09-11-2009, 17:16 | #1 |
Saklı Mektuplar - LI
hiç vuslat demedim ben, vuslat demedim de vus’at dedim Şiraze kül kalsın istemediğimden belki geride, kıvılcımı ateşten daha çok sevdim. alevleri hep bana sıçradı, oysa başlatan ben değildim yangınları. ne kadar kaçtıysam o kadar kovalandım, ne kadar saklandıysam o kadar arandım. yine de Şiraze gizlenebilecek tek bir mekân bulamadım. harfleri havaya savurdum hangi mevsim aldırmadan ne farkederdi kış olmuş ya da yaz... söz uçardı; uçar ve kaybolurdu, duyan unuturdu. Karakum’da kavrulan Aral’da nasıl serinlerse, sözleri kalkan eyledim yangınlarıma Şiraze. kul olmaya geldim mâdem, kul olayım istedim; âyetler birer ışık... ya yaşamalıydı insan ya da ölmeli... ikisini yanyana ya da bir dengede ya da bir kefede tutamadım filozoflar kadar karmaşık ve mutsuzdum artık yaraları saranlar birer ikişer yaralandılar, kaos dolandı sevinçlerimize. halk ezgilerinde hep bir ağırlık, hep acîb bir yaşanmışlık salt hüzün; türkü üzgün, ben üzgün... bu yüzden her yazdığım hem pejmürde, hem süzgün. ezgiler üzgün, biz Şiraze üzgün. gitarın tellerine dokundu kadın, durdu zaman odada saçlarında yazılıydı kızıllık Beyrut, denizde gölgesini dalgalandırıyordu gitar sustu, kadını savaş susturdu uzaktık... masalcı son cümleyi verip çekildi sahneden “bir; hem varmış, hem yokmuş” diye fısıldayanlar oldu mum ışığında kuruldu devletler, mum ışığında oldu devrimler, mum ışığında üç beş adam çizdi kâğıda sınırları... şimdi hiçkimse dava adına verecek hiçbir şeye sahip değil. mum ışığı anılarda, yemek masalarında, âyin salonlarında, anma törenlerinin bir köşesinde ve gökyüzünde salınan yıldızlara imrenen havuzların durgun sularında kaldı. acılarını, kurum bağlamış sokakların duvarlarından aşırmadan, olduğu yerde bırakmayı deneyenler, çiçek toplayabilecekleri başka memleketlere gizlice kayıverdiler; artık saydam bir mutluluğun kıyısında gezinebilir, unutarak iyileşmeyi ümid edebilirlerdi. üç ay... dağlardan sâhile indim, sâhilden dağlara seslendim orada da vardı palmiyeler ve sıcak üç ay... bulduğum her cümleyi okudum, her cümlede belki ben okundum ilânımdır benim, değilim artık kaçak üç ay... kendimle hâlleşip bütün silahları bıraktım söz olsun İstanbul, yok savaşmak üç ay Şiraze... Taş Köprü’den geçtim, duraksayarak şem ile fem... şimdi meyvelerini yılların izlerken dallarında, yok’ları değil de var’ları görmeyi öğreniyorum ben Şiraze... Şiraze- Ay Vakti
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|