![]() |
#1 |
![]() BENİM bildiğim kadarıyla Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönmesine engel bir durum yok.
Bunu iki yıl önce, o zamanki Adalet Bakanı Cemil Çiçek de söylemişti. "Ben araştırttım, hakkında açılmış bir dava veya soruşturma yok. Onun için istediği zaman Türkiye’ye dönebilir" demişti. Gülen’in yakınındakilere de sormuştum neden dönmediğini. Sağlık durumu nedeniyle orada kalması gerektiğini, çünkü tedavilerinin sürdüğünü söylediler. Gazetecilik dürtüsüyle Amerika’ya gittiğimde sordum, soruşturdum. Doktorlar önemli bir sorunu olmadığını söylediler. "Bir damarında tıkanıklık vardı, o da balonla açıldı ve stend yerleştirildi" dediler. Bir de eskiden beri devam eden şekeri var. Yani anlayacağınız sağlık nedeni ile Amerika’da kalmak zorunda olduğu gerekçesi doğru değil. * * * Amerika’da kalış süresi uzayınca Gülen’in yakınları lafı değiştirdiler. "Bugünkü siyasi ortam dönmesi için uygun değil" demeye başladılar. Ancak bir süre sonra AKP iktidar oldu. Böylece siyasi ortam uygun hale geldi. Buna rağmen Fethullah Gülen Türkiye’ye dönmedi. Demek ki "Hocaefendi"nin bir bildiği var. Ya da bizim bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz bir korkusu var. Bir sürü söylenti dolaşıyor ortalıkta: "Birilerinin elinde Gülen’le ilgili bazı kasetler var. Eğer Gülen dönerse başını belaya sokacağı kesin olan bu kasetler derhal piyasaya sürülecek. Kıyamet kopacak." Bunlar doğru mu? Gülen’in başını belaya sokacak kadar vahim içerikli kasetler gerçekten var mı? * * * Son günlerde Fethullah Gülen’in dönmesine ortam hazırlayacak bazı hareketler olduğunu görüyorum. Bazı internet siteleri "Halkı O’nu özledi" diye dramatik haberler yapıyorlar, görüntüler yayınlıyorlar. Görüntülerde Gülen vaaz veriyor, sık sık da ağlıyor. Haber bazı TV kanallarında da yer alıyor. Sonra... İlk kez AKP milletvekilleri Meclis’te Fethullah Gülen’i göklere çıkaran konuşmalar yapıyorlar. Bazı bakanlıkların kadrolarının "Fethullahçılarla dolduğunu" o bakanlıklarda çalışanlar açık açık söylüyorlar. Bu konuda bir polis müdürünün bile şikáyet ettiğine tanık oldum. Son olarak sürpriz bir şekilde Cumhurbaşkanı tarafından YÖK Başkanlığı’na atanan ODTÜ’lü Profesör Yusuf Ziya Özcan’ın da Fethullah Gülen’e yakın olduğu iddia ediliyor. Özcan’ın kendi açıklamalarından üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasından yana olduğunu öğreniyoruz. * * * Gelişmeler çok ilginç... Daha da ilginçleri yolda. İktidarının ilk döneminde temkinli gitmeye çalışan AKP iktidarı, radikal adımlar atmaya başladı. Çok uzaklarda olmasına rağmen Fethullah Gülen’in iktidar partisi üzerindeki ağırlığı giderek artıyor. AKP’nin Türkiye’nin üzerine geçirmeye çalıştığı "İslam şalı" tüm ülkeyi kapladı kaplayacak.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kendisini Hakk'a adamış bir insan kendisinden neden korksun
![]() Hocamız çıkıp gelmiyor ise, birileri şu huzurlu ortamda sıkıntı çıkarmasın diye gelmiyor. Bunu anlamak, idrak etmek Yürek ister, Yürek ... VesseLam |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Bir gün gelir hesaplar dönüverir
TAYYİP Bey'e toz kondurmaya yürekleri el vermeyen meslektaşlara bakıyorum da "Ama..."lara başladılar. Hep böyle olur, iktidarlar gerçek yüzlerini gösterince işler değişir. Neyse, sonradan AKP'li olan meslektaşların bir bölümü Tayyip Bey'in kendine özgü demokratlığını ufak ufak çözüyorlar. Dönüşüm yalnız medyada da değil, iş çevrelerinde de var. Çoğu AKP'ye oy vermiş olsalar da şimdi hepsi bir tedirginlik içinde. Sanırım laik demokratik cumhuriyet için beliren tehlikenin kokusunu aldılar. * * * Bugünü yaratan, demokrasiyi yobazların elinde oyuncak haline getiren çapsız politikacılardır. Ülke bugün onların oy uğruna irticai kesimlere verdikleri ödünlerin faturasını ödüyor. Ankara'da, tedirginlik var. Özellikle de AKP'li çevre gereksiz bir "darbe" endişesi içinde. AKP ve yandaşları endişeleneceklerine askeri kışlasında tutmanın iktidarın görevi olduğu öğrensinler. İktidarlar irticaya prim vermez, rejimle oynamaz, ülkeyi doğru dürüst yönetirse kimse darbe marbe yapamaz. Bunun da ilacı demokrasidir. Ama AKP'nin yürüttüğü "hülle demokrasisi" değil. Demokratlığa oynayıp, ülkenin başına İslam şalını geçirmeye kalkmak ise hiç değil. * * * Şu güzelim kutsal ramazanda yaşadıklarımıza bakın. Her yerde yobazlıklarla, dayatmalarla karşılaşıyoruz. Devlet kurumlarında insanlara oruç ve namaz baskısı yapılıyor. Yurdun her yerinde sosyal yaşama müdahaleler var. Lüks lokantalar bile iftar menüleri düzenliyor, içki servisi yapmıyor. İbadetler, iftarlar çadır ve sokak şovlarına dönüştürülüyor. * * * Önceki gün bir meslektaş başından geçen olayı anlattı. Kadıköy'den simit evinden simit alıp paketletmiş. Sonra otobüs durağına geçmiş. Beklerken dayanamayıp paketi açmış ve bir lokma simidi koparıp ağzına atmış. Lokmasını çiğnerken bir halk otobüsü gelmiş, bizim arkadaş da atlamış. Bilet almak için para uzatmış, sakallı biletçi ters ters bakmış: "Sen oruç yiyorsun... İn aşağı... Burası Müslüman otobüsü." Bizim arkadaş haklı olarak diklenmiş: "Sen beni nasıl indirirsin otobüsten. Sana ne benim oruç yiyip yemediğimden." Otobüstekilerin bazısı "Aşağı in" demiş. Bazısı da "Burası İran mı? Ne karışıyorsunuz" diye tepki göstermiş. Tartışma büyümüş. Şoför otobüsü kenara çekip arkadaştan aşağı inmesini, aksi takdirde otobüsü hareket ettirmeyeceğini söylemiş. Tartışma itiş kakışa dönmüş. Sonunda arkadaşı tutanlar baskın çıkmış, şoför çaresiz hareket etmiş. Hikáyenin sonunu arkadaştan dinleyelim: "Neyse Zeynepkamil'e geldik, ben indim. Bir de elimi cebime attım ki itiş kakış sırasında bizim telefon gitmiş. Yapacak bir şey yok. Otobüsün arkasından baktım, Allahınızdan bulun dedim." |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|