![]() |
#1 |
![]() ![]() ![]() Aşk, davaya benzer. Cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın!.. (mevlana) Küllenmiş her düşüncenin, her duygunun içinde iyi yahut kötü, acı yahut tatlı, neşeli yahut hüzünlü elbette bir kor sıcaklığı vardır ki, eşelendikçe alevi ortaya çıkar. Bazen ısıtır bu alev, bazen yakar. Olumlu ya da olumsuz bütün hayaller, bütün idealler ve bütün arzular sonuca ulaşmadıkça, hedefini bulmadıkça elbette kül içinde saklanan kor gibi sıcak bekler. Küçük bir esinti, azıcık bir savrulma... Bir hatırlama... Küçük bir dokunuş... Hele içinizi bir yoklayın... Zamanın hızlı akışı, feleğin hızla dönüşü içinde her şey bizim istediğimiz rengi göstermeyebilir, bizim istediğimiz biçimde tahakkuk etmeyebilir. Bağrımızı yırtmanın, yüreğimizi parelemenin, ciğerlerimizi kan doldurmanın faydası da yoktur üstelik. Bu bir ayrı sınav biçimidir. Tesellisi hep ertelenen bir sınav... Çoğu insan kendisinin, asıl bulunması gereken yerde olmadığını hisseder. Aslında belki tam da bulunması gereken yerde olduğu için kabullenmek istemez. Çünkü küllenen hayallerine alevlenmeyi bekleyen nice korlar gömmüştür. Bedel ödemeden, yüreğini tutuşturmadan, kendini yakmadan gelinebilecek mertebelerin elbette bir seviyesi vardır; ve bir de yolları çile ile yürünmüş ve kabullenilmiş makamları... Bütün korların küller içinde gül gül olduğu makamlar... Hayret makamı, aşk makamı, sükûnet makamı, teslimiyet makamı... İşinizde ve aşınızda, sevincinizde ve kıvancınızda, düşlerinizde ve görüşlerinizde tutuşmayı bekleyen korlar yurt tutmuşsa eğer, eskilerin düstur edindikleri şu beyti teselli babında vird edinmenizi tavsiye ederiz: Ele girmezse eğer sevdiğimiz Ne çâre, eldekini sevmeliyiz Erdem, işte bu asaleti gösterebilmek, kazaya rıza ile cevap verebilmektir. Hele bir düşünün, buraya ağlamaya mı gelmiştik, gülmeye mi; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu?!.. İskender Pala
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Brezilya'da çobanlar kahveyi ilk bulduklarında dalından alıp tadına bakmak isterler ancak tadı acıdır hemen geri çıkarırlar agızlarından sonra kabugunu soyup yemeye çalışırlar ama yine olmaz sonra kavururlar kahveyi ama nafile yine kahve sert ve acıdr,sonra ögütürler bir değirmende ve su katarlar işte kahve tadını ve makamını bulmuştur ! Kabuğunu çıkarıp kızgın ateşle kavrulup ,değirmenlerde öğütülüp ,sularda eridikten sonra ...
Böyledir insanoglu; benliğinden sıyrılacak ,aşkın ateşiyle kavrulacak , sıkıntılarda ezilecek dövülecek , sonra sevgilinin hayalleriyle sulayacak ki muradına erebilsin ve asıl makamına ulaşabilsin ! Paylaşım için Teşekkürler ( +1 ) ! |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() yorumların için tşk ederim :-*
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|