|
![]() |
#1 |
![]() Son olayları objektif bir şekilde değerlendirdiğimizde önümüze şaşırtıcı bir tablo çıkıyor. Komplo teorilerini sevmiyoruz ama bazı tesadüfleri ve zamanlamaları başka türlü açıklamakta zorlanıyoruz. Bundan yaklaşık altı ay önce, dış konjontürü değerlendiren Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘İyi şeyler olacak’ mesajı, bir bakıma ‘Demokrasi Açılımı’nın başlangıcını teşkil etmiştir. Aslında bu açılımdan kısa vâdede beklenen netice, teröristlerin silâh bırakması ve terörün sonlandırılmasıdır. Devletin siyasî ve hukukî kimliğini küçültmeden ve teröristle müzakereye oturulmadan terörün sonlandırılması için bunun bir devlet projesi olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu konuda siyasî iktidar üzerine düşeni yapmıştır. Ancak, bir taraftan CHP ve MHP, diğer taraftan DTP, siyasî menfaat hesapları yüzünden süreci zorlaştırmışlardır. Buna rağmen konu TBMM gündemine alınmış ve ilk grubun silâhlarını bırakarak Türkiye’ye dönmesi sağlanmıştır. Bu arada, demokratik açılımın muhtevası da açıklanmış ve bu çerçevede Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden hiçbir tâviz verilmediği görülmüştür. Lâkin, silâh bırakıp dağdan inenlerin dönüşünde PKK/DTP’nin sahnelediği şov ve ilgililerin ihmalkârlığı yüzünden demokratik açılım istismar edilmiş ve dönüşler kesintiye uğramıştır. Diğer taraftan, teröristbaşının İmralı’da yeni inşa edilen F tipi cezaevindeki koğuşuna nakli mesele yapılmıştır; Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde PKK/DTP’nin düzenlediği şiddet ve terör eylemleri huzur ve asayişi bozarak ülkeyi yangın yerine çevirmiştir. Bu olaylar, demokratik açılımın PKK/DTP tarafından doğru değerlendirilmediğini; dağdan inenlere zafer kazanmış gibi bakıldığını; terör ve şiddet olaylarının şantaj vasıtası olarak kullanıldığını ve terörün şehirlerde devam ettirilmek istendiğini göstermektedir. Ayrıca, teröristbaşının gülünç koğuş meselesine ve şahsî çıkarlarına PKK/DTP’nin verdiği önem ve DTP Eşbaşkanı Emine Ayna’nın, bu yüzden ‘Demokratik açılımın bittiğini’ söylemesi ve dağa çıkmaktan bahsetmesi de dikkat çekicidir. *** Türkiye’yi karıştıran olayların birçoğunu basit sebeplerle ve tesadüflerle izah etmek mümkündür. Ancak, ne kadar uğraşırsanız uğraşınız bazı olayları açıklamanız kolay olmuyor. Tokat’ın Reşadiye ilçesinde 7 askerimizin alçakça şehit edilmesinin arkasında yatan sebepleri ilk bakışta anlamak mümkün değildir. Şöyle ki; 1. Olayın zamanlaması çok ilgi çekicidir. Demokratik açılımın en zor safhasında; Başbakan ABD’de terör konusunda işbirliğini konuşurken; PKK/DTP şehirlerde şiddet eylemleri yaparken; komutanlar sorgulanırken ve DTP’nin kapatılma dâvası Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmek üzereyken bu saldırının gerçekleştirilmesi son derece mânidardır. 2. İlk ihtimal, saldırının PKK tarafından gerçekleştirilmesidir. Nasıl ki şehirlerde şiddet olayları yapılıyorsa, buna paralel olarak bu saldırının PKK tarafından gerçekleştirildiği düşünülebilir. Ancak PKK’nın bunu yapması veya marksist bir taşeron örgüt tarafından gerçekleştirilmesi, kendi ilân ettiği sözde ‘ateşkes’e aykırıdır ve demokratik açılımı zorlaştırarak dağdan inme operasyonunu imkânsız hâle getirebilir. Ayrıca bu durum, PKK’nın siyasî temsilcisi olan DTP’nin de kapatılmasını kolaylaştıracaktır. 3. Terör saldırısının, son yıllarda ilk olarak Güneydoğu dışında, hem de olaylara karşı çok hassas ve tepkili bir yerde düzenlenmiş olması, Türkiye çapında bir karışıklık ve çatışma oluşturulmak istendiğini göstermektedir. 4. Üzerinden bir hayli zaman geçmesine rağmen, saldırı ve saldırganlar hakkında en ufak bir ize rastlanmamış olması, olayın fâillerinin profesyonelliğini düşündürmektedir. 5. Bazı yorumcuların, 1993’te şehit edilen 33 askerimizi göstererek, son saldırıyı da aynı mahfillerin yaptığını yazmaları, yani TSK içindeki bazı darbeci odakları ima etmeleri de mâkul değildir. Darbecilerin dahi kendi askerlerini öldürecek insafsızlıkta olduğu düşünülemez. Ancak, hâlâ yakalanmamış bazı Ergenekoncuların işin içinde olması küçük bir ihtimâldir. *** Bizce Türkiye’yi karıştıranları, daha geniş bir perspektiften bakarak değerlendirmek gerekir. İçeride muhalefet ve medya tersine rüzgârlar estirmeye çalışsa da, Türkiye’ye dışarıdan genel bir bakış, her alanda ne kadar olumlu ve hızlı bir değişim içinde olduğumuzu göstermeye yetecektir. Dış politikada kısa zamanda mucizevî bir gelişme kaydedilmiş ve Türkiye dünyanın en etkili ülkelerinden biri hâline gelmiştir. 2010’da ekonomik krizin atlatılarak yüzde 5’lik yüksek bir büyüme hızına ulaşılacağı anlaşılmaktadır. Terörün sonlandırılması, TSK’nın aslî görevine döndürülmesi ve yargı reformuyla Türkiye’nin önü açılacaktır. Bu durum, Ortadoğu’yu ve Türkiye’yi karıştırarak kendi menfaatlerini devam ettirmeye çalışan bazı mihrakların işine gelmemektedir. Zira, Türkiye’deki siyasî ve ekonomik istikrar, bazılarının çıkarlarına ve haksız egemenliklerine son verecektir. *** Saldırının faillerinin süratle bulunmasını ve benzeri saldırıların engellenmesini bekliyoruz. Bu arada, bir taraftan demokratik açılım her alanda devam ettirilirken, diğer taraftan güvenlik güçlerinin terörle mücadelesi hızlandırılarak sürdürülmelidir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Hasan Celal Güzel'in Kuzey Irak Kürtçülük ve Ayrılıkçı Terör isimli kitabında gayet net anlattığı kürt sorunu,birileri tarafından kaşınmak suretiyle tırmandırılıyor.Düşünebiliyor musunuz ülkenin batısında şehitler için yürüyüşler yapılıyor doğusunda iseterör örgütü adına yürüyüşler yapılıyor.Kabul edilebilir yada izah edilebilir bir durum değildir bu,milleti ayrıştırmak isteyenlerin planlarının yavaş ve emin adımlarla ilerdiğinin göstergesidir.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|