12-17-2009, 19:17 | #1 |
Mehmet ALTAN "Amaç OHAL mi?"
Bizi birbirimize kırdırmak isteyen sinsi ve karanlık odaklar ortalığı ateşe vermek için fazla mesai yaparken, dünya Kopenhag’da sonlarına gelmekte olan İklim Zirvesi’ne kilitlenmiş bulunuyor... Üzerinde yaşadığımız dünya elden gidiyor, biz ise Kürt-Türk sorununda kan dökmekteyiz... *** Bilim insanları ve çevreci gruplar Kopenhag’daki İklim Zirve’nin başarısızlıkla sonuçlanmasının çok kötü sonuçlara yol açabileceği konusunda uyarıda bulunup duruyor... Dün Antalya’yı gördünüz... Biz küresel ikazları ancak kent düzeyinde, o da felaket kapıya gelince gündeme alıyoruz. Buna rağmen, diyelim ki insanlık olarak ondan yırttık. Dert bitmiyor ki... Bu sefer de kapımızda uyanmakta olduğu söylenen bir İstanbul depremi var. *** Biliyorsunuz, Marmara Denizi tabanındaki fayların bazı bölümlerinde gaz ve sıvı çıkışları olduğu tespit edildi. Prof. Dr. Naci Görür, “Marmara Denizi’nde kimyasal ve fiziksel değişimleri gözlemek bir bakıma deprem süreci başladığında depremin ayak seslerini önceden duymak anlamına gelir” diyor. Deprem yoksa... Taammüden adam öldürme sınıfına girecek kadar açık ve aldırmazlıkla davet edilen maden ocaklarında ölüm var. Grizu patlamasında ölen on dokuz işçinin hikâyesi “cinayeti gördüm” dedirtecek vahşette... Kimsenin kimsenin gözünü oymasına gerek kalmadan, bu yaşamdan, bu topraklarda yaşadığımız için “emri hak vaki” olmadan çok önceleri gitme gibi bir durumumuz var... *** Tabii dün tüm dünyayı ayağa kaldıran İran füzelerini de listeye eklemek gerek. İran, uzun menzilli yeni “Siccil-2” füzesini başarıyla denedi ki bu rahatlıkla İsrail’i vurabilmesi anlamına geliyor. Bu son denemenin, nükleer programı nedeniyle zaten ağır yaptırım tehdidi altında olan İran’la uluslararası toplum arasındaki gerginliği daha da tırmandırması bekleniyor. Üstelik krizin savaşa dönüşmesi de her zaman kuvvetli bir ihtimal. Böyle bir durumda Allah korusun payımıza ne düşer, kestirmek pek de mümkün değil. *** Bu huzursuz eden listeye rağmen, Ankara ister istemez “Kürt Açılımı” ile meşguldü. Milli Birlik ve Demokratik Açılım Değerlendirme Toplantısı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirildi. Dolapdere’deki skandal ardından... Muş’un Bulanık ilçesindeki dehşet sökün etti. Küçücük çocuklarımızı böylesine fütursuzca öldürme alışkanlığımızın son kurbanı olan lise öğrencisi Necmi Oral’ın cenazesi de dün Bulanık’da defnedildi. Bu ölümleri yurdun dört bir tarafına yaymak isteyen acaba kim? Biliyorsunuz, Dolapdere’de esnafın işyerlerine saldıran göstericilere ateş açan T.G, İHA’ya yaptığı açıklamada, göstericilere silahla ateş açması için para verildiğini iddia ederek, “para verip sık dediler, ben de sıktım” dedi. Hepimiz o açıklamaları televizyonlardan izledik. Muş’a gelince... Dün, kapatılan DTP’nin lideri Ahmet Türk, Muş’un Bulanık ilçesinde kalaşnikofla göstericilere ateş açarak iki kişinin ölümü ve yedi kişinin de yaralanmasına neden olan esnafın JİTEM üyesi olabileceğini söyledi. Bölgeden bu yönde yoğun bir bilgi akışı var. Şemdinli’den Bingöl’e... Bitirme planlarından Kafes Operasyonu’na olup bitenleri düşününce, insan garipsemiyor... Bu arada, Bingöl’deki 33 askerin ölümü ile ilgili gelişmeleri de görüyorsunuzdur. O konu enine boyuna bir aydınlansın, bu topraklarda barış söz konusu olunca “savaş lobisinin” nasıl çıldırdığını fiilen göreceğiz. Tokat da herhalde bunların pek dışında değil... *** Amaç ne? Hiç şüphesiz halkoyuyla alınamayan iktidarı dehşeti ve şiddeti tırmandırarak OHAL ile geri almak. O başarılamazsa, AK Parti iktidarını Doğu’da ve Batı’da bir erken seçimde bitirmek için iyice hırpalamak... Ya da her ikisini bir arada yürütmek. Şu Bingöl’ü... Dolapdere’yi... Bulanık’ı... Ve Tokat’ı acilen büyüteç altına alıp, Danıştay Baskını gibi işi bir an önce çözmek gerekiyor... Çünkü OHAL’ciler eller tetikte... Bin bir provokasyonla, sağlı sollu demokrasiyi yıkıp parçalama peşinde...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|