![]() |
#1 |
![]() ![]() İstanbul’dan Diyarbakır’a geldik. Bizi Abdüsselam ve Kadir kardeşlerimiz havaalanında karşıladılar. Bütün Diyarbakırlılar adına Hasan abi eşsiz bir muhabbetle bizleri bağrına bastı, Doğu insanının cömertliğiyle bizi yedirdi, içirdi. Bölgede yaşananlardan duyduğu hüznü ise tek cümleyle özetledi bize; “Biz Van’da üşüdük, Uludere’de öldük” ![]() Ertesi gün sabah erkenden yola çıktık. Hava soğuktu ama heyecanımız bizi sıcak tutuyordu. Mardin - Cizre yolunu izleyerek Şırnak’a vardık. Diyarbakırlı Ercan abi bize yol arkadaşlığı yaptı. Kuşkusuz geçtiğimiz her yer köyün, her kara parçasının bir hikayesi vardı. ![]() Şırnak ile Uludere yolu bizleri oldukça heyecanlandırmıştı. Bize uzak görünen buralar ne kadar da yakınımızdaymış oysa. Bunu anlamak da güzeldi. Aracımız yolları yuttukça biz de bu toprakların bir parçası gibi hissediyorduk kendimizi. ![]() Dağ arasında yılan gibi kıvrılan yolların arasından Uludere’ye baktık: Hüzün kokulu belde. Ateş düşen ocaklar karşımızdaydı. Evlerin bacalardan duman yükseliyordu. ![]() Uludere’ye geldiğimizde taziyelerin kabul edildiği köyü bulamadık. Ve bakkal amca bize yardımcı oldu. Başımızın üstünde yeriniz var, gelin evde yemek yiyelim dedi. Acelemiz olduğunu söyleyip köye yol aldık. ![]() Taziye evi… İçeri girdik… Yerde otuz dört kişinin resimlerinin basılı olduğu uzunca bir bez afiş. Karşımızda o afişte ölenlerin akrabaları; Mehmet Encü, Ubeydullah Encü, Sabri Encü, Muhtar Haşim Encü ve diğerleri… ![]() Sabri Encü tüm acısını içine gömüp konuşmaya başladı: “Yıllardır bizi öldüren adamlar şimdi bizim cenazelerimiz üzerinden siyasal çıkarlarını gözetiyorlar. Ne acı. Biz, devlet tarafından sahiplenilmediğimiz her gün bu adamlara borçlanıyoruz. Ve yarın bir gün bu borcu bizden zorla tahsil edecekler.” ![]() Servet Encü: “Biz yıllardan beri ticaretle uğraştık. Dedem de uğraşırmış. Dedemin dedesi de... Sonra bir gün bizim topraklarımıza İngilizler sınır çektiler. Adımız kaçakçıya çıktı. –Sigarama uzandım- Al gardaş benden yak; bizim bu sigaraya kanımız karıştı." ![]() Muhtar Haşim Encü, “Biz sizi seviyoruz. Türk, Kürt, Laz, Arap fark etmez. Artık bu kirli savaştan bıktık. Yıllarca bu savaştan rant sağlandı ve hep biz garibanlar öldük. Buralar size yanlış anlatıyorlar. Arkadaşlarınızı alın ve buraya gelin. Gerçekleri gösterin. Burada size dokunamazlar. Dokunmaları için önce bizi çiğnemeleri gerekir” ![]() Ubeydullah Encü, “ 12 yaşımda çocuğumu kaybettim. Acımın tarifi mümkün değil. Buraya uzaklardan geldiniz. Artık sizler bizim kardeşimizsiniz.” ![]() Arada koşuşturan çocuklar, tüm hüznümüze inat çok neşeliydi. Aralarından yağız benizli güzel çocuk: “Abi siz kimsiniz? Ben sizi çok sevdim” ![]() Biz de Uludere ve Ortasu’nun insanlarını çok sevdik. Sıcak insanlar. Doğu halkının en cömert insanları. Tertemiz yürekleri, şu kirli dünyada çok anlam ifade ediyordu bizim için. Gelir gelmez sofralarını paylaştılar. Uçağa geç kalacağımızı söylememize rağmen yemek yemeden bu evden çıkmak yok dediler. Bağırlarına bastılar bizi. Size oralardan selam getirdik…. Döndükten üç gün sonra muhtarı tekrar aradık. Bize “Her akşam oturup sizi konuşuyoruz. Ne iyi ettiniz de geldiniz. Moral verdiniz. Tekrar gelin, burada kardeşleriniz var ve bizi unutmayın” dedi. Bizler kardeşlerimizi unutmayacağız, sizler de unutmayın.
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Yemeye içmeye gitmişler Akıncı eksik
![]() |
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() daha fazla ziyaretler bekleriz ! uzak olmadığının farkına varmamız güzel gelişme. ne yazık bizde davulun sesi de güzel gelmiyor her ses düşmanca sesler algılandı algılanıyor !
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Ne olcak bu memleketin hali .
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|