05-27-2008, 16:43 | #1 |
"Çarşaf, Türk kadını için bir yüz karasıdır...''
Darbeci subaylar bir bir itiraf etti
27 Mayıs 1960'taki ilk askeri darbe deneyiminin bilinmeyen gerçekleri gün yüzüne çıktı. Röportajlarda akıllara durgunluk verecek gerçekler bir bir itiraf edildi Haftalık Haber Dergisi Aksiyon, 27 Mayıs ihtilalinin 48. yılında darbenin bilinmeyenlerini ortaya çıkardı. Cumhuriyet Gazetesi'nde 15 Temmuz-23 Ağustos 1960 tarihleri arasında darbecilerle, "İkinci Cumhuriyet'in İhtilal Meclisi Üyeleri" adıyla yapılan röportajlarda akıllara durgunluk verecek gerçekler bir bir itiraf edildi. Cumhuriyet Gazetesi'nin 27 Mayıs darbecilerini temize çıkarmak için ihtilalin mimarlarıyla yaptığı röportajları Yaşar Kemal, Ecvet Güresin ve Cevat Fehmi Başkut kaleme aldı. Bu röportajlar, darbeyi yapan birkaç general, çoğu albay, binbaşı, yüzbaşı rütbesindeki cuntacıların yayımlanan ilk ve son röportajları oldu. Bu röportajlar 13 Ağustos'ta aniden kesildi. 23 Ağustos'ta Kurmay Yüzbaşı Ahmet Er ile yapılan röportajla da sona erdirildi. Darbecilerin rekabeti 27 Mayıs'ta ihtilalci subayların Alparslan Türkeş kanadında yer alan Ahmet Er ile yapılan röportajda ise Türkeş karşıtı grubun Yassıada'yı havaya uçurmak istedikleri anlatılıyor. Dönemin MBK üyesi Ahmet Er, bu mücadele sırasında bir karşı darbe olup olmayacağını, karşı grubu tasfiye etmeyi düşünüp düşünmedikleri sorusuna ilginç bir cevap veriyor: "İhtilalin yapıldığı ilk günden itibaren bunu düşündük. Kuvveti elinde bulundurduğumuz dönem içinde harekete geçseydik karşı grubu tasfiye edebilirdik. Ancak biz başarılı olsaydık Yassıada'yı havaya uçuracaklardı. Adadaki binaların altına tahrip kalıpları yerleştirmişler. Biz onları tasfiye etseydik o tahrip kalıplarını patlatacaklardı." Cemal Madanoğlu ile Alparslan Türkeş grubu arasındaki rekabet o kadar uç noktalara ulaşmış ki, Türkeş ve ekibi Yassıada'ya karşı Sivriada'da mahkeme açıp İsmet İnönü'yü yargılamayı bile planlamış. İhtilal parolası Bu gelişmenin üzerine ertesi güne kalan darbe için İstanbul'daki hazırlıklar yeniden kontrol edilmiş. Hazırlıkların eksiksiz olduğu bilgisi üzerine Kabibay, Ankara ile yaptığı görüşmede "Orhancığım senin emekli sandığından istediğin parayı alıp, telledim. Yarın mutlaka eline geçmiş olacak. Miktarı 2730 liradır. Her ne kadar 2740 lira idi ise de on lirasını telgraf için kestik. Kusura bakma, cimriliğim tuttu" demiş. Daha sonra arkadaşlarını telefonla arayarak "Son olarak girdiğim lisan imtihanını muvaffakiyetle geçtim" parolasıyla durumu bildirmiş. Kabibay, Ankara'yla yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı şifreli konuşmaları şöyle açıklıyor: "Bu konuşmada parayı telledim sözü harekata karar verildiğini, 2740 liranın 2730'a inmesi de 27 Mayıs saat 4'te yapılacak olan harekatın saat 3'e alındığını göstermektedir." TÜRK KADINININ YÜZ KARASI Orgeneral Cemal Gürsel, Cevat Fehmi Başkut'un kendisiyle yaptığı mülakatta "Çarşaf, Türk kadını için bir yüz karasıdır. Türk kadınının güzel yüzünü saklaması için bir alın karası bulunduğunu sanmıyorum. Dünya önüne temiz yüzü ile çıkmak onun hakkıdır" demiş. Gürsel, Türk milletinin Kur'an'ı kendi dili ile öğrenmesini bilmesi gerektiğinin de altını çizmiş. 27 Mayıs günü Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğunda oturan ancak Gürsel'le aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle 13 Kasım 1960'ta Hindistan'a sürgüne gönderilen Alparslan Türkeş de, "Türk camiinde Türkçe Kur'an okunur, Arapça değil" ifadelerini kullanmış. TÜRKEŞ: DARBE 1957'DE OLABiLiRDi Türkeş'in darbe ile ilgili itirafları dikkat çekiyor. Türkeş şunları söylemiş: "27 Mayıs hareketi 1957'de olabilirdi. Doğrusu başka herhangi bir memlekete benzeyeceğimiz düşüncesi bize tiksinti veriyordu. Onun için böyle bir harekete girişmek için son dakikayı, bütün ümitlerin ortadan kalkmasını bekledik." Bir gece ertelendi 27 Mayıs'ı organize eden rütbelilerden Kurmay Yarbay Orhan Kabibay ise darbenin aslında 25 Mayıs'ı 26 Mayıs'a bağlayan gece yapılacağını anlatmış. Kabibay'ın itiraflarına göre, 27 Mayıs'tan önce 25-26 Mayıs gecesi ihtilal girişimi yaşanmış; ama Ankara'dan gelen emirle darbe bir gün ertelenmiş. İhtilali tehir parolası hayli ilginç: "Washington'daki Dündar Sayhan'ın oğlu ikmale kaldı." CELAL BAYAR'I ÖLDÜRMEK iÇiN MAKAMINA ÇIKTI Tank Binbaşı Muzaffer Karan'ın ifadeleriyle ihtilal girişimleri 1954'e dayanıyormuş: "1954 yılından itibaren iktidarın yanlış yola saptığını, siyasi ihtiraslarından başka bir şey düşünmediklerini ve Atatürk'e düşman olduklarını fark ettim. Ve o zamandan beri çeşitli arkadaşlarla gizli toplantılar yaparak bunun düzeltilmesi yolunu aradık." Muhafızı katili olacaktı 18 Temmuz 1960'ta yayımlanan röportajda ise ihtilal öncesi Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı yapan Albay Osman Köksal'ın, 22 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı öldürmek için makamında beklediği kendi ağzından aktarılmış. BUGÜN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|