AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-26-2011, 12:33   #1
Kullanıcı Adı
Terennüm
Exclamation Modifiye JİTEM (sabırla okuyunuz)
Varlığı ile yokluğu hâlâ tartışıladursun, yıllardır arkasında bıraktığı derin şüpheler ve karanlık geçmişiyle JİTEM’in yaşadığı artık resmen kabul edildi. Ancak bu birimin lağvedildiği iddiası gerçeği tam yansıtmıyor...

Ankara Cumhuriyet Başsav-cılığı’nın, emekli Albay Arif Doğan’ın açıklamaları sebebiyle JİTEM hakkında başlattığı soruşturmada varılan nokta yıllardır tartışılan yapıyı resmen ete kemiğe büründürdü. Savcı Hakan Yüksel tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde, ‘JİTEM’in var olup olmadığı’ İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne soruldu. Cevaplarda, JİTEM’in varlığı ilk kez resmen kabul edilerek, ‘terörle mücadele kapsamında faaliyet yürüten bir oluşum’ şeklinde kayıtlara geçirildi.

Jandarma Genel Komutanlığı’ndan verilen cevapta JİTEM’in varlığı itiraf edilmekle birlikte, 1990’da lağvedildiği ifade edildi. Savcı Yüksel, soruşturma kapsamında, JİTEM’in kurulduğu kabul edilen 1988 yılından 2005 yılına kadarki süreci ve atfedilen faaliyetleri masaya yatırdı. Soruşturmada, JİTEM’in, İçişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan ve Genelkurmay Başkanlığı’nın görüşü alınmadan, Jandarma Genel Komutanlığı’nın inisiyatifiyle kurulduğu tezi savcılığın önüne konuldu. Yüksel, ‘yetkisizlik’ kararı vererek, dosyayı asker şahıslar hakkında devam eden aynı konudaki soruşturma sebebiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Jandarma’nın savcıya verdiği cevapta, JİTEM’in varlığını ilk kez kabul edilmesinin yanı sıra sadece iki yıl faaliyet gösterip sonra kapatıldığının söylenmesi başlı başına bir tenakuzu içinde barındırıyor. “Bu durumda, JİTEM adı altında günümüze kadar sürdüğü belirtilen faaliyetleri kim yürütüyordu?” sorusunun cevabı ise İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla geldi: “Söz konusu birimin adı, 1988 yılında ‘Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı (JİTEM)’ olarak değiştirilmiş ve 1990 yılına kadar faaliyetlerini bu çerçevede sürdürmüştür. 1990’da, reorganizasyona tabi tutulan birim, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı bünyesinde tekrar ‘Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’na dönüştürülmüş olup, çalışmalarına bu doğrultuda devam etmektedir.” Bakanlık, Jandarma’dan farklı olarak JİTEM’in başka bir isimle hâlen faal olduğunu vurguluyor ve işi bir anlamda yargıya bırakıyor.
Peki, yıllardır tartışılan ve ismi sürekli gündeme gelen JİTEM, hâlâ faaliyetlerini sürdürüyor mu? Faili meçhul cinayetler ve özellikle Doğu, Güneydoğu’daki faaliyetlere bakıldığında JİTEM’in hâlen canlı olduğu iddiaları kuvvet kazanıyor. Örneğin 1990’da kapatıldığı söylenen JİTEM, en somut şekilde 2005’te Şemdinli’deki kitapevi bombalanmasında ortaya çıkmıştı. Çünkü ‘Mutkili Ali’ lakaplı astsubay Ali Kaya ile itirafçı Veysel Ateş JİTEM elamanıydı. Hatta dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın, Ali Kaya için “Tanırım iyi çocuktur” demesi uzun süre tartışıldı.
Üst düzey bir Jandarma istihbaratçısı, JİTEM’in eskisi gibi görevini sürdürdüğünü, hatta daha kaliteli ve düzeyli bir organizasyon içinde hareket ettiğinin altını çiziyor. İstihbaratçının anlattıklarına göre, JİTEM’e bağlı 1000 kadar subay hâlen çeşitli birimlerde ve yerel komutanlıklarda aktif. Aynı şekilde itirafçı ekip de iş başında. İtirafçılar konusunda rakam vermek mümkün değil. Çünkü JİTEM, uzun süredir kullandığı JİT(Jandarma İstihbarat Timi) adıyla itirafçı devşirmeye devam ediyor. Jandarma’ya teslim olan örgüt mensupları yine eski JİTEM mensupları tarafından sorgulanıyor. Sorgular alay veya askeri tesislerdeki özel bölmelerde yapılıyor. Fakat eskisi gibi örgüt mensuplarını tehdit ve cebir yoluyla itirafçı yapma durumu söz konusu değil. İstihbaratçı, eski JİTEM ile şimdikini anlatırken bir benzetme yapıyor ve onlar için ‘modifiye’ (orijinaline ekleme yapılarak yenilenmiş) tabirini kullanıyor: “Eskiden araçları Toros’tu şimdi Jeep ve lüks otomobiller. İmkânları daha iyi ve kırsalda, şehirde rahatça dolaşabiliyorlar.”
Bu söylenenleri, “JİTEM’i ben kurdum!” diyen Ergenekon sanığı emekli Albay Arif Doğan’ın açıklamaları da teyit ediyor. Ona göre de JİTEM hâlâ faal. Doğan, JİTEM’e ait bütün yazışmaların Genelkurmay’ın arşivinde olduğunu söylüyor. Görev yaptığı dönemi anlatıyor; ancak sonraki süreç hakkında da geniş bilgiler veriyor. Bir başka teyit, Ergenekon Davası’nda gizli tanık sıfatıyla savcılığa ifade veren ‘Kıskaç’ kod isimli şahıstan. Yıllarca JİTEM ile birlikte çalışan ‘Kıskaç’ görev yaptığı 1995’te JİTEM mensuplarıyla operasyonlara katıldığını anlatıyor. ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın JİTEM adına çalıştığını ve bu yapı içindeki bazı kişilerin Albay Kazım Çillioğlu ve Binbaşı Mahmut Şahin gibi önemli komutanları öldürdüğünü savunuyor. Kıskaç’a göre, JİTEM halen kışlalarda görev yapıyor ve özellikle istihbarat ve fişleme işlerini bunlar yapıyor: “Çillioğlu ve Şahin, JİTEM’deki kirli ilişkileri görmüştü. Bunu çözmek istiyorlardı. Binbaşı Mahmut operasyon biterken vuruldu, kucağımda can verdi, kimin vurduğunu biliyorum. JİTEM mensupları hâlâ görevlerinin başında. Yakalananlar kadar dışarıda olan daha büyük komutanlar ve işe bulaşmış olanlar var. Bunlar yıllarca bölgede cinayet işledi, köy bastı. Ben çoğunun tanığıyım. Şimdi çıkıp ‘JİTEM yok’ diyorlar veya ‘iki yıl çalıştı’ gibi açıklamalar yapıyorlar. Bunlar safsata. Merak edenler gidip Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Tunceli, Bingöl gibi yerlerdeki askeri kışlaları incelesin. Oradaki sorgu odalarını ve JİTEM mensubu subay ve itirafçıların nasıl korunduklarını görsünler. Zamanı geldiğinde hepsini isim isim açıklayacağım. Bu iş en tepeye kadar uzanıyor.” Benzer bir açıklamayı yurt dışında yaşayan Abdülkadir Aygan yapıyor. Ona göre de JİTEM aktif durumda ve geçmişte işlenen cinayetlerde JİTEM’in parmağı var.

JİTEM’in kuruluş hikâyesi
En çok merak edilen ve üzerine çok sayıda kitap yazılan konulardan biridir JİTEM. Ancak her kitabın farklı şeyler söylediğini görmek mümkün. Ortada ciddi bir bilgi kirliliği ve uyuşmazlığı var. Peki, bir tarafta PKK ile kol kola giren, bölgeyi kaosa çeviren, diğer yanda Hizbullah gibi bir örgütü eğiten JİTEM, nasıl kurulmuştu?
İstihbarat subayı Yüzbaşı Arif Doğan tarafından 1983 yılında Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı’na bağlı Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı kuruldu. Bu komutanlıklar Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’ndan yönetilecekti. Bunun yanı sıra yedi bölgede de grup komutanlıkları oluşturuldu; Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Erzurum, Samsun ve Adana.
PKK’nın 1984’teki Şemdinli ve Eruh baskınlarından sonra Jandarma istihbaratı harekete geçti. Baskınla ilgili detayları Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı topladı. Sonra da Ankara’daki grup komutanlığına gönderildi. Çünkü bu birimler sadece istihbarat topluyor ve Jandarma ile Genelkurmay Başkanlığı’na iletiyorlardı.
Zaten baskın haberleri Ankara’ya ulaşır ulaşmaz Jandarma Teşkilatı’nın önemli istihbaratçıları bölgeye sevk edilmişti. Baş sırada Yüzbaşı Cem Ersever geliyordu. Ersever, daha önce Silopi’de görev yaptığı için bölgeyi iyi biliyordu. Binbaşı Arif Doğan da Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nın başındaydı. Diğer bir jandarma istihbaratçı, Albay Veli Küçük ise Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığı karargâhında görev yapıyordu. Terör ve örgütler konusu, uzmanlık isteyen bir alandı. Uzmanlar da iş başındaydı! Arif Doğan, Ankara’da İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görevli olduğu dönemde en büyük desteği Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı Hulusi Sayın’dan aldı. Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nın kurulmasını sağlayan gerçek isim Hulusi Sayın’dı. Hem Veli Küçük hem Arif Doğan hem de Cem Ersever, Hulusi Sayın’a yakın isimlerdi. Sayın, özellikle Ersever’i çok severdi. PKK’ya karşı sadece Özel Harp Dairesi’nin özel birlikleriyle mücadeleye başlandı; ancak bu yetersiz kaldı. Bunun üzerine Jandarma’ya istihbarat toplamanın yanı sıra operasyon yapabilme yetkisi de verilmesi talebi gündeme geldi. Ersever, her iki yetkiye sahip yeni birim kurulması talebini bir raporla Jandarma Kurmay Başkanı Hulusi Sayın’a iletti. Güneydoğu’daki mücadeleyi tek elden yürütmek amacıyla 1986’da Asayiş Kolordu Komutanlığı kuruldu. Bu birim, Jandarma ve Genelkurmay’ın bilgisi dâhilinde kurulmuştu. Karargâh merkezi ise Diyarbakır oldu. Başına da Korgeneral Hulusi Sayın atandı. Sayın’ın ilk işi Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nı yeniden yapılandırmak oldu. Cem Ersever’in hazırladığı rapor doğrultusunda bu istihbarat komutanlıklarını aktif hale getirmeye karar verdi.
Daha sonra adını JİTEM olarak anacağımız yeni birimin kurulması Ahmet Cem Ersever ile başlıyor. Çünkü bu oluşumun teorisyeni kendisiydi. Peki, Ersever böyle bir birime neden ihtiyaç duymuştu? Aslında pek bilinmeyen yönleriyle Ersever’in kısa hayat hikâyesi üzerinden JİTEM’in nasıl kurulduğunu okumak mümkün.
Ersever, 1976 yılından 1985’e kadar görev yaptığı Doğu ve Karadeniz’de terör, silah kaçakçılığı konularında hem iyi bir istihbarat hem de hazırlık yapmıştı. Özellikle terörle mücadele için sadece istihbaratın yeterli olmadığı kanaatindeydi ve bu konuda Jandarma Genel Komutanlığı’na detaylı bir rapor hazırladı. Hatta kurulması gereken birimin ismi ve yapacağı işleri en ince ayrıntısına kadar yazdı. Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) biriminin kurulması gerektiğini söylüyordu. JİTEM ismi ilk kez bu raporda dile getirildi.
Bu raporlar dikkate alındı. Jandarma Genel Komutanlığı’nın uygun görmesi üzerine 1986 sonlarında Jandarma Asayiş Komutanı Hulusi Sayın’ın öncülüğünde JİTEM kuruldu. Kurucu kademesinde Aytekin Özen, Arif Doğan, Hüseyin Kara, Ahmet Cem Ersever vardı. Başına da Ersever getirildi. Bu grup, kadrosu Jandarma Genel Komutanlığı’na zimmetli olan özlük hakları Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi tarafından PİYADE sınıfı üzerinden korunan ve takip edilen subaylardan oluşmaktaydı. Örneğin Ersever’in personel sicili, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personeli olarak 972-69’dur. Ancak diğer tüm Jandarma rütbeli personeli gibi Jandarma’ya zimmetliydiler. Bu sebeple gerektiğinde Jandarma’dan alınarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrine alınabilirler. Dolayısıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı’nda özlük ve kadro dosyaları korunan ve izlenen bir personel, paralel bir özlük dosyası ile başka kuvvet komutanlığında bulunsa bile ne yaptığının, nasıl görevlendirildiğinin bilinmemesi mümkün değil. JİTEM’i, ‘genel komutanlığa resmen bağlı görünmeyen, bağımsız, dar kadrolu, kozmik nitelikli paralel bir birim’ olarak tanımlamak mümkün. Zaten Ersever’in istediği de buydu. JİTEM’in kurucu kadrosu haricinde ana taşıyıcı kadro dışındakileri asker değil. İstihbarat toplayan ve illegal operasyonları yapan kadronun önemli kısmı sivillerden ve ağırlıklı olarak pişmanlık yasasından yararlanan itirafçılardan oluşuyor. Zaten bu nokta JİTEM’in varlığını örten en önemli kara delik oldu bu zamana kadar. Ayrıca ekseriyetle köy ve mezralardan para-muhbir sistemiyle temin edilen yerel gönüllülerle çok geniş istihbarat ağı kuruldu. JİTEM’in ortaya koyduğu ilk ve en önemli başarı, 1986 kışında, Sason’da bir mezrada Şemdin ve Sırrı Sakık’ın kız kardeşi Adife’ninde aralarında bulunduğu 21 PKK’lının saklandığı yerin öğrenilmesi oldu. Tümgeneral Hasan Kundakçı komutasındaki birliklere koordinat verilerek teröristlerin imha edilmesini sağlandı. Operasyonda JİTEM sadece istihbarat sağlamış ancak operasyonu yapan asker olmuştu. Bu olaydan sonra JİTEM adı ilk kez resmi makamlar ve ordu içerisinde dilden dile dolaşmaya başladı.
JİTEM, Özel Harp usulleriyle çalışan bir kontr-gerilla birimidir. Yöntemleri ARA-BUL-İMHA ET (ABİ) nizamına dayalı olup Amerikan Delta Force birliklerinin Vietkong gerillalarına karşı sergilediği tecrübelerden ders çıkarmıştır. Bunda, Cem Ersever ve Arif Doğan’ın Özel Harp Dairesi bünyesinde Eğridir, Gölbaşı, Zir Vadisi ve Çankırı kırsalında ders veren Amerikalı gerilla hocalarından eğitim almalarının da etkisi vardır. Aynı hocalar, Gölbaşı’nda Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 1985 ile 1990 yılları arasında Özel Harekatçı yetiştirmek için ders verdiler ve eski Özel Harekatçı İbrahim Şahin, MİT’çi Kaşif Kozinoğlu ve Korkut Eken de onlar tarafından eğitildi. Ki bu ayrıntı, daha sonra JİTEM’in karanlık ilişkiler ve cinayetler ağında kişiler üzerinden derin bir buluşmayı beraberinde getirecektir.
Bazı itirafçıların zaman zaman maaş bordolarını gösterip JİTEM elemanı olduklarını söylemesi aslında çok bilinmeyenli denklemin belki de en karanlık noktası. Çünkü bu belgeler aslında JİTEM’in varlığını ortaya koymak için yeterli görülüyordu. Ancak sistemin gizli çarkı burada da devreye sokulmuş. JİTEM’in ekseriyetle eski PKK itirafçılarından oluşan muhbir ve tetikçilerine verdiği bordrolar; Maliye açısından hükmü ve kaydı olmayan, mal müdürlüklerinde görünmeyen, mevzuata göre geçersiz ve değersiz düzmece belgeler. Her ne kadar evraklar görünürde olsa da düzmece; ancak alınan maaşlar gerçek. İllegal bir bütçesi olan JİTEM’in kadrolu subay personeli maaşını Jandarma Genel Komutanlığı üzerinden Maliye Bakanlığı’ndan alırken, ‘sivil kadrolu’ diye inandırılan eleman ve muhbirlerin maaşı düzmece belge ve bordrolarla yapılıyor. Bu yüzden JİTEM ödemeleri ve sivil eleman maaşlarının izlerine Maliye Bakanlığı’nda rastlanamıyor. JİTEM’in bütçesi devletin örtülü ödeneklerinden, bölgede haraca bağlanan ya da korumaya alınan aşiretlerden, kaçakçılardan, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçısı baronlardan temin edilerek oluşturulmuş. Bu nedenle bütçenin ne kadar paraya tekabül ettiği ve nerelerde nasıl sarf edildiği ortaya çıkarılamayacaktır.

Veli Küçük’ün sorgu odaları
Korgeneral Hulusi Sayın’ın, JİTEM’i faaliyete geçirdiği dönemde yanında istihbaratçı olarak yetişen Veli Küçük, Van Jandarma Alay Komutanı olarak görev yapmaya başladı. Daha önce de Güneydoğu’da görev yapan Küçük, JİTEM’de resmi görev almadı ama Sayın’ın isteği doğrultusunda birimin Van Tim Komutanlığı’nın oluşturulmasına yardımcı oldu. JİTEM’e Jandarma Komutanlığı içinde özel bir yer ayırdı. Bu yer, sorgu odalarını da içeriyordu.
O dönemde Van, terör olaylarının ve çatışmaların en çok yaşandığı kentlerden biriydi. JİTEM birimi de Veli Küçük’ten bağımsız hareket etmiyordu. Tim görevlileri, tüm faaliyetleri hakkında Küçük’ü bilgilendiriyordu. Küçük ile Sayın, koordineli çalışıyordu. Sayın, JİTEM’in kurulmasından sonra tüm bölgeyle ilgili istihbarat çalışmalarına ağırlık vermişti, özellikle aşiretlerle ilgili olanlara.
Sayın, 2 Ekim 1987’de, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Jandarma komutanlıklarına yazı gönderdi. Hangi aşiretlerin devlet yanlısı olduğunun belirlenmesini istiyordu. Sayın’ın, aşiretlerin fişlenmesi için görevlendirdiği isimlerden biri de Küçük’tü. Hatta ‘devlet yanlısı’ olarak nitelendirilmeyen aşiretlerin köyleri boşaltmalarını sağlamasını da tavsiye etmişti.
Asayiş Kolordu Komutanı Hulusi Sayın’ın Diyarbakır’daki görev süresi 11 Nisan 1989’da sona erdi. Ankara’ya Jandarma Genel Komutan Yardımcısı olarak atandı. Sayın’ın yerine, Asayiş Kolordu Komutanı olarak ‘solcu’ olarak bilinen Korgeneral İsmail Selen getirildi. Selen, terörle mücadele ettiği söylenen JİTEM’i neredeyse pasifize etti. JİTEM’in masum vatandaşlara yönelik faili meçhul cinayetlerinden rahatsızlık duyuyordu. Bu yüzden JİTEM içindeki istihbaratçı subayları da operasyonlara götürüyordu. Selen, her zaman “Kürtler ayrı, PKK ayrı. İkisini bir tutmayın.” diyordu. Onun bu tavrı da JİTEM’cileri rahatsız ediyordu. Ankara’ya bol bol şikâyet gidiyordu; gerek Jandarma Genel Komutanlığı’na, gerekse Genelkurmay Başkanlığı’na. Ama Selen, tavrını değiştirmiyordu.
Konuyla ilgili en derli toplu kitabı yazan Ecevit Kılıç, Timaş yayınlarından çıkan ‘JİTEM’ isimli kitabında bu ayrıntıyı şöyle aktarıyor; “Bu sırada dönemin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, Asayiş Kolordu Komutanlığı’nı ziyaret için Diyarbakır’a gitti. Selen, Kolordu Komutanlığı’nın küçük toplantı salonunda Torumtay ve beraberindeki kuvvet komutanlarına terörle ilgili brifing verdi. Selen, brifingde terörün artık ciddi bir hal aldığını ve operasyonlarla önünün alınmasının mümkün olmadığını belirtti. Çünkü Selen’e göre sorun tarihseldi. Ayrıca halk da arada kalıyordu. Selen, daha önce terörle mücadelede yapılan taktiksel hataları tek tek sıraladı...” Kılıç, Selen’in o gün anlattıklarını kitabında şöyle özetliyor: “Devletin bölgede üzerine düşen sosyal ve ekonomik görevlerini yerine getirmediğini anlattı. ‘Halkla teröristi ayıralım. Halka şiddet uygulamak işi körükler’ diyerek bir anlamda emrindeki JİTEM’in uygulamalarını eleştirdi. Selen, Güneydoğu’da yaşananları Kürt sorunu olarak nitelendiren ilk komutandır.” Ancak Selen’in brifingdeki sözleri ne Jandarma Genel Komutanı Burhanettin Bigalı ne de Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ın hoşuna gitti. Selen’in bu tavrı en çok Kara Kuvvetleri Komutanı Kemal Yamak’ı rahatsız etmişti. Yamak’a göre Selen’in şiddet karşıtlığı terörle mücadeleyi zafiyete uğratıyordu. Brifingden hemen sonra Selen, Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinden alındı. Pasif görev olarak bilinen Jandarma Genel Komutanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’na getirildi. Ardından Selen de istifasını verdi.
İsmail Selen’in ‘PKK’nın kökünün sadece silahlı mücadeleyle kurutulamayacağı’ yönündeki sözleri ordunun üst kademesini tedirgin etmişti. Selen’in JİTEM’i pasif hâle getirmesi Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’dan çok Jandarma Genel Komutanı Burhanettin Bigalı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Doğan Güreş’i kızdırmıştı. Bunun üzerine Korgeneral Selen’in yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Korgeneral Hikmet Köksal atandı. Bu durumda Kara Kuvvetleri’nin atadığı kişi aynı zamanda JİTEM’in en üst düzeydeki komutanı oluyordu. Bu çelişki bile JİTEM’in bağımsız ve kendi başına kurulmuş illegal bir yapılanma olmadığını gösteren en önemli delillerden biri. Korgeneral Köksal’ın atanmasıyla JİTEM’de yeniden büyük bir hareketlilik başladı. Hatta Köksal, JİTEM’i yeniden kuruyormuş gibi büyük bir yapısal değişikliğe gitti. Buna JİTEM’in Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki karargâhından başladı. JİTEM Gruplar Komutanlığı’nın başından Yarbay Arif Doğan’ı aldı. Yerine Albay Veli Küçük’ü atadı. Küçük, artık JİTEM’in patronuydu. Köksal, Doğan’ı ise kendisiyle birlikte Güneydoğu’ya götürdü. Doğan, bir süre Diyarbakır Grup Komutanlığı’nda görev yaptı. Ardından Silopi Grup Komutanı olarak atandı. Korgeneral Köksal, Diyarbakır’a gelmeden önce Silopi Grup Komutanı Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in faili meçhul cinayetlerdeki ününü biliyordu. Göreve başlar başlamaz da Ersever’i Diyarbakır’ın merkezine çekerek yanına aldı. Silopi Grup Komutanı Binbaşı Ersever, terfi ettirilerek Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki tüm JİTEM birimlerinin bağlı bulunduğu Diyarbakır Grup Komutanı olarak atandı. Köksal’ın, JİTEM içinde takdirname verdiği ilk isim de Ersever oldu. Daha Ersever’i Diyarbakır’a almadan önce Silopi’de görev yaptığı dönemde getirdiği istihbarat bilgilerinden dolayı. Köksal’ın bizzat imzaladığı 22 Şubat 1990 tarihli bir belgede Ersever’i çalışmalarından dolayı takdir ediyordu. Yani JİTEM kotumanı olan Ersever’e resmi bir yazıyla takdir belgesi veriliyordu. Hikmet Köksal, Güneydoğu’da JİTEM’i yeniden güçlendirirken, bu yapının bağlı olduğu Jandarma Genel Komutanlığı’nda en tepe ismin değişim heyecanı vardı. 1990 Ağustosu’nda yapılan Yüksek Askeri Şura’da Orgeneral Burhanettin Bigalı (bir dönem MİT müsteşarlığı da yapmıştı) emekli oldu. Bigalı’dan boşalan Jandarma Genel Komutanlığı görevine ise Orgeneral Eşref Bitlis getirildi. Bitlis de Kara Kuvvetleri Komutanı Doğan Güreş’e yakın bir isimdi. Bitlis, binbaşı rütbesindeyken Güreş’le birlikte görev yapmıştı. Doğu ve Güneydoğu’da faili meçhul cinayetler artamaya başlamıştı ve işin bir ucu JİTEM’e uzanıyordu. 1991’de Vedat Aydın’ın Diyarbakır’da öldürülmesi ise bardağı taşıran son damla oldu. Yine 91 yazının sonunda JİTEM’in bağlı olduğu Asayiş Kolordu Komutanlığı’nın başındaki isim de değişti. Korgeneral Köksal orgeneralliğe terfi edince görevinden alındı. Köksal’ın yerine ise korgeneral Necati Özgen atandı. Köksal’ın komutanlığı döneminde terörle mücadele tamamen silah ve şiddet üzerine kuruldu. Köksal, bu dönemde JİTEM’in yeniden yapılandırılmasıyla bizzat kendisi ilgilendi. Bu gizli ordunun üç kilit görevine Veli Küçük, Cem Ersever ve Arif Doğan’ı getirdi. JİTEM adeta bu üç ismin kontrolündeydi. JİTEM’in bütün atama ve görevlendirmelerini yapan Köksal, orgeneral yapıldığı 1992 Yüksek Askeri Şurası’nda aynı anda Ege Ordu Komutanlığı’na atandı. İki yıl sonra da 1. Ordu Komutanlığı’na yükseldi. 1996’da Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Bir yıl sonra da emekliye sevk edildi. Ancak JİTEM denilen birimi Köksal, Doğan Güreş ile birlikte palazlandırıp yetkilerini ve sınırlarını genişletmişti. İtirafçıların devşirilmesine de en çok bu tarihlerde rastlanır.
Ersever’in etkinliği sadece Güney-doğu’yla sınırlı değildi. Ankara’yla da ilişkileri vardı. Jandarma Genel Komutanı, Cem Ersever ile doğrudan iletişim kuruyordu. Ersever, bunun için sık sık Ankara’ya gidiyor ve Bitlis’le görüşmeleri saatler sürüyordu. JİTEM’le ilgili talimatları artık doğrudan Bitlis Paşa’dan alıyordu. Son dönemde ise ısrarla tek bir öneri üzerinde duruyordu: JİTEM Taburu. Ersever, bir tabur oluşturması için kendisine izin verilmesini istiyordu. Bu taburda JİTEM’ci subaylar, itirafçılar, korucular yer alacaktı. Ve Ersever, bu taburu oluşturmasına izin verildiği takdirde altı ay içinde PKK’yı bitireceği garantisini veriyordu. Tabur bu süre zarfında tamamen dağlarda yaşayacaktı. Tıpkı PKK’lılar gibi. Yiyecek ve diğer ihtiyaçları helikopterle getirilecekti. Ancak bu mümkün olmadı. Zaten Bitlis-Ersever ilişkisi diğer JİTEM komutanlarını çileden çıkarmaya yetmişti.
Veli Küçük ve Albay Arif Doğan, Ersever’e karşı cephe aldı. Yaptıkları ittifak sonucunda Ersever’in karşısına Mahmut Yıldırım’ı (Yeşil) çıkardılar. Yıldırım, daha önce Tunceli-Malatya-Elazığ-Bingöl hattında işkence, haraç ve faili meçhul cinayetlerle adını duyurmuştu. Özellikle işkence sorgularının aranan ismiydi. Asker olmamasına karşın tüm Jandarma alay komutanlıkları ve ilçe komutanlıklarına rahatça girip çıkıyordu. Bir yarbay veya albay rütbesindeki subay gibi karşılanıyordu. Valilik düzeyinde düzenlenen terörle mücadele toplantılarına bile katılıyordu. Veli Küçük’ün adamıydı ve Güneydoğu’ya taşınmıştı. Bu Ersever’i kızdıran bir durumdu. Zaten Ersever’in Ankara’ya atanmasıyla JİTEM’in en etkili ismi artık ‘Sakallı’ lakaplı Mahmut Yıldırım oldu. Cahit Aydın’ın geçici olarak Diyarbakır Grup Komutanlığı’nı yürüttüğü dönemde ise JİTEM’i aslında Yıldırım yönlendiriyordu. Tabii direktifleri Albay Veli Küçük’ten alıyordu.
Turgut Özal’ın (8. Cumhurbaşkanı) ölümünden sonra JİTEM için yeni ve vahşi bir dönem başladı. Çünkü alanı genişlemiş ve bölgede faili meçhul cinayetler giderek artmıştı. Tansu Çiller’in başbakanlığı JİTEM’in sadece Güneydoğu’da değil batıya taşınmasına da sebep oldu. Çiller, göreve başlar başlamaz en yakınındaki isim Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş oldu ve terörle mücadelede yeni bir örgütlenmeye gittiler. Terörle mücadelede aktif görev alan komutanlar veya görevliler bir bir değiştirildi. Zaten Türk Silahlı Kuvvetleri’nde o dönem belli görevlerde Güreş’e yakın isimler vardı. Çiller’in gelişiyle bu isimler daha aktif hale geldi. Bunlardan biri Orgeneral Aydın İlter’di. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, hayatını yitirdiğinde Güreş’in isteği doğrultusunda yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Orgeneral Aydın İlter atandı. Ardından Korgeneral Necati Özgen görevinden alındı, yerine adı Doğan Güreş’le özdeşleşen Korgeneral Hasan Kundakçı getirildi. Jandarma Genel Komutanı ve Asayiş Kolordu Komutanı’nın değişmesinden sonra JİTEM’in en etkili birimi olan Diyarbakır Grup Komutanlığı’na da Binbaşı Abdülkerim Kırca atandı.
Susurluk, JİTEM’i değiştirdi
Susurluk kazası ile birlikte en çok tartışılan konulardan biri JİTEM oldu. Artık JİTEM’in işlediği cinayetler daha çok gündeme geliyor, eski faaliyetleri tartışılıyordu. İşte bu dönemde Jandarma Genel Komutanlığı, JİTEM grup komutanlıklarının, Jandarma bölge komutanlıkları ve alay komutanlıklarına bağlanmasını sağladı. Artık JİTEM ekibi doğrudan Ankara’ya, Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı olmayacaktı. Jandarma bölge komutanlıkları ve illerdeki alay komutanlıklarına bağlanacaktı. Görevleri ise normal askeri birliklerin içinde istihbarat çalışması yapmak diye belirlendi. Ama JİTEM timlerinin, alay ve bölge komutanlıklarına bağlı olması göstermelikti. JİTEM’in faaliyetlerini kısıtlayıcı bir hükmü yoktu. JİTEM ekipleri, yine bağımsız hareket etmeye devam etti. Sorumlulukları yine sadece Jandarma Genel Komutanlığı’na karşıydı.
Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu, JİTEM ve bu örgütün işlediği cinayetlerle ilgili detaylı bilgilere yer verdi. Raporun JİTEM’le ilgili ilk tespiti giriş bölümünde yer aldı: “Askerler ise tam bir suskunluk ve sessizlik içinde, olaylara sadece seyir açısından bakmışlardır. Oysa Jandarma’nın söyleyecek çok sözü olması gerekirdi. Özelikle de Yeşil, itirafçılar konusu ile Cem Ersever’in niçin ve nasıl öldürüldüğünü araştırıp kamuoyuna değilse bile Başbakanlığa duyurabilirlerdi.”
Ecevit Kılıç, raporda gizlenen ancak kendisinin ortaya çıkardığı 11 sayfalık bölüm ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Raporun bir bölümü ise tamamen Jandarma’ya ayrıldı. JİTEM’in anlatıldığı bölümde, birimin varlığı inkâr edilemeyecek kadar faal bir örgüt olduğuna da vurgu yapıldı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Asayiş Kolordu’nun kontrolündedir. Terörün askeri mücadele yönü ilgi, bilgi ve yetki alanımız dışındadır. Ama bölgede cereyan eden olayları da jandarmadan bağımsız bir şekilde ele almanın mümkün olmadığı bir gerçektir. Susurluk olayı bir trafik kazası olmadığı, Ankara merkezli bir dizi oluşturduğu cihetle karışıklığın had safhada olduğu OHAL yöresi ve oradaki görevlilerin dikkate alınmaması ciddi bir eksiklik olurdu. Jandarma Genel Komutanlığı reddetse de JİTEM’in varlığı unutulabilir bir gerçek değildir. JİTEM kaldırılmış, tasfiye edilmiş, personeli başka birimlerde görevlendirilmiş, evrakları arşive gönderilmiş olabilir. Ama JİTEM’de görev yapan pek çok görevli hayattadır.” Raporun en çarpıcı bölümü ise JİTEM’in varlığına hemen son verilmesi tavsiyesiydi: “Yasal dayanağı olmayan, buna rağmen kuruluş amacından saparak bazı yasadışı olaylarla birlikte anılan kuruluşun faaliyetlerine son verilmesi hukukun üstünlüğüne inanan ve hukuk devletine olan devletimizin lehine olumlu bir davranıştır.”
JİTEM’i başından beri bilen ve faaliyetlerini destekleyen Jandarma Genel Komutanı (MİT Müsteşarı oldu) Orgeneral Teoman Koman, talep olmadan Susurluk Komisyonu’na gönderdiği mektupta JİTEM’in üstünü örttü. Komisyon bu kez JİTEM’le ilgili bilgi verilmesi amacıyla Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazdı. İkinci başkan Çevik Bir imzasıyla tek cümlelik bir cevap geldi: “TSK mensuplarının bu gibi konularda hiçbir dahli yoktur.” Rapor şöyle bitiyordu: “Varlığı mevcut olmayan ama eylemleri gerçek olan JİTEM araştırılmalıdır.”

JİTEM’de üsteğmen olarak
görev yapanlar şimdi aynı görevi albay olarak yapıyor

Hâlen Amerika’da gazetecilik eğitimi alan ve JİTEM hakkında yazdığı kitapla dikkatleri üzerine çeken gazeteci Ecevit Kılıç’a tartışmaların odağındaki birimi sorduk.
-JİTEM varlığını sürdürüyor mu?
JİTEM’in somut olarak bilinen son eylemleri 24 Ocak 2001 tarihinde gerçekleştirilen Gaffar Okkan suikastı ve bir gün sonra HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in gözaltına alınıp kaybedilmesidir. Bir de Şemdinli olaylarında gündeme geldi. Yıllarca JİTEM’den ses çıkmadı, dağıtıldığı izlenimi oluştu. Şu bir gerçek; Öcalan’ın yakalanmasının ardından terörün azalması ve demokratikleşme adımlarıyla birlikte değişen Türkiye’nin, bu yapıyı taşıması mümkün değildi. 2000’li yılların başından itibaren uyku dönemine girdi. Kadroları tasfiye edilmedi. Yapı dağıtılmadı, sadece aktif değil. JİTEM’in itirafçılardan oluşan sivil unsurları, deşifre olmayanları, Genel Komutanlık bünyesinde memur olarak çalışmaya devam ediyor. 1990’lı yıllarda üsteğmen veya yüzbaşı olarak görev yapanlar bugün yarbay veya albay rütbesinde.
-Jandarma ile sınırlı tutmak doğru mu?
Son dönemde hem JİTEM’in varlığının kabul edilmesi hem de İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasından şöyle bir sonuç çıkartılabilir; faili meçhul cinayetler işleyen bu yapı artık JİTEM veya Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı olarak faaliyet yürütmüyor. Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı, şu anda istihbarat ağırlıklı çalışma yürütüyor. JİTEM ise farklı bir yapı ve adla illegal bir çalışma grubu olarak faaliyet yürütüyor. Nitekim son iki yıldır özellikle Yüksekova’da yine geçmişi hatırlatan faili meçhul cinayetler işleniyor. Bir kısmının terör örgütü PKK’nın iyi eğitilmiş kent infaz timleri tarafından gerçekleştirildiği biliniyor. Bazılarını PKK üstlenmedi. Siyah maskeli tek kişi tarafından işlenen bu cinayetler JİTEM benzeri bir yapının varlığını yeniden tartışmaya açtı. Ayrıca JİTEM, Jandarma Genel Komutanlığı ile sınırlı değil. Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı’nın başına Jandarma’dan değil Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan korgeneral atandığı tarihten itibaren KKK’nin de yapıyla ilişkisi tartışmalıdır.
-İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasını nasıl okumak gerekir?
Hem İçişleri Bakanlığı hem de emekli Albay Arif Doğan’ın açıklamaları JİTEM’in varlığını sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Ancak İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması kafa karıştırıcı. Açıklamada JİTEM’in 1990’da reorganizasyona tabi tutulduğu ve adının Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı olarak değiştirildiği ifade ediliyor. Ancak gerek görev yapan sivil ve resmi görevlilerin açıklamaları gerekse ortaya çıkan belgeler gösteriyor ki JİTEM ilk kurulduğunda Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı adıyla faaliyete başlıyor. Yani İçişleri Bakanlığı’nın “1990’da değişti” dediği adla. Bu yapı terörle mücadelenin başlamasıyla birlikte, 1987 yılında JİTEM adını aldı. İşlediği faili meçhul cinayetlerin açığa çıkması ve gündemde olması nedeniyle 1999’da yeniden adı Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı olarak değiştirildi. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla bu yapının bu adla hâlâ faaliyetlerine devam ettiği anlaşılıyor.

Bir astsubay anlatıyor:

Girdiğimiz yapının JİTEM olduğunu sonra anladık

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na müracaat eden emekli Astsubay Metin Ö, 1989-1993 yılları arasında görev yaptığı Tunceli İl Jandarma Komutanlığı’nda şahit olduğu yasa dışı faaliyetler hakkında önemli bilgiler verdi. Özel yetkili savcı olduğu dönemde Zekeriya Öz’e JİTEM’in faaliyetlerini anlatan Metin Ö, bölgede yaşadıklarını Aksiyon’a da açıkladı. Metin Ö’ye göre, Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Kazım Çillioğlu JİTEM’i durdurmaya kalkıştığı için öldürüldü.
Terörle mücadele kapsamında bölgedeki JİTEM timinde uzun yıllar görev yapan Metin Ö, Uzman Jandarma Okulu’ndaki eğitimini tamamlamasının ardından ilk olarak 1989’da Tunceli’ye tayin edildi. Göreve başlamasından iki ay sonra, ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’dan eğitim aldı. Hatta Yeşil tarafından JİTEM timlerinde görevlendirildi. Yıldırım, üç, beş, yedi ve dokuz kişiden oluşan 5 tim kurdu. Gruplardaki askerler kod isim kullanıyor ve birbirini tanımıyordu. 7 kişilik grupta yer alan Metin Ö’nün kod ismi Kürtçe bilmediği için ‘üniversiteli’ olmuştu. Yeşil, en kirli işlerini ise direk emir verdiği 5 kişilik timlere yaptırıyordu.
Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı görevini (vekaleten) yaparken 3 Şubat 1994 tarihinde şüpheli şekilde ölü bulunan Albay Kazım Çillioğlu, kanun dışı yapılan bütün işlerden haberdardı. Metin Ö’den dinleyelim: “Kazım Albay, terörün hortlatılması için yapılanları gördü. Bunu önlemek için, 20 kez toplantı yaptı. Bu toplantılara biz de girdik. Rahatsızlığını dile getirdi. Bu tür olayların yaşanmamasını söyledi. Bu toplantıların ardından Yeşil, Kazım Albay’ı tehdit etti. ‘Yanlış yapıyorsun, kendi kuyunu kazıyorsun.’ gibi sözler söyledi. Dönemin Tunceli Bölge Komutanı da, Çillioğlu’ndan JİTEM’in faaliyetlerine karışmamasını istedi. Albay’a ‘Benden habersiz iş yapmayacaksın.’ dedi. Ancak Albay Çillioğlu, buna rağmen bölge komutanına ters çıkınca, Yeşil’in yakın adamları, ‘Albayın işi bitti.’ dedi. Albay, ondan sonra evinde ölü bulundu. Bana göre, Albay’ı Yeşil öldürdü. Çünkü JİTEM’ in çalışmalarını engelliyordu.”
Metin Ö’nün bulunduğu timin görevi sorgu yapmaktı. PKK’ya yardım ve yataklık yaptığını tespit ettikleri kişileri, Tunceli Bölge Komutanlığı’nda araç bakım merkezi olarak kullanılan binanın altındaki özel odalarda sorguluyorlardı. Yeşil ile Tunceli, Bingöl ve Elazığ bölgesinde 11 ay çalıştı: “Yeşil’le o bölgede, birçok baskın gerçekleştirdik. Yeşil, köylerden PKK adına, haraç toplardı. Köylüler vermediklerinde ise tehdit ederdi.” diyor. O dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olmayan silahlar kullanan JİTEM timleri, PKK’dan ele geçirilen 90 silah ile operasyon yaptı. JİTEM timleri, Tunceli ve Bingöl Yayladere’de, Elazığ Karakoçan’daki birçok faili meçhul cinayetleri işledi: “Bahsettiğim, beşinci derecede bulunan timlerin görevi, tamamen adam öldürmeye dayalıydı. Bölgede, faili meçhul cinayetlerin çoğu, bu kişiler tarafından işlendi. Sadece benim şahit olduğum 40’ın üzerinde cinayet var. Hepsini, JİTEM yaptı. Öldürülenleri ise Peri Suyu denilen bir ırmağa atarlardı.”
Bir operasyonda gözaltına aldıkları 6 kişinin serbest bırakılmasını istediği için Muş Valilik binasına ateş etmişlerdi. Bu olay sonrasında kendilerini PKK’lı zanneden polis ile de çatışmaya girdiler. Tunceli’de 1993 yılında üç kişinin öldürülmesi ile ilgili Yeşil’in adı TBMM’de gündeme gelmişti: “Yeşil, bu olayın ardından 6 ay bölgeden uzaklaştırıldı. Bir komutan göstermelik olarak ifademizi aldı. Bunun üzerine TBMM’den ‘haklarında kovuşturmaya gerek yoktur’ kararı çıktı. Yeşil de 6 ay sonra görevinin başına geldi. İşine kaldığı yerden devam etti. ”
Metin Ö, geçmişte şahit olduğu yasa dışı eylemlerden halen rahatsızlık duyuyor: “Girdiğim yerin JİTEM olduğunu ilk başta bilmiyordum. Bunu, daha sonra yaptıklarımızdan anladım. Bu timlerde çalışırken yaptıklarımızı ‘görev, emir, vatan ve milletimize hizmet ediyor’ diye görüyorduk. Bizler inandık onlara. Köyleri PKK yuvaları olarak gösteriyorlardı. Benim gibi onlarca genç bu şekilde inandı. Bizlere afyon verilmiş gibiydi. Ancak, yaptıklarımızın doğru olmadığını, daha sonra anladık. Şimdi çok pişmanım.” (SELÇUK KAPUCİ)

 


Konu Terennüm tarafından (07-26-2011 Saat 12:35 ) değiştirilmiştir..
Terennüm isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi