06-23-2009, 16:23 | #1 |
Erhan BAŞYURT "Ahmedinejad'ın Humeyni'yi vuran sözü"
Ama bu lider kadrosuyla "karşı devrim" olmaz. Belki "demokratik" İran İslam Cumhuriyeti olabilir...Erhan BAŞYURT yazdı…
Buna "karşı devrim" denilir mi? İran'daki gösteriler yasak ve tehditlere rağmen devam ediyor. Katılımlar yüksek olunca da dini lider Ayetullah Hamaney destekli Ahmedinejad yönetimi şiddetin dozunu kaçırıyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı 20'yi aştı. Yüzlerce insan da gözaltına alındı. Hamaney'den sonra dün de Devrim Muhafızları ordusu açık açık "şiddet kullanma" tehdidinde bulundu. Seçimlere hile karıştırıldığında ısrar eden muhalefet ise geri adım atmıyor. *** Peki bu saflaşmanın nedeni ne? Muhalif liderler bir "karşı devrim" arayışındalar mı? Bu soruya cevabım, tereddütsüz "hayır." Muhalif kanatta yer alan isimler arasında iki eski Cumhurbaşkanı; Rafsancani ve Hatemi var. Rafsancani, Humeyni'nin Kum'da talebesi. Bir defasında kendisine gözdağı için o gözaltına alınınca, Humeyni, "O daha çocuk. Ondan ne istiyorlar" diye sitem etmiş. Muhalefetin önde gelen diğer iki ismi ise Musavi ve Kerrubi. Her ikisi de İran devriminde rol oynamışlar. Musavi, 1981-89 arasında, devrimin en zorlu döneminde Humeyni'nin Başbakanı. Meclis sözcülüğü görevi üstlenen Kerrubi ise son iki dönem cumhurbaşkanı adayı olmuş etkin bir isim. Şimdi gösterileri "karşı devrim" ya da "dış güçlerin oyunu" kapsamında değerlendirmek, İran'a ve Humeyni'ye hakaret olur. İslam Devrimi'nin iki cumhurbaşkanının, Meclis Sözcüsü ve Başbakanı'nın aslında "dış güçlerin adamı" olduğunu söylemek anlamına gelir. İlla bir çatışmadan söz edilecekse, "muhafazakârlar"a karşı "reformistler" ya da "cumhuriyetçiler" saflaşmasından söz edilebilir. *** Ahmedinejad'ı lider olarak yetersiz bulan muhalefet, halkın oylarının tam olarak seçimlerde yansıtılmasını istiyor. Anayasayı Koruma Konseyi de dün seçimlerde bazı suiistimallerin olduğunu kabul etti. Bazı bölgelerde seçmenlerden fazla oy kullanılmış. Muhaliflerin yolsuzluk göstergelerinden birisi de Kerrubi'nin aldığı söylenen oylar. Bir önceki seçimde 5 milyon oy alırken, son seçimde 330 bin oy kazandı görünüyor. Gerçekten böyle bir oy kaybı yaşamış da olabilir. Ama şeffaflık olmayınca inandırıcılık da azalıyor. *** Bütün bunların ötesinde, İran halkının tamamı "dindar" insanlardan oluşmuyor. Türk Hava Yolları uçağıyla İran'a gidip gelenler bunu rahatça gözlemleyebilirler. Tahran'a inerken insanlar başlarını kapatıyor. Yine Tahran'dan havalanırken açıyorlar. Zira ülkede başı örtmek yasal zorunluluk... Türkiye'nin tam aksi bir tablo diyebiliriz. Biz zorla açtırıyoruz, onlar da zorla kapattırıyor. Özgür bir toplum adına ikisi de tasvip edilemez. Sonuçta İran'da göstericilerin bir kısmı "rejim karşıtı" olabilir ya da "daha fazla özgürlük" talebinde bulunabilir. Muhalefete destek verenler arasında "karşı devrim" özlemi taşıyanlar da yer alabilir. Ama bu lider kadrosuyla "karşı devrim" olmaz. Belki "demokratik" İran İslam Cumhuriyeti olabilir... *** O halde Ahmedinejad yönetiminin ABD ve İngiltere'yi suçlamasına ne demeli? Birincisi, "dış düşman" göstererek hedef şaşırtıyorlar. İkincisi, bu ülkelerin İran'da "demokratik" bir yönetim istemelerinden ve dolayısıyla böyle bir girişime destek vermelerinden daha tabii ne olabilir. İran gibi kapalı toplumlarda yabancı güçler ancak göstericilere cesaret verebilir. Bir de yaptıkları açıklamalarla, mevcut rejimin uluslararası meşruiyetini zayıflatır. İran'da yaşananların Polonya'daki "Dayanışma" eylemlerinden farklı olduğunu düşünmüyorum. Yani bir "karşı devrim" olacaksa bu eylemin başarısını takip eden süreçte "komplikasyonlar" şeklinde zuhur edecektir. bugün
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|