunmuş ve Zübeyde Hanım'la yaptığı görüşmeler sayesinde aile kökenleri konusunda bizi kısmen aydınlatmış bulunan Enver Behnan Şapolyo'dur. Yazının künyesi: "Atatürk ve bayrak", Türk Kültürü, sayı: 97, Kasım 1970, s. 30-31. Enver Behnan Şapolyo, Atatürk'ün yaveri Muzaffer Kılıç'la çok samimidir. Devrimlerin hızla sürdüğü günlerden birinde olmalı, Şapolyo sorar, Kılıç da cevaplar: - Atatürk bayrağımızı değiştirmeyi düşünüyor mu? Sen bir şey duydun mu? - Gök bayrağı kabul etmeyi düşünüyor! - Gök bayrak mı? - Evet! Atalarımızın kullandığı gök renkli bayrağı[n] yeni devletin bayrağı olmasını düşünüyor, fakat daha bir şey yok! "Gök renkli bayrak", yani Göktürklerin Cumhurbaşkanlığı forsunda da yer alan mavi zeminli ve ortasında da bozkurt kafası bulunan bayraktır Atatürk'ün kafasındaki Cumhuriyet'in bayrağı... Merakını yenemeyen Şapolyo, işin peşini bırakmaz. Atatürk'ün Türk bayrağı olarak, gök bayrağı düşünüp düşünmediğini, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a da sorar. Bayar, Muzaffer Kılıç'ın sözlerini doğrulayan bir cevap verir: - Atatürk, Cumhuriyet'in resmî bayrağını gök bayrak olarak kabul etmeği düşünmüştü, fakat bu hususta hiçbir neşriyat yapılmadığından, bu bayrağı kabul etmediler. Celal Bayar'ın sağlığında, üstelik de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi resmî destekli bir kurumun dergisinde çıkan bu yazı üzerinde düşünmeye değer. Celal Bayar'ın sözlerine göre eğer gök bayrak üzerine yeterli yayın yapılsa ve muhtemelen belgeler tatminkâr bulunsaydı, bugün al bayrağımızın yerinde mavi zemin üzerine kurt kafası bulunan Göktürk bayrağını kullanıyor olacaktık. Enver Behnan Bey sözlerini şöyle noktalıyor: "Atatürk harsta [kültürde] milliyetçi, medeniyette Batılı idi. Demek oluyor ki, gök bayrak onun mefkûresinde [idealinde] yaşıyordu. Gök renkli bayrağı kabul etmeyi düşündü, fakat çok güzel olan al bayrağımızdan da vazgeçemedi. (...) Şimdi O'nun kabrini kaplayan semada gök bayrağı hayal ediyorum!" Dışişleri Bakanlığı'nın Lozan hatası Dışişleri Bakanlığı'nda Ahmet Davutoğlu rüzgârı kendisini hissettirmeye başladı. Nitekim 19 Mayıs'ın Yunanistan'da resmen "Pontus günü" olarak anılması ve buna hükümet yetkililerinin de katılmasına "misilleme" olarak Dışişleri Bakanlığı hem bir kınama yayınlıyor hem de Lozan'ın bir maddesini hatırlatıyordu. Açıklama, aynı zamanda tarihle ilgili ince bir noktayı da gündeme getiriyordu. Bizimle ilgili kısmı şuydu: "Bu vesileyle, Kurtuluş Savaşımız sırasında Yunanistan'ın Anadolu'da tevessül ettiği vahşet ve mezalimi ve bu bağlamda, Lozan Antlaşması'nın 59. maddesinin, 'Yunan ordusu veya yönetiminin savaş hukuku kuralları hilafına Anadolu'da sebep oldukları yıkımın Yunanistan tarafından tazmin edilmesi'ni öngördüğünü hatırlatmak isteriz." Yerinde bir tespit; ancak yanıltıcı bir bilgi. Lozan'ın sözü edilen maddesinde 'tazminat' kelimesi asla geçmez. Ya hangi kelime geçer? "Tamirat" kelimesi vardır ama "tazminat" yoktur. İngilizcesi "reparation", Fransızca metinde ise "reparer" şeklinde ifade edilmiştir. Zaten eğer Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında geçtiği gibi, Lozan'da Yunanistan'ı 1 lira bile olsa "tazminat"a mahkûm ettirebilmiş olsaydık, bu, dünya önünde Yunanistan'ın suçlu olduğunu ilan anlamına gelecekti. Sadece savaşta Anadolu'ya verdikleri zararı tamir ettirme şartını antlaşmaya koydurabildik. Ancak İsmet Paşa, bırakın Dışişleri'nin açıklamasında geçtiği gibi 'tazminat' almayı, Yunanlıların resmen ödemeyi kabul ettikleri 'tamirat' bedelini dahi Venizelos'a bağışlamış, sanki avukatlığı kendisine düşmüş gibi, Yunanistan'ın 4 milyar altın Frank tutarındaki tamirat bedelini ödeyecek malî durumu olmadığını söyleyerek TBMM'nin bütün ısrarlarına rağmen Yunanlıları affetmiş, Meclis'te yaptığı konuşmada ise "Barışın bir an önce gerçekleşmesi için tarafımızdan büyük bir fedakârlık" yapıldığını ileri sürmekten çekinmemişti. Peki İsmet Paşa'ya sormazlar mı? Madem Yunanlıların malî durumu bu parayı ödemeye müsait olmadığı için affediyorsunuz, peki Türkiye'nin durumu çok mu müsait idi de Lozan'da Osmanlı borçlarını son kuruşuna kadar ödemeyi taahhüt ettiniz? Hiç değilse bu borcun 4 milyar altın Frank tutan kısmını Yunanistan'ın üzerine yıksaydınız. Ben de ne söylediğimin farkında değilim. Bizim bütün borcumuz ne kadardı ki, 4 milyar oradan düşülsün! Açın kitapları bakın, 1933 yılındaki konsolidasyonla borcumuz 962 milyon Franga bağlanmıştı, yani yaklaşık bizim Yunanistan'dan alacağımızın dörtte birine. Şöyle diyelim: Yunanistan'a lütfettiğimiz miktarla Osmanlı'dan kalan borcu biz 4 defa fazlasıyla ödeyebilir, hatta cebimizde yüklüce bir para bile kalabilirdi. Nedense Osmanlı borcunu ödeye ödeye bitiremediğimizi dillerine dolayan İsmet Paşa kafasındakiler, Yunanistan'a bunun 4 katını hibe ettiğimizi söylemeyi unutuyorlar. Biraz ciddiyet beyler! Daha Lozan'da yaptığımız o meşhur hesap hatasına değinmedik. Maliye memuru Hüsnü Himmetoğlu sayesinde çift hesaplanan bir borcumuz ortaya çıkmıştı. Ne kadardı biliyor musunuz bu borç miktarı? Tam 300 milyon lira! 300 milyon lirayı gözden kaçıranlar orta halli bir memur kadar hesap kitap bilmiyorlarsa, "Lozan'ı biz kimlere emanet etmişiz?" diye yeniden düşünmemiz gerekmiyor mu? Mustafa Armağan - Zaman
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
08-15-2011, 23:36 | #2 |
su atatürk konularindan gina geldi artik suna bir ara versek, hersey tadinda güzeldir ama forumda salt bir konu üzerinde durursak forumda bilgi akisi aksar..
o acidan nasilki fethullah gülen, hizbullah, cübbeli konulari abartildiysa son zamanlarda da atatürkle alakali konular abartildi o yüzden bence karari iyi ayarlamak gerekiyor! |
|
08-15-2011, 23:41 | #3 | |
Alıntı:
|
||
08-15-2011, 23:44 | #4 |
kardesim basimizin agrimasi umrumda degil yani fikirlerin özgürlügü adina tartisilsin ama hersey tadinda güzeldir bu son bir hafta bilmem kacinci konu yani fizikde etki-tepki kurali vardir o acidan bu gibi konulari zamana yaymaliyiz yoksa kas yapalim derken, göz cikaririz..
kaldiki severiz, sevmeyiz, nefret ederiz Atatürk bu ülkenin gercegi ve onu tartismak en dogal hakkimiz ama bunu yaparkende olayin kivamini iyi ayarlamaliyiz yoksa burada sanki gizli ajandamiz varmis gibi bir izlenim vermeye gerek yok! |
|
08-15-2011, 23:50 | #5 |
açılan konu hakaret içermediği sürece her konunun tartışılması taraftarıyım.insanlara sınırlamalar getirilmemeli,herkes bu foruma çeşitli konuları tartışmak için geliyor,biri çıkıp ben illede atatürkü tartışmak istiyorum diyorsa ona kota uygulayamayız.ama çıkar tartışma adı altında hakaretler,iftiralar,yalanlar sallarsa orada dur derler tabi adama.
birde şu var tabi,eskiden atatürk hiç tartışılmaz diye şikayet ederdik şimdi çok tartışılıyor diye şikayet eder olduk buda ayrı bir ironi hadi hayırlısı.. |
|
08-15-2011, 23:50 | #6 |
Doğru söylüyorsunuz da ne bu dokunulmazlık yav..Allah' Peygamber'e küfür ediyorlar misal hiç kimsenin gıkı çıkmıyor atatürke bi laf geliyor koskoca youtube kapatılıyor olacak iş mi yav..ben buna dayanamıyorum artık..güya düşünce özgürlüğü var..bizim daha çook ilerlememiz lazım bu konularda çook... kaldı ki ben sadece atatürk hakkında konu paylaşmımı yapmıyorum yani.. |
|
08-15-2011, 23:54 | #7 |
arkadaslar tartisilsin bunda bir sorun yok ama sunuda kabul edin ülkemizde bazi seyler daha degismedi yarin olusacak olumsuzlukda sizlerinde, bizlerinde basi agirir..
o acidan paylasimlari zamana yaymak, tadinda yapmak en güzelidir ama son bir hafta öyle bir atatürk paylasimi olduki buda ister istemez farkli okunabilir.. yoska bizlerde bu konuda az, cok sizin gibi düsünüyoruz belki nüans farklarimiz var.. bizler her konunun, kisinin tartisilmasi tarafariyiz bu özgür düsüncenin geregidir ama bunu yaparken türkiye gerceklerinide gözardi etmeyelim yoksa kas yapalim derken, göz cikarabiliriz ;) |
|
08-16-2011, 00:01 | #8 |
Hanımefendi niye kötüyü kötü örnekle haklı duruma getirmeye çalışıyorsunuz.
Din kitap Allah Peygamber bambaşka bir konu Atatürk bambaşka bir konu. Olay hakaretse kişi kimlik gözetmeden hepsi yalnış ve hatadır biz burda haşa peygambere küfredildi de ses mi çıkarmadık? Bu ne biçim savunmadır? Atatürk'te tartışılabilir elbet yeri zamanı gelir ama aynı kişi sürekli bu şekilde iğneleyici konular açınca kusura bakmayın ama altında art niyet ararım ben. Amacınız ne sizin? Sevmiyor olabilirsiniz içinizde tutunuz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!!! bu ülkenin en önemli milli değelerinden biridir. Sırf bunun için azcık saygı. Çok değil azcık. Siz Atatürk'e nerden kusur bulurum diye düşünürken millet Abdullah Öcalanı kendi Atatürk'ü yapıyor. Bu ülkenin bazı değerleri vardır ki sembolleşmiştir. Bu semboller insanları milliyet olarak bir arada tutar. Atatürk artık sadece öylesine bir insan değil Fatih gibi Kanuni gibi bu ülke kültüründe yer eden bir milli sembolllerdendir. Bu sembolleri yok ederek bölünerek ancak küçülürüz ve büyük balıklar gelir , biz küçücük ayrı ayrı kalan balıkları yer! |
|
08-16-2011, 00:09 | #9 |
hayirli olsun internet kotali mi ?
|
|
08-16-2011, 00:20 | #10 |
allaha şükür insan her isteğini yapamıyor şu hayatta...
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|