![]() |
#1 |
![]() Demokrasi yokuşunda, şimdi de "liberallerle AK Parti'nin yolları ayrıldı mı?" tartışmasını yaşıyoruz. Liberallerden kasıt; tanımı genişletebilirsiniz, özgürlükleri, şeffaflığı, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunan aydınların bir kısmı. Bir kısmı diyorum, çünkü son tartışma onlar arasında da ciddi farklar olduğunu, demokrat aydınlar ile liberaller arasında da önemli anlaşmazlık noktaları bulunduğunu ortaya çıkarmış oldu.
İlk söyleyeceğim şu: Kimsenin kimseyle oturup pazarlık edip, ittifak ettiği falan yok. Herkes kendisi kalarak, ülke ve insanımız için doğru bir çizgide birleşiyor. Birlikte yürümeye çalışıyor. Yani kimse kimseyi kullanmıyor, kimse kimseye paçasını kaptırmıyor. Yanlış olan, bu tartışmadaki üslûptur. Hem liberal diye vasıflandırılan aydınların kendi aralarındaki hem de liberal olmayanlarla hedefe konulan bazı liberaller arasındaki tartışma maalesef incitici, karalayıcı, suçlayıcı bir üslûba büründü. Tam manasıyla şaşırdığımı ifade etmeliyim. Samimiyet elden bırakılmadığı, üslûp güzelliği korunduğu sürece, her tartışma yeni ufuklar açar, demokratikleşmeyi hızlandırır ve muhkemleştirir. Hâlbuki bugün yanlış bir düzlemde süren bu tartışma, anlamsız, faydasız, hatta zararlı bir mecraya kaymıştır. Türkiye'de asıl tartışma, demokrasinin samimi taraftarları ile demokratikleşmeyi engellemeye çalışan statükocular arasındadır. Ülkemizin ne kadar temel meselesi varsa; Kürt sorunu, Alevî-Sünnî ayrışması, laikler-laik olmayanlar bunların hepsinin çözümü gerçek manada demokratikleşmededir. Aslolan, demokrasiden geriye dönüş olmadığını kabullenenlerin birbirlerine düşmemesi, statükocuların ekmeğine yağ sürmemeleridir. "Liberaller AK Parti'yi terk ediyor.. biz dememiş miydik.. kandırıldıklarını anladılar" diyerek zil takıp oynayan Bekir Coşkungilleri sevindirmenin uyarıcı bir anlamı vardır herhalde... AK Parti'yle bazı liberallerin karşı karşıya gelmesinin, ne o liberal aydınlara ne de AK Parti'ye bir faydası olabilir. Demokrasi cephesinde herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Bunun azına çoğuna da bakılmaz. Yeter ki birbirimizin konumuna olan saygıyı koruyalım. Ben şahsen AK Parti'nin demokratikleşmeyi savsakladığı, sadece kendi gündeminde demokrat olduğunu asla düşünmüyorum. AK Parti'nin samimiyetinden kuşkuya düşen o arkadaşların, bu kuşkularında haklı olmadıkları yakın zamanda görülecektir. Nitekim Vakıflar Kanunu önceki gün kabul edildi. 301. madde de önümüzdeki birkaç hafta içinde değiştirilecek ve özgürlükler üzerinde bir Demokles'in kılıcı gibi sallanması sona erecektir. AK Parti'nin tek çıkış yolu özgürlüklerin genişletilmesi ve ekonomik kalkınmanın, refahın sağlanmasıdır. Bunun yolu da AB üyelik sürecidir. Ancak, yükün altında onlar var. Bekâra hanım boşamak kolaydır. O yükün altında yürümeden o yük nasıl bir yüktür bilinemez. Empati yaparak anlayışlı olunmalıdır. Bir de MHP'ye yönelik bakış açısında da insaflı olmak gerekir. Sanki MHP doğuştan suçluymuş gibi tavır koymak yanlıştır. Milyonlarca seçmenin oyuna saygı, demokratlığın da herhalde bir gereğidir. Sosyal, siyasî ve ideolojik meselelerde kimsenin doğrusu kesin doğru değildir. Tartışmalarda hüsnüzan esas olmalı, başkalarının da doğru olabileceği kabul edilmelidir. Değilse devreye ya kibir girer ya da haset... Tartışmanın taraflarının üsluplarını yeniden gözden geçirmesinde fayda var. Bugün tartışanların çoğu, yüz yüze gelen insanlar. Neden içimizde bu kadar öfke yığınağı var, ben de onu hiç anlamıyorum. Şunu da unutmamak lazım, herkesin yanlış yapma hakkı var. Bunu da kabullenmeliyiz. İnsanız, tabii ki farklı düşüneceğiz. Kendimize yakışanı yapma konusunda bir daha düşünelim, derim. Hüseyin Gülerce
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
Teşekkürler yazı için... |
||
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|