07-24-2009, 20:13 | #1 |
Bu Yazıyı Bütün AK Partililer Okusun,Herkese Okutsun!
BAŞBAKANIN HASSASİYETİNİ, YEREL YÖNETİCİLER DE TAŞIMALI
24 Temmuz 2009 00:36 Rantın, rüşvetin, iltimasın baş döndürücü bir hal aldığı kurumların başında yerel yönetimler gösterilir. Bunun en sıcak örneğini, son dönemlerde birbiri arkasına operasyon yiyen, gözaltına alınan ve tutuklanan belediye başkanlarında yaşadık. Yerel yönetimlerdeki olası ilkesizliklerin ve ahlaksızlıkların önüne geçmek için, AK Parti döneminde, bir takım yasal düzenlemelere ve yönetmeliklere dayalı kurumsallaşmalara gidilmesine imkan tanındı. Bunlardan biri de yönetime geniş katılımı, denetim ve hesap sorma mekanizmasını belirli esaslara dayandırmayı, demokratik yönetim ve şeffaflığı temin etmeye yönelik Kent Konseyleri idi. Amaç, kentin yönetiminde, o kentte yaşayanların tüm unsurlarını yönetime dahil edip, ilkesizliklerin, ahlaksızlıkların, hırsızlıkların, vurgunun, talanın ve kentin maddi ve manevi değerlerinin heba edilmesinin önüne geçip, kalkınmayı yerelden başlatmak, demokrasiyi yerelde oturtmak, rüşvet, iltimas ve irtikapa dayalı hırsızlık, soygun ve talanı yerelden önlemekti. Bu adımla, İçişleri Bakanlığı’nın, yerel yönetimlerin, mevzuat ve yasalardan kaynaklanacak riski ile, belediye başkanı ve kadrolarının hukuksuz ve meşruiyetten yoksun uygulamalarının sebep olacağı siyasal riskin minumize edilmesi de amaçlanmıştı. 5393 sayılı Belediye Kanununun 76’ncı maddesine dayanılarak hazırlanan ve 8 Ekim 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan İçişleri Bakanlığı Kent Konseyi Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair, 6 Haziran 2009 Tarih ve 26313 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikler Kent Konseyleri ile ilgili tüm detayları kapsıyor. 6 Haziran 2009 tarihli değişiklik yönetmeliğinde de; “Kent Konseyi’nin toplanma şekli, toplantı niteliği, üyelerinin, başkanının, Yürütme Kurulu ve Komisyonları’nın, kaç kişiden ve kimlerden oluşacağı ve çalışma esasları” net ifadelerle anlatılıyor. Yönetmeliğin, “Kent Konseyinin Görevleri” başlıklı 6. maddesinin 1. bendinin “a” fıkrasında, “a) Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak” şeklinde yer alan ilkeler, Konseylerin görev tarifini yapıyor. “Kent Konseyi Üyeliği ve Organları” başlıklı bölümün 8. maddesinde ise Kent konseyi üyeliği anlatılıyor. İşte Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 8. maddesinin son hali: “MADDE 8 – (1) Kent konseyi; merkezi yönetimi, yerel yönetimi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve sivil toplumu ortaklık anlayışı ile buluşturmak üzere aşağıda belirtilen kişi, kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşur: a) Mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, b) Belediye başkanı veya temsilcisi, c) Sayısı 10’u geçmemek üzere illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, ç) Mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının yüzde 30’unu geçmemek ve 20’den az olmamak üzere kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, d) Beldede teşkilatını kurmuş olan siyasi partilerin temsilcileri, e) Üniversitelerden ikiden fazla olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla olması durumunda her üniversiteden birer temsilci, f) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcileri, g) Kent konseyince kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisi.” 6 Haziran 2009 tarihli değişiklik yönetmeliği ile son halini alan yönetmelikteki ölçütler çerçevesinde oluşturulacak bir Kent Konseyi’nin, bu amaçları gerçekleştireceği, demokrasiyi yerelde temin edeceği, yasadışı tasarruflara dayalı “ben yaptım oldu” mantığını ortadan kaldıracağı muhakkak. Yerel yönetim anlayışını, toplumun ortak değerlerine ve ahlak ilkelerine, hırsızlık ve soygunu reddeden şeffaflığa, farklı düşüncelere hoşgörü ile yaklaşan demokrasiye dayandıran yerel yöneticilerin, yine bu yönetmelik hükümlerindeki biçim ve içeriğe sadık kalarak Kent Konseyi’ne destek vermemesi düşünülemez bile. Bu şekilde hareket eden ve kanun, tüzük ve yönetmeliklere sadakat göstererek, fakir fukaranın, garip gurebanın haklarını koruyup kollayan yerel yöneticiler, mensubu oldukları partilerin gerek iktidarda gerekse muhalefetteki konumlarına da yerelden genele yayılan bir güç katarlar. Şu da açık ve net bir gerçektir ki, yerel yöneticilerin, “kılıfına uydurulmuş” kanunsuz ve meşruiyetten yoksun uygulamalarının siyasi riski, mensubu oldukları siyasal örgütün sırtındadır. Belli medya kesimleri tarafından AK Parti ve sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan yayınlarında kullandığı argümanların çoğu da; maalesef yerel yöneticilerin uygulamalarına dayandırılmaktadır. Şimdi, birçok yere örnek olarak; Ankara’nın yeni metropol ilçelerinden aynı zamanda yaşadığım yer Pursaklar’da gelişen bir sürece işaret etmek istiyorum: Pursaklar, bir belde iken, 29 Mart 2009’da kazandığı statü ve yeni katılan mahallelerle beraber, yaklaşık 1 milyar dolarlık arsa rantına sahip ender ilçelerden biri oldu. Yüzde 70’lere varan seçmen tepkisine rağmen, ilçelik statüsünü veren AK Partiye teşekkür anlamında, son yerel seçimlerde ipi, aday değil; AK Parti ilçe teşkilatı ve partinin kurumsal kimliği göğüslemişti. Ancak son yerel seçimlerden bu yana izlenen politika, AK Parti için tehdit içermeye başladı bile. Bu tehdidin fitilini ateşleyen de, yukarıda detaylarına girdiğimiz Pursaklar Kent Konseyi oluşumu… Kimseyi peşin hükümle suçlamak, çiğ yemediği için karnı ağrımadığını söyleyenlerin, “karnında ağrı var” teşhisi koymak gibi bir niyete sahip değilim elbette. Ancak birilerinden, 10 Temmuz 2009 günü yapılan Kent Konseyi toplantısında izlenen sakat yolun, kanun ve yönetmelikleri yok saymaktaki ısrarın, Kent Konseyi Başkan ve Yürütme Kurulu ile Komisyonlarının belirlenmesinde, yukarıda alıntı yaparak verdiğim yönetmeliğe aykırı bir yol izleyerek denetim ve hesap sorma mekanizmasını kontrol altına almaya yönelik eylemin izahını istemek gerek. Şeffaflık ve demokrasiden, denetim ve hesap sormadan kurtulmak için bir hamle olarak değerlendirilen planlı Kent Konseyi toplantısına, yönetmelikte tanımı olmayan pazar esnafının yoğun katılımını sağlayıp, aralarına da zabıta amir ve memurlarını dağıtmanın izahını istemek gerek. Bağlı olunan bakanlığın (İçişleri Bakanlığı) daha 1 ay evvel (6 Haziran 2009) yayınladığı değişiklik yönetmeliğini çiğneyerek, Kent Konseyi Genel Kurulu’na cep telefonları ile yandaşları ve bindirilmiş kıt’aları davet eden aymazlığın gerekçelerini, bu eyleme zemin hazırlayan panik halinin nedenlerini sormak gerek. Bu şekilde; keyfiyete dayalı uygulamalarla, sayın Başbakan’ın büyük riskler alarak kurumsallaştırdığı, bu kurumsal kimlik (AK Parti) aracılığıyla başlattığı tarihe geçecek reformlar ve değişim sürecini baltalamaya, onun hayatını ortaya koyarak devletin her hücresine zerk etmiş statüko kollayıcısı çeteler, yolsuzluk, yoksulluk, hırsızlık ve soysuzluğu önleme çabalarının önüne geçmeye kimsenin hakkı olmamalıdır. Ülkenin özlediği “iktidarda ve parlamentoda istikrar” kavramlarını yerleşik hale getirmiş bir siyasal örgütlenmenin, bu tür hukuk tanımaz, rant paylaşımı için yasaları arkadan dolanma girişimleriyle lekelenmesine izin verilmemelidir. Sayın başbakan, inandığı gibi yaşayan biri olarak, yaşadığı gibi inanmaya başlayıp eylemlerini de ona göre şekillendirenlerin yarattığı tahribatları enterne etmek zorunda bırakılmamalıdır. Partideki sağlıklı yürüyen otokontrol mekanizması, siyasal risklerin merkezi olan yerel yönetimler üzerinde de uygulanmalıdır. İl ve ilçe teşkilatlarının gözlemlediği hukuksuz ve keyfi uygulamalar, bu otokontrol mekanizması ile bertaraf edilmelidir. Açıkçası; ne sayın İçişleri Bakanı Beşir Atalay hukuksuzluğu maharet sayan Yerel Yöneticilerin risklerini üstlenmek zorundadır ne de sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan siyasi risklerini… Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
07-29-2009, 16:44 | #2 |
Şuanki durumu bundan daha güzel anlatacak yazı olamaz herhalde.Başbakanımız birkez daha şaha kalkaması,teşkilatları kaldırması gerek.Yoksa genel seçim sonumuz olur.
|
|
07-29-2009, 16:50 | #3 |
İl ve ilçe teşkilatlarının gözlemlediği hukuksuz ve keyfi uygulamalar, bu otokontrol mekanizması ile bertaraf edilmelidir.
Ne yazık ki çoğu ak parti teşkilatlarımız başbakanımızın emanetine sahip çıkamamaktadırlar..Gözleri ile gördükleri,bildikleri halde illerde meydana gelen düzenbazsızlıklara göz yummaktalar! |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ak parti, belediye, erdoğan, genel, kent, uyarı, yerel, yönetim |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|