11-02-2009, 17:55 | #1 |
Meryem Aybike Sinan- Cemaat bu çocukları alsın lütfen ! HABER7.com
Cemaat bu çocukları alsın lütfen! Evet, bu tasvirlerini yaptığım delikanlılar bizim yeni nesil genç erkeklerimiz. Keşke sadece görüntüde gözüme böyle çirkin gözükselerdi! Keşke sadece kıyafetleri için böyle bir yazıyı kaleme almış olsaydım! Bugüne kadar hiçbir cemaatle hiçbir bağı olmamış birisiyim. Karşı olmaktan çok, uzak duruşumun nedeni bir yerlere bağlanmak, kendimi diğer düşüncelere kapatmak korkusu olmuştur. Kişiliğime belki de ters olduğu için, taşıyamadığım için uzak durmuşumdur cemaatlerden. Ancak uzaktan da olsa takip ettiğim, takdir ettiğim birçok icraatlarını beğendiğim cemaatlerimiz yok mu? Kesinlikle var ve hatta bazan hayranlık derecesinde sempati duyduğum, minnet duyduklarım bile olmuştur, itiraf ediyorum. Özellikle son yıllarda yükselen değer “Gülen Cemaati” olarak bilinen kesim hakkındaki kanaatlerim beni bile etkilemeye başladı diyebilirim. Bu insanlar cemaat adı altında gerçekten de çok insani ve ahlaki çalışmalara imza atıyorlar. Şu çağda iyice yalnızlaşan, Allah’tan başka kimsesi olmayan insanlara gâh abla, gâh abi, gâh anne ve baba oluyorlar. Yardımlaşıyorlar, mazlumun yarasına merhem, çaresizin derdine çare, yoksulun kimi kimsesi oluyorlar. Ve dünyanın dört yanına bir ışık gibi yaydıkları eğitim kurumlarında maddi ve manevi olarak bu asrın yalnız ve bunalımlı insanına yar ve yardımcı oluyorlar. Gülen cemaati sosyal bir yapıştırıcı gibi insanları kenetliyor. İnsanlara yalnızlığını unutturuyor, kardeşliği pekiştiriyorlar. Bu yazıyı aslında bindiğim minibüste yazmayı tasarladım. Çok nadir olarak bindiğim minibüslerin biz yazarlar için iyi bir gözlem aracı olduğunu düşünmüşümdür hep. Minibüste yaşları on beş ila yirmi yaşlarında değişen gençlerin çoğunluğu oluşturduğunu hemen fark ediyorum çünkü yüksek sesle konuşmaların birbirine girdiği bir curcuna yaşanıyor araçta. Çoğunun saçları jöleli ve alabildiğine yukarılara doğru dimdik bir şekilde rüzgâra direnir gibi bir halleri var. Çoğunun gömlekleri neredeyse bellerine kadar açık ve hırpani. Boyunlarında garip garip zincirler, bileklerinde bileklik ve bilezikler. Kulaklarında antenler! Açıkçası içim daralıyor ilk anda. Pantolonlarını anlatmak bile istemiyorum. O kadara düşük bel pantolonlar ki dokunsalar yerlere düşecek gibi bir izlenim bırakıyor insanda. Favoriler kulakların çok çok altında kedi bıyığı gibi garip. Keçi mi dersiniz, kirli mi dersiniz bıyık sakal o biçim. Bunlar kim? Bunlar bizim Asım’ın nesli değiller o açık ama kim bu delikanlılar, kim bu genç kızlar? Hiçbir şekilde müslüman Türk gençliğini temsil etmiyorlar. Evet, bu tasvirlerini yaptığım delikanlılar bizim yeni nesil genç erkeklerimiz. Keşke sadece görüntüde gözüme böyle çirkin gözükselerdi! Keşke sadece kıyafetleri için böyle bir yazıyı kaleme almış olsaydım! Maalesef asıl korkutucu ve ürkütücü olan sadece bunlar değil. Bu talihsiz gençlerimiz minibüse binen insanlarla acayip bir biçimde alay ediyorlar. Altmış yaşlarındaki nineye bırakınız yer vermeyi, “bak bak birazdan düşer” diyecek kadar duygusuz, ilkel ve cıvıklar! Vıcık vıcık bir bayağılık, insanı ürküten bir cehalet ve basitlik var üzerlerinde. Ağızlarında sakız cıvık cıvık çiğniyor, yanlarındaki kızlara sırnaşmada ar ve hayâ sınırını fütursuzca aşıyorlar. Utanma ve sıkılma hak getire! Kendi gençliğime gidiyorum bir ara. Çok değil on iki on üç sene önce onların yaşlarındaydım ben de. Bırakınız toplum içinde böylesine sakız çiğneyip sosyo �kültürel bütün normları alt üst etmeyi, evimizde bile büyüklerimizin önünde sakız çiğneyemezdik, ayıplanırdık. Hele bir vasıtada bir büyüğümüze yer vermemek bizim için ciddi bir utanç kaynağı idi. Peki, dünün gençleri ve bugünün gençleri çok büyük kuşak farkı olmamasına rağmen nasıl oldu da bu kadar birbirine yabancı iki kuşak oldu? Bunun sebeplerini acilen bulmak ve tedbirlerini de almak zorundayız. Bu gençleri eğitim sistemimiz belli ki eğitemedi, anne ve babaları eğitemedi, toplum eğitemedi. Belli ki bir yerlerde biz sebebini tahmin bile edemediğimiz bir dizi yanlışlar yaptık. Çocuk boşlukta, genç bunalımda, maddi tarafı tıka basa doyumda, mana tarafı aç, ölesiye aç. Ve milyonluk telefonlar, güzel odalar, pahalı elbiseler, önemli okullar bu açlığı gideremiyor, aksine körüklüyor! İşte bu noktada Gülen cemaatine yakın okullara giden öğrencileri düşünüyorum. Bu cemaatin içindeki insanları düşünüyorum. Derin bir nefes alıyorum, rahatlıyor içim. İçten içe çürüyen ve çürüdüğünün bile farkında olmayan bu toplumun içinde böylesine duyarlı, her anlamda çağı doğru okuyan ve yaşantısını bu anlamda tanzim eden bu insanlara olan hayranlığım bir kat daha artıyor. İçimden “iyi ki varsınız” diye fısıldıyorum. Gerçekten Fethullah Gülen Hocaefendi’ye minnet ve şükran duygusuyla doluyorum. Bu gençlerin sadece bindiğim minübüsle sınırlı olmadığını daha beterlerinin ve korkunçlarının cadde ve sokaklarımızdan fevc fevc aktığını düşündükçe korkuyorum, endişeleniyorum ve yarınlarımızı düşünüyorum. Beş on yıl sonra sokak ve caddelerimizin ne halde olacağını düşünmek bile korkutuyor beni. Bu delikanlılar yarın evlenecekler, bir de çocuk büyütecekler! Korkuyorum gerçekten korkuyorum ve dahi ürperiyorum! Vakit çok geç olmadan, bu genç nesil mahvolmadan geliniz bu sosyolojik vakayı doğru tahlil edip gereğini yapalım. Ya da, Hiç kimseler gocunmasın, hiç kimseler ses çıkarmasın� Cemaat bu çocukları alsın lütfen� Meryem Aybike Sinan - Haber 7 [email protected]
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-02-2009, 17:59 | #2 |
Meryem hoca çok güzel yazmış
|
|
11-02-2009, 18:33 | #3 |
malesef çok doğru ve yerinde tespitler..hocaefendiyi ve hareketini sevmek için bunlar yeterde artar bile diye düşünüyorum....
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|