AK Gençliğin Buluşma Noktası
İman ve Ahlak Namaz, aile hayatı, fıkıh, akaid, ahiret ve kıyamet.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-08-2008, 12:30   #1
Kullanıcı Adı
DeDe
Standart “Biz nefsin doymasıyla, kalbin tatmin olmasını birbirine karıştırmışız!”

Bazen gazetelerde insanın tüylerini ürperten resimler görürüz. Çoğunlukla Kuzey Afrikalı fakir ve perişan insanların resimleri... Her biri sanki canlı birer iskelet... Kemiklerle etler arasında nerdeyse mesâfe kalmamış. Bu halleriyle bize olanca güçleriyle haykırırlar: “Biz açız, bize yardım elinizi uzatın!” diye...



İşte maddî açlık insanı böyle perişan, böyle zayıf, böyle güçsüz ediyor..



Beride maddî problemleri yok denecek kadar az, ama kendilerini eğlenceyle, sefahatle, içkiyle yahut uyuşturucuyla avutmak isteyen huzursuz kalabalıklar. Bunların dertleri öncekilerinden daha ileridir.

Ruh, beden ülkesinin sultanıdır. Açlıktan kıvranan insanlarda hizmetçi zayıf düşmüştür, huzursuz insanlarda ise sultan perişandır. Birincilere her insaf ve vicdan sahibi acır, merhamet eder. İkincileri ise herkes kınar, herkes onlara düşman kesilir. Halbuki asıl acınmaya, el uzatılmaya muhtaç olanlar bunlardır... Çünkü bunlar hem hastadırlar, hem de ilâç düşmanıdırlar. Bunlara karşı, tedavi ehlinin çok şefkatli ve çok sabırlı olması gerekir. “Fâsıklara ancak ârifler acır.” Abdulkadir Geylâni (ks.)



Bugün huzur ve saadet arayanlar sadece bu insanlar değildir. Hemen herkes bu dertten bir iz taşımaktadır. Öyle ise biz öncelikle kendi nefsimize bir şeyler söylemeye çalışalım:

Neden yer yer ruhî sıkıntılara giriyor, sabırsızlanıyor ve bir şeyler yapamamanın ıstırabıyla ruhumuzu kıvrandırıyoruz. Beden sıhhatimizden, mali durumumuza, toplumdaki itibarımızdan dünyevî zevklerimize kadar her şeyi kendimize dert ediniyor ve bunları çözemeyince de üzülüyor, rahatsız oluyoruz...

Niçin, dünyanın üstünde gezeceğimize altına giriyor, bize hizmet etmesi gereken eşyaya biz hizmetçi oluyoruz.

Bu halimiz ruhumuzu hayli yoruyor ve takatten düşürüyor. Bütün bu olup bitenlere karşı sabırla karşı koymayı da başaramıyoruz. Zira, Üstat Bediüzzaman hazretlerinin o güzel teşhisiyle, biz sabır kuvvetimizi maziye ve müstâkbele dağıtıyoruz; hâle karşı sabrımızda güç kalmıyor ve sonunda sıkıntıya, ümitsizliğe düşüyoruz.

Bütün bunların kaynağına indiğimizde şu yanlışla karşılaşırız: “Biz nefsin doymasıyla, kalbin tatmin olmasını birbirine karıştırmışız.”

Yanlış yoldan giden yorulur. İşte bizi yoran, sıkıntıya düşüren ve sonunda perişan eden bu büyük hatadır. Bundan döndüğümüz an huzur ve saadete yönelmiş olacağız.

Nefis şerle beslenir. Şer ise kalbi yaralar, vicdanı rahatsız eder ve huzuru kaçırır. İşte bu fasit daire, stresin ve huzursuzluğun önemli bir kaynağıdır. Bu çemberi aşamayanlar, nefislerini besledikçe kalp ve vicdanlarında huzur melekesini kaybederler. Ve bunun çaresini yeniden nefsin tatmininde ararlar.

Sadece birkaç misâl:

Nefis cimrilikten yanadır. Para biriktirdikçe mutlu olacağını zanneder. Halbuki, kalp ve vicdan muhtaçları doyurmaktan zevk alırlar.

Nefis büyüklenmekten hoşlanır. Kalp ve ruhun rahatı ise tevazuda, alçakgönüllü olmaktadır.

Nefis oyun ve eğlence düşkünüdür. Akıl ise çalışmayı ve gayreti emreder, onunla rahat bulur.

Ve nihayet nefis, fâni ve geçici eşyanın meftunudur. Kalp ise bekâya, ebediyete aşıktır. İşte bütün huzursuzluklar bu çelişkilerin ürünüdür. Ve insan, nefsini beslemekle değil, kalbini tatmin ile saadet bulur.

Ve her türlü bunalım ve huzursuzluğun İlahî reçetesi:

“Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur (Allah’ı anmakla sükûnet bulur). (Ra’d Sûresi 28.ayet)

Maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç olan insanoğlunun kalbini, ancak Allah’ı zikir, yâni Onu yâd etme, Onu hatırlama tatmin edebilir. O halde insan, Ondan başka neyi yâd etse mahlûku yâd etmiş, Ondan gayri neyi sevse fâniyi sevmiş olur. O ulvî kalp, bu süflî eşya ile tatmin olmadığı içindir ki, gafil insanı daima rahatsız eder. İşte can sıkıntısı, huzursuzluk, bunalım, stres dediğimiz şeyler hep bu doymayan kalbin açlık feryatları, ölüm çığlıklarıdır.

Alıntıdır

 

DeDe isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 06-08-2008, 13:05   #2
Kullanıcı Adı
sEbA
Standart “Biz nefsin doymasıyla, kalbin tatmin olmasını birbirine karıştırmışız!”
yazık bize rabbim gönül gözlerimizi açsın. Teşekkürler kardeş.
sEbA isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-21-2008, 13:13   #3
Kullanıcı Adı
Semm
Standart “Biz nefsin doymasıyla, kalbin tatmin olmasını birbirine karıştırmışız!”
Karnı açlardan ziyade kalbi açlara acırım diyor Cenap Şehabettin..Döngü gibi..Bizim kalp açlığımız bir çok fenanın yanında karnı açların var olmasına sebebiyet veriyor aynı zamanda..
Mali ibadetleri yılda bir mübarek ay ile sınırlandırıyor, insanlık olarak vermenin lezzetinden bihaber yaşayıp(!) gidiyoruz..
Lügatimizi almak, tüketmek, harcamak vb..kelimeler kaplamış, çoktan silmişiz vermek kelimesini.
Oysa günümüzde karnı açlar teknoloji sayesinde bizden bir kaç tık uzaklıkta sadece.. Hesap günü hiçbir mazeretimiz olamayacak, dünyada hiç karşılaşmadığımız insanlar bizden kalp açlığımızın bedeli olarak sevaplarımızı yüklenip gidecek, sevabımız kalmadığı takdirde ise biz onların günahlarını yükleneceğiz..
--
Cenab-ı Hak doyumsuz nefsi doyurmaya çalışmaktan muhafaza buyursun bizleri
Çok manidar bir paylaşım, teşekkür ederiz kardeşciğim, +
Semm isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-21-2008, 19:36   #4
Kullanıcı Adı
sümeyra
Standart “Biz nefsin doymasıyla, kalbin tatmin olmasını birbirine karıştırmışız!”
“Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur (Allah’ı anmakla sükûnet bulur). (Ra’d Sûresi 28.ayet)


Maddi hayat hepimizi perişan hallere düşürüyor. Maneviyat ise kalbi besleyen en önemli gıda. En derin hüzünlere boğulduğumuz zaman Rabbi hatırlamak, başımıza gelen ve sabredemediğimiz olayların sonucunda hayır aramak yani Yaradanı zikretmek kalbimizin sukuneti için en evla olandır.
Biz müslümanlar, müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmek, ona yardım elini uzatmayla emrolunduk. Ancak kalplerimiz katılığı gözlerimizi körleştirir hale geldi. Artık duymuyor ve görmüyoruz. Rabbim hesabımızı kolaylaştırsın.
Bu güzel konu için teşekkürler. +
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi