Kalpler,Allah’ın yarattığı en mukaddes mekanlar. Nasıl ki kabeye gitmeye yollar var ve bir kapısı var kabenin, İnsanın kalbine giden yollar ve kapılar da var… Biz basitleştirdik bu yolu ve insanın kalbine giden yol mideden geçer dedik. Ya kapılar!.. Bu kapıları açacak anahtarlarımız da var mıydı çantamızda sakladığımız? Yoksa unuttuk mu anahtarları ve kapıları? Maharetli çilingirleri de işsizliğe mi terk ettik? Her insanın kalbine giden bir yol vardı aslında. Doksan dokuz kapı kapalıysa da bir kapı açıktı,ama biz hiç zorlamadık! Kainatın efendisi(s.a.v)Ebu Cehil in kapısını defalarca zorlamadı mı? Ve bir gün Ebu Cehil Efendimize(sav): “Ya Muhammed(s.a.v)eğer Sen vazifeni yapmaya çalışıyorsan ,ben şahidim söyle Rabbine Sen görevini yaptın ve biliyorum ki Sen peygambersin, ama neden SEN?” Diye kalbindeki mührü söylüyordu. “NEDEN SEN” di çıkmazı,paslı kilidi.. Kalpler Allah 'ın elindeydi ve O isterse ancak insanlar hidayete ererdi. İnsan kapattı kalp kapılarını ve artık açılmamacasına mühürlendi kalpler. Nemrut ilahlık iddiasıyla kapattı kapattı kalbini. İbrahim(a.s)açmayı denese de hiçbir anahtar kar etmedi. Kalbini kilitlemişti ama burnundan giren topal sineğe beynini kilitleyememişti. Tarih tekerrürden ibaretti ve Ebu Cehiller,Nemrutlar,Firavunlarla doldu dünya. Nefs_i emaremiz kapattı kapılarını,ve kilitledi bin bir hileyle ardından. Sonsuz acizliği ve fakirliğiyle bizler;dualarımızı,samimiyetimizi ve niyetlerimizi Altın anahtar yapmaktan başka çaremiz yok. Evet kapılar çok, yollar zorlu. Ama birisinin anahtarı olmadı diye doksan dokuzundan vazgeçmek olur mu? Mühürlü kalpler çoktu ama bizler neden maharetli çilingir olmaya heveslenmeyelim? Kalpler,Allah ın yarattığı en mukaddes mekanlar.. Ve kalpler yalnız O nu anarak tatmin olur..