08-15-2010, 21:25 | #1 |
Çağımızın Vebası : “Ne Kanser, Ne de Aids Sadece ve Sadece Mazeret Bulma Hastalığı”
İnsanların başarıya ulaşmasını engelleyen en önemli güçlerden birisi, şu anki bulundukları konuma bakış açılarıdır.
Onların özlemini duydukları başarıya ulaşmalarını engelleyen en önemli güç; yaşadıkları çevre, aile yapıları, bulundukları şehir vb. etkenlerdir. Bu insanlar hayata nasıl bakarlar? - “Ailemiz çok fakir, ben üniversiteyi asla kazanamam” - “Bu alkol batağına bir kere düştüm artık çıkış yolum yok” - “Ben bu köyde doğdum gidebileceğim hiçbir yer yok. Hayatımın sonuna kadar burada yaşamak zorundayım.” - “Gözlerim bir hastalık yüzünden kör oldu. Ne kitap okuyabilirim, nede kitap yazabilirim. Benim kültürel hayatım artık bitti.” Bunlara benzer düşüncelere sahip olan insan sayısı oldukça fazladır. Aslında tüm bu düşüncelerin ortak noktası şudur; ”mazeret bulma hastalığına yakalanmış olunması.” Bu hastalık, insanın hedeflerine ulaşması için yapması gerekenleri engelleyen bir virüs gibidir. İnsanın beyninden vücudun en hassas noktalarına kadar yayılır. Ve sonunda insanın hem duygusal gücünü hem de fizyolojik gücünü kontrolü altına alır. Yani insanın kaderini kontrol altına alır. Mazeret bulma hastalığının reçetesinde beş tane ilaç yazılıdır. Mutlaka bu ilaçların kullanılmasına dikkat edilmelidir. 1. Uygun bir hedef belirleme: Hayattan beklentiniz nedir? 5 veya 10 sene sonra hangi konumda olmak ve nasıl bir hayat yaşamak istersiniz? Zihninizde dolaşan hedefe gerçekten ulaşmayı istiyor musunuz? Ona ulaşmak için fedakârlığa hazır mısınız? O amaca ulaşmak için ne gibi fedakârlıklar yapmalısınız? Ana hedefe ulaşmak için hayatınızı, yıllarınızı, aylarınızı ve hatta günlerinizi, sizi ana hedefe ulaştıracak ara hedeflerle doldurdunuz mu? O hedefe ulaşmak için gerçekten karar verdiniz mi? Bu sorulara vereceğiniz cevaplar sizin bir hedefe mi yaksa bir hevese mi kendinizi adadığınızı gösterecektir. Mazeret hastalığından kurtulmak için önce size güç verecek bir hedefi bu sorulara cevap vererek tespit edin. 2. Karar vermek: Hedefiniz belli ancak ona ulaşmak için kesin bir karar vermemiş önünüze çıkacak her engelde vazgeçme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirisiniz. Hayatta başaranlarla başaramayanlar arasındaki en önemli ayırıcı faktör “karar”dır. Karar sayesinde bir insan harekete geçer, karar sayesinde bir insan karşılaştığı engeli aşma gücünü kendinde görür. Karar sayesinde insan başarı yolculuğuna çıkar. Karar sayesinde insan “mazeretler denizinde” boğulmaktan kurtulur. 3. Başaracağına inanmak: Bir insan başaracağına inanmıyorsa belirlediği bir hedefe asla ulaşamaz. Çoğu insan hayatını yönlendirenlerin ailesi, çevresi veya arkadaşları olduğunu zanneder. Aslında bir insanın hayatını yönlendiren en önemli güç belirlediği hedefe ulaşacağı yönünde içten duyduğu bir “başarı inancı”dır. İnancın niye bu kadar önemli olduğunu Anthony Robbins şöyle anlatıyor ; “inançlarımızı bir kere kabul ettiğimiz zaman, bunlar sinir sistemimize tartışılmaz emirler biçiminde iletilir, bugünkü ve gelecekteki olanaklarımızı genişletme yada yok etme gücüne sahip olurlar.” Görüldüğü gibi inancın bir yıkıcı birde yapıcı yönü vardır. “Mazeret hastalığına” yakalanmış olan insanlarda yıkıcı tarzda bir inanç vardır. Onlardaki inanç; hedeflerine ulaşmayı başaramayacağı yönündedir. Bu durumdan kurtulmanın yolu ise insanı başarıya ulaştıracak inançlar edinmekte yatar. 4. Vazgeçmemek: Elektriğin mucidi Edison üzerinde çalıştığı yeni ampulün içine koyacağı tel için 200 den fazla maddeyi denemiş. Yakın dostları ona “200 den fazla maddeyi denedin yinede başaramadın. Niye bu işten vazgeçmiyorsun” dediğinde onlara dönerek “ben bu denemelerle 200den fazla maddenin ampulün içine konamayacağını buldum” diye cevap vermiş. O maddeyi aramaktan asla vazgeçmemiş. Sonunda ise ampulü ışıklandıracak maddeyi bulmuş. Sizlerde hedefinize ulaşacağınız engeller karşısında asla vazgeçmeyin. Bu durum aslında sizin başarıya ne kadar yakın olduğunuzu gösterir. 5. İç disiplin sahibi olmak: Başarıya ulaşmak için bir takım fedakârlıklar yapmalısınız. Akşam geç yatmalısınız. Daha az uyumalı daha çok çalışmalısınız. Eğlenceye ayırdığınız zamanı kısıtlamalısınız. Bu fedakârlıkları yapmak zannedildiği kadar kolay değildir. Çünkü bu alışkanlıklar kendini koruma altına almıştır. Sizin her hamlenize cevap vermektedir. Öyle olmasaydı ders çalışmanız gerektiğini bildiğiniz halde sinemaya gider miydiniz? Bitirmeniz gereken bir raporun olduğunu bildiğiniz halde akşam eğlence mekânlarını dolaşır mıydınız? Yapmanız gerektiğini bildiğiniz halde bir faaliyeti yapamıyorsanız bunun nedeni sizde bir “iç disiplin” sorunun olmasıdır. Yani sizde başka bir ifadeyle “iradenize sahip olamama” sorunu vardır. Mazeret hastalığına yakalanmış insanlarda yüksek düzeyde “iç disiplin” yetersizliği vardır. İç disiplin sahibi olabilmenin yolu insanın duygularına ve fizyolojisine sahip olabilmesinden geçer. Hayatta isimleriyle yaşamaya devam eden insanların hepsi bu hastalıkla baş edebilmiş kişilerdir. İşte size bazı örnekler: Mustafa kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin temellerini atmaya başladığı yıllarda, halkın kendini savunması için ne bir gemisi, ne bir tüfeği vardı. Nede bir savaşı sürdürecek yemeği ve maddi kaynağı. Ama o “ben bir ülkenin önderi olamam, hele bu şekilde hiçbir gücü kalmamış bir milletin asla” mazeretine sığınmadı. Amerikalı ünlü bir yazar olan Irwing Stone, Van Gogh hakkında yazdığı meşhur kitabı tam 15 yayınevi tarafından kabul edilmemişti. Ama o “ben hiç ilgi çekici bir kitap yazmadım” mazeretine sığınmadı. Ünlü İngiliz yazar G.K. Chesterton, çocukluğunda oldukça şişman ve çirkin bir çocuktu. Daha da önemlisi 8 yaşına gelinceye kadarda okumayı öğrenememişti. Ama o “ben okumayı öğrenemedim ve oldukça çirkin bir çocuğum ben asla yazar olamam” mazeretine sığınmadı. Şu anda hayatımızı kolaylaştıran dikiş makinesinin mucidi Elias Howe, icat ettiği makinenin ucuna takabileceği iğneyi bulmak için çok uğraşmıştı. Her denemesinde başarısız oluyordu. Ama o “böyle bir makine asla olamaz, bende zaten bunu yapamam” mazeretine sığınmadı. Günümüzde en önemli hastalıklar olarak sık sık vurgulanan “kanser”, “AIDS”, aslında bireysel ve toplumsal geleceğimizi önemli düzeyde etkileyen “mazeret hastalığından” daha fazla önemli değildir. Çünkü AIDS ve kanserle savaşmanın ilk koşuluda “iyileşemeyeceğim” mazeretinden kurtulmakla başlar… Mazeretsiz nice günlere… Ahmet YILDIZ Psikolojik Danışman
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
kisisel gelisim |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|