02-13-2009, 12:28 | #1 |
Kurtulmuş'tan kritik uyarı!
Kurtulmuş'tan kritik uyarı!
SP Lideri Kurtulmuş'tan Başbakan'a “dostane” uyarı: “Sayın Başbakan diyor ki ‘IMF bizim istediğimizi yapmazsa biz de IMF ile anlaşmayız! Evet, reel politik budur. Doğrudur; IMF ile anlaşmayın, küresel egemenler ve uzantıları olan yerel egemenler sizi IMF'nin kucağına atmaya çalışıyorlar. Milletin ümüğünü sıktırmayın!” Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'la İsrail'in katliamlarından Başbakan'ın Davos'taki tepkisine, Ergenekon'a, iç politikaya ve yerel seçimlere uzanan kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik: - Sayın Başbakan'ın Davos çıkışı hala gündemde. Ben şunu sormak istiyorum: Siz, Başbakan'a çıkışından dolayı teşekkür etmekle birlikte kendisini “somut adımlar atmaya” davet etmiştiniz. Sayın Başbakan'ın bu somut adımlarla ilgili bir tepkisi vardı; “Biz bakkal dükkanı yönetmiyoruz, ülke yönetiyoruz” şeklinde... Bakkal dükkanı yönetmeye mi davet ediyorsunuz kendisini?.. - Gazze'de, insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biriyle, etnik temizlik operasyonuyla karşı karşıya kaldık. Burada bizim olayı duyar duymaz, milletimizin hislerine tercüman olarak tepki ortaya koymamız gerekiyordu. Çağlayan'da uzun dönem Türk siyasi hayatında hatırlanacak olağanüstü olgunlukta, vakarda miting düzenledik. Orada, siyasete izin vermedik. ‘Başbakan Numan' sloganları atıldı; “Hayır, bu siyasi bir miting değil” dedik. O mitingden itibaren 23 gün boyunca 9 maddelik bir eylem planını ortaya koydum. ‘Söz söylemek yeterli değil' dedim. Konya'daki bizim üslerimizin kullanılarak İsrail uçaklarının eğitim almasının engellenmesi, İsrail Büyükelçisi'nin Gazze katliamı durdurulana kadar geri çekilmesi gibi eylemler talep ettik. - O noktada, “Bakkal dükkanı yönetmiyoruz” tepkisi geldi. - Sayın Başbakan, bakkal dükkanı yönetmiyorsunuz ama yönettiğiniz yer Selçuklu ve Osmanlı'nın varisi olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükümetidir. Dolayısıyla biz bu büyüklüğe uygun net tavırlar ortaya koymak durumundayız. Sayın Başbakan, “bakkal dükkanı yönetme” sorumluluğu altında olsaydı, kendisine “İsrail'e karşı somut adımlar atın” çağrısında bulunmazdık. Bu çağrı, ancak Selçuklu'nun, Osmanlı'nın varisi olan bir devleti yönetenden beklenebilir. Ülkeyi bakkal dükkanı yönetir gibi yönetmek, İsrail'e karşı hiçbir somut adım atmamaktır. Biz çağrılarımızı yaptık ve memnuniyetle ifade edelim ki, milletimizden büyük destek geldi. Sayın Başbakan'ın Davos çıkışının arkasında, bizim çağrılarımızın ve bu çağrılara desteğin etkisini, bunun arkasındaki psikolojik altyapıyı görmek lazım. Ama ben, Sayın Başbakan'ın Davos'taki çıkışının hemen ardından bir basın açıklaması yaptım. Sayın Başbakan'a teşekkür ettim, tebrik ettim. Ancak Sayın Başbakan'a “Bir toplantıda size gösterilen tepkiye bir reaksiyon olmaktan öteye geçmesi için, şu beş maddelik planı uygulamanız lazım” diyerek yeni bir plan ortaya koyduk. Birincisi, Türkiye, bütün gücünü kullanarak İsrail'e karşı uluslar arası diplomatik ve siyasi güç oluştursun. İkincisi, biz bunu söylediğimiz zaman ‘Ya, bu adam bu lafı nasıl söylüyor' diye şaşıranlar oldu... Çağrımız, katliam kararını veren İsrailli sivil ve asker yetkililerin Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne çıkartılmasıdır. Türkiye bu konuda yine hukuki ve diplomatik öncülüğü yapabilir. Üçüncüsü, Konya'daki İsrail uçuşlarının engellenmesi lazım. Dördüncüsü, İsrail'le devam eden bir takım ihaleler var, anlaşma aşamasında olan ihaleler var, bütün bunların iptal edilmesi lazım. Beşincisi, halen Türkiye'deki Türk-İsrail Dostluk Grubu'nun lağvedilmesi lazımdır. Bunlar atılması gereken ilk adımlardır. - Davos'u Sayın Başbakan'ın çıkışıyla tartıştık daha ziyade. Bu seneki Davos'un “başka yönleri” de var mıydı? Mesela, IMF'nin tükenişinin habercisi olduğu söyleniyor... Gerçekten de böyle mi?.. - Ben Davos'u iyi takip ettim. Beş günün sonunda bir şey ortaya çıktı: Mevcut ve liberal politikaların sonu gelmiştir. Dünyadaki mevcut ekonomik sistem ve paradigmalar çökmüştür, iflas etmiştir. Dolayısıyla bugüne kadar dünyadaki ekonomik sistemi yöneten kuruluşların hiçbir anlamı, önemi kalmamıştır. Deniz bitmiştir. İşte siz, tam da bu noktada artık itibarı kalmayan, önemi kalmayan liberal politikaları, küresel finans kapitalizminin emir ve direktiflerini ciddiye alıp ‘Efendim ne yapalım, mecburuz' diye mazeret üretirseniz, aslında reel politiğe uygun davranmamış olursunuz. - IMF'ye gelecek olursak?.. - Evet buradan sizin aracılığınızla seslenmek istiyorum: Biz 2000 yılının başından itibaren uygulanmakta olan 17. IMF protokolünün Türkiye'nin siyasi ve ekonomik tarihinde yeni bir dönem başlattığını sekiz senedir söylüyoruz. Sayın Başbakan diyor ki “IMF bizim istediğimizi yapmazsa biz IMF ile anlaşmayız!” Evet, reel politik budur. Doğrudur. IMF ile anlaşmayın, sizi küresel ve yerel egemenler IMF'nin kucağına atıyorlar. ‘Ümüğümüzü sıkıyorlar' diyorsunuz. Doğrudur, milletin ümüğünü sıkmak istiyorlar. Milletin ümüğünü sıktırmayın!.. Sizi çok net söylüyorum; ‘Ya IMF programlarına devam ya da koltuktan olmak' seçenekleri ile karşı karşıya bırakmaya çalışacaklar. Sakın bu tuzağa düşmeyin. IMF programları hem bu millete karşı kurulmuş olan bir tuzaktır, hem de bu hükümetin sonunu hazırlayan bir tuzaktır. IMF programına devam ederse bu hükümet biter, bu da siyaseten bizim işimize geliyor gibi gözükebilir; ancak, bizim için asıl olan milletin menfaatleridir. Onun için tekrar tekrar çağrıda bulunuyorum: Sayın Başbakan, IMF tuzağına sakın ha düşmeyiniz!.. Sakın ha!..” SAADET YÜKSELECEK - İç siyasete gelecek olursak. Bakıyorsunuz, CHP “çarşaflılara” rozetle öne çıkıyor, AK Parti vitrine sözde “çağdaş” görünümlü isimleri yerleştiriyor. Sizin bu “kostüm siyaseti”ne ilişkin düşünceleriniz?.. - Kostümler üzerinden siyaset tanımlamayı doğru bulmam. Dolayısıyla, gömlek çıkartmak, gömlek giymek gibi şeyleri de doğru bulmuyorum. - Kostüm büsbütün önemsiz değil tabiî... Bir unsur olarak? - Ama illa kostümlerle ilgili bir şey söyleyeceksek, değil üzerinizdeki Milli Görüş gömleğini çıkartmayı, zaman öyle bir noktaya gelmiştir ki, eğer mümkün olsa, Sultan Fatih'in kaftanını giyip öyle siyaset yapabilsek. O ruhla, o kökle, o anlayışla siyaset yapabilsek. Şartlar Türkiye'yi oraya götürüyor. - Yeni bir genel başkansınız. Önümüzdeki yerel seçimlerde ve bir sonrasındaki genel seçimde alacağınız neticeler, sizin ve partinizin geleceği açısından belirleyici olacak. Hedefleriniz?.. - İnşallah bu seçimlerde Saadet Partisi çok büyük bir yükseliş gösterecek. Ve ondan sonraki genel seçimlerde de Türkiye'deki muktedir siyasetin adresi olacaktır. Ben siyasette üç kavramın altını çizerek hareket ediyorum. Birincisi Medeniyet Siyaseti'dir. Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu sorunun kaynağı, üç asırdır dünyayı yöneten paradigmanın bütünüyle iflas etmiş olmasıdır. Böyle olduğu içindir ki, bunu gören hakim medeniyetin sahipleri, bir “medeniyetler çatışması” tezini gündeme getirerek, “Hazır silahımızla, teknolojimizle güçlüyken, bu gücü kaybetmeden farklı medeniyetlerin ağırlık koymasını engelleyelim” arayışını sergilemiştir. Siyasetimizin ikinci dayanağı, Değerler Siyaseti'dir. Değerlerin, hatta dinlerin, tarihin sonu gibi düşünceler, değerler siyasetinin önüne geçmek için ortaya atılmıştır. Hayır, siyasetin değerleri olacak!.. Pragmatizm değil, değerler hakim olacak. Bugün geldiğimiz nokta çok net bir şekilde gösteriyor ki, değerler üzerine oturmayan siyaset, ahlaki çöküntüyü, esrarı, uyuşturucuyu, pornografiyi, çevre tahribatını besliyor. İnsan hayatını çekilmez hale getiriyor. Bu değersizlik siyasetinin, pragmatizmin sonucudur. Siz pragmatik davrandığınızda sonuçta belki çok oy aldığınız oluyor ama muktedir olamıyorsunuz. Üçüncüsü de budur: Muktedir Siyaset. Milli Görüş'ün bundan sonraki yönelimidir. Bu aslında yeni bir yönelim değildir. Bugün şöyle bir avantajımız vardır; Erbakan hocamızın önderliğinde bugüne kadar söylediklerimizi zaman ve gelişmeler tasdik etmiştir. Bundan böyle güçlü siyasal iletişim imkanlarını daha etkin bir şekilde kullanmanın gayreti içinde olacağız. ERGENEKON?.. - Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonlar hakkında ne düşünüyorsunuz?.. - “Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal!” demekten gocunan ulusalcılık anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir. Manevi değerleri dışlayan, mukaddesatı dışlayan bir anlayışa hoş bakmak mümkün değildir!.. Ergenekon anlayışı ne yapmaktadır? Bakın, geçen sene biz büyük bir seçim yaptık. Cumhurbaşkanımızı belirleme sürecinde yaşatılanlar yüzünden, reel meselelerin hiçbirini tartışamadık. Sadece “Eşi başörtülü olan biri Cumhurbaşkanı olabilir mi, olamaz mı?” tartışmasını yapabildik. Bu, milletin değerlerini dışlayan, sözde ulusalcı anlayışın yol açtığı bir sonuçtur. YENİLMİŞLİK DUYGUSUNUN YOL AÇTIĞI KOMPLEKS - Bir mesele var; Bakıyoruz halkın kahir ekseriyetiyle iktidara gelen “mütedeyyin” devlet adamları meşruiyet arayışından kurtulamıyorlar. Bunu, toplantılarda “içilsin veya içilmesin” mutlaka içki bulundurma hassasiyeti de ortaya koyuyor. Sizin bakış açısınız? - Bu, Türkiye'de maalesef merkez sağ siyasi geleneğin en büyük handikaplarından biridir. Oyu geniş, mağdur kitlelerden alıp, oyu çok geniş kitlelerden alıp, ‘Nasıl olsa bunların oyu çantada kekliktir' diyerek kendilerini güçlü ve egemen gördüklerine yarandırmaya çalışırlar ki bu maalesef bir ‘kompleks'in ürünüdür. Burada en önemli hususlardan biri de küresel güçlerin ve onların yerel temsilcilerinin nezdinde kendilerini ibra etme çabasıdır. Bunun temelinde de, son iki asırdır Osmanlı'nın çözülüş dönemlerinden itibaren fikir adamlarının, siyaset adamlarının, diğer bir takım çevrelerin içine düşmüş olduğu yenilgi psikolojisi vardır. Bu fevkalade kötü bir hastalıktır, fevkalade kötü bir görüştür. Tarihte olduğu gibi bugün de zor zamanlarımız olabilir. Ama, yeniden kendi değerlerimiz üzerinde yükselerek, dünya üzerinde güçlü, büyük bir devlet olarak ayağa kalkabiliriz. REEL OLAN TEK ŞEY, MİLLETİN GÜCÜDÜR! - “Reel politik” yok mu?.. - Reel olan bir tek şey vardır; O da milletin gücüdür. Bu hükümetin yaslandığı tek güç milletin vermiş olduğu oydur. Yoksa, kerhen ya da konjonktür gereği bu hükümete destek vermiş olan güçlerin hepsi devir, konjonktür değiştiği zaman bu desteklerini geri çekeceklerdir. Dolayısıyla itibar edilmesi gereken de milletin gücüdür. Serdar Arseven-VAKİT
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
02-13-2009, 12:34 | #2 |
Sayın kurtulmuşun bu güzel uyarılarını, üslubunu seviyorum.
İnşaallah hep böyle gider. başarılar sayın kurtulmuş. |
|
02-16-2009, 21:48 | #3 |
burası saadetlilerin tanıtım yerimi yoksa Adalet ve Kalkınma Partisinin fikir paylaşım alanımı?Sayın Kurtulmuş madem bu kadar dostane düşünüyor o zaman yönetimi altındaki oluşumu fesh edip bizlerin arasına katılsın o zaman.
|
|
02-16-2009, 21:50 | #4 |
kafasını biyere vurmamıştırda hep böyle yapıcı konuşur inşallah
|
|
02-17-2009, 09:28 | #5 | |
Alıntı:
Bölüm ne: DİĞER PARTİLER... Forumda böyle bir bölüm var, böyle bir bölüm açılmış. Ve diğer partiler hakkında yorumlar, düşünceler, görüşler aktarılıyor. O zaman size düşen saygılı olmaktır. |
||
02-18-2009, 19:40 | #6 |
Numan Kurtulmuşun ezelden ebede üslubu böyledir sayın toon =)
Vesselam |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|