Mehmet METİNER "Şahinlerin ittifakı " - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**Ertuğrul ÖZGÜL** · 12-13-2009, 16:30

Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatma kararı aldı. Bu karar benim için sürpriz olmadı. Öngördüğüm bir şeydi. Ama önerdiğim şey ne pahasına olursa olsun DTP’nin kapatılmamasıydı. Önerdiğimin değil, tahminimin gerçekleşmiş olması ziyadesiyle üzdü beni.
Katıldığım tüm televizyon programlarında dediğim hep şu oldu:

- DTP kapatılmalı mı?

- Hayır, kapatılmamalı!

- Peki kapatılacak mı?

- Evet, kapatılacak!

Bunu öngörmek için kahin olmaya gerek yoktu. Çünkü DTP’nin iplerini elinde tutan PKK’nın ve DTP’nin şahinleri AK Parti karşısında kitlelerini kaybetmemek için, “Demokratik açılım diyorlar, bakın siyaset yapmamıza bile izin vermiyorlar!” argümanına ihtiyaç duyuyorlardı.

Sistem içindeki şahinler, ne yazık ki PKK’ya bu argümanı sundular.

Kendi statükolarını korumak için demokratik değişim konusunda dinamik aktör konumunda olan/olması gereken Kürtleri demokratik açılım sürecinin karşısına dikmeyi amaçlayan örgüt siyaseti ile mevcut statükoyu korumak için demokratik süreci sabote etmek isteyen güç odaklarının siyaseti örtüşüyor. Bu öfke ve heyecan günlerinde asıl görülmesi gereken gerçek bu bence.

***

Bu sürecin tetikleyicisi bizzat Öcalan oldu.

Kendisine rağmen demokratik açılım süreci başarıya ulaşırsa İmralı’da unutulup gideceği kaygısına-korkusuna iyiden iyiye kapılmış olmalı ki, asıl mutlak ve belirleyici iradenin kendisi olduğunu ve dolayısıyla kendisi muhatap alınmadan bu sorunun çözülmeyeceğini göstermek istedi. “Dağdan inin dersem inerler, ölün dersem ölürler!” mesajını vermek istedi. Dağdan inişin kendi talimatıyla mümkün olabileceğini gösterdiği gibi koğuşunun değiştirilmesinden sonra ölüm çukuruna atıldığını söyleyerek kitleleri sokağa döken de gene kendisi oldu. Dolayısıyla bir işaretiyle isterse dağdan inişleri gerçekleştirebileceğini, bir işaretiyle Türkiye’yi cehenneme çevirebileceğini gösterme gereği duydu. Öcalan’ın, “Benimle çözmezseniz size çözdürtmem!” yaklaşımı, “Ben istersem demokratik açılım sürecini sabote eder, hatta savaşı ve şiddeti derinleştirerek AK Parti Hükümetini bile alaşağı ederim” tehdidine dönüştü. Son haftalarda avukatları üzerinden Başbakan Erdoğan’ın akibetinin de tıpkı Menderes, Özal ve Erbakan gibi olabileceğine ilişkin uyarılarda bulunması manidardı.

***

Derken birdenbire şiddet eylemlilikleri her yerden boy atmaya başladı. Tokat’taki olay ise her şeyin üzerine tuz biber ekti. Bütün bunların tam da DTP davasının görüleceği günlerin arifesinde olması sizce de düşündürücü değil mi? DTP içinde şiddet yanlısı olarak bilinen Emine Ayna’nın Anayasa Mahkemesi’ndeki dava öncesinde “dağa çıkarız!” yollu açıklamaları... Daha ötesine giderek, DTP’nin kapatılması halinde ülkenin 80’lerden 90’lardan daha kötü koşullara dönebileceği tehdidinde bulunması...

DTP adıyla düzenlenen mitinglerin PKK gösterisinin yanısıra şiddet eylemlerine dönüştürülmesi, DTP’yi şiddeti örgütleyen bir parti imajına büründürdü. Demem o ki, DTP, PKK’nın şahinleri tarafından kurban edildi. Sistem içindeki şahinlerin istediği de buydu.

***

DTP amblemi altında bir araya gelen kitle PKK’nın kitlesiydi. Onlar üzerinde Ahmet Türk’ün değil Öcalan’ın/Kandil’in etkili olduğu biliniyor. DTP’nin böyle bir sorunu vardı. Her ne kadar kendisi PKK’nın siyasal uzantısı olsa bile...

DTP’nin PKK’nın siyasi kanadı olmasında hiçbir sakınca görmüyorum. Tam tersine siyaseten doğru konumlanması halinde bunun demokratik çözüm için bir şans olduğuna inanıyorum. Böyle bir ilişkinin kapatılmak için yeter sebep olarak görülmesi bence çözümsüzlükte ısrardan başka bir anlam taşımaz. PKK ile arasına mesafe koyan bir DTP ne kadar sorunun çözümünde işe yaramazsa, kendini PKK ile özdeşleştiren, PKK amblemi ve Öcalan posterleri eşiğinde şiddet eylemliliklerine yönelen bir DTP de bir o kadar işe yaramaz. DTP’ye “siyasi gerillacılık” rolü biçen örgüt, hem DTP’yi siyaseten sorunlu bir konuma yerleştirdi, hem de kapatılma sürecinin önünü açtı. Manidardır: Güvercinler budandı, şahinler güçlendirildi.

12-13-2009, 16:30	#1
Kullanıcı Adı Ertuğrul ÖZGÜL	Mehmet METİNER "Şahinlerin ittifakı " Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatma kararı aldı. Bu karar benim için sürpriz olmadı. Öngördüğüm bir şeydi. Ama önerdiğim şey ne pahasına olursa olsun DTP’nin kapatılmamasıydı. Önerdiğimin değil, tahminimin gerçekleşmiş olması ziyadesiyle üzdü beni. Katıldığım tüm televizyon programlarında dediğim hep şu oldu: - DTP kapatılmalı mı? - Hayır, kapatılmamalı! - Peki kapatılacak mı? - Evet, kapatılacak! Bunu öngörmek için kahin olmaya gerek yoktu. Çünkü DTP’nin iplerini elinde tutan PKK’nın ve DTP’nin şahinleri AK Parti karşısında kitlelerini kaybetmemek için, “Demokratik açılım diyorlar, bakın siyaset yapmamıza bile izin vermiyorlar!” argümanına ihtiyaç duyuyorlardı. Sistem içindeki şahinler, ne yazık ki PKK’ya bu argümanı sundular. Kendi statükolarını korumak için demokratik değişim konusunda dinamik aktör konumunda olan/olması gereken Kürtleri demokratik açılım sürecinin karşısına dikmeyi amaçlayan örgüt siyaseti ile mevcut statükoyu korumak için demokratik süreci sabote etmek isteyen güç odaklarının siyaseti örtüşüyor. Bu öfke ve heyecan günlerinde asıl görülmesi gereken gerçek bu bence. * Bu sürecin tetikleyicisi bizzat Öcalan oldu. Kendisine rağmen demokratik açılım süreci başarıya ulaşırsa İmralı’da unutulup gideceği kaygısına-korkusuna iyiden iyiye kapılmış olmalı ki, asıl mutlak ve belirleyici iradenin kendisi olduğunu ve dolayısıyla kendisi muhatap alınmadan bu sorunun çözülmeyeceğini göstermek istedi. “Dağdan inin dersem inerler, ölün dersem ölürler!” mesajını vermek istedi. Dağdan inişin kendi talimatıyla mümkün olabileceğini gösterdiği gibi koğuşunun değiştirilmesinden sonra ölüm çukuruna atıldığını söyleyerek kitleleri sokağa döken de gene kendisi oldu. Dolayısıyla bir işaretiyle isterse dağdan inişleri gerçekleştirebileceğini, bir işaretiyle Türkiye’yi cehenneme çevirebileceğini gösterme gereği duydu. Öcalan’ın, “Benimle çözmezseniz size çözdürtmem!” yaklaşımı, “Ben istersem demokratik açılım sürecini sabote eder, hatta savaşı ve şiddeti derinleştirerek AK Parti Hükümetini bile alaşağı ederim” tehdidine dönüştü. Son haftalarda avukatları üzerinden Başbakan Erdoğan’ın akibetinin de tıpkı Menderes, Özal ve Erbakan gibi olabileceğine ilişkin uyarılarda bulunması manidardı. * Derken birdenbire şiddet eylemlilikleri her yerden boy atmaya başladı. Tokat’taki olay ise her şeyin üzerine tuz biber ekti. Bütün bunların tam da DTP davasının görüleceği günlerin arifesinde olması sizce de düşündürücü değil mi? DTP içinde şiddet yanlısı olarak bilinen Emine Ayna’nın Anayasa Mahkemesi’ndeki dava öncesinde “dağa çıkarız!” yollu açıklamaları... Daha ötesine giderek, DTP’nin kapatılması halinde ülkenin 80’lerden 90’lardan daha kötü koşullara dönebileceği tehdidinde bulunması... DTP adıyla düzenlenen mitinglerin PKK gösterisinin yanısıra şiddet eylemlerine dönüştürülmesi, DTP’yi şiddeti örgütleyen bir parti imajına büründürdü. Demem o ki, DTP, PKK’nın şahinleri tarafından kurban edildi. Sistem içindeki şahinlerin istediği de buydu. *** DTP amblemi altında bir araya gelen kitle PKK’nın kitlesiydi. Onlar üzerinde Ahmet Türk’ün değil Öcalan’ın/Kandil’in etkili olduğu biliniyor. DTP’nin böyle bir sorunu vardı. Her ne kadar kendisi PKK’nın siyasal uzantısı olsa bile... DTP’nin PKK’nın siyasi kanadı olmasında hiçbir sakınca görmüyorum. Tam tersine siyaseten doğru konumlanması halinde bunun demokratik çözüm için bir şans olduğuna inanıyorum. Böyle bir ilişkinin kapatılmak için yeter sebep olarak görülmesi bence çözümsüzlükte ısrardan başka bir anlam taşımaz. PKK ile arasına mesafe koyan bir DTP ne kadar sorunun çözümünde işe yaramazsa, kendini PKK ile özdeşleştiren, PKK amblemi ve Öcalan posterleri eşiğinde şiddet eylemliliklerine yönelen bir DTP de bir o kadar işe yaramaz. DTP’ye “siyasi gerillacılık” rolü biçen örgüt, hem DTP’yi siyaseten sorunlu bir konuma yerleştirdi, hem de kapatılma sürecinin önünü açtı. Manidardır: Güvercinler budandı, şahinler güçlendirildi.

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)