11-28-2010, 17:26 | #1 |
************'Emperyal Türkiye'nin doğuşu' ve Lübnan notları... *************
BAŞBAKAN Erdoğan'ın Lübnan gezisi, Avrupa kapısında itilmemizden başka bir şey hatırlamaya yaşı yetmeyen bendeniz için oldukça ilginçti... Gidilen yer Arabistan çölleri değil, birçok etnik-dini-kültürel dinamiğin bir arada var olduğu Lübnan'dı... Sevgili dostlar, gezide gördüklerim uzun yıllardır özlediğim "Türk vatandaşı olduğum için gurur duydum" diyebilme şansını bana ve dolayısıyla bütün Türk vatandaşlarına verdi. Türkiye, "Amerika-İsrail-Avrupa Birliği" uzantılarının bilek güreşi yaptığı bir bölgede, "büyük ve güçlü" olandı, sözü dinlenen, referansları tanımlayandı... Ve en önemlisi yıllardır savunduğum "Türkiye bölünmüyor, genleşiyor" tezi hayata geçmiş ve gözlerimin önündeydi... Peki ilk dakikadan son ana kadar neler oldu? -Türkiye Cumhuriyeti Devleti amblemini taşıyan uçak, havalimanına yaklaşırken aşağıda Türk bayrakları sallanmaya başladı. Sanki başka bir ülkeye değil, Türkiye'nin bir bölgesine iniyorduk. Uçaktan çıktığımızda 100 kişinin üzerinde, her etnik ve dini yapıdan temsilcinin, başta Başbakan Hariri olmak üzere son 1.5 saattir orada hazır bulunduğunu ve beklediğini öğrendik. Sadece Müslüman önderler değil, diğer dinlerin de önde gelenleri Türkiye Cumhuriyeti'ni karşılamak için gönüllü olarak alanda yerini almıştı... - Havalimanından şehre giderken, sokak başları ve üstgeçitlerin tamamı, büyük bütün panolar; Erdoğan'ın resimleri, Türk bayrakları, Türkiye haritaları ile donatılmış ve bireysel olarak da yazılan mesajlar her yere asılmıştı... - Kısa bir dinlenmeden sonra yeniden havalimanına geldik ve Türkiye'den giden Başbakanlık helikopteri liderliğinde, 10'un üstünde Lübnan askeri helikopteri ile Türkmen bölgelerine hareket ettik. Bundan sonrası daha da ilginçti; indiğimiz ilk "okul açılışı" yapılacak bölgede binlerce insan toplanmış ve aynen Türkiye'deki bir miting gibi Türk bayraklarını sallayarak bizi karşıladılar. Bu dakikaları yaşarken ve "En büyük Türkiye, Başbakan Erdoğan" sloganlarını dinlerken, bir zamanlar PKK'nın yerleştiği Bekaa Vadisi'ne ne kadar yakın olduğumuz aklıma geldi. Şaka değil gerçekti; bir zamanlar "Türkiye'nin düşmanlarına üs olan Lübnan toprakları"nda Türkler hasretle, özlemle karşılanıyor ve samimi bir şekilde bağırlara basılıyordu... - Bir sonraki gün Arap Bankalar Birliği'nin 35. yılı toplantısında Erdoğan'a "yılın lideri" ödülü verilmesiyle başladı. 2001 yılında 35 milyar dolar için ülkenin anahtarını Derviş'e veren Türkiye, trilyon dolarlık "varlık yöneten" Arap Bankaları tarafından "bize sahip çıkın" havasında karşılanıyor ve Türkiye'nin yatırım yapılacak hedefleri olduğuna vurgu yapılıyordu. Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada "Türkiye'nin, Türk-İslam coğrafyasında" Suriye, Lübnan, Ürdün'den başlamak üzere aynen Schengen gibi tek bir vize geliştirilmesine öncülük edebileceğini söylüyor ve soruyordu; neden yapmayalım, kimden korkacağız! Bir not düşmem gerekli; İsrail'e "katil" vurgusunu bu konuşmasında da öne çıkardı ve bir de çağrı yaptı; "katile katil deriz ama amacımız barış"... Sevgili dostlar, daha sayfalar yazabilirim ama gerek iç siyasi aktörlerin "Hizbullah dahil" Başbakan Erdoğan ile oranın iç dinamikleri üzerine toplanmaları, gerekse Türkiye'nin yeni algılaması tek bir gerçeği öne çıkarıyor: Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve Türkiye bu düzen içinde emperyal-bölgenin efendisi olma yoluna çoktan girmiş... Daha açık yazayım: Ortadoğu'da lider "Amerika-İsrail" değil Türkiye... Sonuç: Anlatılmaz, yaşanır... Yıllardır savunduğum "iç-dış yerleşik düzen çöküyor ve yeni dünya düzeni içinde Büyük Türkiye şekilleniyor" tezimin, ölmeden somut kanıtlarını gördüm... Çok mutluyum, emeği geçen herkese bir Türk vatandaşı olarak teşekkür ediyorum... Son söz: Hayatımda ilk defa "büyük bir devletin" vatandaşı olduğum için gurur duydum... Yaşasın tam bağımsız Büyük Türkiye... Yiğit BULUT / HABERTÜRK
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-28-2010, 17:40 | #2 |
- Bir sonraki gün Arap Bankalar Birliği'nin 35. yılı toplantısında Erdoğan'a "yılın lideri" ödülü verilmesiyle başladı. 2001 yılında 35 milyar dolar için ülkenin anahtarını Derviş'e veren Türkiye, trilyon dolarlık "varlık yöneten" Arap Bankaları tarafından "bize sahip çıkın" havasında karşılanıyor ve Türkiye'nin yatırım yapılacak hedefleri olduğuna vurgu yapılıyordu. Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada "Türkiye'nin, Türk-İslam coğrafyasında" Suriye, Lübnan, Ürdün'den başlamak üzere aynen Schengen gibi tek bir vize geliştirilmesine öncülük edebileceğini söylüyor ve soruyordu; neden yapmayalım, kimden korkacağız! Bir not düşmem gerekli; İsrail'e "katil" vurgusunu bu konuşmasında da öne çıkardı ve bir de çağrı yaptı; "katile katil deriz ama amacımız barış"... |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|