02-15-2009, 12:54 | #1 |
Göç Destanı
Bir yiğidin, Alper Beyin destanı... Akyüreklerin destanı... Yerde bilinmezlerin ama göklerde adı belki de elmasla yazılıların destanı.
Alper Bey sekiz yıl önce bir işaretle ana vatandan hicret etti. Çileye adanmış bir ömürdü onunkisi. Verilmiş sözleri vardı... Son nefeste bile Hubeyb edasıyla huzur taşıyacaktı muhtaç gönüllere... Ve geldi Basarabyaya... Gün erken bitiyordu buralarda... Ruhlarsa zaten yıllardır sönmeye yüz tutmuş kor gibiydi... Hayatının son demini yaşayan fakat Hakk'tan uzak nice insan vardı. Bunların ızdırabını her gün sinesinde yaşadı... Bazı geceler rüyalarında, yığın yığın insanı ateşler içinde gördü, bazen de bu insanları kutlular arasında... Orada sekiz yıl kaldı; fakat sekiz yıla sığmayacak büyük dostluklar edindi. Arkadaşlarına hep rehber oldu, hâl ve diliyle... Ne mesajlar verdi gerçek mutluluk adına, öğrencilerine ne hakikat diplomaları dağıttı. O, giderken gülüyordu; fakat arkasından ağlayanlar vardı: arkadaşları, öğrencileri, veliler ve okul personeli.. herkes onun kalmasını arzuluyor ve lisan-ı haliyle şunları söylüyordu: 'Sen Hakk'ın şâhidi idin. Seni görünce O'nu hatırlıyor ve mutluluğa menfez açıyorduk. Şafağın atmasına beş kalmıştı. Gidişin şafağın atmasına engel olmasın öğretmenim!' Öğrencilerinden Denis de ağlıyordu... Denis'in yaşlı gözlerinde, onun okuldaki ilk günlerini gördü. Annesi, Denis'i okula verirken: "Hiç inanmazdım bir gün Türklerle oturup yemek yiyeceğime ve Türk okuluna çocuğumu vereceğime. Çünkü biz yıllarca Türk düşmanlığı ile büyüdük ve şimdi biricik evlâdımı size emanet ediyorum." demişti. Denis'in babası yoktu. Annesi ve anneannesi ile başka bir şehirde yaşıyordu. Denis, milletler arası olimpiyatlarda fizikten dereceler aldı. Denis'in annesi bayramlarda ve değişik vesilelerle Alper Beye mektuplar gönderdi. Bir mektubunda: "Bugüne kadar hayatımda en önemli şey para idi; ama sizi tanıdıktan sonra bunun doğru böyle olmadığını anladım. Bundan dolayı da size çok teşekkür ederim." demişti. Denis'in annesi ölmeden önce bir mektupla oğlunu Alper Beye emanet etmişti. Alper Bey ağlıyordu. Sadece emanetler değildi onu ağlatan. Yarım kalmış işler, söylenememiş hakikâtler, girilememiş nice gönül vardı... Mezarının bile burada olması için, yaşlı gözlerle yakarmıştı Mevlâ'ya... Fakat insanlık adına yapılan hizmetler şahıslarla kâim değildi, nasıl olsa onun yerine başka Alperler gelecekti!.. Yine söz verdi, bir Basarabya'dan bir başka Basarabya'ya giderken: Son nefese kadar! Esat Zafer
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
|
|