AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[menes]

Bazılarınız beğenmiş olabilir... Ben, Yargıtay Başkanı kıymetli Hasan Gerçeker’in adli yılın açılış töreninde yaptığı konuşmadan hoşlanmadım.
Bu tür konuşmalar her yıl yapılıyor.
Her yıl benzeri mesajlar veriliyor.
Gerçeker’in konuşması da, önceki yıllarda yapılanlardan farklı değildi.
Hep bildik mesajlar: Yargı yargıya bırakılmalıdır... Yargı bağımsız olmalıdır... Adalet Bakanı ve müsteşarı HSYK toplantılarına girmemelidir...
Tek fark vardı:
İlk kez “yandaş yargı” lafı telaffuz edildi.
Edilmedi de, konuşma metnine girdi.
Hasan Gerçeker, (kendi ifadesine göre) “konuşmayı uzun tutmamak için” metni atlayarak okumuş, dolayısıyla sözleri arasında “yandaş yargı” ifadesi yer almıyor ama, basına ve konuklara dağıtılan konuşma metninde bu ifade var.
Tören sonrası, bir gazetecinin “Yandaş yargı oluştuğu yönünde bir gözleminiz mi var?” sorusuna Gerçeker’in verdiği cevap son derece manidar: “Olmaması gerektiğini söylüyoruz. Yargı bağımsız olacaksa, yandaş yargı olmaması gerekir. Bu, bugün için de geçerli, yarın için de geçerli, geçmişte de geçerli olan bir şey. Olmaması için uğraşıyoruz. Herkesin de uğraş vermesi gerekir.”
Bu “yandaş yargı” meselesi önümüzdeki günlerde daha çok konuşulacak; bazıları sündürecek, bazıları tevil yoluna gidecek, bazıları “ikrar” niyetine kullanacak...
Bence konuşmayı tehlikeli kılan bu tartışmalar değil...
Daha da tehlikeli olabilecek bir şey söyledi Gerçeker, “demokrasi kavramı çevresinde yapılan açıklamaların cumhuriyetin bazı değerlerine zarar verdiğini” söyledi.
Nasıl yani?
İsterseniz mikrofonu kendisine uzatalım: “Önce cumhuriyet ve demokrasi kavramları üzerinde durmak istiyorum. Son zamanlarda bu kavramlar üzerinde yoğun tartışmalar yapılmakta, bu kurumlar birbirine karşıtmış gibi gösterilmektedir.”
Buraya kadar güzel...
Gerçeker, bizlere önce “demokrasi” ve “cumhuriyet” kavramlarını anlatıyor. Aslında anlatmıyor, sadece bu kavramları zikrediyor. Sonra da, cumhuriyetle demokrasiyi “karşıtlık ilişkisi içinde görmememiz gerektiğini” söylüyor.
Gerçi, siyasetbilimi, birbirinin mütemmim cüzü olarak görmek istediğimiz bu iki kavramı bazen karşıtlık ilişkisi içinde de değerlendiriyor (değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor) ama, hadi biz öyle yapmayalım, hasbelkader oluşmuş kabulü sarsmayalm.
Devam ediyor Gerçeker: “Son zamanlarda cumhuriyetin demokrasiyi yok edici bir fonksiyonu olduğu düşüncesiyle, bu kurumun yıpratılmaya çalışıldığı görülmektedir. Demokrasi anlayışı aslında bireylerin doğuştan özgür olduğu düşüncesinden doğmuştur. Demokrasi düşüncesi tarihi gelişimi sonucu bireyin üstünlüğü ilkesine dayanarak, halk egemenliği kavramı altında, gelişimini günümüze kadar sürdürmüştür.”
Demek istiyor ki Gerçeker, demokrasi olacaksa Cumhuriyet şart.
Ben böyle bir şart bilmiyorum.
Pekâla monarşik yapılarda da demokrasi mümkün ama konumuz bu değil. Ayrıca, halk egemenliğine kimsenin bir itirazı yok.
Ben Gerçeker’in “cumhuriyetin demokrasiyi yok edici bir fonksiyonu olduğunu düşünenler var” yakınmasına takıldım.
Gerçekte öyle mi?
Ben tam tersi olduğunu biliyordum.
Bilakis, demokrasinin cumhuriyeti yok edici bir fonksiyonu olduğunu düşünenler, dolayısıyla “demokrasi düşmanlığı” yapanlar var.
Sadece düşünmekle kalmıyorlar.
Darbe örgütleri filan kuruyorlar.
Değerli Gerçeker, boş bir zamanında, “Ergenekon iddianamesi”ne mesnet teşkil eden bazı “sanık beyanlarına” göz atarsa, ne demek istediğimi anlayacaktır.



STAR