![]() |
#1 |
![]() Tarihi tecrübemizden biliyoruz ki bu ülkenin tarihi bir hatadan dönebilmesi, hatta geçmişiyle yüzleşme cesareti gösterebilmesi bile topyekün olamaz. Olamıyor da malum... Yakın ve uzak geçmişte bazıları hepimizin ortak sorumluluğu bazıları ise ‘İttihat Terakki-Cumhuriyet dönemi tek parti düzeni’ ortak ürünü birçok hata yaptık. Geçmişte, bugün asla tekrar etmeyeceğimiz yanlışlara düştük. Öyle ki, imparatorluğu kaybederken gösterdiğimiz telaş ve o telaşın yarattığı öfke; sadece yüzyıllardır birlikte yaşadığımız insanlara değil, ‘asli unsur’un evlatlarına da zarar verdi.
O anlayış parça parça Cumhuriyet dönemine de yansıdı. Topraklarımız ve o topraklarla insanlarımız gitti. Bazıları topraksız sürgüne gönderildi. Kalanlar ise sert, keskin, jakoben bir modernleşme ve uluslaşma projesinin malzemesi oldu. Bir yandan modern devlet kurulurken, öte yandan hatalar da devam etti. Bugün geri dönülse en keskin jakobenlerin bile cesaret edemeyeceği yanlışlar yapıldı. O hataların içinde Kürt sorununun doğuşu ve önlemez büyüyüşü de vardır. Varlık Vergisi bahanesiyle çalışma kamplarına gönderilen azınlıklar vardır. Ve 6-7 Eylül’ün ardından evlerinden koparılıp gönderilen binlerce insan da vardır. Hatalar yaptık, sadece biz değil, elbette imparatorluk unsurları da merkezi otoriteye karşı hatalar yaptılar... Bu karşılıklı hatalar zinciri Cumhuriyet’i uzun yıllar özgüvensiz, ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yok’ sloganıyla özetlenebilecek bir içe kapanıklığa itti. Bölünme, parçalanma, içimize nifak sokulma korkusu milli politika haline geldi. Dinimizden olmayan Ermeni’yi, Rum’u, Süryani’yi kovup dışladıktan sonra aynı dinden Kürtler’i de ötekileştirdik, yetmedi işi ‘laikçiliğe karşı dindar- muhafazakar-türbanlı’ ayrımcılığına kadar vardırdık. Hatayı sadece Osmanlı, sadece genç Türkiye Cumhuriyeti yapmadı. Bütün ülkelerin; özellikle de kıta Avrupası’nın günah defteri çok kabarıktır. Ama hata yapanlar özür dilemesini de bildiler. Biz ise, bırakın özrü, özeleştirinin bile bizi bölünmeye götüreceği korkusuyla bundan kaçındık, lafını bile ettirmedik. Sırf bu yüzden bazı hadiselerde hak etmediğimiz kadar haksız durumlara da düştük. Oysa özür dilemek de büyük devletlere, onurlu milletlere has bir özelliktir, bunu zaaf olarak görmemeyi başaramadık. Artık bir şeyler değişiyor. Başbakan Erdoğan, ‘Farklı etnik kültürde olanlar ülkemizden kovuldu. Düşünülemedi, bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi. Bu hatalara biz de düştük’ dedi. Bu cümlenin içinde ne var? Tek parti döneminin başlangıcından itibaren bütün etnik unsurlara ve azınlıklara yönelik yanlışlar olmalı... Hepsi olmalı. Ama en önemlisi özgüven var, cesaret var; zamanı, şartı, çağı ne olursa olsun bu ülkenin hukuka saygısının ifadesi var. Türkiye’nin dünya milletler ailesi içindeki değeri öncelikle böyle cesur özeleştirilerle artar. Bu sözler muhtemelen konuşma metninde bile bulunmuyordu. Öyleyse, Başbakan’ın zihninin demokratik olgunluğunu göstermektedir ve daha da önemlidir. Türkiye; başbakanı bu sözü söyledi diye bir şey kaybetmez, aksine çok şey kazanır. Türkiye, tabularını tartışmakla bölünmez, parçalanmaz aksine güçlenir. Korkularından arınmak bu ülke insanlarını rahatlatır. Azınlıklarının mağduriyetine karşı böylesine tavır koyan bir başbakanın her alanda ülkenin hukuki ve demokratik standartlarını yükseltme potansiyeli de var demektir. Bugünün başbakanı çıtayı bu noktaya koyuyorsa yarın kimsenin topluma daha aşağı seviyede bir özgürlükler ufku çizemeyeceği de garanti altına alınmış olur. Ve ayrıca, azınlık haklarına saygı, onların acılarıyla tarihsel yüzleşme aynı zamanda ‘biz’ çoğunlukların geleceği açısından bir umudu ifade eder. Evet, bir araya gelerek ortak sorunlarımızı çözemiyor, ortak geçmişimizi ve dolayısıyla ortak geleceğimizi tayinde mutabakat sağlayamıyoruz. Ama en azından aramızdan biri çıkıp risk alarak konuşuyor ve açıkcası iyi de oluyor. Böyle olmasaydı şimdi AB ile müzakere edebilir miydik, dışarıda başımızı dik gezebilir miydik, içeride Kürtler’in yüzüne bakabilir miydik veya Nazım Hikmet sürgününün, 1 Mayıs’ın anlamsız gerilimini çekebilir miydik? Ortak çözüm bulamıyoruz belki, ama şükür ki yaşadığımız muhteşem kaostan ve heyecan verici hengameden bir cümleyle çıkış bulunabiliyor. star
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|