AK Gençliğin Buluşma Noktası
Darbeler ve Darbe Girişimleri Darbeler ve darbe girişimleri hakkında bütün haber ve duyuruları bu bölümde paylaşalım.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 09-06-2011, 18:06   #1
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Exclamation Ergenekon'un Suriye Yuva'lanması! -Özel Dosya-
Fatih Tezcan
AnalizMerkezi.com/Özel Dosya


Suriye Devrimi sırasında Türkiye'den sıcak bölgeye giden ‘ilk ve tek bağımsız gazeteci’ olan ve sonrasında İstanbul'da Suriye'li Muhalif Siyasi Liderler ile yaptığı röportajlarla gelişmelerin 'sokak ve salon boyutları' hakkında geniş ve derin bilgiler alan Araştırmacı-Yazar Fatih Tezcan, Türkiye ve Suriye arasında sahneye konulan oyunu ve 'ithal darbe planı'nı çok geniş bir dairede analiz ediyor.

*****



Suriye'de son 6 ayda en az 3000 kişinin Esed'e direkt bağlı timlerce yargısız infazla öldürüldüğü, on binlerce kişinin Esed'den kurtulmaya çalışan Suriye Halkı'na yaylım ateş açan birimlerce yaralandığı ve bunların yanısıra binlerce erkeğin hapishanelerde beklerken, eşleri muhalif kimlikleriyle bilinen kadınlara yönelik devlet yetkililerince uygulanan taciz ve tecavüz vak'alarının arttığı biliniyor.

Baba Hafız Esed'den sonra Beşar Esed'le devam eden BAAS Rejimi'nin halkına yönelik sürdürdüğü sistemli şiddet ve katliamlar, Kadir Gecesinde dahi devam etti.

Katliamda 14 kişi yaşamını yitirirken çok sayıda kişide yaralandı.

Üstelik yaralananlardan birisi, Suriye'nin ve Şam'ın en sevilen imamlarından, Rıfaî Camii imamı, Usame Er-Rıfaî idi.




İslam coğrafyasının binlerce noktasında Ramazan Bayramı namazının kılındığı dakikalarda da, Suriye'de 7 protestocu katledilirken, yüzlercesi de ya yaralandı ya da tutuklandı.

İşte bu esnada Türkiye'de, yoğun bilgi kirliliği ve algı mühendisliği devreye sokularak, dumanlı bir hava oluşturulmaya çalışılıyor.

Suriye Halkı'nın tamamına yakınının 'Esed'siz bir Suriye'de Sünni-Alevi birlikteliğinde özgür ve eşitçe yaşamak' istediğini ifade etmesine rağmen, Türkiye'de kerameti kendinden menkul bir takım bu ülkeden ve halkından uzak kimseler, 'Suriye'de Esed'in devrilmesi durumunda bir iç savaş'ın kaçınılmaz olduğunu' iddia ederek, adeta üstü örtülü bir tehditin sözcülüğünü yapıyorlar.

Diğer yandan Esed Rejimi'nin halka uyguladığı sistemli katliamlar, Balyoz Darbe Planı'nda ortaya konulan 'Halkı İsrail gibi tepelemek' fikrinin, nerelere ve neden ihrac edildiğini sorgulatıyor.

Suriye üzerinden Türkiye ile İran'ın arasını bozmaya çalışan odakların 'Bölgesel satranç ve İsrail' başlıklı hamasetleri, İran'ın Esed'e 'halkını dinlemesi' yönünde yaptığı davet ve nasihat ile yerle bir olmasına karşın, bu kez de Türkiye'nin 'Amerikan Taşeronluğu ve Sözcülüğü' yaptığı yolunda, on yıllar öncesinden kalma ezikliklerin izini taşıyan çarpıtmalar devreye sokuluyor.

Bu ve fazlası onlarca çarpıtma ve saptırmaya, 'Abdullah Öcalan'ın bile karşı çıkacağı derecede artan PKK eylemleri' eklendiğinde, Türkiye'nin güney komşusuyla illişkisinin, ulusal odaklarca sanılandan çok daha 'sömürülebilir' bulunduğu fark ediliyor.

Okumakta olduğunuz dosya, işte bu faaliyeti analiz etmek üzere oluşturulmuştur.
SURİYE REJİMİ, TÜRKİYE'DE PR / HALKLA İLİŞKİLER ÇALIŞMASI YAPIYOR!

Suriye’de yarım asra yaklaşan Esed Rejimi'nin, katliamlarını meşru gösterebilmek için Türkiye’ye yönelik PR faaliyetlerini de sürdürdüğü gözleniyor.

Bu kapsamda Türkiye-Suriye Dostluk Komitesi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yuva, Türkiyeli gazetecileri Suriye’ye götürdü.

AnalizMerkezi.com'un görüştüğü kaynaklar, Mehmet Yuva'nın Türkiye'de 'akademisyen ve yazar' kimliklerini ön plana çıkarmasının, Suriye'deki Esed Ailesi'ne olan yakınlık ve danışmanlığını perdelemek için kurguladığı bir yöntem olduğunu ifade ettikten sonra, Prof. Dr. Mehmet Yuva'nın Ergenekon Terör Örgütü zanlısı Doğu Perinçek'e olan 'yoğun sempatisinden' söz ediliyor.









Doğu Perinçek'e bağlı Ulusal Kanal'ın 'Ortadoğu Temsilcimiz' olarak tanıttığı Mehmet Yuva'nın, Esed'le olan 'yakın ilişkisi', fotoğrafa biraz daha geniş açıdan bakıldıkça, çok daha derin anlamlar kazanıyor.




Bu bilgi, Ergenekon zanlılarının Türkiye'de Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için yaptıkları çalışmaların, mahkemece kabul edilen iddianameler'deki dökümleri, Ergenekon Soruşturması sırasında sıkça dile getirilen ve halen gizemini koruyan 'Kayıp Silahlar' ve Suriye'de ele geçtiği iddia edilen ve fakat Türkiye'den hangi odaklar tarafından sızdırıldığı belirsizliğini koruyan 'MKE damgalı silahlarla' birlikte ele alındığında akıllardaki soru işaretleri gitgide azalıyor.

Doğu Aktulga
'nın deşifre olan 'Ordu'da kritik noktalara alevi subayların getirilmesi' faaliyetleri ve mezhepsel kadrolaşma karşıtı Hüseyin Kıvrıkoğlu'na düzenlenen fakat bir albayın ölümüyle sonuçlanan suikastin de bu minvalde tasarlanan bir eylem olduğunun anlaşılması, Türkiye'de, Suriye'deki Alevi/Nusayri azınlık iktidarından ithal bir 'BAAS tipi darbe ve faaliyet' sonucu iktidara gelmek isteyen Kemalist azınlığın, seçimler yoluyla asla göremeyeceği bir iktidar fırsatını, en uzun sınırlara ve mezhepsel ortak paydalara sahip olduğu güney komşusundan ithal edeceği 'derin huzursuzlukve mezhepsel çatışma' yoluyla aradığı analizine ışık tutuyor.

Türkiye ve Suriye arasında ticaret hacmi, 200 bin dolardan 2,5 milyar dolara çıkmış, Suriye Genel Kurmay Başkanı Hasan Türkmenî’den Başbakanı Naci Itri’ye; devlet başkanı Beşşar Esed’e kadar en üst düzeyde ve defalarca karşılıklı ziyaretler yapılmış ve Hatay sorunu bile tarih olmuş, Suriye haritalarından çıkarılmışken, son olarak vizeler kaldırılmış, Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün bir araya gelerek “Doğu Akdeniz Dörtlüsü” adıyla birlik kurmuşlarken, Arap Baharı'nda devrilen diktatörlere, 50 senedir halkından on binlerce insanı öldüren veya hapseden Esed Diktatörlüğü'nü de eklemek isteyen Sünni çoğunluğa ciddi bir 'reform' açıklamasını dahi çok gören Beşar Esed'in bu ketumiyetinin sadece bir basiretsizlik örneği olduğunu söylememek için elimizde çok net ve ürkütücü işbirliği işaretleri bulunuyor.

Hele İran-Suriye-Hizbullah hattının İsrail'i yıkmasından söz edildiği bir propaganda savaşında, akıllara, 'Mutedil duruşu ve umut veren karakteriyle bilinen Beşar Esed'i Reform yapmaktan men eden ne, kim veya nasıl bir güçtü?' sorusunun gelmesi kaçınılmaz oluyor.

"Komşusu Ürdün'de çok daha az 'riskli iç dinamik' söz konusuyken dahi, kral tarafından birbiri ardına verilen reform sözleri bilinirken, "Beşar Esad'ı Kemalistleştirenler kim veya kimlerdi?" sorusu, Suriye Halkı'nın diğer ülkelere göre katbekat mutedil ve bastırılmış halkının ürkekçe hayata geçen direnişlerini hesaba kattığınızda, yerini daha bir isabetle buluyor.

Suriye'de binlerce insanın Ordu'ya, Polis'e ve Şebiha'ya bağlı timlerce öldürülmesiyle ilgili görüntüler internette ve medyada gezedursun, Türkiye'de yapılacak bir Kemalist Darbe sırasında olayların nasıl bastırılması gereğini dillendiren Çetin Doğan'ın sözünü de anımsadıklarında, 'Esad'ın yanına nasıl bir Ergenekon sempatizanı akıl hocası'nın yuvalandığı, kolayca anlaşılabiliyor:

Genelkurmayın 'bilgimiz dahilinde yapıldı', Çetin Doğan'ın 'savaş oyunu' dediği seminerde Güneydoğu'daki olası olayların İsrail gibi 'sert' bastırılması isteniyor. Darbe yaptıklarında karşılaşabilecekleri en kötü durum olan, direniş ve tankların üzerine çıkılmaya kalkışılması gibi durumlarda cuntacılar halkı acımasızca öldürmeyi dahi göze almışlar. 'Bu konudaki bir başarısızlık Türk Silahlı Kuvvetleri'nin pasifize olmasına, bunun sonucu olarak da Atatürk ilke ve inkılaplarının temeli olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaçağ taassubuna bürünmüş bir yapıya dönmesine sebep olacaktır' diyen cuntacılar yapılması gerekeni şu çarpıcı sözlerle tarif ediyorlar: 'Aldığımız istihbarat ve yaptığımız değerlendirmelere göre İstanbul'da yaklaşık 200-210 bin, İzmit'te 21 bin, Adapazarı'nda 12 bin olmak üzere toplam 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara destek verebileceği değerlendirilmektedir. Özellikle İstanbul ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olaylara İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur.' Cuntacıların irticacı bir ayaklanmaya karşı acı reçetesi sadece İsrail gibi yapmakla sınırlı değil. İrticai tehdidin tamamen ortadan kaldırılmasının yolu da açıklanmış: 'Kurtuluş savaşından sonra olduğu gibi gerekli tedbirler alınmalı ve irtica sempatizanları da asimile edilmelidir.'

*****

Ne Çetin Doğan'ın ne Doğu Aktulga'nın ne de bu İthal BAAS Darbecileri'nin ordudaki geçmişi yeni değildir.

İddiaya göre, 80'li yıllardan beri devam eden ve ordu içinde stratejik konumları ele geçirerek örgütlenmeye çalışan ve bir darbe ile Suriye tipi bir azınlık iktidarını hedefleyen Atatürkçü maskeli alevi mezhepçi bir cuntasal yapılanma vardı. Bu iddia çeşitli kaynaklarca da dile getirilmişti.(Aksiyon, 1 Kasım 1997; Armagedon, Timaş Yay., sh. 22, 120, 124; Yeni Şafak, 20 ve 25 Temmuz 1997; Akit ve Yeni Şafak, 7 Kasım 1997; Akit, 18-19-20 Şubat 1998)

Hafızalarımızı tazelemek üzere geniş bir parantez açıyoruz:

İnançlı kesime tavır alındı


28 Şubat sürecinde gerilim stratejisi uygulanarak Refahyol devrildi. Ekonomi alanından eğitim alanına kadar İslami gelişmelere her sahada kelimenin tam anlamıyla savaş açıldı. Toplum laik-müslüman olarak bölünerek müslümanlara adeta ambargo uygulanmaya başlandı. Toplumdan soyutlanmaya çalışıldılar.

Perinçek'in kerameti



Doğu Perinçek, dün PKK hayranı olup Öcalan'ın elini sıkarken daha sonra ordu hayranı kesilmiş gibiyidi. Aynı esnada Perinçek, başörtüsünü, sakalı ve uzun saçı yasaklayan Alemdaroğlu'yla 28 Şubat cuntacılarını müslümanları ezmesi için destekliyordu.

Perinçek, başörtülülere destek veren ve onlarla birlikte özgürlük gösterilerine katılan sol grupları şiddetle eleştiriyor, 68 kuşağına ihanet etmekle suçluyordu. Onlar da Perinçek'in dünkü ve bugünkü tavırlarındaki tutarsızlığa dikkat çekerek asıl onu 68 kuşağına ihanet etmekle ve postal yalayıcılığı ile suçluyorlardı.





Yılmaz'ın bir mezhebe dramatik hediyesi

Bir taraftan cemevi yapımına göz yumuluyor ve hatta devletçe destekleniyor, alevilik rejim dini haline getirilmeye çalışılıyor, diğer taraftan cami yapımı kısıtlanıyor, bazıları da yıkılmaya veya el konulmaya çalışılıyordu. Bu cuntacılarca başa getirilen Başbakan Yılmaz, Alevi şenliğinde alevilere hitaben, "imam hatipleri kapatarak size en büyük hediyeyi getirdim" diyordu.

Bu İsrail aşkı neden?

Türkiye, Dışişleri Bakanlığı adeta es geçilerek askerlerin öncülüğünde, dış politikada İslam dünyasına sert bir mesaj vererek onun baş düşmanı İsrail ile kısa zamanda askeri tatbikat yapacak kadar sıkı ilişkiler kuruyordu. Türkiye-ABD-İsrail askeri tatbikatı tüm tepkilere karşın gerçekleştiriliyordu.

Çok ilginç bir benzerlikle Suriye'de Hafız Esed ve oğlu Beşar Esed, 44 seneden fazla süredir İsrail'in elinde olan Golan'ı almak için 'hiçbir çaba' göstermiyor, buna dair herhangi bir ışık dahi yakmıyorlardı.
Hatta Türkiye'den Suriye'ye gidip, biraz cesur birileriyle özel bir çay sohbeti yapanlar, Golan'ın Hafız Esed tarafından nasıl savaşmaksızın İsrail'e 'devredildiğini' tüm detaylarıyla dinleyebilirler.

Polisi pasifize çabaları

Hatırlanacağı üzere, PKK destekçisi iken dönüş yapıp ordu destekçisi olan Perinçek ve ekibi, kendisine sızdırılan raporla Susurluk olayını deşifre etti. Bunun peşinden polis istihbaratına ve Özel Tim'e büyük baskı geldi askerlerden. Böylece cuntalara ve darbecilere en büyük engel olan polis istihbaratı tasfiye edilmeye çalışılmıştı.

Kıvrıkoğlu'nu sıyırıp geçen kurşun

Kıbrıs'taki tatbikatta Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu öldürülmek istendi. Kendisinin bir suikaste uğramamak için çok tedbirli davrandığı, bu mezhebi yapılanmaya karşı çıktığı ve demokrasi yanlısı olduğu için öldürülmek istendiği iddia edildi. (Yeni Şafak, 7 Kasım 1997)

Mezhebi yapılanma

Sarmusak hadisesi de denilen ve polis istihbaratından Bülent Orakoğlu'nun ortaya çıkardığı bu mezhebi yapılanmaya ait ipuçları ve hemen ardından ordu tarafından telaşla yapılan BÇG'nin varlığını ilan edip meşrulaştırma gayreti, yine ardından Hasan Celal Güzel'e ulaştırılan bu mezhebi yapılanmaya ait belgeler (Armagedon, sh. 113, 124; Akit, 8, 12 Kasım 1997) ve bir kısmını açıkladığı için devlet sırrını açıkladı denilerek Güzel'e şiddetli tepki gösterilmesi ve tutuklanması gibi peşpeşe meydana gelen gelişmeler de, bu mezhebi yapılanma iddialarını gündeme oturttu.

BÇG, ABD'nin yeni stratejisinin bir gerçeği

Bunlar ve daha yüzlerce done, geçmişte Türkiye'de sahneye konulmaya çalışılan, sonra askıya alınan ve Suriye Devrimi fırsat bilinerek 'Suriye Devrimi'nin Manüplasyonu' başlığıyla güncellenen bir faaliyete dair bizi uyarıyor.

Ergenekon'un Fikri ve Mali Lideri Bedrettin Dalan'ın Kaçtığı ve Saklandığı Ülke: Suriye!





Ergenekon soruşturması kapsamında 7 Ocak 2009'da düzenlenen 10. dalga operasyonda gözaltına alınacağını öğrenince ABD'ye giden Bedrettin Dalan'ın en son Suriye'ye gittiği öğrenildi. Ergenekon'un şüpheli firarisi Dalan'ın bir ay kaldığı Suriye'den Belarus'a geçtiği, pasaportunun süresi dolduğu için sahte pasaport kullanmaya başladığı öne sürüldü.
Ergenekon'un 7 Ocak 2009'daki 10. dalga operasyonunda emekli Orgeneral Tuncer Kılıç, Prof. Dr. Yalçın Küçük, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, emekli Orgeneral Kemal Yavuz ve Susurluk hükümlüsü İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 32 kişi gözaltına alınırken, bir MİT görevlisi tarafından önceden uyarıldığı öğrenilen Bedrettin Dalan'ın 24 Ekim 2008'de ABD'ye gittiği ortaya çıktı. Dalan, operasyonun ardından ABD'de tedavi gören eşi Ayseli Dalan'ın yanında olduğunu belirterek, "Ocak ayı sonunda döneceğim" açıklaması yaptı. Ancak aradan yaklaşık 1.5 yıl geçmesine rağmen dönmedi.

ABD'DEN SONRA 6 ÜLKEYE GİTTİ


Ergenekon soruşturmasında adı sıkça geçen İSTEK Vakfı ve Yeditepe Üniversitesi sahibi eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, yurtdışına çıkışından itibaren polis tarafından adım adım takip edildi. Uzun bir süre Amerika'da kalan Dalan'ın vize süresi doldu. Dalan, vize süresinin uzatılmasını talep etti ancak bu talebi reddedildi. Dalan'ın birçok ülkeyi içine alan seyahat macerası da böylece başlamış oldu. Dalan, Amerika'nın ardından Finlandiya, Hollanda, Almanya, Rusya ve Belarus'un ardından en son Suriye'ye gitti.
SURİYE İSTİHBARATI EL MUHABERAT'IN KONTROLÜNDE
Bir dönem PKK'nın üs olarak kullandığı Lübnan'daki Bekaa Vadisi çevresindeki şehirlerde yaklaşık bir ay kalan Dalan'ın istihbarat teşkilatı El Muhaberat'ın bilgisi dahilinde dolaştığı öğrenildi.

Bu bilgi, ‘Suriye İstihbarat Örgütü El Muhaberat’ın Liva İskenderun Sorumluluğuna getirildiği ifade edilen ‘Esed’in Antakyalı Yogasever Danışmanı’nın da Ulusalcı Kanat’a olan yakınlığı’ ile birlikte ele alınmalıdır.

Esed’in yanına olduğu gibi El Muhaberat’a da yuvalanan bu şahsın, Ergenekon tutuklamaları başladığında, hem Esed’in tercümanlığından hem danışmanlığından hem de Türkiye’de ‘ortadoğu temsilcisi’ olduğu kanalın künyesinden çıkarılması, ‘pozisyonunun koruma altına alınmayı hak edecek bir seviyede’ olduğunu anlamamız için yeterlidir.

SURİYE'DEN AVUKATLARLA TEMAS
Bedrettin Dalan'ın yurtdışında kaldığı süre boyunca ihtiyacı olan paranın ise muhasebecisi tarafından kendisine ulaştırıldığı belirtiliyor. Dalan, Hollanda Amsterdam Havaalanı'nda kendisini görüntülemeye çalışan basın mensuplarına, "Ben kaçak değilim. Aranmıyorum. Özgür bir insanım. Bakın yeşil pasaportum ile dolaşıyorum" demişti. Bedrettin Dalan'ın Suriye'de bulunduğu sırada sık sık avukatlarıyla irtibat kurduğu ve hakkındaki soruşturma ile ilgili bilgi edinmeye çalıştığı öğrenildi. Pasaportunun süresi dolan Dalan'ın Lübnan topraklarındaki Suriye kontrolünde bulunan Bekaa Vadisi çevresindeki kentlerde dolaştıktan sonra yaklaşık 20 gün önce sahte pasaportla yeniden Belarus'a döndüğü iddia edildi.
Ergenekon'un fikri ve mali lideri
Bedrettin Dalan'ın adı Ergenekon iddianamelerinde fikri ve mali lider olarak geçiyor. MİT görevlilerinin, bürokratların, müfettişlerin çocuklarına burs verdiği tespit edilen Dalan'ın Ergenekon tutuklusu Tuğgeneral Levent Ersöz ile telefonla konuştuğu ve Cumhuriyetçi Çalışma Grubu'nu göreve çağırdığı ileri sürülmüştü. Ergenekon soruşturması kapsamında İstek Vakfı'nda ve Yeditepe Üniversitesi'ndeki odasında arama yapılan Bedrettin Dalan'ın vakfı aracılığıyla sahibi olduğu Poyrazköy'deki araziden de silah ve mühimmat ele geçirildi. Bu silahların Ergenekon sanığı Levent Göktaş'a bağlı suikast timinin silahları olduğu iddia edildi. Silahların gömülmesinden Dalan'ın da bilgisinin bulunduğu ileri sürüldü. Ergenekon, Poyrazköy ve Amirallere suikast iddianamelerinde adı geçen Dalan hakkındaki soruşturma devam ediyor. Dalan'ın Türkiye'ye gelerek ifadesinin alınması bekleniyor.
"Suriye'de Hafız ve Beşar Esed'in Nusayri azınlık iktidarı örneğine benzer şekilde, alevi mezhebini istismar ederek ve Atatürkçü'lüğün arkasına saklanarak iktidarı tamamen ele geçirmek" olarak özetleyebileceğimiz bu projeye dair resimleri büyültmeye ve netleştirmeye devam etmeliyiz.

Misalen, Esed'in Türkiye danışmanı Ulusalcı Prof. Dr. Mehmet Yuva'nın ne tür bir perspektife sahip olduğunu fark edebilmek için, Türkiye ve Suriye halklarının her ikisi de Müslüman'ken ve dolayısıyla sosyolojik olarak 'normal' bir akla gelecek ilk ortak payda 'İslam' olacakken, kendisinin 23 Temmuz 2011 günü Ankara-Kızılay'daki sempozyumda sarf ettiği "Türkiye ve Suriye Atatürk'te birleşmelidir" sözüne dikkat etmek yeterli görünüyor.

Gelelim Esed'in Sipariş Ettiği ve Türkiye'den giden gazetecilerin ve bazı kritik noktadaki kişilerin ataç'landırıldığı geziye…

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 09-06-2011, 18:07   #2
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
Prof. Dr. Mehmet Yuva'nın dizayn ettiği gezide NTV, CNN Hürriyet, Habertürk, Habertürk tv, Fox tv, Türkiye gazetesi gibi yayın organlarında çalışan gazetecilerin yanı sıra; Banu Avar, Ümit Zileli, Faik Bulut, İsmail Müftüoğlu gibi isimler ile Evrensel, Cumhuriyet, Yeni Çağ, Yeni Mesaj, İlk Kurşun gibi gazeteler ve Ulusal, Meltem ve Bengitürk televizyonu ve de Aydınlık Dergisi gibi ulusalcı çizgideki yayın organlarının temsilcileri de davetliler arasındaydı.

GEZİ, OTEL SALONLARINDA PROPAGANDA OLARAK SÜRDÜ


Büyük çoğunluğu Şam’da otel ve salon toplantılarından oluşan gezinin bir çok kısmının ise, Şam’da gerçekleştiği öğrenildi.

Gazetecilerin tamamına yakınının Hama’da otobüsten inmesine izin verilmediği, yalnızca Baas görevlilerinin gezdirmek istediği bölgelere götürüldüğü ifade ediliyor.

II. Esad rejiminin yaptığı katliamların meşru göstermeye yönelik bu gezisinde, gazetecilerin görüşlerini değişmediği gezi sonrası yapılan haberlerden anlaşılıyor.

Suriye yönetiminin ikna gezisine katılan gazeteciler, izlenimlerini haberleştirmeyi sürdürüyor.

Gezi sonrasında Hürriyet Gazetesi’nden Bülent Sarıoğlu, Türkiye Gazetesi’nden Salih Bilici ve NTV’den Can Ertuna izlenimlerini yayınlayan gazetecilerden.

Yaklaşık 4 milyon nüfuslu başkent Şam’dan bakınca ülkede durum sakin diyen NTV’den Can Ertuna “Ülkeye diğer birçok Arap ülkesinden daha modern ve laik bir sistem kazandıran Esad ailesi, Alevi azınlığa mensup.
Komuta kademesinin önemli bir bölümünü Alevilerin oluşturduğu Suriye ordusunun, muhaliflerin sesini baskı ve şiddetle kısan rejime sadıkolduğunu belirtiyor.

“DIŞ MAHALLELERDEN KOYU KARA DUMANLAR YÜKSELİYOR”


Ertuna haberini şöyle sürdürüyor: “Dera, Hama, Humus ve Lazkiye... Suriye’de ateşli protestolara ve bunlara yönelik şiddetli müdahalelere sahne olan kentler. İnsan hakları örgütleri ölü sayısının 1700 ile 2000 arasında olduğunu belirtiyorlar. Başkent Şam’la birlikte sükunetin korunduğu bir diğer kent olarak anılan, Halep’te de artık halk sokağa dökülüyor.

Başkent Şam’dan bu kente doğru giderken bir diğer isyan kenti Humus’tan geçiliyor.
Şam’ı terk eder etmez görüntü değişiyor. Peşi sıra kontrol noktaları, yollarda asker sevkiyatları. Hama’ya girişte binaların duvarında üzeri boyalarla örtülen rejim karşıtı sloganlar dikkati çekiyor önce. Ardından neredeyse her köşede kum torbalarının arkasında mevzilenmiş askerler var.
Merkezde sıkıyönetim altında zorunlu bir sükunet havası var. Ancak dış mahallelerden koyu kara dumanlar yükseliyor. "

SURİYE’DE HERKESİN BİR ŞİDDET ÖYKÜSÜ VAR

Halk yabancı gazetecilere konuşmaktan çekinmiyor, Şam’dan farklı olarak.
Baas güçlerinin uyguladığı şiddete dair öyküsü var pek çok kişinin. Kimi ölen kızını anlatıyor, kimi bacağındaki kurşun yarasını gösteriyor. Gözaltında “kaybolanların” öykülerini, ölü sayısı hesapları izliyor. Net bir rakam yok.”

“Suriye halkı arka sokaklarda devrim hazırlığı yapıyor. Esad bu süreci sadece erteletebilir ama durduracak güçte değil” diyen Türkiye Gazetesi muhabiri Salih Bilici, ulusalcı çevrelerin Suriye’de isyanı ABD’nin çıkardığı iddialarını çürütür nitelikte.

“HALK DEVRİMİ DÖRT GÖZLE BEKLİYOR”

Bilici haberinde durumu şöyle özetliyor: “Suriye kazan kazan kaynıyor. Halk devrimin gerçekleşeceği günü dört gözle bekliyor. Ancak muhaliflerin organize olamaması ve bir merkezden yönetilmemeleri bu süreci geciktireceğe benziyor.
50 yıldır Nusayri bir aile tarafından yönetilen Suriye halkı, tamamen özgürlüğe odaklanmış durumda. Şam’da durum sakin görünüyor. Ancak Hama, Humus, Lazkiye, Dera, Cisr Eş Şuğur gibi kentlerde öldürme, adam kaçırma ve tutuklamalar devam ediyor. Bu bölgelerde protesto gösterileri durmak bilmiyor.”

HER YER İSTİHBARAT ELEMANI


Ülkenin camileri dâhil tüm sokaklarını II. Esad’ın istihbarat elemanlarının sardığını belirten Bilici, “Suriye’nin mobese kameraları yok ama her adım başı istihbarat elemanları var.
Suriye’de bulunduğumuz süre içerisinde istihbaratın adamları bize göz açtırmadı. Her zaman peşimizde birileri oldu. Şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezerken bile istihbarat elemanları ensemizdeydi. Fotoğraf çekmek ise neredeyse her yerde yasaktı. Şartları zorlayarak ve gözaltına alınmayı göze alarak fotoğraflar çektim. Yer yer polislerin müdahalelerine maruz kaldım. Suriye yönetimi tarafından verilen yaka kartını göstererek bu müdahale ve göz altılardan kurtuldum.”

40 Türk gazeteci ile Suriye devletinin davetlisi olarak gittiklerini belirten Türkiye Gazetesi muhabiri Bilici, “Gazetecilere sadece göstermek istediklerini gösterdi. Gazeteciler sadece Hama kentine götürüldü. Onun dışında Şam’da toplantı üstüne toplantılar yapılarak ülkede yaşanan durumun aslında çok farklı olduğu, olayların arkasında Amerika ve İsrail olduğu propagandası yapıldı. Hamaset dolu konuşmalarda muhalifler için terörist ifadesi kullanıldı. Cümlelerin arasında Türkiye de ABD ve İsrail gibi tepkilerden nasibini aldı”
diyor.

Suriyeli yetkililerin 1982 yılında Hama katliamı sırasında babaları öldürülen çocuklara ABD’nin silahlı eğitim verdiğini iddia ettiklerini belirten Hürriyet Gazetesi muhabiri Bülent Sarıoğlu ise Şam’daki aydınların halktaki en önemli rahatsızlık “Esad ailesinin hanedan yapılanması, genç nüfustaki yüksek işsizlik oranı, yolsuzluk, yaygın rüşvet ve yoksulluk” olarak gördüklerini belirtiyor.

İSMAİL MÜFTÜOĞLU: “ESAD KUZU GÖSTERİCİLER KURT”


Geziye katılan gazeteciler,
Milli Görüş camiasının yayın organları TV5 ve Ajans5 temsilen katılan İsmail Müftüoğlu’nun toplantı sırasında Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı’na Suriye rejimi gibi düşündüğünü ifade ettiğini ve muhaliflere yapılanlardan dolayı teşekkür ettiğini belirtiyorlar.

İsmail Müftüoğlu ise geziye dair izlenimlerini ajans5’de yazmayı sürdürüyor.
“Seyahat esnasında Şam’da ve Hama’da gördüklerimiz, üstelik olayların yoğun geçtiği Hama’daki gözlemlerimiz, olayların gazetelerde yazılanlar gibi olmadığını, tam aksi abartıldığını göstermiştir” diye yazıp ekliyor; “Çünkü caddelerde askerlerin bulunmadığını, ancak bazı gözetleme noktalarına son derece az olmak üzere, emniyet mülahazası ile askerlerin yerleştirildiğini gördük.”

Göstericileri “kurt”, binlerce kişinin katili Esad rejimini ise “kuzu” olarak niteleyen Müftüoğlu, yazısını II. Esat rejiminin cinayetlerini örtmek için ileri sürdüğü ifadelerle sürdürüyor.

BANU AVAR DERİN İLİŞKİYİ ELE VERİYOR!

Banu Avar, Esad tarafından ataçlandıkları Suriye ziyaretini anlattığı yazısında "Daha sonra heyetten bir grup eski bakanlar Fuat Çay ve İsmail Müftüoğlu, Arslan Bulut, ben, İskenderun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Şehmus Aslan, Fikret Akfırat, Prof. Semih Koray ve Güncel Meydan internet gazetesi yetkilisi Türkân Orhan, Dışişleri Bakanlığında özel olarak ağırlandık..." demişti.
Bu bilgide Banu Avar'ı ve İşçi Partisi'nin Suriye'deki sağ kolu Prof. Dr. Mehmet Yuva'nın Esed'e olan yakınlığını deşifre eden bir durum var.

Zira tanıyanlar bilirler ki Mehmet Yuva da odada, üstelik karelerde de yer alıyor (2.resimde en sağda) ama
'nedense' Banu Avar, Prof. Dr. Mehmet Yuva'nın ismini, Dışişlerinde özel olarak ağırlanan isimlerin arasında zikretmiyor...

İşte o ziyaretin görüntüleri:









MİLLİ GAZETE'YE ULUSALCI KLİK Mİ SIZDIRILDI?

İşçi Partisi ile olan alakası tüm Türkiye'ce bilinen Banu Avar'a, Milli Gazete'de 2006, 2010 ve 2011 yarihlerinde methiyeler dizilmesi, sözünü ettiğimiz yapılanmanın, Milli Görüş içine sızdırmış olabileceği bir hücreyi, uzun süredir beslediği kanısını doğuruyor.












Milli Gazete ise ulusalcı kimliği ile öne çıkan Banu Avar’ın izlenimlerini
“Suriye için Türkiye'de iklim hazırlanıyor” başlığıyla ile yayınladı. Avar’a methiyelerle başlayan haber, Avar’ın Baas yanlısı komplo teorileriyle sürüyor.

Okurunun büyük tepkisiyle karşılaştığı belirtilen Milli Gazete’nin, haberin gazetede sehven yer aldığını söylediği iddia ediliyor. Ancak haber, gazetesinin sitesinde de yayınlanmaya devam ediyor. *


Geziye katılan gazetecilerin ulusalcı, solcu ve Milli Görüşçü olanları, Suriye rejimi yanlısı görüş beyan ederken, diğer gazetecilerin tarafsız kalmayı sürdürdüğü gözlerden kaçmıyor.

Milli Gazete, Banu Avar'a olan sempatisi ve Afet Ilgaz'ın Ergenekon'a düzdüğü methiyelere göz yumması nedeniyle daha önce de eleştirilmişti.

Ancak Türkiye ve Suriye ilişkileri söz konusu olduğunda, durum gittikçe ciddileşiyor.

Banu Avar, Beşar Esed ve danışmanı Mehmet Yuva güdümünde gezdiği Suriye izlenimlerini yazabilir, belki 'Kemalizm ve BAAS Diktatörlükleri'nin çalışma ahenginden' söz edilebilir ama Müslümanlar'ın dinî hasasiyetiyle tanıdığı Milli Gazete'nin ısrarla sitesinde tuttuğu 'Banu Avar Haberi' akıllara, 'Milli Gazete, Banu Avar'ın vesilesiyle Beşar Esed sözcülüğüne ev sahipliği yaparken, hangi oyunun neresinde olduğunu biliyor mu?'
sorusunu getiriyor.

II. Esad rejiminin yaptıklarını onaylayanlar, Müslüman-Hıristiyan, Sünni-Alevi-Nusayri, Arap-Kürt gibi çok çeşitli Suriyelilerin tümünü, İsrail ve Amerika yanlısı olmakla itham ediyorlar. Tüm olayları İsrail’in kurguladığını ise bir diğer iddiaları.

*
http://www.milligazete.com.tr/haber/suriye-icin-turkiye-de-iklim-hazirlaniyor-214316.htm

Banu Avar'ın Milli Gazete'de de yayınlanan sözlerinin yalan olduğunu ispat eden görüntülerde, Suriye Halkı, on binlerce insanla, üstelik ellerinde Türkiye Bayrakları ile, Beşar Esed Diktatörlüğü'ne olan muhalefetlerini haykırıyor. Herkesin bildiği trajediyi hatırlatmak icab ederse, bu şarkıyı yazan ve okuyan İbrahim Kaşuş, Beşar Esad'ın polisleri tarafından ses telleri kesilip gırtlağı alınarak katledilmişti:

Suriye Halkı'nın Dilinde Devrim Şarkısı, Elinde Türkiye Bayrağı!




(Ergenekon-BAAS İşbirliği'ne dair yeni bir dosya çok yakında, Analiz Merkezi'nde yayınlanacaktır.)

Fatih Tezcan
AnalizMerkezi.com/Özel Dosya
  Alıntı ile Cevapla
Alt 09-06-2011, 18:13   #3
Kullanıcı Adı
Yıldırım
Standart
Konu ilgili bölüme taşınmıştır...
Yıldırım isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-06-2011, 18:19   #4
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
fatih abi yine yapmış yapacağını...
yine harika bir dosya...

  Alıntı ile Cevapla
Alt 09-06-2011, 20:10   #5
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
okumanızı tavsiye ederim.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 09-06-2011, 20:17   #6
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
iran konusu...
banu avar konusu...
milli gazete konusu...

önemli bu haber içinde ayrıca önem taşıyan noktalar...
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi