02-06-2012, 23:36 | #1 |
DERYA AVCI TIPKI BİR RESSAM GİBİ SESLE OYNAYABİLEN BİR SOLUK
DERYA AVCI TIPKI BİR RESSAM GİBİ SESLE OYNAYABİLEN BİR SOLUK
ALPEREN GÜRBÜZER Belli ki duygular sese dönüşürken ses ise notayla tarifini buluyor. Anlaşılan duyguları anlatmada kelimeler aciz kalıyor, ama ses öyle değil. Sesle tıpkı bir ressamın renklerle oynadığı gibi oynayabiliyorsun, ama nasıl, derken sorunun cevabını “O ses Türkiye” programını izlerken buldum. Şöyle ki; herkes gibi bende gönlüme hitap edecek sesi arıyordum, dediğim anda tek kişinin döndüğü bir ses beni de mest eden bir sesti. Gerçekten sesle bir ressamın renklerle oynadığı gibi oynamanın nasıl olduğunu Deryayı dinlemekle keşfediverdik. İyi ki de Murat Boz dönmüş. Zira sonraki turlarda Derya’nın o müthiş duygu yüklü müziğini izleme fırsatını yakalamış olduk. Gerçekten de her pazar akşam onun sesi haftanın yorgunluğunu almanın ötesinde ruhumuzu tazeleyen bir sesti. Evet, şimdiye kadar birçok ses işitmiştik, ama bu bambaşkaydı, alışılmışın dışında kendine özgü bir ses. Onu kimi zaman mikrofon başında, kimi zaman gitarıyla, kimi zamanda sazıyla izledik. Her izlediğimizde yüreğimiz dağlandı. Meğer sesin gücü etkisindeymiş. Zaten ses etki etmezse ruh kuvvet bulmazmış. Nitekim kuvvet bulduk ta. Tabiî ki ruhu kuvvet bulmayanlar da vardı. Malum turlar ilerledikçe jüri heyeti birçok yarışmacı hakkında ballandıra ballandıra yorumlar yapmasına rağmen ne hikmetse söz konusu Derya olunca birkaç istisna kabil cümle dışında derin sessizliğe bürünüyorlardı. Varsın yorum yapmasınlar, o sesin zaten övgüye ihtiyacı yoktu, o çoktan etkilemişti gönülleri. Her dinleyişimizde gözlerimizin buğulanması, kendimizi sevgi seline kaptırmamız deryayı umman bir ses olduğunu ispatlamaya yetiyor artıyor da. Tarihler 5 Şubat 2012 Pazar akşamını gösteriyordu, yine kendine has orijinal seslendirmesi her zamanki gibi bizi bir yerlere götürdü, kendimizi kendimizden alıp kendimize getirdi. Keza o gece yine dinlediğimizde insana acaba kazanır mı düşüncesine yer vermeyecek veya şüpheye mahal bırakmayacak derecede yedi kat göklerde parlayan yıldız sesiydi. Fakat oylamalar açıklandığında Şubatın o ayaz soğuğu üzerimizde buz kesiverdi. Murat Boz başlangıçta Derya için ilk dönen isim olarak içimizi ısıtmakla bedenimiz akkorlaşmıştı, finale ramak kala verdiği kararla da lambada titreyen alev misali üşütmüştü. O gerçekten içimizi ısıtmakla kariyerine kariyer katmıştı. Çünkü jüri arkadaşlarının içerisinde ilk günleri pek kale alınan biri olarak algılanmadı, değim yerindeyse jüri arkadaşları dillendirmeseler de tavırlarıyla hafife alınıyordu. Neyse ki Murat Boz bu dönüşüyle çok büyük sempati alanı oluşturmuştu. Fakat taki Şubatın 5' i geldiğinde Deryanın müzik deryalığına gölge düşürecek kararıyla yüreklerimizi burktu. Hem kendi yükselen karizmasını çizdi, hem de bir sonraki sabırsızlıkla bekleyeceğimiz Pazar heyecanını izleyenlerin yüreğinden alıp süpürdü. Gelecek pazar akşam heyecanı kalmadı. Çünkü Deryasız bir akşam alışık olan seslerden öte bir anlam taşımayacaktır. Tek tesellimiz Deryanın gönüllerde bıraktığı o muhteşem sesin unutulmazlığı. Bakalım gün doğmadan daha neler doğar, her ne kadar görünüşte kaybedilmişlik durum gözükse de aslında kazanan gönül cümbüşüdür. Hâsılı Derya duygularını duygu seliyle söylemeye çabaladığı enstrümanın adıdır. Ses ana sütü gibi ak ve pak, müzik ise onun işlenmiş notasıdır. http://www.facebook.com/pages/Selim-G%C3%BCrb%C3%BCzer/270156429678799?sk=wall
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|