![]() |
#1 |
![]() Kim bilir kaç kere kendi kendime karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da uykuya yatırmak istemiyorum. Evet, böyle oldu; hep bir Türkçe sözlüğü alıp baştan sona okumak istedim, bunun hayalini kurdum.
Zaman zaman başladığım, hatta biraz ilerlediğim oldu ama hep yarım kaldı. O gönlümüzce çalışabileceğimiz geniş zamanlar hiç gelmeyeceğine göre, şu aldı verdi, şu hayhuy içinde de bir zaman açıp sözlük okumalıyım. Bir de bunu o kadar çok insana salık verdim ki başkasına söyleyip de yapmamak, münafıklık alameti olur. Şimdi Kubbealtı Lugati'ni masamın üzerine koydum, yanına bir de defter... Bu sözlük malumunuz kelimelerin anlamını vermekle kalmıyor, usta yazarların, şairlerin eserlerinden dize ve cümle örnekleri de getiriyor. Arada seçkin dizelerle, bilmem hangi zaman okuyup unuttuğunuz bir romandan yahut bir öyküden alınmış cümleyle karşılaşınca eski bir tanıdığına rastlamış insanlarınkine benzer, hoş bir sevinç duyuyorsunuz. Sözlük okuyabilmesi için insanın kelimeleri az buz değil, tutku derecesinde seviyor olması gerekir. Değilse onların ıcığını cıcığını öğrenmeye, sülalesiyle tanışmaya cesaret edebilir mi? Kelimelerin kuytulara yatmış, kendini unutturmuş anlamlarıyla; ortalıkta pek görünmeyen, insan içine çıkmaktan hazzetmeyen binbir kılıkta akrabasıyla tanışmak, neresinden baksanız tadına doyulmaz bir fayton gezisidir. Kelimelerin de bir canı ve ruhu olmalıdır. Hoş tutulmak, okşanıp sevilmek, lunaparklara götürülmek, eleğimsağmaların altından geçirilmek isterler. Kimi zaman atını eyerleyip yola çıkarmak, kimi elinden tutup nazikçe dansa kaldırmak, bazen güneşlere çıkarıp gezdirmek, kimileyin de saçlarını tarayıp örmek icap eder bir kelimeyi... Bunu da bizden, 'seviyorum' diyenlerden bekler. Seven adam, hık mık etmeden gönüllü yapar bunları. İlhan Berk'in bir sözüne rastladım, "Kelimeleri kardeşim gibi severim." diyor. "Nice anlamı, nice doğruyu, erdemi, haklıyı, onlar yüceltir çünkü..." İşi gücü yazmak olan birinin kelimelere vurgun olamaması düşünülebilir mi? İlhan Berk kelimeleri kardeşi sayıyorsa buna inanmalıyız. Başka türlü binbir nesnenin dilini çözebilir miydi? Şiirini azalta azalta kelimelere, heceye kadar indirebilme cesaretini biraz da bu ahbaplıktan alıyor olmalıydı. Şimdi Salah Birsel kendinden söz açmadığımı duyacak olsa bana hakkını helal etmez. Kelimeleri sevmekte onun atına yetişebilen var mıdır? "Ben sözcük ardında koşan bir yazarım. Bir sözcük hokkabazıyım." buyurmuştur günlüklerinden birinde. Sonra, "Şiirin İlkeleri"ni 'sözcükleri tartarak, onlara beden eğitimi yaptırarak' yazdığını söyler. Yalnız beden eğitimi yaptırmakla kalsa iyi, mıntıka temizliği de yaptırır. Çarşıya pazara yollar onları. Ekmek fırınlarında çalıştırır, terzi çıraklığına gönderir, boyacı küplerine sokar çıkarır. Havanlarda dövüp baharatlar, zeytin yağlarına yatırır. Sonra ateşlere atar, örse koyup çekiçle ezer, cazzz diye soğuk sulara sokup güvercin göğsü kıvamına getirir. Yazdıkları bunca eğlenceli ve cezbediciyse, bu biraz da kelimeleri tavında dövüp kararınca su vermesini bildiği içindir. Salah Bey'de ne yakası açılmadık söz, ne çok pas tutmaz kelime vardır! 'Sözcük koordinatörü' olduğunu söylese de aslında o bir definecidir. Habire gün görmemiş kelime arar durur. Bulduklarını tabakasında biriktirir; sonra "yazısını süse püse vurmak, ondan alaysama uçakları havalandırmak için" kullanır. Allah o Salah Bey'in taksiratını affetsin... O olmasaydı bizim kelimelerin testisinden sızan balı fark etmemiz belki de mümkün olmayacaktı. Kelimelerin tek tek bir güzelliği vardır elbette. İnsanda alıp koklama, sarıp sarmalama arzusu uyandırırlar. Fakat asıl bir dizede, bir cümlede yan yana geldiklerinde, birbiriyle kuzu sarması olduklarında balını akıtır, güneşe çıkmış zeytin tanesi gibi ışıldarlar. Sözlük okurken bunu adamakıllı hissediyor insan. Bir kelimenin yedi göbek öteden akrabasıyla karşılaşınca sevincine diyecek olmuyor. Köroğlu bir şiirinde, "Mezarımı kibar yapın / Başucumda şerbet satın" buyuruyor. 'Kibar' kelimesinin böyle bir anlamıyla karşılaşmaktan pek mes'ud oldum. Kelimeleri seviniz, nihayetinde sizi onlarla tanırlar.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Yorumunuz için teşekkürler Yalçın Hocam..
Kelimeler, bir dost.. Onların ruhunu okudukça, gerçekliklerini kavrayabildiğimiz, izlerini sürdükçe hazinelerine vasıl olduğumuz, onlarla hemhal oldukça bizlere açılan dostlar.. Hüzünlendiğimizde hüzünlerin en derununu yaşatan, öfkelendiğimizde kırıp döktüğünüz, kimi zaman hesapsızca tükettiğimiz, düşüncelerimizin buudlarını genişleten bir dost.. Seviyoruz da kelimeleri, kırıp dökmek niye, diye düşünüyor insan sonra ister istemez.. Ve cevap bulamıyorum.. Demek ki hesabsız hiç bir adımın olmadığı şu dünya da kelimelerden de helalik alacağız.. selam ile.. Konu Fasl-ı Gül tarafından (01-04-2009 Saat 18:05 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Yorumunuz için ben teşekkür ederim hocam..
Bizler aslında kelimelerimiz kadarız hocam.. Bizim zihnimiz bulandıkça kelimelerimiz de bulanıyor, biz duruldukça kelimeler de duruluyor.. Esasında düşünce ve kelimeler özdeş olarak ilerliyor.. Yani kelimeleri ve "ben"i birbirinden ayırmak o kadar zor ki.. Her kelime kullandığım şekilde karşılığını buluyor zihnimde.. Anlamlarını kavradıkça, belki de kelimeler bana ait oluyor.. Ah kelimeler.. Yine düşüncelere boğdular beni.. selam ile.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ali Çolak, derinlik, düşünce, kelimeler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|