03-09-2012, 06:35 | #1 |
TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK
TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK mevcut Sistem ,öylesine çarpık ki, aile yapısıda, örf, adet, gelenek ve göreneklerimizde yok olmaya maruz durumda... Kadının anatomiside, biyolojiside, fizyolojiside, hiç ama hiç düşünülmeden yapılan yasalarla sistemde yeni ve ayrı ayrı hücreler açıldı. Aslında sistemde hücre tabiri tam yerinde bir tabir oldu ki bu hücrelerde aslında kadın hapsedildi. Mevcut sistemde kadın olmanın zorluğu öyle bir boyut a ulaştıki, Göğüs kanserinden tutunda daha birçok hastalığa da açıkça meydan verildi. Şimdi sığ görüşlüler, Göğüs kanseri de ,nereden çıktı, derler, işte burada çıkıyor meselenin aslı… Bebeği olan kadının bebeğini emzirmesi lazım; ki bu olay hayati bir konudur, ve üzerinde ağır bir şekilde durulmalıdır; Göğüs kanseri mevcut sistemde kendini doktor sananlarca da, ekmek kapılarıdır… Bunun yan rantlarıda düşünüldükçe ilaç sanayi, hastane yatak ücretleri ve benzeri giderler aslında gayri safi milli hasıladan, yani cebimizden yapılan,arsızca, hırsızlıklardır. Bir de olayın psikolojik yönüne bakacak olursak; bebek, ana sütünden, ana kokusundan mahrum büyümesi, anne ve bebeğinin onarılamaz derecede ruhsal zarar görmesi demektir; Tüm basın ve yayın, daha doğrusu malum medya da, alçakça ve bilinç altına hitap ederek, Sezeryan doğum ve Göğüs estetiği adeta emirmiş, olmazsa olmazmış gibi işlenmekte ve dikta edilmektedir… Yukarıda yazılanlar aslında sistemi eleştirmektir, şimdide adeta protesto boyutunda karşı çıkma zamanı gelmiştir. Çocuk esirgeme kurumları, kadın sığınma evleri ve huzur evleri denen ve de aslında şer yuvaları tabirimi kat be kat kazanmış bu kurumlarımızın varlığıda tartışılmalıdır… Huzur evleri deniyor sadece bir cümlede açıklayayım ‘’Dede veya Nene torununa, Anne ve Babasının kendine nasıl baktığını sergilemeli ve zamanı geldiğinde de ölümünü izlettirmelidir.’’ Bu tabiatın kuralıdır ve olmazsa olmazdır;vede muhteşem yaşam zincirininin halkalarıdır,ve bu halkayı kıranda huzurevleridir… Huzur evleri kabul işlemide bir şekilde zorlaştırılmalı ve ağırlaştırılmalıdır. Çocuk esirgeme kurumları ve kadın sığınma evleride boşanma oranlarını kat be kat arttıran veya sebep olan kurumlardır. Bu kurumların varlığı aynı zamanda ailenin kutsallığına vurulmuş ağır bir darbedir. Yine bu kurumların işleyişi tekrar gözden geçirilmeli ve kayıt kabulleri zorlaştırılarak caydırma, utandırma şekli ile bilinç altıda dezanfarmosyonla, basın ve medyada sürekli işlenmelidir. Kadın ve aile konusunda mevcut ve yeni yapılan yasalarda, aslında ailenin kutsallığına yapılan alçakça saldırılarıdır. Belediyenin everip, mahkemenin boşadığı bu sisteme lanet olsun… İşin Doğrusu ise evlilik, aile kurumu veya kadın olmak dini bir vecibedir ve bu görev tüm dinlerde böyledir. Modern sistem laik; o zaman görev diyanet kurumundadır, evlenmeyide, boşanmayıda, psikolojik destek de, uzlaştırma komisyonlarıda, aile mahkemeleride Diyanet denetiminde olmalıdır. Hatta diyanet denetimi ilede mikro krediler, hibeler ve teşviklerlede ailenin hak ettiği kutsallığına, kadının baş tacı edildiği duruma geçiş sağlanmalı, mevcut sisteminde rezil kurumları, yavaş, yavaş ortadan kaldırılmalıdır. Kadın olmakmış kadınmı kaldı kadınlıkmı kaldı , çıkıp sokak ,sokak dolanılsa,mahalle eş dost aransa , ne doğru dürüst bir kadın ne de doğru dürüst bir erkek bulamazsın;eee bulursunda, parmakla ancak sayabilirsin… Basın ve medyayı benim penceremden takip ederseniz, malum basın ve medyanın ne olduğunu insanlarımızı ne kadar alçakça,dezanfarmasyonlarla,bilinçaltı yönlendirmelerle eşcinselleştirdiği kadınsı erkekler,ve erkeksi kadınlar türettiğini göreceksiniz… Yine bu dezanfarmasyonlar ve dikta edici,bilinçaltı yönlendirici materyaller ,öyle ustaca kullanılıyorki, kozmetik sektöründe, üretim planları ve stok tespitleri bu istatistiklerle sağlanıyor… Kadın olmakmış mevcut sistemde; güneydoğuda ,etek boyu yüzünden, kozmetik ürünlerinin serbestçe kullanımı yüzünden erkekler terörist oluyor ; üstüne basılarak araştırılması gereken bu tezimde, van depremi sonrası görüntülerde İslam dışı yaşamın yoğunlaştığı ap açık sergilenmekle beraber,teröristin dağdaki yaşamı tercih sebeplerinden biride ortaya çıkmış olmaktadır… Tabi ki kadın bakımlı olmak zorundadır,ama % 90 esmer olan ülkemizde %90 sarışın tespiti kabul edilir bir olay değildir… Kozmetik endüstrisi Yahudiler in elindedir,eee malum meydanında tamamı da yine bu Yahudilerden oluşmaktadır,dolayısıyla kullanılan her kozmetik ürünü ,aslında İslam karşıtlığının önüne atılmış kemikdir… Seyredilen diziler, binbir gece, arka sıradakiler, küçük kadınlar; neden ‘’daha küçük kadınlar ‘’ ismi koymadınız, neden arka sıradakiler değilde , ‘’daha arka sıradakiler ‘’ ismi koymadınız,ve rezillik üzerine rezillik inşa etmediniz;sorulmalıdır,soysuzlara… Kadın olmak için önce dindar olacaksın...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|