01-13-2010, 20:35 | #1 |
Beni Bana Bırakma
El – Melik… Bütün kainatın, görülen ve görülemeyen tüm alemlerin, yegane sahibi ve tek hükümdarı… “Mutlak hakim ve hak olan Allah (cc) çok yücedir. O’ndan başka ilah yoktur. O (cc) yüce Arş’ın Rabbidir.” (Müminun suresi, 116. ayet) Üzerinde yaşadığımız bu dünya da, dünyada bulunan her zerre de ve dünyanın içinde bulunduğu bütün bir kainatta, her şeyin yegane sahibi Cenab-ı Hakkın hüküm ve idaresi altındadır. O’nun izni ve rızası olmaksızın tek bir dal dahi kıpırdamıyor. Bu kainatta; bilim adamlarını dahi hayrete düşüren, akıllara durgunluk veren, muazzam bir şekilde kurulu intizam ve düzen, eşi benzeri görülmeyecek idare, yalnızca O’nun Kudret-i İlahisi ile sağlanmakta… Hem öyle bir idare ki kainatın var olduğu günden bugüne kadar tek bir saniyelik şaşma olmaksızın sürüyor. Mülk yalnızca Allah’ın (cc)… Bizde O’nun mülkünün birer parçasıyız ve O’nun emri ile, izni ile yaşıyoruz, çalışıyoruz. Hiçbir şeye sahip değiliz. Her şeyin yegane sahibi yalnızca O ( cc)… Peygamberimiz’in (s.a.v) hiç bir şeyin sahibi olmadığımızı, sahip olduğumuzu zannettiğimiz her şeyin bir çöp yığınından ibaret olduğunu anlatmak için Ebu Hüreyre’ye gösterdiği misal ne kadar ibretlidir. Bir gün Efendimiz (s.a.v) Ebu Hüreyre’nin (r.a) elinden tutarak Medine’nin çöplerinin döküldüğü bir dereye götürmüş. Oradakileri gösterdikten sonra şöyle buyurmuş: “Gördüğün bu kafataslarının sahipleri aynı sizin gibi ihtiras ve uzun kuruntular besleyen kimselerdi. Şimdi etsiz kemik olarak kaldılar. Sonunda çürüyüp toz haline gelecekler. Burada gördüğün pislikler onların yediği lezzetli yemeklerdir. Nereden kazandı ise kazandılar, sonunda midelerine indirdiler… Şimdi ise herkes buradan uzaklaşmaktadır… Bu parçalanmış bezler onların süslü elbiseleriydi. Şimdi rüzgar onları parça parça etmiştir. Bu kemikler onların bindikleri bineklerin kemikleridir. İşte dünyanın manzarası ve sonu budur. Şimdi dünyalık için ağlamak isteyen ağlasın!” (1) Sahip olduğumuzu zannettiklerimiz eninde sonunda bir çöp yığınından fazlası değil. Bizim dediğimiz beden dahi bizim değil, ruh tenden alınınca çürüyüp toprak olmaya mahkum… Hal böyleyken akıl karı mı ki güç ve makam için bunca çırpınış olması… Biraz daha toprak için onlarca kanın dökülmesi… Sonunda hiç bir şeyimiz olmadan geldiğimiz bu dünyadan yine hiç bir şeyimiz olmadan göçmekteyiz. Böylesi bir gerçek varken önümüzde akıl, eninde sonunda bir çöp yığını olmaktan öte geçemeyen dünyalık için boş yere çırpınıp duruyor. Kişi “ben” dedikçe “benim” dedikçe belki farkında olmadan giderek Nemrut’laşıyor. “Ben”lik ağır basıyor da çoklarını kendisinin sanıyor. Eline verilen her imkanın, her makamın ve her nimetin daima kendisi ile kalacağına inanıyor. Malı, mülkü, şanı, şöhreti ne denli çok olursa o denli hükümranlığa soyunuyor. Ve bir zamanlar Firavunların yaptığı gibi kendini tanrı ilan ediyor. Günümüzde adına “tanrı” değil de farklı isimler vererek de olsa kendini her şeyin sahibi sanan, kendisinden altta olanlara hükümran olmaya kalkacak kadar gaflete düşen kişiler mevcut… Böylece düştükleri gafletin farkında olamayanlar, Hz. İbrahim’e kafa tutan Nemrut misali yaktığı ateşe eninde sonunda kendileri düşmekte… “Allah kendisine hükümdarlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim’le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim ona – Benim Rabbim odur ki hem diriltir hem öldürür – dediği zaman; – Bende diriltir ve öldürürüm – demişti. (İki kişi çağırmış ve birini öldürüp diğerini sağ bırakarak kendince öldürüp diriltebileceğini kanıtlamaya çalışmıştı) İbrahim – Allah güneşi doğudan getiriyor haydi sen onu batıdan getir- deyince o inkar eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (Bakara süresi 258. ayet) Dünyanın yükü çok ağır. Acılar var, ayrılıklar var, derdi tasası, hastalığı var ve ölüm var. İnsan bunca yükü kaldıramaz. Yani mevcut düzeni beğenmeyip bir şeyleri değiştirmeye kalksa, kendisine yanlış görüneni düzeltmeye çabalasa hiçbir şeyi değiştiremez. Bu yüzden mülkü sahibine teslim etmeli… Bizim olmayanı kendimizce değiştirmeye, düzeltmeye çabalamamalı… İnsana her ne kadar eğri görünse de İlahi Nizamda her şey tamda olması gereken doğrulukta… Biz bilmeyiz Allah (cc) biliyor. Bizler aciziz Allah (cc) kudreti ile her şeyi en güzel şekilde nizama sokuyor… De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dileğine verirsin, dilediğinden de çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil edersin. Hayır senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye kadirsin.” ( Al-i İmran süresi 26. ayet) Sen tek yöneldiğim kapım, sığındığım tek limanım, her şeyin yegane sahibi olanım, Yolumu an’lık şaşırsam da doğru yolu bulduranım… Beni bana bırakma!… Beni sensiz bırakma!… (1) Veysel Akkaya – Genç Sahabiler Eylül Başak Sayha dergi
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|