![]() |
#1 |
![]() Camideki Hisler
![]() Camiler, çiçek ağırlıklı geometrik desenlerin sıkça tercih edildiği mekânlardır. Güllerle, nergislerle, lâlelerle bezenmiş kubbelere insan her baktığında, bunları yapan sanatkâra büyük bir hayranlık duyuyor. Sanatkâr; tabiatta hiç göremeyeceğiniz, ancak kendi ruhundan mülhem desenleri nakşetmiştir ibadethâneye. İnsan güllere bakınca, ismiyle lâfızlara güzellik veren, âlemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Resulullah’ı (sas) hatırlıyor. İçimizden; “Keşke Sen’i (sas) daha iyi anlasak, Sana daha yakın olsak!” diyoruz. Lâle, Allah lâfz-ı celilinin harfleriyle yapılan çiçek. Ondan mıdır bilinmez, ceddimiz her gittiği yere beraber götürmüş ikisini; Allah’ın adını gönüllere, lâleleri mabetlere taşımış. Sonunda da lâle kendini bağışlamış milletimize. Kâh Sultan Ahmet Camii’nde açmış, kâh Topkapı Sarayı’nda. Çiçek desenlerinde, kabartma tipi tezyinattan bilhassa kaçınmıştır sanatkâr; çünkü üç boyut, kâinatta olanı taklittir ancak. Taklit ise, soğuk ve donuktur. Sanatkâr, mimarîde âdeta kâinatın fotoğrafını çekmiştir. Şu koca kâinatta vahdaniyet bizi nasıl Allah’ın ehadiyetini götürüyorsa; küçük küçük kubbeler de kâinat gibi tek bir kubbeye götürürler seyredeni. Birlikten tek olana bir yoldur bu âdeta. Dinler arası diyalog gezileri çerçevesinde ülkemize getirilen bir Avrupalı, en ücra yerlerde bile cami bulunmasına hayran kaldığını söylemişti. Bir şato görünümündeki kiliseler, genelde merkezî yerlerdedir. Kilisenin yüksekte duran büyük ikonları yanında ezik hissedersiniz kendinizi ve bir türlü hem dem olamazsınız mabetle. Camilerin bol ışıklarına inat, güneşten sakınmıştır âdeta kilise. Camilerde ise varlığın derinliğinde gizlenen, aslında her yerde olup da, hiç görünmeyende bulursunuz kendinizi. Ancak yine bilirsiniz ki, tekrar kaybedeceksiniz kendinizi ve tekrar bulacaksınız; bu hâl, emaneti teslim edinceye kadar böyle devam edip gidecektir. Olsun, kendinizi her buluşunuzda Allah’ın lutfuyla insan-ı kâmil olmaya bir adım daha yaklaşırsınız. Ruhunuza genişlik veren mâbette hissedersiniz eşref-i mahlûkat olmanın ne demek olduğunu. Bakınca geometrik desenlere, Sonsuz Olan’ı anlatan sonluyu görürsünüz. Her bir şekil, bir gök cismine tekabül eder. Birbiri içerisine girmiş, kargaşa oluşturması gerekirken muhteşem bir ihtişam oluşturan semânın âyetleri motif olarak gökten inmiştir Allah’ın evine. Ve kemerler: Batı’nın hâlâ boğamadığı insanlığın bu son adasının kendi medeniyetine atfıydı Osmanlı’da kemerler. Tepede dik kesişiyor ve tıpkı göçebe çadırı gibi. Bütün insanlığa ibret hâlâ dimdik ayakta duruyor. Avlular: Kafes dışında kuş ve insanın, birbirine en yakın olabileceği yerler. Kuşların insanlara en çok güven duyduğu zamanlar yaşanır bu mekânlarda. Ve bu güvene Müslüman’ın karşılığı, güvercinlere buğday atan insanlar ve kuşlara heyecan ve sevgiyle koşan çocuklardı. Başkadır şadırvandan alınan abdestin verdiği haz. Su ile hem dem olmuş bir medeniyette, Allah’ın evine girmek için abdestle, hem maddî hem mânevî kirlerden arınırsınız ilk önce. Niyet ettikten sonra, elinize dokununca ilk su damlası, sıyrılırsınız artık dünya meşakkatlerinden. Kendinizi cami avlusunda bir güvercin gibi hissedersiniz. Mihraplar: Herkese açıktır bu mihrap. Orada bulunmak asla bir zümreye has değildir. Yeter ki ihlâslı ve bilgili ol. Bir köle değil miydi âlemlere Rahmet Olarak Gönderilen’in (sas) komutan olarak seçtiği? O (sas): “Üstünlük ancak takvadadır” derken bin beş yüzyıl sonra insanların kafataslarını mimsiz medeniyet ölçmedi mi? Minberler; gönüllere giden yolda kimleri misafir etmedi ki? Kur’ân; minberden, insanların gönüllerine bir ok gibi saplanmadı mı? Millî Mücadele’de insanlar minberden okunan hutbelerle cehde getirilmedi mi? Son defa; eğitim için, Altın Nesil için, diğerkâm ruhlara bir kere daha açılmadı mı? Hünkâr mahfilleri; yedikleri üzümlerin parasını dallarına asan, şanlı ordunun bir numaralı neferinin, Fettâh Olan’la (cc) buluşmasını kaç defa müşahede etmiştir? Yıllarca dünyaya huzuru ve adaleti götüren Devlet-i Âliye’nin padişahının duasına ve gözyaşına kim bilir kaç defa şahitlik etmiştir? Minareler, gök kubbeye uzanan şahâdet parmaklarıdır sanki. Semâya karışınca ezan sesleri, insanlara bahşedilen huzur aynı anda bütün beldeyi de sarar. Miraç’ta indirilen hediye için çağrılır insanlar Allah’ın evine. İlhami Selim
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ALLAH c.c razı olsun abicim, bu konuyu eklememe sebep son zamanlarda dikkatimi çeken bir durumdu. Eskiden camii kapısının girişlerindeki deri örtü yarıya kadar indirilirdi buna sebep camii,ye gelen müslümanlar bu kutsal mekana başlarını tevecüh ile eğilerek girsinler diye, fakat günümüzde pek az camii,de bu uygulanmakta ve insanlarımız bu değeri ve saygıyı yirmiş bir durumda ne yazıkki...
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|