05-26-2009, 23:12 | #1 |
Hüseyin Öztürk "Merhaba yağmuru "
İstanbul’un fethinin kutlamalarından bir hafta önce, fethin üçüncü habercisi ve bizzat manevi yöneticisi, Akşemseddin Hazretleri, Ömer Sıkkîn ve Debbağ Dede’ye saygının, vefanın ve bağlılığın gereği, kabirleri ziyaret edildi ve Allah’a dualarla niyazlarda bulunuldu.
Bolu’nun tarihi şirin ilçesi Göynük, geçtiğimiz Cumartesi- Pazar günü, on binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Birlik, bütünlük, dayanışma, paylaşma ve millet olmanın küçük bir örneğinin sergilendiği Göynük’te; Akşemseddin Hazretleri, Ömer Sıkkîn Hazretleri ve Debbağ Dede’nin manevi huzurları, ziyaretçileri öyle kuşatmıştı ki, insanların arı gibi oradan oraya koşuşturmaları, ziyaret yarışında bulunmaları, kalbi doğruluktan yana olan herkesi etkilemişti. Göynük, konum itibariyle küçücük bir ilçe olmasına rağmen, on binlerce insana yetecek kadar da bağrı geniş bir yer. Evlerin ve dükkânların kapısı herkese açıktı. Ne açıkta kalan vardı, ne de aç ve susuz. Kimsenin suratı asık değildi, kimsenin bir telaşı yoktu. Göynük’te bildiğimiz bayramların dışında bir bayram vardı ve herkes bu bayramı kutluyordu. Yalnız öyle garip bir ortama şahitlik ettim ki, binlerce insan yan yana yürüyor, iletişim kuruyor, birbiriyle yardımlaşıyor fakat yüz hatlarında, ruh hallerinde de ayrı bir dünyada geziniyorlardı. Nasıl tarif edilir bilmiyorum ama insanların yüz ifadelerinde şöyle bir mana vardı, ya da sanki herkes Yunus Emre’nin şu sözlerini mırıldanıyor gibiydi. “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan.” Çünkü insanların etrafında İstanbul’un fethine manevi ve maddi mimarlık etmiş Akşemseddin Hazretleri vardı. Hemen yanı başında, Osmanlı’ya Avrupa kapılarını açan ve dahi İstanbul’un fethini kolaylaştıran, Göynük ve bölgesinde Hz. Ömer’in adaletini sağlayan, Gazi Süleyman Paşa’nın manevi varlığı hissediliyordu. Diğer tarafta Fatih Sultan Mehmet daha küçük yaşta iken; “İstanbul’un fethini bu çocuk gerçekleştirecek” diyen ikinci müjdeci Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin müridi Ömer Sıkkîn baba ile Debbağ Dede duruyordu. İnsanlar bu manevi atmosferde gezinti yaptıktan sonra ister istemez kendi kendileriyle bir iç hesaplaşma yaşıyor ve şunu soruyorlardı: “Peki burada yatan ve buraları vatan edinen mübarekler, benim atalarım için, benim için ve benden sonraki nesillerim için bir şeyler yapmış ve bize bu güzel cennet vatanı bırakıp gitmişler. Giderken de hiçbir şey götürmemişler. O halde ben ne yapabiliyorum? Onların aziz hatırasına layık mıyım?” İşte bu ve benzeri iç sorular, insanları o hale getirmişti ki, herkes birbirine iyi davranıyor, herkes birbirine ilgi gösteriyor, yöre köylülerin diliyle, “ahbapça” bir akrabalık ilişkisi sağlıyordu. Hangi evin kapısını çalsanız, sizi misafir ediyorlardı. Hatta yanlış söyledim, evin kapısını çalmanıza gerek yoktu, çünkü evlerin kapısı “Her an misafir gelebilir” diye zaten açık tutuluyordu. Göynük’ün sokaklarında dolaşırken, eğer selam alıp verme alçakgönüllülüğüne sahip biriyseniz ve selam vermekten ürkmüyor ve korkmuyorsanız, insanca iletişim kurmak istiyorsanız, küçük büyük demeden kime selam verirseniz verin, selamınız el bağra götürülerek alınır, arkasından da samimi bir ifadeyle, “Hoş geldiniz” ifadesini duyarsınız. Böylesine muhteşem bir ortamda, Pazar günü on binlerce kişi, Akşemseddin Hazretleri etkinlikleri adına dağıtılan pilav, ayran ve yufka ile doyuruldu. Öyle bir manzaraydı ki, gönüllü olarak bu insanları hiçbir maddi güç bir araya getiremezdi. Esas daha da güzel olan şuydu. Akşemseddin ve diğer hazretlere “merhaba” diyenlere, mübareklerin de adeta merhaba der gibi, kutlamalar biter bitmez, yarım saat süreyle yağan yağmurdu. Canlı şahitlerin anlattıklarına göre, Akşemseddin kutlamalarının ardından asırlardır mutlaka belli bir süre yağmur yağarmış. Yine yağdı ve yarım saat sonra sanki hiç yağmur yağmamış gibi hava birden açmıştı. Kısacası kardeşlik ve bayramın ne demek olduğunu Göynük’te gördüm. Türkiye’nin bir ve bütünlüğünün ne anlama geldiğini Göynük anlattı. Akşemseddin etkinlikleri; barış, kardeşlik ve sevgi adına sözün bittiği yerdi. Öte yandan ev sahibi olarak Göynük Belediye Başkanı Kemal Kazan ile İlçe Milli Eğitim Müdürü Fuat Durmuş’un üstün gayretleri de takdire şayandı. Vesselam. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|