05-04-2014, 07:34 | #1 |
Atilla Yayla - Öfke Haklı Olmayı Sağlar mı?
Atilla Yayla
Öfke haklı olmayı sağlar mı? Türkiye'de süregiden siyasî mücadelede kabaca iki taraf olduğu söylenebilir. İlki hükümetin tabanıyla birlikte kendisi ve Ak Parti'yi konu bazında haklı bulunca destekleyip haksız bulunca eleştirenler. İkincisi, olması gerektiği gibi muhalefetin büyük parçasını veya tümünü haklı bulup destekleyenler değil, hükümeti, Ak Partiyi her şeyde her zaman haksız bulup eleştirenler. Bu durum ilginç ve önemli, zira, sağlıklı bir demokraside siyasî kutuplaşma ve çekişme iktidar ile muhalefet arasında vuku bulur. Türkiye'de ise iktidar etrafında oluşuyor. Zaman zaman ifade edildiği gibi, ülkemiz demokrasisinin ciddî bir muhalefet sorunu var. Tabiî ki, siyasette muhalif olmak iktidar partisinin her dediğine ve her yaptığına karşı olmakla özdeş değildir. Onu bir ölçüde içerse de, aslında, onu aşması gerekir. Memleketin tüm temel meselelerine işlerliği olan ve halkı ikna gücüne sahip çözümler ihtiva eden bir programı olmayan hiçbir siyasî parti hakikî, iktidar alternatifi muhalefet olamaz. CHP'nin problemi işte bu. Yani, toplum nazarında iktidara alternatif teşkil edememek. İktidara yönelik muhalefetin gerçek muhalefet olamaması hâli bilhassa gazetelerde ve akademik ortamlarda üslenen aydınlar camiasında karşımıza çıkıyor. Hükümete toptan ve peşinen kanlı bıçaklı düşman olan bir aydın tabakası var. Hükümeti, özellikle Başbakanı, çoğu zaman, somut icraat bazında ve analitik şekilde değil, topluca ve bodoslama eleştiriyorlar. Olabilir, herkesin siyasî otoriteye karşı eleştirel tavır alma hakkı var. Ancak, bu kimseler eleştiri şimşeklerini aynı zamanda kendileri gibi hükümet - Ak Parti - Başbakan eleştirisi yapmayanlara da yöneltiyorlar. Hem de çok çirkin şekilde. Üslupları öfkeli. Dilleri küfürbaz. Sözleri karalayıcı. Yazıları lâkap takıcı, kötü vasıf yapıştırıcı. Bazen açıkça sövüyorlar. Kendileri gibi düşünmeyenlere, kendilerinin tavrını benimsemeyenlere dalkavukluk, yalakalık ithamları yapıyorlar. Niçin böyle oluyor? Saldırdıkları kimselerin sükûnetine ve efendiliğine karşılık böyleleri niçin kin ve öfke yumağı gibi dolaşıyor ortalıkta? Artık hiç şüphe etmiyorum, bir sebep karakter bozukluğu. Düpedüz karakterleri bozuk bunların bazılarının. Çirkin karakterlerini olağan zamanlarda gizlemeyi başarıyorlar, ama kritik olaylarda, zor ve sıkıntılı zamanlarda gizlemeyi ya beceremiyorlar ya da buna gerek görmüyorlar. Ne demek istediğimi bir somut olguyla açıklayayım; bunlar yıllarca beraber dolaştıkları, birlikte vakit geçirdikleri, birçok fikri paylaştıkları arkadaşlarına bir iç savaş çıkması hâlinde ilk onları öldüreceklerini söyleyebiliyorlar. Bir diğer sebep, kesin inançlı olmaları. Pozisyonlarının mutlak doğru olduğuna inandıkları için başka pozisyonlar alanlara dayanamıyorlar. Üçüncü bir sebep, saldırdıkları aydınların da kendileri gibi düşünmesi ve bunu yazarak ve konuşarak ifade etmesi hâlinde Başbakan'ın iktidardan indirilebileceğini sanmaları. Oysa, aydınların toplum tabakaları üzerindeki tesiri sınırlı. Bu kimselerin yığıldığı medya zaten medyanın üçte ikisini teşkil ediyor ve hükümete kökten karşı. Buna rağmen, seçmen tabakalarını kendi istikametine sürükleyemiyor. Dördüncü sebep, gnostik (kesin bilgiye dayalı mutlak kurtuluşa inanan) olmalarının bu kimselerin aceleci, sabırsız, her yolu mubah görücü olmalarına yol açması. Bunların beklemeye, normal, meşru yol ve yöntemleri kullanmaya tahammülleri yok; çünkü öfke ve nefret içlerini kavuruyor, bazen neredeyse onları insanlığın dışına çıkarıyor. Yeminli ve kategorik şekilde hükümet düşmanı aydınların, hükümet eleştirisi de yapabilen ama hükümetin demokratik yol ve yöntemlerle muameleye tâbi tutulmasını isteyen aydınlardan nefret etmelerinin ve onlara ölçüsüzce saldırmalarının beşinci sebebi, fikrî ve ahlâkî zayıflıklarıyla ilgili. Bunların saldırılarına mâruz kalan aydınlar, vakur duruşlarıyla ve fikrî ağırlıklarıyla bu kimselerin entelektüel fiyakasını bozuyor. Argümanlarını çürütüyor. Benzer bir şeyi ahlâkî açıdan da yapıyor. Demokratik usulle iş başına gelmiş hükümetin her ne pahasına ve hangi yolla olursa olsun gönderilmesi talebinin ahlâkî temelinin olmadığını gösteriyor. Öfke, küfürbazlık, saldırganlık, terbiyesizlik, fikirlerin ve pozisyonların haklı olmasını sağlamaya yetseydi, dünya başka bir dünya olurdu. Kaynak Yeni Şafak 03.05.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|