AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-18-2012, 19:51   #1
Kullanıcı Adı
atmaca57
Standart Yeni sol

Aktüel : 22.06.2005


"İslam 21. Yüzyılın komünizmi olacak"

İlk kez bir din tüm dünyada ezilenlerin ideolojisi olma yolunda! Düne kadar İslam'la hiç teması olmayan topluluklarda bile Müslüman sayısı artıyor. Uzmanlara göre İslam, Batı'nın kültür emperyalizmine karşı benliği koruma aracı, yeni bir muhalefet biçimi, hatta yeni sol olarak görülüyor. Avustralyalı Aborijinler'den Güney Amerika'nın Mayalar'ına, Afrika'dan Rusya'ya yoksulluk, alkol ve ahlâki çöküntünün çaresi İslamiyet'te aranıyor.Meksikalı Ariadna Alducim üç buçuk yıl önce Müslüman oldu. 27 yıl önce koyu Katolik bir ailenin kızı olarak Mexico City'de dünyaya geldiği günden beri bulamadığı mutluluğu şimdi Rabia adıyla yakalamış olmanın mutluluğu içinde Yeni Aktüel'e konuşurken, "Kendi isteğimle Müslüman oldum. O zaman çevremde hiç Müslüman yoktu, şimdi arkadaşlarımın yüzde 90'ı Müslüman" diyor...
Sonradan müslüman olan ünlüler
Nicolas Anelka
Fenerbahçe'nin yıldız oyuncusu Nicolas Anelka ya da Müslüman adıyla Bilal Abdüsselam, Fransa'da birçok insanın İslam'ı seçtiğini belirtiyor. Anelka'nın Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı'nın misyonerlik karşıtı kampanyalarında da yer alacağı iddia ediliyor....

"İslam Aborijinleri rehabilite ediyor"
Avustralya'da internet üzerinde yayımlanan Australian Muslim News'in editörü Seyit Karender ile Müslümanlığı seçmiş Aborijinler hakkındaki soruları yanıtladı.Avustralya'da Müslüman olmak Aborijinler'in yaşamını zorlaştırıyor mu? Evet, Müslüman bir Aborijin olmak daha da zor. Düşünün, siyah bir Müslümansınız, hem ırkçılık hem de İslam fobisiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Aborijin Müslümanlara hapishanelerde kötü davranılıyor ve genellikle terörist olarak damgalanıyorlar....
"Hıristiyanlık beyazların hilesi!"
Türkiye'de "Aşktır Asıl Şarap" ve "Kalp, Nefs ve Ruh" adlı iki kitabı yayımlanan, Los Angeles University of Philosophical Research'de sosyal psikoloji ve din bilimleri öğretim üyesi Robert Frager Yeni Aktüel'e gelişmeleri değerlendirdi: "AfroAmerikanlar İslam'ı hapishanelerde öğrendi. "Camiler kalpsiz dünyanın kalbi oluyor" Uluslararası işçi hareketleri ve siyaset felsefesi konularında araştırmalar yapan yazar Volkan Yaraşır, başta Meksika olmak üzere Latin Amerika ülkelerini inceliyor. "Gerçeğin Çölüne Hoş geldiniz, 11 Eylül", "Reddin Gücü", "Gücün Reddi", "Sokakta Politika" ve "İmparatorluğun Yeni Av Sahaları" adlı kitapların yazarı Volkan Yaraşır, Meksika'nın Chiapas Eyaleti ve Latin Amerika'da İslam'ın yükseliş nedenlerini değerlendirdi....

NOT: " YENİ SOL İSLAM" BASLIĞI İSLAMÎ AÇIDAN UYGUN BİR BAŞLIK DEĞİL,İSLAM SOL BİTİNCE ÖN PLANA ÇIKMADI O HER ZAMAN VARDI , SADECE İNSANLAR - " YENİDEN " - YENİ YENİ O'NU FARK ETMEYE BAŞLADI... İSLAM HAYAT KAYNAĞI , ONDAN FAYDALANMAK İSTEYEN O'NA YÖNELİR,O'NDAN KANA KANA İÇER...AMA BAZEN DE YANI BAŞINDA ŞIRIL ŞIRIL AKAN PINAR SUYUNDAN İNSANLAR İSTİFADE ETMEZDE, PİS SUYA YÖNELİR...NEFİS,GÖZ BOYAMA,ÖNYARGI,CAHİLLİK...

Artık İSLAM Var!
SOLUN TARİHİ SERÜVENİ VE İSLAM
SOL, Fransız İhtilali esnasında tesis edilen Kurucu Meclis’teki oturma biçiminden türemiş bir kavramdır. Başkanlık Divanı’nın sağında Aristokratlar, solunda ise halkın temsilcisi olarak mecliste bulunan patriyotlar oturmuşlardı. Fakat işin ilginç tarafı, “sol”un kısa sürede önce kendi içinde “solun sağı” ve “solun solu” şeklinde ikili, ardından da “solun solu”nun dörtlü bölünmelere uğraması ve “halkın temsilcisi” olarak değerlendirilip yurtseverler olarak adlandırılan bu grubun büyük çoğunluğunun monarşi ve aristokrasi taraftarı olmakla, hatta -General La Fayette örneğinde olduğu gibi- burjuvaziyi yoksul halkın saldırılarından korumakla tanınmış olmalarıdır.

Marxizm , pozitivizmin en katı şeklidir.Din tamamen dışlanmakta, tarih ise belli bir akışa bağlanmaktadır.bu determinist şema günümüzde pozitivist yöntem gereği çökmüş durumdadır...Türkiye'de sol sosyal adalet yerine pozitivizmi ön plana çıkarmıştır.Ekonomik adaletsizlik yerine toplumsal değerlerle kavga yolu tutulmuştur.Sınıf bilincini dinin geciktirdiği düşünülüp dine husumet beslenmiştir.Sonunda dinsiz ve kapitalist düşmanı bir ideoloji ortaya çıkmıştır ve sonuçta mü'minin imanı gibi materyalizme iman edenler ortaya çıkıştır.
Tarihi II. Meşrutiyet dönemine kadar götürülen Türk solunun iki yüz yıllık macerası düşünsel ve örgütsel bunalımlarla geçti. Türkiye’de sol düşünce, başlangıcından beri, kendi düşünsel bütünlüğünü ve istikrarını sağlayacak altyapı ve tecrübeden yoksun kaldı. Önce Fransız düşüncesi daha sonra da Rus sosyalist hareketlerin yansıması olarak şekillenen Türkiye solunun, ilk devirlerinde Rumlar, Bulgarlar, Ermeniler ve Selanik Yahudileri gibi etnik ve dinsel azınlıklar arasında geliştiği görülür. Sosyalizmin kuram itibariyle enternasyonel olduğu halde Osmanlı’daki “anasır” için etnik muhalefetin aracı olarak kullanılması, Türk solunda ulus ve sol kavramları bağlamında en önemli düşünsel sorunlardan birisi olmuştur. II. Abdülhamit döneminde gayr-i müslim sosyalistlerin radikalizmi bazı ittihatçı gençlere çekici geldi. Fransız devriminin ideallerini ve Jean Jaures’nin yurtsever sosyalizmini örnek alan bu yapılanmalar bir sosyalist kuramcı çıkaramadı. Osmanlı toplumunda sosyalizmin ön şartlarının var olmaması, fırka/parti, sınıf, amele/işçi gibi kavramların ilk dönemlerde sathî yorumlarla açıklanması sonucunu doğurdu. Düşünsel açılımın kısa vadede sağlanamaması ve özellikle devrim sonrası Rusya’nın Türkiye’deki sol hareketlere desteği, kuramsal tartışmaları engelledi. Sovyetler, öncelikle devrimi endüstrileşmiş Batı ülkelerine yaymak istediğinden, Batı sömürüsü altındaki yerli burjuva hareketlerine destek verdi. Bu durum Türkiye’de zihnî altyapısını kuramamış sosyalist hareketi diğer bir problemle karşı karşıya bıraktı ve solun ulusal sisteme karşı tavrının Rusya’nın stratejik tercihlerine endekslenmesi sorununu doğurdu.
II. Meşrutiyet döneminde Hüseyin Hilmi tarafından kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası, Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesine kadar faaliyet gösterdi. İştirak gazetesi partinin yayın organıydı. Sosyalist Fırka’nın programı öncelikle üretim ve dağıtım araçlarının devletleştirilmesi ve bu doğrultuda uluslararası işbirliğinin gerçekleştirilmesini öngörmekteydi. Örgütlediği grevler ve diğer eylemler sürekliliğini koruyamadığı gibi, siyasî taleplerden ziyade ekonomik ihtiyaçların neticesiydi. Ayrıca eylemleri anlamlandıracak düşünsel bir açılım olmaması, yapıyı sosyalist nitelikten çok sendikal hareketten ibaret kıldı. Toplumsal hareketlerin bu durumu, Osmanlı aydının zihninde kavramsal karşılığını bulamayan sosyalist kuramla ilgilidir. Sosyalizmi, dinî geleneğe yaslanarak ve İslam toplumunun pratikteki karşılığı olarak tanımlama çalışmaları başarısız oldu. Yaşanan düşünsel açmaz siyasî faaliyetlerin istikrar kazanmasını engelledi. Sosyalist Fırka da zamanla liberal bir muhalefet platformuna kaydı ve mensupları İttihat ve Terakki Partisi’ne katıldı.
Ekim devriminden önce, Rusya’da sosyalizmle tanışan Mustafa Suphi, 1918’de Türklerin yoğun olduğu bir çok bölgede komünist teşkilatlar kurdu. 3. Enternasyonal’e Türk delegesi olarak katıldı. Suphi’nin fikir dünyası hakkında sağlıklı bilgi fazla olmamakla birlikte Osmanlı coğrafyasında sol yapılanmaların Rus etkisine girmesinin onunla birlikte başladığı bilinir. Osmanlı’nın sanayileşememiş bir düzen olması ve Türk toplumunun köylülerden oluşması, Mustafa Suphi’yi Millet Meclisi’nin Sovyet örgütlenmesine benzediği tezine götürdü ve bu değerlendirmeler sonucunda Ankara’ya geçmek istedi. Mustafa Suphi, Ocak 1921’de aydınlatılamayan bir şekilde Trabzon açıklarında öldürüldü.
1920’de Mustafa Kemal emperyalizme karşı, Sovyetlerle müşterek mücadele edileceği yönünde beyanlar verdi ve Sovyet desteğini almak isteyen Ankara hükümeti bu yönde girişimlerde bulundu. Resmî Türkiye Komünist Partisi’nin kurdurulması bu çerçevede gerçekleşti. Parti Atatürk’ün yandaşlarından oluşuyordu. Dışta emperyalizm ve içte de kapitalizm ile mücadele edileceğini belirten parti, İslamiyet’i sosyalizmin esası gibi gösteriyordu. Milli mücadele döneminde bu “danışıklı” partinin dışında bir de gizli TKP kuruldu. Bakü kurultayına katılan gizli TKP’nin çalışmaları da Halk İştirakiyyun Fırkası’nın altyapısını oluşturdu ama fırka varlığını siyasî engeller nedeniyle devam ettiremedi.Kurtuluş dergisi çıkar.Alman ekolünün etkisindedir.Başını Şefik Hüsnü çeker.Aydınlık çıkar...24 Kominterni'de rusya Hüsnü'yü eleştiriri....25'den sonra sol ağır darbe yer- takrir-i sukun-N Hikmet'ten , M.Ertuğrul'a,S. Setrel'den S. Ali'ye... takibata uğrar, sürülürler...Zamanla kadro ekibi ortaya çıkar ama tarıhi derinlik, sosyalizmin felfefi temellerini ve Osmanlı tarihini tanımlayamamaları esas zaafları olur.
Türk ve dünya sol'u .... Öyle bir hareketle karşı karşıyayız ki, onda her türden eğilimin izlerini bulmak mümkün: Yeşili de var, kızılı da, rengarenk olanı da. Resmî ve gayr-i resmî TKP’si var. Ulusal olanı da var, enternasyonalist olanı da. Marksist-Leninist, Troçkist, Maoist, Stalinist, Enver Hocacı, Castrocu vb. olanları var. Legali var, illegali var. Demokratik mücadele taraftarı olanı var, silahlı mücadele yanlısı olanı da. Şehir gerillacıları da var, kır gerillacıları da. Halkın partisi de var, işçi ve işçi-köylü partileri de. Sosyal demokrat olanı da var, anarşist olanı da. Güler yüzlü olanı da var, asık suratlı olanı da. Ortanın solu da var, solun solu da. Aydınlıkçısı, kurtuluşçusu, ilericisi var. Millî demokratik devrimcisi var. Konformisti, revizyonisti, hatta “sosyal faşist”i bile var. “Teori”si de var, “Eylem”i de. Dergi isimlerini bir araya getirmek suretiyle, gramer açısından düzgün cümleler kurmak bile mümkündür. Mesela: “Aydınlık” ve “Kurtuluş” “Yön”ünde hareket eden “İleri”ci ve “Devrim”ci “Kadro”... Kısacası, Osmanlı’da amele hareketleri şeklinde kendisini gösteren ve yüzyılı aşkın bir tarihe sahip bu harekette ne ararsak bulmamız mümkün. Fakat belli dönemlerdeki kısmî kitlesel başarılarına ya da edebiyat alanındaki etkinliğine rağmen, solun Türkiye’de “sahici bir muhalefet” yaptığından, Türkiye’deki mevcut yapının dönüşümünde, “birey” ve “halk/millet” lehine kalıcı kazanımlar elde ettiğinden bahsetmek mümkün müdür? Bu soruya, bugünkü durum itibariyle “evet” cevabını vermek o kadar da mümkün gözükmüyor.27 Mayıs'tan sonra sol biraz canlanır gibi oldu.TİP ama kısa sürdü...neden peki : cevabı sol kesimden alalım: sol ile kemalizmn karıştırılması , halka yukarıdan bakılması gerçekci ve oturaklı ,internasyonel söylemlerinin olmaması,cuntacılıktan kurtulamamaları...
Yön ve özellikle de Devrim gazeteleri tarafından formüle edilen bu düşüncelerin temel vurgusu, emperyalist Batı tarafından geri bıraktırılan Türkiye’nin sosyalist bir kalkınma yöntemi ile ilerlemesini sağlamak, çok partili hayatın ve parlamenter sistemin doğası gereği ve Demokrat Parti’nin gayretleri neticesinde akamate uğrayan Kemalist devrimler sürecini kemale erdirmek, hakiki milliyetçiliği tesis etmek ve parlamento dışı bir muhalefet geliştirmek olmuştur. Tüm bu hedeflerin, askerlerin desteği alındığı takdirde gerçekleştirilebileceği varsayılmıştır. Devrimin başlıca aktörünün “zinde güçler” ya da “asker-sivil aydın zümre” olacağı düşünülmüştür. Neredeyse yazılan bütün yazılar, yapılan tüm eylemler askere bir mesaj niteliği taşımaktadır. Devrim gazetesinin o zamanki yazı işleri müdürü Hasan Cemal Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım adlı hatıratında şu itirafta bulunur: “Bir tek amacımız vardı: Askeri kışkırtmak. Darbe süreci bu kışkırtma ve provakasyonlar sayesinde hazırlanacaktı. (...) Şiddet şarttı devrime giden yolu açmak için. (...) Avcıoğlu, o tarihlerde bir örgüt kurulacaksa, bir bildiri yayımlanacaksa, hepsinin başında bir ‘ordu’ sözcüğünün geçmesini isterdi.” Bu mantık, Türkiye’de siyasetin militarizasyonu sürecini perçinlemekten, bir başka deyişle darbeler ve yıkımlar sürecine katkı sağlamaktan başka hiçbir işe yaramamıştır.Bugün bütünüyle organik bir birlikteliği ifade etmemekle birlikte, Türkiye siyasetinin militarizasyonu sürecini tırmandırmak isteyenleri biraraya toplayan Kızılelma Koalisyonu içerisindeki en önemli katkının sosyalist cenahtan gelmesi de yukarıdaki gelenekle ilintilidir.
Metet Tunçay : " ... Hıristiyanlıkta Rahiplerin aracılığı olmazsa, özellikle Katoliklik’te Tanrı’ya erişmek mümkün değil. Dolayısıyla bir ruhban statüsü mevcut. Bunlar, sayıca az olmakla birlikte, birçok ayrıcalıkla donatılmış. Onun dışında asiller feodal sitemin sonucu olarak ayrıcalıklı statülere sahip. Geri kalanlara da Fransız Devrimi’ne gelinceye kadar “üçüncü tabaka” deniyor ve işçi, köylü, tüccar, ve şehirlilerden müteşekkil. Bu statü toplumunu yıkmak için üçüncü tabaka içerisinde bir işbirliği yapılıyor. Zenginlerle işçiler ve köylüler, elbirliği ile bu statü toplumunu, ancien régime’i yıkıyorlar. İşçiler, daha yoksul insanlar umuyorlar ki, yeni dünyada onların koşulları daha iyi olacak. Oysa bu gerçekleşmiyor. Çünkü fiilen daha varlıklı olan insanlar, eski rejimdeki hakim sınıfın yerini alıyor. Bu kez yoksul olanlar, -tabii bir yandan da bir endüstri devrimi başlamış, yani sadece tarımsal yoksullar değil, bir de sanayide çalışan şehirli yoksullar ortaya çıkmış- örgütleniyor. Oysa zenginler doğal olarak küçük bir azınlık; ama hakim sınıf mevkiine geçmişler. Demokrasi içinde kafa sayma sistemi olursa ve toplum daha demokratikleşirse, yoksullar da kendi çıkarlarına olan şeyleri gerçekleştirebilecek. Solun mücadelesi, doğal olarak, gelişmiş Batı ülkelerinde endüstri işçilerinin öncülüğüyle oluyor. Çünkü tarımın önemi Batı ülkelerinde göreli olarak gerilemiş ama Rusya’da, Osmanlı’da değil. Benim çocukluğumda, 50-60 yıl önce, hâlâ “Türkiye’de nüfusun %80’i köylerde yaşar ve tarımla uğraşır” derdik. Batıda 19. yüzyıl başında bile bu durum değişmişti; endüstri işçileri daha büyük ağırlık taşıyordu. Birçok insan başlangıçta hayırseverlik amaçlarıyla bu yoksulluğa üzülerek, birtakım acıların gerekli olmadığını düşünerek ve daha iyi bir düzenlemeyle bu acılardan kurtulmayı umarak örgütlenmelere girişiyor. Tabii, hakim sınıflar kolay kolay teslim olmak istemiyor. Demokrasi 2500 yıllık bir fikir olmakla birlikte, uzun bir süre iyi bir şey olarak değil; aşağı sınıfın, daha yoksul olanların hak etmedikleri halde toplumu yönetmeye kalkma iddiası olarak düşünülüyor. Yani ayak takımının hakim olma iddiası… Ama 19. yüzyıl başından itibaren demokrasi bir ideal haline dönüşüyor. Özellikle işçiler, eşit oy hakkı ve parlamento olursa, kendi lehlerine durumu değiştirebilmeyi umuyor. Bazıları ütopyacı, hatta dinî olan birçok teori ortaya atılıyor. Bütün dinlerin kendi içinde böyle bir eşitlik, yoksulu kayırma duygusu var.Bu büyük bir soru; ama bana öyle geliyor ki, doğal olarak her halk tutucudur. Yani yenemediği bir şeyi kabullenmekte o kadar hevesli olmaz; meğer ki bir kriz içinde yaşıyor olsun.Karl Marks’ın fikirlerinin ortaya çıktığı dönemde, çağın ruhunda bir pozitivizm vardı; Auguste Comte’tan gelen ve metafiziği yadsıyan, bilimsel gerçekliklerin bulunabileceği savı. Bir de pozitivizmle bağlantılı olarak materyalizm vardı; bu dünyanın düşünceler üzerinde değil, maddi olaylar üzerinde gittiği yaklaşımı. Marks’ın felsefî düşüncesi -tarihî materyalizm denen şey- üstyapıyı üretim güçleri arasındaki ilişkilerin belirlediğini söylüyor. Marksizm’i anlatırken, Marksizm karşıtlarının çabucak geçiştirdikleri bir nokta var: Marks, “Din halkın afyonudur” demiş. O pasajı, öncesiyle ve sonrasıyla birlikte, dikkatle okusalar Marks’ın orada o kadar kaba değil, tam aksine derinlikli bir şey söylediğini görürler. Çünkü Marks, materyalist olmakla birlikte din karşıtı bir siyaset önermiyor. Onun umduğu şey, maddi şartları değiştirerek, insanları dinde avuntu aramaya götüren şeyleri ortadan kaldırmak; dini ortadan kaldırmak değil. Maddi rahatlığa kavuşturulduktan sonra insanlar yine de Allah’a, kutsal kitaplara inanmaya devam edebilir. Bu sanki kesinlikle din karşıtı bir düşünce gibi sunulmuştur.19. yüzyılda mesele, Osmanlı İmparatorluğu’nu yaşatmak; “Bu devlet nasıl kurtulur?” sorusu. Onun için bizim reformcularımızla başka ülkelerin reformcularını, mesela Rusları karşılaştıracak olursanız, onlar Çarlık düzenini yıkmayı amaçlıyor; bizimkiler ise düzeni ayakta tutmayı. Temel bir fark var aralarında. Türkiye’de sosyalizmin, Batı’daki anlamda olması mümkün değil. Çünkü dayanacağı geniş bir endüstri işçisi tabanı yok. Bana öyle geliyor ki, pek çok şey gibi sol düşüncenin de mebdei, hürriyetin ilanıdır; II. Meşrutiyet’le, 1908 Temmuzu’nda Anayasa’nın yeniden yürürlüğe konulmasıdır. Ondan sonra birçok fikir fışkırıyor: Osmanlı Sosyalist Fırka, Sosyal Demokrat Fırka var. Ama bunlar marjinal. İlginç olan şeylerden bir tanesi, başından beri bir sol programla ortaya çıkan bu insanlar, halkla bağlantı kurabilmek için İslamiyet’e baş vuruyorlar. Mesela İştirakiyyun’un alt başlığında Abdülaziz Mecdî Tolun Efendi’nin dile getirdiği bir endişe var: “Taban olarak endüstri işçisi sınıfı yeteri kadar büyük değil, bu fikir acaba büsbütün yabancılanır mı, dışlanır mı?” Sadece Osmanlı sosyalistlerinde değil, Milli Mücadele’de gelişen Yeşil Ordu, Halk İştirakiyyun gibi oluşumlarda da sık sık İslamiyet’e göndermeler görüyoruz. Hatta daha komünist bir çizgide gelişen İstanbul grubunda da... Ben size ilginç bir şey söyleyeyim: 1925’te bunlar, Orak Çekiç diye işçiler için bir gazete çıkarıyorlar. Orada bir Mevlit ilanı gördüğümde, “Bunlar dalga mı geçiyor?” diye düşündüm. Hayır, gayet ciddi bir şekilde ölen yoldaşlarının ruhuna bir Mevlit ilanı, gayet uygun sözcüklerle çıkıyor. Bu bana çok şaşırtıcı geldiyse, pek çok insana da öyle gelebilir. Çünkü herkes, “Sol, dine karşıdır; onu ortadan kaldırmayı amaçlar” diye düşünüyor. En azından o dönem için bu doğru değil.Devlet kontrol etsin ama mülkiyet kimde olursa olsun.Devlet işletmesi kayırma,arpalık, adam istihdam alanı oldu... "
Hegel:Evrensel bir Akıl’dan söz ediyordu Alman filozof. İngilizce metinlerde Mind diye geçen kavramın orijinalininse Geist (Spirit) olduğu belirtiliyordu. Türkçeye birini Akıl, diğerini ise Ruh şeklinde çevirmek daha uygundu. Kimin aklı, kimin ruhuydu bu? Benim, senin, onun, herkesin. Bütün bu tek tek akıllar, Evrensel Aklın tezahürleriydi. İlerledikçe, dinî demesek de, son derece mistik bir alanda buluyorduk kendimizi. Evrensel Akıl, belki de Tanrı’ydı. Tanrı, belki bütün evrendi. Tarih, bu evrensel aklın mantıken zorunlu bir yolda ilerlemesiydi.Akıl evrenseldi, fakat tek tek akıllar bu ortak evrensel mahiyetin farkında değildiler. Hegel bu duruma “Aklın kendine yabancılaşması” diyordu. Evrensel Aklın tezahürleri olan insanlar, aynı aklın tezahürü diğer insanları yabancı veya hasım görüyorlardı. Oysa hepsi aynı büyük bütünün parçalarıydı.Hegelciler iki gruba ayrılıyorlardı. Sağ Hegelciler, insan toplumunu Evrensel Aklın tezahürü sayıp haklılaştırıyor (“Reel olan, rasyoneldi.”); Sol Hegelciler ise mevcut toplum düzenine başkaldırıyorlardı (“Rasyonel olmayan, reel olamazdı!”)...Hegel sonunda tüm insanları aynı bütünün parçası ilan ederken nedense avrupalıları- özellikle almanları - evrensel aklın en büyük marifeti sayıyordu.Asya-Afrika başka bir türdü...!?
Avrupa'da Sol'u bitiren refahtı, Rusya ve Çin'de ise refahsızlık.Batıdaki işçi sınıfı sömürgelerden elde edilenlerden kendi paylarına düşenle sus pus olmuşlardı...ne sınıf mücadelesi ne emperyalizm kalmıştı...!
Rusya-Çin'de sol siyaset devlete hakim iken , Türkiye'de ise devlet sol siyasete hakimdir.1960 sonrası " solun solu " ile başlayan bu süreç İnönü ve Ecevit ikilisi elinde sonunda Mhp ve Kemal Derviş ( Yani İMF )ile noktalanmıştı.80 öncesinin solcuları mı ...onlar ise ya reklamcı ya medyacı ya yönetici ya da işadamı olmuşlardı...Artık halk sol denince şişli, Beşiktaş,Taksim civarındaki zengin bir azınlığı anlamaktadırlar...Sol elitist oldu.belli bir çerçeveye sıkışmış ve halkla - inançlarıyla kaynaşamamış...Türkiye'de sol hiç bir zaman işçi sınıfı temeline oturamadı.sadece öğrenci kesimine hitap etti o da hayatın belli bir dönemi ile sınırlı kaldı.Artık proleter söylemde miadını doldurdu...!

SOL BAŞARAMADI...AMA İSLAM ;
İNSANLAR DOĞUŞTAN EŞİTTİR: "ARABIN ARAP OLMAYANA ÜSTÜNLÜĞÜ YOKTUR, HEPİNİZ ADEM'İN ÇOCUKLARISINIZ" ( VEDA HUTBESİNDEN)
FARKLILIKLAR SONRADAN KAZANILIR: "HER DOĞAN İSLAM FITRATI ÜZERE - SAF VE TEMİZ, KİRLENMEMİŞ - DOĞAR , SONRADAN ANNE BABA İNSANI MECUSI ...YAPAR.." ( H. ŞERİF )
SINIFLI TOPLUMUN DIŞLANDIĞI : "ÜSTÜNLÜK SADECE TAKVA -ALLAH'A İTEAT- İLEDİR. IRK-MAKAM-SINIF ... AYIRIMI KESİNLİKLE YASAKTIR
VARLIKLILARIN MALINDA FAKİRİN HAK SAHİBİ OLDUĞU : ZEKAT-KURBAN-FITIR-SADAKA...( KI BU PARA ...VS DİREK VERİLMEYİP FABRİKA...VS KURULARAK BİRDEN ÇOK ALANDA TOPLUMSAL FAYDA TEMİN EDİLEBİLİR )
BİR DÜNYA GÖRÜŞÜDÜR İSLAM !

NOT: ÖZELLİKLE BU YAZIMIZLA BİRLİKTE AŞAĞIDAKİ DOSYALARIMIZIN OKUNMASI DA KONU BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAMA AÇISINDAN ÖNEM ARZETMEKTEDİR


dünyada sol

sosyalızmın farklı modellerı
joseph stalın (1879-1953):LENİN'DEN SONRA İKTİDAR OLDU.mARXİST - LENİNİST ÇİZGİDEN ÇIKTIĞI İÇİN ÇOK ELEŞTİRİLDİ...
JOSİP BROZ TİTO ( 1892-1980 ):SOSYALİST YUGOSLAV MODELİNİN KURUCUSU.
MAO TSE TUNG (1893-1970):TARIM EMEKÇİLERİNİN ÖNCÜLÜĞÜNDE ÇİN HALK CUMHURİYETİNİ KURDU.
ENVER HOCA ( 1908-1985):KENDİ İÇİNE KAPALI ARNAVUT SOSYALİZMİNİ ORTAYA KOYAR.
ANTONİO GRAMSCİ ( 1891-1937):İTALYA'YA ÖZGÜ SOSYALİZMİN SAVUNUCUSU.
FİDEL CASTRO ( 1927- )KÜBA'NIN YASAYAN TEK ÖZGÜN KOMİNİSTİ.AMA ARTIK KİLİSE'YE O KADAR UZAK DEĞİL...!
CHE GUEVERA ( 1928-1967):CASTRO'NUN SİLAH ARKADASI.BAZI KONULARDA FARKLI DÜŞÜNÜNCE , DEVRIMI GUNEY AFRIKA ULKELERINE YAYMAK ISTERKEN ÖLDÜRÜLDÜ.
HO CHİ MİNH ( 1890-1969 )VİETNAMİŞÇİ PARTİSİNİN KURUCUSU.ÖLÜMÜNDEN SONRA BAŞLATTIĞI HAREKET FRANSA VE ABD'Yİ YENİLGİYE UĞRATIR.

BATIDA YENI - ILIMLI - SOL

OLOF PALME ( 1927-1986 )İSVEÇ'İN SOSYAL DEMOKRAT LİDERİ, ÖLDÜRÜLÜR.
FRANÇOİS MİTTERAND (1916-1996 )58'DEN BERİ MUHALEFETTE OLAN FRANSA SOSYALİST PARTİSİNİ 81'DE İKTİDARA TASIR, CUMHURBAŞKANI OLUR.
FELİPE GONZALEZ (1942- )İSPANYOL SOSYALİZMİNİN LİDERİ.82'DEN SONRA SERBEST PAZAR POLİTİKASI İZLER.
TONY BLAİR (1953 - ) 97'DEN BERİ İNGİLTERE'DE İKTİDARDA OLAN İNGİLİZ İŞÇİ PARTİSİ , MARKSİST ÇİZGİDEN UZAKLAŞIR.
JOSHKA FİSCHER ( 1948- )ALMAN YEŞİLLER PARTİSİ LİDERİ

TÜRKİYE'DE sol

ABACILAR
TİP içindeki Mehmet Ali Aybar-Behice Boran-Çetin Altan çevresi.
ACİLCİLER
1975 başlarında THKP-C'den Mahir Çayan'ın Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi görüşünden hareketle hemen öncü savaşın başlatılması gerektiğini söyleyerek ayrılan grup, 1980 darbesi ile tamamen dağıldı. Grubun önde gelen isimlerinden İlker Akman, Hasan Basri Temizalp, Yusuf Ziya Güneş Malatya Beylerderesi'nde öldürüldü.
ANA GERİLLA BİRLİĞİ
Devrimci Yol tarafından 1980 darbesi sonrası 1982 yılında başlatılan kır gerillası faaliyetlerindeki çekirdek grup, 1985 yılında kır faaliyetlerinin sona erdirilmesi ile dağıtıldı.
BİRLEŞİK DEVRİMCİ GÜÇLER PLATFORMU
(BDGP)
1988, Radikal Sol.
Haziran 1998'de PKK, TKP(ML), MLKP, TKP/ML, TDP, DHP, DEVRİMCİ SOL, TKP (Kıvılcım)'nin işbirliği yaptığı Platform. Kasım 1999'da işbirliği anlaşması sona ermiştir.
BOLŞEVİK PARTİSİ/KUZEY KÜRDİSTAN
(BP/KK-T)
1981, Eski Maoist-Stalinist.
1981'de TKP/ML (Bolşevik) olarak kuruldu.
Yayınlar: Bolşevik Partizan - Roja Bolşevik
DEVRİM
1990, Eski Maoist-Radikal Sol.
TKİP'den kopan bir grup.
Yayınlar: Devrimci Halk
DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ
(DHKP-C)
1994, Radikal Sol.
Dev-Sol'un içinden gelen ana grup.
Yayınlar: Yaşadığımız Vatan - Devrimci Sol - Kurtuluş
DEVRİMCİ HALK PARTİSİ
1994, Radikal Sol
PKK'ya yakın bir grup.
Yayınlar: Alternatif
DEVRİMCİ HALKIN BİRLİĞİ
(DHB)
TKP/ML'den, faşizme karşı mücadele konusundaki anlaşmazlık sonucunda 1977'de ayrılan dar bir grup; aynı isimli dergi ile tanınırlar.
DEVRİMCİ HALKIN YOLU
(DHY)
THKP-C kökenli grup önce Militan Gençlik, daha sonra Halkın Yolu dergilerini çıkardı; 1977 yılındaki bölünmede bir grup TİKP'ye (Aydınlık) katılırken, kalan unsurlar dar bir grup içinde Devrimci Halkın Yolu dergisi etrafında toplandılar.
DEVRİMCİ İŞÇİ PARTİSİ - İNŞA ÖRGÜTÜ
(DİP-İÖ)
Troçkist
Yayınlar: Enternasyonal Bülten
DEVRİMCİ KOMÜNİST PARTİSİ
(DKP)
1989 yılında TKP/B'den kopan İbrahim Seven tarafından kurulan parti 1991'de kendini feshetti.
DEVRİMCİ KURTULUŞ
(EYLEM BİRLİĞİ)
THKP-C kökenli MLSPB'den kopan bir grup tarafından 1976 yılında kurulan, İzmir ve Gaziantep'te faal olan örgüt etkisiz kaldı.
DEVRİMCİ MÜCADELE
1977, Radikal Sol
Devrimci Derleniş olarak bilinen grup.
Yayınlar: Devrimci Mücadele
DEVRİMCİ PARTİ GÜÇLERİ
(DPG)
Radikal Sol
Yayınlar: Maya - Parti Yolunda
DEVRİMCİ SAVAŞ
THKP-C kökenli kişilerce 1977'de kurulan ve Kahramanmaraş civarında etkili olan grup.
DEVRİMCİ SOL
1978'de Devrimci Yol'dan ayrılarak aynı isimli bir dergi çıkaran İstanbul merkezli grup. Devrimci Yol'un SSCB'de revizyonist diktatörlüğün hüküm sürdüğü tespitine katılmıyarak, iç savaş tespitinin Mahir Çayan'ın öncü savaş stratejisini reddettiğini belirterek ve direniş komiteleri önerisinin yatay örgütlenmeye yol açarak, yukarıdan aşağıya örgütlenmeyi törpülediğini söylüyorlardı. Ayrışma sonrası üniversitelerde Devrimci Gençlik Federasyonu kuruldu, militan mücadeleye girişildi. Silahlı devrim birlikleri aracılığı ile faşist odaklara saldırılar düzenleyen grup, MHP ileri gelenlerinden Gün Sazak ve Nihat Erim suikastlerini gerçekleştirdi. 1980 sonrası en çabuk toparlanan gruplardan olan Dev-Sol, sansasyonel eylemlerine Özdemir Sabancı'nın öldürülmesi ile devam etti. 1990'ların başında Bedri Yağan (Darbeciler grubu) önderliğinde bir grup Dev-Sol'dan ayrıldı. Hareket daha sonra Devrimci Halk Kurtuluş Parti-Cephesi (DHKP-C) olarak adını değiştirdi. Bedri Yağan ise 1993 yılında İstanbul'da polisle girdiği çatışmada öldü.
DEVRİMCİ SOSYALİST İŞÇİ HAREKETİ
(DSİH)
Radikal Sol
Yayınlar: Kaldıraç
DEVRİMCİ SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ
(DSİP)
1997, Troçkist
Troçkist yasal parti.
Yayınlar:
Sosyalist İşçi
DEVRİMCİ YOL
1975, Radikal Sol
İlk sayısı 1 Mayıs 1977'de çıkan aynı isimli dergi etrafında örgütlenen grup, büyük bir bölünme sürecine giren sosyalist grupların dikkatli bir analizini yaparak özgün bir mücadele yaratmayı hedefliyordu; 1977-80 arasındaki siyasal çatışma ortamını da iç savaş olarak tanımlayarak, faşizme karşı savaşımı ön plana çıkarıyor, Direniş Komiteleri önerisini getiriyordu. 1980 darbesine karşı gerilla örgütlenmesinin başarısızlığı, yurtdışında örgütlenme zorunluluğunu doğurdu. 1990'larda Yeniden (sonradan Bir Adım dergisi oldu) dergisi etrafında örgütlenen kadrolardan büyük kısmı ÖDP içinde aktif haldedirler. Bunun yanısıra Devrim, Yön, Özgürlük, Devrimci Hareket dergileri de Dev-Yol geleneğine sahip çıkarak faal olan diğer yan gruplardır.
Yayınlar:
Hareket
DİRENİŞ HAREKETİ
1978, Radikal Sol
THKP-C kökeni ile 1980 öncesi faal olan grup, THKP-C Üçüncü Yol örgütünün devamı niteliğindedir.
Yayınlar: Odak
DÖRDÜNCÜ SOL - İNŞA ÖRGÜTÜ
Troçkist
Yayınlar: Son Kavga
EMEK PARTİSİ
Özgürlük Dünyası dergisi etrafında örgütlenen, THKO-HK-TDKP geleneğinden gelen grubun, 25 Mart 1996'da kurduğu parti. Parti kurucuları arasında Levent Tüzel, Hüseyin Över, Hanife Türkmen, Osman Nuri Şenol, Sunay Akın, Can Yücel, Necati Kotan, Cevriye Eftelioğlu, Hüseyin Elitaş, Haydar Kaya, Gülsüm Akyüz gibi isimler vardı. Katı bir disiplin partisiydi.
EMEĞİN PARTİSİ
(EMEP)
Stalinist
Emek Partisi kapatılınca, yerine 25 Kasım 1996'da kuruldu.
Yayınlar: Evrensel Gazetesi - Özgürlük Dünyası -
HALKIN BİRLİĞİ
TKP/ML içinden ayrılan grup ve dergisi; 1976'da çıkan dergilerinde Üç Dünya Teorisi'ni savunan grup, silahlı mücadeleyi maceracılık olarak nitelendirerek, kitle çalışmalarına ağırlık verilmesinin gerektiğini söylüyordu.
HALKIN DEVRİMCİ ÖNCÜLERİ
(HDÖ)
1977, Radikal Sol
12 Mart'tan çıkışta THKP-C ve Mahir Çayan tezlerini savunan ve pratiğe geçirilmesini hedef olarak saptayan gruptan 1977'de ayrılanlardan geri kalanların kendilerine verdiği isim; 1980 sonrası büyük ölçüde dağıldı (diğer ismi ile THKP-C/HDÖ).
Yayınlar: Cephe - Kurtuluş - Kurtuluş Cephesi
HALKIN KURTULUŞU
THKO geleneğinden gelen insanların, 12 Mart ayrışması sonucu ilk sayısını 1976 yılında yayınladıkları aynı isimli dergi etrafında örgütledikleri grup. Arnavutluk Emek Partisi taraftarı olan grup, güçlü bir örgütlülük yarattı. Partiye doğru evrim amacı ile oluşturulan bu grup daha sonra TDKP-İÖ ve TDKP ilişkilerine evrildi.
HALKIN YOLU
12 Mart sonrası, THKP-C ML adı ile anılan grup, Halkın Yolu dergisini çıkarak siyasallaşma yolunda adım attı ve Kızıl Bayrak dergisi ile de illegal yapılanmasını sürdürdü. Daha sonra THKP-C ML olan isimlerini Türkiye Köylü İşçi Hareketi (TKİH) olarak değiştiler; ve TKİH ise daha sonra TKP/ML ile birleşerek MLKP'ye evrildi.
İŞÇİ DEMOKRASİSİ
1998, Troçkist
DSİP'ten ayrılan bir grup.
Yayınlar: İşçi Demokrasisi
İŞÇİ PARTİSİ
1992, Eski Maoist-Ulusalcı
Doğu Perinçek çevresinin kurduğu SP kapatılınca, yerine açılan parti.
Yayınlar: Aydınlık - Teori - Bilim ve Ütopya - Papirüs
KOMÜNİST PARTİSİ-İNŞA ÖRGÜTÜ
(KP-İÖ)
1995, Eski Maoist-Stalinist
Marksist Leninist Komünist Partisi'ni (MLKP) işçi hareketi ile sosyalist hareketi birleştiremediği noktasında eleştirerek ayrılan grubun 1990'lı yıllarda kurduğu parti.
Yayınlar: Halkın Birliği
KURTULUŞ HAREKETİ
THKP-C kökenli olan hareket, 1974 affı ile salıverilen kadrolardaki Mahir Çayan tezlerininin çoğunu reddeden bir gruptan oluşmuştur. Haziran 1976'da Kurtuluş Sosyalist Dergi (KSD) ile faal hale geldiler; işçi kitlesi arasında örgütlenmeyi temel hedef olarak saptamıştı. Kitleselleşen hareket 1980 darbesinde önemli ölçüde zarar gördü, ve bu süreçte verilen ricat kararı ile anılmaktadır. İşçi sınıfı içinde uzun soluklu bir çalışmayı hedef olarak saptayan gruptan 1982 yılında kendisine Kurtuluş Örgütü diyen bir grup ayrıldı. 1983 yılında TKKKÖ'ye evrilen, ancak 1985'de aldığı darbelerle oldukça zayıflayan grup, etkinliğini daha çok Yeni Öncü dergisi etrafında sürdürdü ve BSA, BSP ve ÖDP içinde bulundu.
KURTULUŞ ÖRGÜTÜ
1982 yılında KSD'den kopan grup, Stalinizm karşı tutumu ile Troçkist bir yapıya dönüştü. 1984 yılında Sosyalist İşçi ismi ile yayınlanan dergi etrafında faal olan grup, 25 Nisan 1997'de Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'ni (DSİP) kurdu.
LENİNİST GERİLLA BİRLİĞİ
1990 yılında TKEP'den kopan TKEP/L'nin askeri organizasyonu.
MARKSİST İŞÇİ BİRLİĞİ
(MİB)
Troçkist
MARKSİST LENİNİST KOMÜNİST PARTİSİ
(MLKP)
1995, Stalinist
TKP/ML-Hareketi, TKİH, TKP/ML(YİÖ) birleşmesi ile ortaya çıktı.
Yayınlar: Partinin Sesi - Yaşamda Atılım
MARKSİST LENİNİST SİLAHLI PROPAGANDA
BİRLİĞİ

(MLSPB)
1975, Radikal Sol
THKP-C kökenli ve Mahir Çayan tezlerini savunan örgüt, 1975'te kuruldu. THKP-C'nin 12 Mart yenilgisini örgütsel bir yenilgi olarak nitelendiren grup, silahlı propagandayı temel alan bir örgütlenmenin aciliyetini savunuyordu. İçinden THKP-C Savaşçıları, Çayan Sempatizanları, Eylem Birliği gibi örgütler ayrışan MLSPB sansasyonel eylemler yaptı. 1980 darbesini takiben örgütün üst düzey yöneticisi Şemsi Özkan'ın itirafçılığı nedeni ile örgüt büyük ölçüde çökertildi.
Yayınlar: Barikat
MÜCADELEDE BİRLİK
THKO kökenli bir hareket, 12 Mart'ta cezaevi dışında kalan kadroların THKO ile hesaplaşması sonucu ortaya çıktı; Halkın Kurtuluşu ile birleşim sonraların TKEP'ni ortaya çıkardı.
ÖZGÜRLÜK VE DAYANIŞMA PARTİSİ
(ÖDP)
1996, Radikal Sol
23 Ocak 1996'da kurulan parti, farklı mücadele ve örgütlenme geleneklerine sahip olan grupları kitlesel bir sol parti sloganı altında biraraya getiren bir yapılanma içinde oluştu. Halen parti varolan çeşitli platform ve gruplar şunlardır:
* Emek ve Demokrasi Grubu; eski TKP, TİP, TSİP üyelerinin birlikteliği ile oluşan Geniş Açı Grubu’nun kendisini feshettikten sonra Yeniden-Dev Yol, ya da diğer adıyla ‘Özgürlükçü Sol’ çevresi ile birleşmesi sonucunda doğmuştur.
* Ekmek ve Gül Platformu; Yurdaer Erkoca’nın temsil ettiği ‘Sosyalist Alternatif’ ile Kenan Kalyon’un da içinde yer aldığı ‘Emek’ ve Hikmet Kıvılcımlı’nın tezlerinin savunucusu bir grup olan Toplumsal Özgürlük’ün birleşmesi ile meydana gelmiş. ÖDP kurucularından Ertuğrul Kürkçü de bu platformun üyesi. Ekmek ve Gül Platformu, ÖDP’deki ‘merkezi hattı’, başka bir deyişle çoğunluk grubunun egemen hattını, partinin kendi gelişiminin önünde bir sorun olarak görüp, ‘parti içi yaşamın yeniden harmanlanması ve parti içinde geçmiş aidiyetlerin yarattığı particiklerin ortadan kalkması için’ ÖDP’yi yeniden kurma çağrısında bulunuyor.
* Sosyalist Eylem Platformu (SEP); Sungur Savran’ın içinde olduğu ‘Sosyalizm’ çevresi ile ‘Kurtuluş’ ve ‘Sosyalist Demokrasi için Kurtuluş’ gruplarının birlikteliği ile oluşmuş. SEP, ÖDP’nin, örgütlenme omurgası işçi ve emekçilere dayandırılmadan ve işyerleri temel alınmadan emek eksenli devrimci bir parti olamayacağını vurguluyor.
* Sosyalist Politika (SP); Metin Çulhaoğlu’nun temsil ettiği ve Kongre’ye ‘Sosyalizm ve Parti’ adı ile tek başına çıkan bir platform. SP, ÖDP’nin kuruluş öncüleri ve felsefesi olarak tarif ettiği şu yaklaşımları benimsemediğini ve eleştirdiğini söylüyor: “Gümrük Birliği’ne sıcak bakış, ‘yurttaş’ bilinci ile neredeyse sınıfsızlığa açık bir garip ‘sosyalizm’, karşılığını bireylerin özgürleşmesinde bulan ‘özgürlükçülük’, özelleştirme pisliğine karşı ‘özerkleştirme’ saçmalığı vb. ikircikli tutumlar, reel sosyalizm deneylerinden en yanlış sonuçların çıkarılması ve neredeyse burjuva egemen ideolojinin kutsanması, her tür karşıtlıkta ‘üçüncü yol’ kolaycılığı, tembellik hakkı söylemi, parti olmayan parti söyleminin iç boşaltıcılığı” vs.. .
Bu grup ve platformların yanında Masis Kürkçügil’in içinde yer aldığı ‘Yeniyol’, Dev Yol’dan kopmuş ‘Hareket’ ve ‘Devrimci Sosyalist Yön’ gibi birçok grup da ÖDP içinde çalışıyor.
Yayınlar: Özgürlük.
SİLÂHLI PROPAGANDA BİRLİKLERİ
(SPB)
DHKP/C''nin askeri organizasyonu.
SOSYALİST ALTERNATİF
Troçkist
Yurdaer Erkoca'nın temsil ettiği grup, ÖDP içinde "Ekmek ve Gül Platformu"nda yer almaktadır.
Yayınlar:
Sosyalist Alternatif
SOSYALİST BİRLİK
12 Eylül sonrası kurulan ilk parti olan Sosyalist Parti içindeki ayrılık sonucu doğan grup ve aynı adlı dergi. Halil Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İlkay Demir, Oktay Kutlu, Necmi Demir, Kamil Aslantürkoğlu, Yavuz Alagon, Atilla Aytemur gibi isimlerin bulunduğu grup Perinçek'i eleştirerek, SSCB'nin sosyal emperyalist olarak görülmesine karşı çıktılar, ancak uzun soluklu bir oluşum yaratamadılar.
SOSYALİST DEVRİM PARTİSİ
(SDP)
Mehmet Ali Aybar, Cenan Bıçakçı, Uğur Cankoçak, Kemal Nebioğlu çevresi tarafından 1975 yılında kurulan Sosyalist Parti'nin yeni ismi. Özellikle sosyalist mücadelede bürokratizme karşı çıkan SDP, 12 Eylül ile beraber kapatıldı, 1995 yılında ise devamı olan SDP kendisini feshederek GBK sürecine katıldı.
SOSYALİST İKTİDAR PARTİSİ - KOMÜNİST PARTİ
(SİP)
1993, Komünist
1993'de kurulan yasal parti (tasfiyeler ve ayrılmalardan sonra kalan STP'liler).
Yayınlar: Sosyalist İktidar Komünist - Düşünce ve Eylem
SOSYALİST PARTİ
(SP)
Doğu Perinçek çevresi tarafından 1 Şubat 1988'de kuruldu; Ferit İlsever'in başkanlığını yaptığı parti anayasa mahkemesi tarafından kapatılanca İşçi Partisi'ne dönüştü.
SOSYALİST POLİTİKA
ÖDP içinde faal olan grup.
Yayınlar: Sosyalist Politika
SOSYALİST TÜRKİYE PARTİSİ
(STP)
Eski TİP yöneticisi Metin Çulhaoğlu çevresi tarafından 1990'ların başlarında kurulan parti, anayasa mahkemesi tarafından kapatılanca SİP adı ile yeniden kuruldu; bir kısmı önce BSP'ye, sonra da ÖDP'ye katıldı.
TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK PLATFORMU
Kıvılcımlı'nın tezlerini savunan, ÖDP içinde "Ekmek ve Gül Platformu" içinde yer alan grup.
TÜRKİYE BİRLEŞİK KOMÜNİST PARTİSİ
(TBKP)
TİP ile SBKP'ne yakınlığı ile bilinen TKP'nin 7 Ekim 1987'de birleşmesi ile oluşan parti. TİP genel başkanı Nihat Sargın'ın genel başkanlığa, TKP genel başkanı Haydar Kutlu'nun ise genel sekreterliğe getirildiği parti Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
TÜRKİYE DEVRİM PARTİSİ
(TDP)
Radikal Sol, 1978
1986 yılında TKP/B'nin kendini fesh etmesi ile kurulan illegal parti, demokratik devrim hedefi çerçevesinde oluştu.
Yayınlar:
Hedef
TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜNİST PARTİSİ
(TDKP)
1980, Eski Maoist - Stalinist
THKO ve HK geleneğinden gelen kadroların 2 Şubat 1980'de İzmir kongresi ile kurdukları illegal parti, işçi sınıfına dayandığını açıklayarak, THKO'yu küçük burjuva bir hareket olarak değerlendiriyordu. 1975'te oluşmaya başlayan bu muhalif hareket, 1978'de TDKP-İnşa Örgütü süreci sonucunda kurumsallaştı. Yukarıdan aşağıya örgütlenme içinde katı disiplin prensibini işleten parti, Türkiye Genç Komünistler Birliği adlı bir gençlik örgütlenmesine gitti. 1975-80 arasında kitlesel bir destek oluşturan grup, 1980'e kadar Parti Bayrağı isimli bir dergiyi çıkarıyordu. İllegal olarak ise Devrimin Sesi ve Yoldaş isimli dergileri yayınlayan parti, Ulusal Demokratik Halk Devrimi teorisi ile proleterya diktatörlüğünü hedefliyordu, uluslararası alanda ise Arnavutlık Emek Partisi'ne yakın bir çizgi izliyordu. SSCB'ni sosyal emperyalist olarak nitelendiren TDKP, Stalin sonrası tüm SSCB liderlerini revizyonist olmakla suçluyordu. Halen yasal zeminde varolan EMEP'in kadrolarını oluşturmaktadır.

Yayınlar: Devrimin Sesi.
TÜRKİYE DEVRİMİNİN YOLU
(TDY)
THKO'nun kurucularından ve 1972'de idam edilen Hüseyin İnan'ın HK tarafından eleştirilmesi sonucu, 1975 yılında HK'ndan kopan grup sınırlı etki alanı yaratabildi.
TÜRKİYE EMEKÇİ PARTİSİ (TEP)
Mihri Belli çevresi tarafından 1975'te kurulan ve Emekçi isimli bir dergi çıkaran parti, etkisiz kalan bir parti oldu.
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ ORDUSU (THKO)
4 Mart 1971'de bir deklarasyon ile kurulan THKO, 1960'ların toplumsal mücadelesi sonucunda aşağıdan yükselen bir örgüttü. Kurucuları arasında yer alan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Teslim Töre, Hacı Tonak, Mustafa Yalçıner, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan, Nahit Tören, Fevzi Bal, Yavuz Yıldırımtürk gibi gençlik ve köylü önderleri bulunuyordu. İnançlılık ve iyimserlik havası içinde teorik katkıları sınırlı olan grup, kısa sürede yaptıkları sansasyonel eylemlerle adlarını duyurdular. 12 Mart sonrası HK-TDKP ve Mücadelede Birlik-TKEP ayrışması yaşayan THKO eylem çizgisi nedeni ile eleştirilen bir yapı olarak anılmaktadır. - THKO
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİ-CEPHESİ
(THKP-C)
Mahir Çayan önderliğinde kurulan parti; devrimin, ancak silahlı bir mücadele yoluyla gerçekleşebileceğinin altını net bir teorik altyapı ile çizen ilk harekettir. Kadroları 1960'larda FKF ve TİP içinde yetişmiş, ve MDD görüşlerini sol içinde aktif olarak savunmuş kişilerden oluşuyordu. Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ertuğrul Kürkçü, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, İrfan Uçar, Hüseyin Cevahir gibi gençlerin aralarında bulunduğu kadro, 1969 yılında bir grup üniversiteli öğrencinin TİP ve Dev-Genç'in çerçevesini belirlediği mücadeleyi reddetmeleri ve illegal bir yapılanın gerekliliğini ortaya koymaları ile şekillenmeye başladı. 1970 yılı sonbaharında Ankara'da resmileştirilen oluşum, Kurtuluş dergisini çıkartmaya başladı, ve bu nedenle de Kurtuluşçular olarak anılmaya başlandı. Şehir gerillası oluşumunu hedefleyen grup, bu çerçevede ses getiren eylemler yaptılar. Nisan 1971'de THKP-C'nin resmen kurulduğunu sansasyonel bir eylemle kamu oyuna açıklamaya karar veren grup, İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'u kaçırdı. Görüşmeler olumsuz sonuçlanıp, Elrom öldürülünce, örgüt üzerine yoğun bir operasyon başlatıldı, kadroların çoğu yakalandı, dışarıda kalan grup üyeleri ise bir hesaplaşma içine girdiler. Mahir Çayan'ın hapisten kaçışını Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga'nın partiden ihracı izledi, ardından kır gerillası oluşturarak Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını engellemek için eylem kararı alındı. 30 Mart 1972'de Kızıldere'de çatışma sonucu öldürüldüler. İçinden Devrimci Yol, Kurtuluş, Acilciler, MLSPB, Üçüncü Yol Eylem Birliği gibi pek çok sol grup çıkan THKP-C, sol fikri düzleme büyük bir teorik katkı sağlamıştır.
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ -
DEVRİMCİ SOL

(THKP/C - Dev Sol)
1993, Radikal Sol
Dev-Sol'dan 1993'teki ayrışma sonu kopan grup.
Yayınlar: Devrimci Çözüm
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ
MARKSİST LENİNİST

(THKP-C ML)
Diğer adı Halkın Yolu'dur.
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ
SAVAŞÇILARI
(THKP-C S)
THKP-C kökenli olan ve Çayan görüşlerini savunan grupların oluşturduğu MLSPB'den kopan küçük ve etkisiz bir örgüt.
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİSİ-CEPHESİ
X

(THKP-C X)
12 Mart'tan çıkışta THKP-C'nin ideolojik ve teorisine sahip çıkan üniversiteli öğrenci grubu daha sonra Acilciler, Eylem Birliği ve MLSPB olarak bölündü.
TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ KÖYLÜ PARTİSİ
(TİİKP)
Doğu Perinçek çevresi tarafından 1971'de kuruldu. TİP içindeki tartışmalarda MDD tezleri savunan; Doğu Perinçek, Cüneyt Akalın, Ömer Madra, Bora Gözen, Hasan Yalçın, Halil Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İbrahim Kaypakkaya, Atıl Ant, Ferit İlsever, Nuri Çolakoğlu gibi isimlerin arasında bulunduğu grup, İşçi Köylü ve Aydınlık dergileri çevresinde şekillendi. Kurulma kararı Mayıs 1969'da alınan illegal parti, silahlı mücadele konusunda bölünmeler yaşadı. Önce Garbis Altınoğlu, sonra da İbrahim Kaypakkaya silahlı mücadele konusunda oluşan fikir ayrılığı sonucunda partiden ayrıldılar. Uluslararası saflaşmada Çin KP'nin görüşlerini benimseyen TİİKP, mücadelenin kırlardan kente doğru ve iktidarın parça parça ele geçirilmesi ile başarılı olacağını savundu. 12 Mart sonrası Şafak isimli illegal dergi çıkarmaya başlayan parti, hızla toparlanmayı başardı. Halkın Sesi isimli dergi çevresinde varlığını devam ettiren TİİKP, 1977'de ilk kongresini topladı; ancak parti devamlılığına rağmen kitleselliğe ulaşamadı. Kurdukları TİKP ile legal mücadele içine giren Aydınlıkçılar üzerinde hep tartışılan bir parti oldular.
TÜRKİYE İHTİLALCİ KOMÜNİSTLER BİRLİĞİ
(TİKB)
1977, Eski Maoist
1979'da kurulan illegal örgüt, Dev-Genç kaynaklı, AEP ve ÇKP'ne yakın olan, MDD saflarında yer alan bir kesimce şekillenmişti. 12 Mart sonrası Halkın Kurtuluşu ile birleşen çevre, 1977'de bu gruptan ayrıldı. Aktan İnce önderliğinde kurulan grup, AEP'ne yakınlığı ile tanınır. 1980 sonrası savaş kararı alan örgütün pek çok üyesi öldürüldü, Orak Çekiç isimli bir illegal yayın çıkarmaktadır.
Yayınlar: İhtilalci Komünist - Orak Çekiç - Devrimci Proletarya - Alınterimiz - Devrimci Proleter Gençlik - Emekçi Memur - Öğrenci Birliği.
TÜRKİYE İHTİLALCİ KOMÜNİSTLER BİRLİĞİ - BOLŞEVİK
(TİKB-B)
Radikal Sol
TİKB'nden ayrılan bir grup.
Yayınlar: Devrimci Duruş
TÜRKİYE İŞÇİ KÖYLÜ PARTİSİ
(TİKP)
TİİKP'nin legal bir uzantısı olarak 29 Ocak 1978'de kurulan partinin genel başkanı Doğu Perinçek'ti. ÇKP yanlısı tutum izleyen partinin günlük gazetesi Aydınlık'ta yayımlanan "Sahte Sol Dizisi", partinin sol içi yapılanmalardan ve derneklerden tecrit edilmesine neden oldu. 1980 darbesi ile kapatıldı.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
(TİP)
13 Şubat 1961'de kurulan partinin kurucuları arasında Rıza Kuas, Şaban Yıldız, Kemal Nebioğlu, İbrahim Güzelce, Kemal Türkler bulunuyordu. 1964'de Mehmet Ali Aybar'ın genel başkanlığa seçilmesi ile sosyalist yelpazeye açılan parti, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkarmayı başardı. 12 Mart'ta kapatılan TİP, Behice Boran tarafından Nisan 1975'te tekrar kuruldu. Etkisiz kalan TİP 1980 darbesi ile kapatıldı. Behice Boran'ın ölümü ile Nihat Sargın başa getirildi, TİP daha sonra TKP ile birleşerek TBKP adını aldı.
TÜRKİYE KOMÜNİST EMEK PARTİSİ
(TKEP)
1980, Komünist
THKO'dan gelen grup halen ÖDP içinde aktiftir.
TÜRKİYE KOMÜNİST EMEK PARTİSİ/
LENİNİST

(TKEP/L)
1990, Komünist
TKEP'yi pasifist ve sağcı bulan bir grubun ayrılarak 1 Eylül 1990'da kurduğu illegal parti, devrim için askeri yapılanmanın aciliyeti konusunda örgütlenmeyi amaçlamaktadır.
Yayınlar: Devrimci Emek - Devrim İçin Mücadele Birliği -
TÜRKİYE KOMÜNİST İŞÇİ HAREKETİ
(TKİH)
Diğer adı Halkın Yolu'dur.
TÜRKİYE KOMÜNİST İŞÇİ PARTİSİ
(TKİP)
1998, Eski Maoist-Radikal Sol
TKİP/Ekim tarafından kuruldu.
Yayınlar: Ekim - Kızıl Bayrak - Ekim Gençliği
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ
(TKP)
1980, Komünist
10 Eylül 1920'de Bakü'de kuruldu. 1970'lere kadar yurtiçinde fazla etkinliği olmadı. İsmail Bilen'in genel sekreterliğe getirilmesi ile örgütlenme faaliyetlerine hız veren TKP, 1979'da bölündü. İngiltere kadroları İşçinin Sesi dergisi etrafında örgütlenerek, SKBP'ne yakın bir çizgi izleyen TKP'yi pasiflikle suçladı. 1988'de TİP ile birleşerek TBKP adını aldı. 1973'te çıkmaya başlayan Atılım dergisi illegal olarak yayınlanıyordu.
Yayınlar: İşçinin Sesi
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ/BİRLİK
(TKP/B)
1972 yılında TKP/Reorganizyon adı ile kuruldu, legal destek bağlamında ilişkilerinin geliştiği TSİP ile birlikteliklerini, TSİP'in legalizm batağında pasifleştiği suçlaması ile sona erdirdiler ve TKP/B adını aldılar. Başında İbrahim Seven'in olduğu grup Hikmet Kıvılcımlı'nın tezlerine yakın bir çizgi izliyordu. 1986 yılındaki ikinci kongresinde yani açılımlar yaratmak amacı ile kendisini fesh etti ve TDP'ye dönüştü. 1989'daki 3.Kongre'de ise İbrahim Seven liderliğindeki bir grup ayrılarak DKP'yi kurdular.
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ/ MARKSİST-LENİNİST
(TKP/ML)
1972, Maoist
1972 yılında Aydınlık grubundan ayrılan İbrahim Kaypakkaya çevresi tarafından kuruldu. Mao'nun yolundan gidilerek Kır Gerillası'nın örgütlenmesini ana hedef olarak seçen grup, Tunceli kırsalında faaliyetlerde bulundu, etkinliği hala sürmektedir. Devrim için kurulacak olan Kızıl Ordu'nun genç ve yetişmiş insanlara olan ihtiyacını karşılamak için Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB) adlı gençlik teşkilatı oluşturuldu. TKP/ML'den Halkın Birliği, Mücadele Bayrağı, Kurtuluş Yolu, Doğu Anadolu Bölge Komitesi (DABK) gibi gruplar ayrıldı.
Yayınlar: Partizan - İşçi Köylü Kurtuluşu - Özgür Gelecek
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ (MARKSİST-LENİNİST)
[TKP(ML)]
1994, Maoist
TKP/ML'den ortaya çıkan grup (DABK kaynaklı).
Yayınlar: İşçi Köylü Kurtuluşu - Devrimci Demokrasi - Öncü Partizan
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ/ MARKSİST-LENİNİST
(MAOİST PARTİ MERKEZİ)
[TKP/ML (Maoist Hareket Merkezi)]
1987, Maoist
TKP/ML'den ortaya çıkan grup.
Yayınlar: İktidara
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ/ MARKSİST LENİNİST HAREKETİ
(TKP/ML H)
1973 yılında TKP/ML ilişkilerini tekrar toparlamak amacı ile başlatılan TKP/ML Koordinasyon Komitesi'ndeki ayrışma sonucu oluşan grup, Halkın Birliği etrafında toplandı. Üç Dünya Teorisi etrafında, sosyal faşizm vurgusu ile kitle çalışmasına ağırlık vermeyi hedefleyen grup, Haziran 1977'de partileşme sürecini kabul ederek TKP/ML Hareket'i kurdu. Tunceli, Kahramanmaraş ve Malatya'da etkin olan grup, tabanlarının Aydınlıkçılara kayması ile giderek etkisizleşti ve 1980 darbesi ile tamamen dağıldı.
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ - KIVILCIM
(TKP - Kıvılcım)
1989, Komünist
Sosyalist Vatan Partisi'nden ayrılanlarca kuruldu.
Yayınlar: Kıvılcım - Zafere Kadar Direniş - Widerstand - Yol
TÜRKİYE SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ
(TSİP)
1993, Komünist
12 Mart sonrası kurulan ilk sosyalist parti olan TSİP, TİP'i solu birleştirememek, toplumsal muhalefetin ihtiyaçlarına yanıt verememek ve pasifizm ile suçladı. Demokratik Halk İktidarı hedefi ile yola çıkan TSİP; Sovyet yandaşlığı ile tanınsa da, TKP'yi de Sovyet şablonculuğu suçlaması ile reddediyordu. Partinin Hikmet Kıvılcımlı'nın çizgisini terk ettiğini söyleyen Demir Küçükaydın grubunun Vatan Partisine katılması ile başlayan bölünme, yönetici kadronun bir kısmının da TKP'ye geçmesi ile devam etti. 1978'de ise TSİP'i illegal bir kanadın yönetmesi gerektiğini söyleyen TKP/B'nin ayrılması ile parti iyice zayıfladı. Bu süreç parti içi muhalefetin güç kazanıp partinin yayın organı Kitle'yi ele geçirmesi ile sonuçlandı. 1980 darbesi ile kapatılan parti, 1993'te Turgut Kolçak'ın genel başkanlığında yeniden kuruldu. Şubat 1979 ile Eylül 1979 arasında toplam 30 sayı yayınlanan Birlik yayınına sahiptirler.
Yayınlar: Kitle
TÜRKİYE'DE MARKSİST-LENİNİST PARTİ
1980, Stalinist
1980'de TKP/ML Spartaküs olarak kuruldu.
Yayınlar: Spartaküs - Bilimsel Komünizm Sancağı Altında
ÜÇÜNCÜ YOL
THKP-C kökenli olan grupları ve özellikle de Dev-Yol ve Dev-Sol'u birleştirmeyi hedefleyen grubun aldığı ad. Şehir gerillası temelinde örgütlenen kadrolarının büyük bir kısmının subay olması ile dikkat çekti.
VATAN PARTİSİ
Hikmet Kıvılcımlı'nın görüşlerini savunanlar tarafından 21 Ocak 1975 tarihinde kurulan parti, 1957'de Kıvılcımlı tarafından kurulan partinin yeniden canlandırılmasını hedefliyordu. Etkisiz olan partiden, silahlı mücadele gerekliliği saptaması ile ayrılan bir grup Mehmet Özler liderliğinde Sosyalist Vatan Partisi (SVP)'ni kurdu.
YENİ YOL
Troçkist
ÖDP içinde yer almaktadır.
Yayınlar: Yeni Yol

 

atmaca57 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-18-2012, 19:58   #2
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Olay böyle değil...
solun ve sağın en müspet yanları islamda vardır.
örnek solun adalet,hak,sosyal adalet gibi değerleri islamda vardır.
21.yyda insanlar araştırmalarını hızlandırdıkça bunu gördüler...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-13-2012, 17:40   #3
Kullanıcı Adı
xfce
Standart
çok güldüm che gueveranın basına sarık takmışlar.
ancak islam şekilci degildir islamın belli bir kıyafeti yoktur. o yuzden birine islamcı demek için başına sarık, cubbe vs. takmaları yanlıs olmus.

Konu xfce tarafından (02-13-2012 Saat 18:12 ) değiştirilmiştir..
xfce isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-13-2012, 17:45   #4
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Alıntı:
xfce Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
çok güldüm che gueveranın basına cubbe takmışlar.
ancak islam şekilci degildir islamın belli bir kıyafeti yoktur. o yuzden birine islamcı demek için başına cubbe takmaları yanlıs olmus.
çok gülme onun adı cübbe değil...
cübbe sırta giyilen şeydir...

resme gelince...
haber ya da vurgu öyle yapılır...
belli bir kıyafet meselesi değil herkesin bildiği gibi che müslüman değil...
ve cheyi haber için müslüman bir forma sokmak gerek...
ve herkesin bildiği gibi sarık müslümanlar tarafından kullanılan yaygın bir şapkadır...
bu şekilde haber chenin islami bir forma sokulmuş...
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta