05-05-2008, 11:52 | #1 |
Tekbir’e dava
TEKBİR, tesettür defileleriyle tanınan bir giyim markası. Bunun din istismarı olduğu iddiasıyla dava açıldı; davayı açanlar laik kesimden değil, İslami kesimden!
Davayı açanlar, İslamın liberal yorumunun yüksek kalitede akademik bir yayını olan İslamiyat dergisinin Genel Yayın Müdürü Süleyman Bayraktar ile felsefe ve sosyoloji alanındaki eserleriyle haklı bir itibara sahip ‘yenilikçi’ ilahiyat Profesörü İlhami Güler’dir. Güler, aynı dergide, modernizm, postmodernizm ve manevi değerler erozyonu hakkındaki makalesinde ‘dünyevileşme’nin değerler tahribatını anlatırken Mustafa Sandal’ın şarkı sözlerini aktarır: Onun arabası var güzel mi güzel Bastı mı gaza, gider mi gider Şoförü de var, özel mi özel Ama maalesef ruhu yok... Prof. Güler’e göre, böyle bir tüketim ve hedonizm dünyasında, “Dindarlara düşen ise, teolojinin Ortaçağ’daki formlarına dogmatik olarak saplanıp kalmadan” ahlaki ve ruhani olarak yenilenme ve manevi değerleri sahiplenmektir. Fakat bu düzeyde bir felsefi zenginliği Türkiye’de henüz hiçbir kesim üretemedi. Kutsalın boşalması Tesettürün daha şık ve zarif hale gelmesi, defileler yapılması modernleşmeyi yansıtır. Sınıf atladıkça, taşralı bakımsızlıktan burjuva hayat tarzına uzanan bir çizgi... Tesettürün şıklaşmasında, değerli Ayşe Böhürler’in deyimiyle, “çok kadınca ve çok anlaşılır” bir taraf da vardır. Bunları olumlu buluyorum. Tekbir’in ticari marka olarak kullanılmasına gelince; bunun önlenmesi için dava açan Prof. Güler’e ve Bayraktar’a göre, “İslam dininin temeli, tevhid inancının ifadesi ve namaz ibadetinin bir rüknü” olan tekbirin ticari bir marka haline getirilmesi, “Kutsal dini kavramların manevi içeriğinin tahrip edilmesine... ve haksız rekabete yol açıyor.” Sosyolog Max Weber de sofu Protestan tarikatlarının ticarileşmesinin onları zamanla rasyonelleştirdiğini ve bu yüzden “ruhaniliğin kaybolduğunu”, yani Güler’in deyimiyle, “kutsal kavramların içeriğinin boşaldığını” anlatmıştı. Kısaca, arabası var, ruhu yok! Türkiye, irtica değil, tam tersine, böyle bir sekülerleşme, dünyevileşme sürecini yaşıyor! Çözülme devri ‘Tekbir’ markası hakkındaki kararı mahkeme verecek. Bu markanın sahibi olan kişinin “Üç karım var, kime ne?” diye konuşmasını şiddetle kınıyorum. Kanuni’nin Şeyhülislamı Kınalızade Ali Efendi o çağda bile tek eşliliği savunmuştu. Günümüzde çok eşliliği savunmak, her şeyden önce “eşitlik ahlakı”na aykırıdır. Tesettürlü kadının toplumsal hayata, iş ve meslek hayatına şık bir kıyafetle katılması elbette olumludur; eşitliğini, bireyselliğini geliştirir. Ancak, kapitalizmin ‘paracılık’ tarafı bütün dünyada manevi ve sosyal çözülmelere yol açıyor. Demirperde kalkınca o taraftaki ahlaki çöküntü de görüldü. Bu “arabası var, ruhu yok” tüketim çağı, her kesim gibi İslami kesimi de etkiliyor. Gelenekler çözülürken artık “kırılan kol” da yen içinde kalmıyor. Bakın, dava açılıyor; “Osmanlı Müslümanı” Şevket Eygi, bugünün “din baronları”nı eleştiriyor! Sosyal kesimlerde çözülme, çeşitlenme, gelişme ve yozlaşma iç içe! Ama henüz yüksek felsefi ve ahlaki eserler henüz yok. Maddeten gelişen orta sınıf, manevi ve entelektüel bakımdan henüz o kıvamı bulamadı. Onun için gelişme ve yozlaşma iç içe... Taha Akyol Milliyet
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|