![]() |
#1 |
![]() İki cihanın baha biçilmez tek hediyesi * şefaatine nail olabilmek için, huzurunda iki büklüm diz çökerek ! *** Ve ... Ben ne diyebilirim ki ... Estetiğin ... Şefkatin... Azametin ... En parlak yıldızları bile gölgelendiren ışığın ... İnkar edilmeyen,takdir edilemeyen, idraki çetin nübüvvetin ... Yaktıkça kavuran, kavurdukça olduran hasretin ... Hadsiz yeşil ve hadsiz gür ormanlarında , açtı açacak birer filiz olan aşıklarını dilsiz dudaksız bırakıyor! ... "Ey" diye hitap edemediğimiz, bu yürek derinliklerinden kopup gelen mahçup ve ılık hitabı,yine "ey" diyemediğimiz bir Üstad'a bırakıverdiğimiz; "EY ŞEFKATLİ RESUL, EY REF'ETLİ NEBİ" ... NUR'UN OLMAYAYDI !... "Sevgilim sen olmasaydın, felekleri yaratmazdım!" sadası bütün titretiliciğiyle kulağımıza ve kalbimize ulaşmayaydı, hangi müşfik el, çekip çıkarırdı biz insanları bu kör kuyulardan ? Bu dar dünyadan? Kim? Kim bu çöllerin çölü dünyada, "İlk olduğu için son gelen" tesellicimiz ve müjdecimiz olurdu ?.. Kimin? Kimin eteğine tutunurduk o dehşetli mahşerde?.. Kim derdi? Bu bin pişman insanlara, " Ümeti ... Ümmeti ..." "Sen" de diyemiyorum, sen, öldürücü şüphe ve soruların, ferah veren cevaplarının vesilesi ve söyleyicisiyken! "Sen" diyemiyorum!... Kabul buyur "Efendim!" Kirli ellerimle getirdiğim bu biricik hediyeyi: Utancım! Biliyorum ... Ben kaçak bir köleyim! Keşke ... Keşke, bütün akıl sahiplerini alacak büyüklükteki muhteşem "davet" kapından geri dönmeyeydik... Başka, taş ve ardı boş kapılar aramayaydık ... Aşkların en ilahisi gönlümüz önünde dururken "fani"lere aldanıp, "fena" olmayaydık ... Keşke ... Herşeyin, bir gizli el tarafından sende düğümlendiğini bileydik ... Keşke ... Sensiz iklimler mevsimsiz ... Mevsimler suskun ... Yaz kış kadar soğuk, kış, yaz kadar boğucu ... Sarışın bir şikayet sonbahar ... Yürekler zincirlenmiş, diller kilitlenmiş ... Sensiz, çareler çaresiz ! Bugün! İnsan, hala oyuncaklarıyla oyalanan bir çocuk ... Senin varlığının ellerinden tuttuğunu unutuyor ... Yağmurları kuruyan dudaklara serpen bulutlar, senin hatırına duruyor, isyanla kirlenmiş semamızda ... Sevgin .. Ümidin .. Sinemizde, koynumuzda! Sevgililer sevgilisi söyle, aşkın bu ne türlüsü? Dediklerin ve dilediklerin, zorlu fakat ne güzel borçtur ... Yetimler yetimi, buyur, azad olsun yetimler, sensizlikten ! Hala üzülebiliyorsak senin sayende ... Sevebiliyorsak ... Ağlayabiliyorsak ... Senin sayende ve senin için! Saadeti yanlış yerde aramış gözlerimizin yaşını, şehitlerin kanıyla bir tut da kurtulalım! Senin sancağının altında ... Ayak bastığın yere basanların izini öpmüş kabul et de , başımız önde, sıkılarak ve bağışlanacağımızı umarak, Allah'ın huzuruna varalım!.. Ümmetin ve çok sevdiğin bütün insanlık adına, söylediğim en güzel ve en içten söz, en hararetli yalvarış bildiğim sesim: Efendim! Seni anlayamadık ... Hayatını yaşayamadık ... Affet, efendim, affet !
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|